

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
🌘🌘🌘
Örtünün altından bana bakan tavuğa gülerek baktım ve elimi uzattım. Çok şirin duruyordu. "Isırır." Hemen elimi geri çektim ve Zeyd'e baktım.
"Çok tatlı." Biraz daha yaklaştım ve neredeyse tavuk bacaklarıma değecekti. Zeyd hayvanı sıkı sıkı tutmuş bırakmıyordu. Ona güvenerek yeniden elimi uzattım. Bu sefer ise elimi tuttu ve bir anda ağzına götürüp elimi ısırdı. O anlık acı ile bağırdım ve hemen elimi geri çektim. "Delirdim mi Zeyd?"
"Ben sana ısırır demedim mi?" Gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım. "Sen tavuk musun?" Zehra teyze gülümseyerek bize bakıyordu. Bende ona gülümsedim ve geri odaya girdim. Kapıyı aralık bıraktım ve yatağa oturdum. Babamı özlemiştim. Abimi özlemiştim ama onunlayken de mutluydum.
Ben kendi kendime düşünürken yavaşöa kapı açıldı ve Zeyd içeriye girip kapıyı geri kapattı. "Örtünü iyice bağla da seninle burayı gezelim." Bakışlarımı ona çevirdim ve bana bakan kahverengi, aşık gözleri ile sanki zaman durdu. Adım adım vana yaklaştı. Kılımı bile kıprdatmadan öylece durdum ve yanıma iyice gelmesini bekledim. Önüme geldiğinde yavaşça yere çömeldi ve ellerini dizlerime koydu.
"Şehide'm iyi misin?"
"Bilmiyorum Zeyd. Seninle mutluyum ama babama ihanet ettiğimi düşünüyorum." Ona bu kadar açık olmak kalbime iyi gelmişti. Yerden kalktı ve yanıma oturdu. Kolunu arkamdan atıp beni iyice kendine çekti.
"Karımsın artık. Babanı özlemeni anlıyorum ama lütfen Şehide bana bu mutlu günlerimi pişmanlık içinde geçirtme. Siniri dindiğinde söz veriyorum seni ben götürücem." Ona iyice sokuldum. Bir baba gibiydi benim için. Geçmişini tövbesi ile silip atan bir eşim vardı artık. Söz verdim kendime. Bu saatten sonra onun geçmişini düşünmeyecektim. Kendisi tekrarlamadığı sürece.
"Teşekkür ederim Zeyd." Koluma bir iki kere vurdu ve benden ayrıldı.
"Hadi kalk bakalım. Temiz bir hava alalım seninle." Yüzünde ki gülümseme içimi ısıtmıştı. Hemen yerimden kalktık ve dün çıkarttığım kıyafetlerime baktım.
"Arkanı döner misin?" Sinsi bir şekilde güldü ve arkasını döndü. Bir şey yapacağından emindim. Hemen üzerimdekileri çıkarttım ve dün giyindiğim kıyafetlerimi hemen giyindim ve üzerine de elbisemi ve örtümü örttüm. Zeyd'e baktığım da küçük bir ayna ile beni dikizlediğini gördüğümde utançtan ve sinirden çıkarttığım elbiseyi ona doğru attım. Elbiseyi havada kaptı ve öpüp bana geri attı. Şaşkınlık ile bana attığı elbiseyi tutamamıştım ve elbise önüme düşmüştü. "Sen varya sen." Gülerek bana döndü ve öpücük attı.
"Ben varya ben. Tam senlik kocayım." Bir şey dememe izin dahi vermeden hemen yanıma geldi ve elimden tutarak beni odadan çıkarttı.
"Zehra teyze nerde?" Elleri gitmemi istemiyorcasına sıkı tutuyordu beni.
"Korkudan komşuya gitti o." Gülümsedim ve diğer elimi de kolundan geçirerek ona iyice sarıldım. Hayat, iman ve cihat alnmızın yazısı. Cihat edeceğim günü beklerdim hep. Şamil Basayev ve Hamza komutanın arkasında Grozni de savaşmak isterdim Çeçen mücahideleri gibi. Abdullah Galip Bergusinin şehadet operasyonun da olup siyonist öldürmek isterdim. Belki ben yapamayacaktım ama kalbimde hep en güzel yerde olacaktı şehadet ve cihat. İnsan kalbinde ki ile ölürdü. İsmimi aldığım kadın geldi aklıma. Şehide. Türkiye'den Çeçenistan'a savaşmak için gelen Ebu Cendel'e aşık olan Rus hemşire. Aşkı ile girmişti İslam'a. Gözlerim Zeyd'e kaydı. Öyle olmuştuk bizde. Bana aşık olmuştu ve İslam'a girmişti o da. Sonumuz onlar gibi olmadı. Bir savaşı şehadetimiz ile durduramadık ama şehadete aşık evlatlar yetiştirebilidik onunla. "Ne düşünüyorsun öyle derin derin Çeçen kızı?" Gülümseyerek ona baktım. Onda meraklı gözler ile bana bakıyordu.
"Senin ile şehit olmayı." Çoktan ayakkabılarımızı giyinip evden çıkmıştık bile.
"Ebu Cendel ve Şehide gibi mi?" Şaşkın ile ona baktım. O ise bana gülümseyerek bakıyordu.
"Nerden biliyorsun?" Ben ona bakarken o çoktan kendi kendime havalara girmişti bile.
"Sana aşık olduğumdan beri." Bir şey diyememiştim mutluluktan. Sadece ona biraz daha sokuldum ve yürümeye devam ettik. Köyün yolları biraz bozuk olsa da ondan tutunarak gittiğim için bir sıkıntı çekmiyordum. "Tırmanmakta iyi misin?" Kafamı sallayarak onu onayladım.
Etraf tam masallardan çıkmış gibiydi. Bir yarım saat beraber arada sohbet ederek yürüdükten sonra Zeyd ile köyün çıkışına gelmiştik neredeyse. Geldiğimiz yerde sadece yeşil otlar ve bir kaç tane tepe vardı. "Neden geldik buraya?" Gülümsedi ve bir anda elimi bıraktı. Kaşlarımı çatarak ona baksam da o gülümseyerek bana bakıyordu.
"Şu tepeye çıkar mısın benimle?" İnsan aynı şekilde evlilik teklifi bekliyordu ama adam bana tepeye çıkmayı teklif ediyordu. Kafamı yavaş yavaş salladım ve onu onayladım. Elimi geri tuttu ve beni çekmeye başladı. Eteklerim uzun olduğu için eteklerimi biraz kaldırmıştım ve onun arkasından koşuyordum. Tepe çok yüksek olmasa da biraz zorlanmıştım. Arada durup benim için dinlenmiştik.
"Zeyd Allâh aşkına ne işimiz var bizim bu tepede?" Nefes nefese hem ona bakıyordum hem de yere. Durduğum yerde bile yoruluyordum artık. Kafamı çevirerek arkama baktım. Çok fazla çıkmıştık ve yükseklikten başım dönmüştü bir an. Hemen Zeyd'in kolundan tutunsam da korku içimden gitmiyordu. "Allah'ım ben silah kurşunu ile şehit olmak istedim yüksekten düşerek değil." Zeyd hem halime gülüyordu hemde düşmemem için beni tutuyordu. Git gide tepenin eğimi yükseliyordu ve bunu düşünmek daha da korkmama neden olmuştu.
"Tamam gel özür dilerim. Kurban olurum ben seni verene gel." Bir elini hemen bacağımın altına attı ve diğerini de belime yerleştirip beni tek hamlede kucağına aldı. Korku ile iyice yapıştım ona. Kafamı boynuna iyice yerleştirdikten sonra gözlerimi biraz kapattım ve kokusunun ve yavaş yavaş esen rüzgarın tadını çıkarttım. Kalp atışlarını en yakın ve ne güzel şekilde duyuyordum. "Geldik verenine kurban olduğum." Gözlerimi açtım ve ilk başta ona baktım. Dümdüz bir alandaydık. Her yer yemyeşildi. Kucağından beni indirdi. Etrafıma hayran hayran baktım. Ondan ayrıldım ve biraz ilerlediğimde gördüğüm şey ile dilim tutulmuştu.
Köyün tam tepesindeydik. Her şey minicik ve çok güzel görünüyordu. Biraz daha ilerlediğimde Zeyd bir anda kolumdan tuttu ve ilerlememi engelledi. "Bıraksana!"
"Bırakayım da yüksekten düşüp şehit ol dimi Çeçen kızı." Kolumda ki elini yavaşça çekti ve elimi tutarak beni biraz ilerletti. Önümüz hemen uçurumdu. Gözlerime inanamamıştım. Aşağıya doğru yavaşça eğildim ve baktım. Direkt evlerin arkasında ki boş arazi gözüme çarpmıştı. "Onun için tuttum güzel kızım." Ben daha bakarken beni geriye çekti ve emin olduğu bir yerde elimi bıraktı. Yüzünde çocuksu bir gülümseme vardı. "Bekle beni tamam mı?"
"Tamam." Yanımdan ayrıldı ve biraz geriye giderek yere eğildi ve bir şeyler ile uğraştıktan sonra yerden kalktı. O çekilince hemen ne yaptığına baktım. Telefonunu taşların arasına yerleştirmişti ve kamerasını açmıştı. Koşarak yanıma geldi ve alnıma bir öpücük bıraktı. Kendimi ona bırakasım gelse de o hızlıca benden ayrılmıştı.
"Karım oldun biliyorum ama seni hiç bir duygudan mahrum bırakmak istemiyorum. Şehide'm bu dünyada ve ahirette benim eşim olur musun?" Duyguları insan bazen öyle bir yaşardı ki bedeni bu duyguları kabul edemezdi. Yere eğileceği sırada hemen kolunu tuttum ve eğilmesine izin vermedim. Benim dinim de Allah'tan başkasının önünde eğilinilmezdi. Yavaşça cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkarttı ve kutuyu açtı. Heyecandan ne diyeceğimi bilemiyordum. "Zıplamak evet demek mi?" Gözlerimi kutunun içinde parlayan tek taştan çektim ve Zeyd'e baktım. O ise minik minik zıplayan ayaklarıma bakıyordu.
"EVET!" Bağırmam ve boynuna atlamam bir oldu. İnsan değerinin bilindiği yerde çocuk olurdu. Kendimi şu an mimik bir kız çocuğu gibi hissediyordum. "Evlenirim seninle." Bana sıkı sıkı sarıldı ve kafasını boyuna koydu.
"Karımsın zaten. Sonunda. Demiştim ben sana. Seni karım yapmadan bırakmicam diye." Yavaşça ondan ayrıldım ve sırıtarak yüzüne baktım. O da aynı şekilde sırıtarak yüzüme bakıyordu. Hemen parmağımı uzattım ve takmasını bekledim. Yüzüğü yerinden çıkarttı ve uzattığım elime yüzüğü taktıktan sonra yeniden beni kollarının arasına aldı.
Yıllarca tek hedefimin sonuna gelmiştim artık. Helal yalnızlık haram mutluluktan daha iyiydi. Haramın sonu her zaman kötü bitecekti ama helalin sonu her zaman iyi. Sıkı sıkı sarıldım eşime. Hem bu dünyada hemde Allâh katında eşim olan adama sıkı sıkı sarıldım.
Benden yavaşça ayrıldı ve geri çekildi. "Şimdi ne yapacağız?" Beni bıraktı ve koşarak gidip telefonunu aldı ve hemen geri yanıma geldi.
"Şimdi seninle beraber biraz zaman geçireceğiz." Kaşlarımı çattım ve ona baktım. O ise telefonunu cebine koydu ve bana sinsi bir şekilde baktı. Kaşlarım anlamadığımı ifade edercesine çatıldı.
"Nasıl olacakmış o?" Bir adım bana yaklaşması ile hızlıca bir kaç adım geri gittim.
"Şehide aklın fesada mı çalışıyor? Gelsene şuraya kocanım ben senin." Yüzünde ki gülümeseme bir anda kaybolmuştu. Bir adımda hemen dibimde bitti ve elimi koluma atarak kaçmama engel oldu.
"Ayıp ediyorsun Zeyd." İki elini de kollarımın altından geçirdi ve beni yukarıya kaldırarak kulağıma yaklaştı.
"Sen daha ayıp ne onu biliyor musun karıcığım?" Elimi hızlıca kaldırdım ve kafasının üzerine vurdum.
"Sen çok biliyorsun herhalde?" Güldü ve benimle beraber koşmaya başladı. Korku ile ellerimi boynuna sardım ve kendimi ona kilitledim. Geldiğimiz yokuştan hızlıca koşmaya başladı ve beni hala kollarımın altından tutuyordu. "Yavaşla!" Bağırmama rağmen durmadı ve daha da hızlandı.
O kadar hızlı inmiştik ki uzun bir süre çıkmak için zorlandığım tepeyi Zeyd bir kaç dakika da inmişti. En aşağıya indiğimizde Zeyd beni yavaşça yere bıraktı ve beni bu sefer omuzlarımdan tuttu. Başım dönüyordu ve bedenim aşağıya inene kadar titrediğim için şu an pekte iyi değildi. Yavaşça ellerimi kaldırdım ve belinin iki yanından tuttum. "İyi misin Çeçen kızı?" Kaşlarımı çattım ve ona baktım. Başımın dönmesi biraz dursa bile hala kendime gelememiştim.
"Sen delirdin mi?" Yavaşça kafamı kaldırdım ve ona baktım. O ise bana gülerek bakıyordu. Yavaşça gülüsedi ve gözlerimin içine daha da derin baktı.
"Sana aşkımdan delirdim ben Şehide." Yavaşça dudaklarını alnıma yasladı ve uzun uzun orada durdu dudakları. Hayatımın en güzel anıydı sanki şu an. Ona güvenebilirdim artık. Bunu bilmek midem de kelebeklerin uçuşmasını sağlıyordu. Dudakları alnımdam geri çekildi ve geri göz göze geldik. "Eve gidelim hadi."
"Altıma yapıyordum gidelim bencede." Gülümseyerek elimi tuttu ve geldiğimiz yolları geri beraber döndük. Yanımda o varken ruhum huzur içindeydi. Ruh ikizimi bulmuştum. Kaburgasından yaratıldığım adamı bulmuştum ben.
❄❄❄
Kulağımın dibinde de adımı sayıklayan Zeyd'in sesi ile açtım gözlerimi. Görüş alanım ilk başta bulanıkta olsa yavaş yavaş kendine gelmişti ve bana aşkla bakan Zeyd'i daha net görebilmiştim.
"Şehidem." Yüzümde oluşan anlamsız gülümseme ile ona baktım. Sesi adımı o kadar güzel telafuz ediyordu ki buna aşık olmamak elimde değildi. Kolu ile bir anda beni iyice kendine çekti ve aldığım nefes onun buram buram teninin kokusu olmuştu. "Uyanma vakti." Gözlerim istemsizce kapandı ve kendimi iyice ona ittirdim ve kafamı boynuna gömdüm. Ne bedenim nede ruhum uyanmak istemiyordu. "Öğlen oldu hadi ama uyan artık." Omuzlarımı silktim ve onun kokusunu içine çekmeye devam ettim. Zeyd artık sadece dinen değil resmi olarakta eşimdi. Sade bir nikah ile soy adım değişmişti. Şehide Saygun yoktu artık, Şehide Derda vardı.
"Biraz daha." Gülümsemesi ile boynunda olan kafam ve ona yapışmış olan bedenim sarsıldı.
"Biraz daha mı? Şehide saat 2:46. Artık kalkar mısın? Kaç saattir hiç bir şey yemiyorsun." Midemin bulantıları bir kaç haftadır devam ediyordu. Yanında ise başımı dahi kaldıramadığım derin ve güzel uykular vardı. Zeyd beni biraz kendinden itekledi ve ondan ayrılmama neden oldu. Yaptığı hareket kötü olmasada kalbim de hissettiğim hayal kırıklığı ile anında gözlerim doldu. Yavaşça yüzünü bana doğru eğdi ve dolmuş gözlerime baktı. "Lan!" Hemen beni geri kendisine çekti ve kafamı geri boynuna koysa bile çok geçti benim için. Hızlıca ellerini tuttum ve bedenimden uzaklaştırdım. Kırılan kalbimin parçaları sanki kaburgalarımı değiyordu. Kendimi yerime iyice sabitledim ve yataktan destek alarak onu kendimden biraz daha itekledim. Gülse de benden uzaklaştı ve yataktan kalktı. "Tamam. İstediğin oldu mu? Kocaman yatak sana kaldı. Ama unutma o yataktan daha büyük bir elin var."
Pis pis gülümsemesine karşılık kaşlarımı çattım ve anlamamış bir şekilde ona baktım. O ise bana bakarak çapkın bir şekilde gülümsüyordu. Yatağın yanında ayakta durmasına rağmen bir dev gibiydi. Gerçekten de yataktan daha büyük bir eşe sahiptim. Yavaşça yataktan kalktım ve üzerimi düzleyerek komidinimin üstünde ki telefonumu aldım. "Babamlar gelecek bu gün. Akşam için bir şeyler almamız lazım." Babam... Boğazımın düğümlenme sebebi. Aylar olmuştu babamı görmeyeli. Küsmüştü bana. Zeyd ile gittim diye bana küsmüştü benim babam. Arkamda ki dağım yıkılmıştı benim. Aylar sonra ise ilk defa evime gelecekti. Annemin ısrarları sayesinde. Yavaşça yatağa oturdum ve elimde ki telefonumun siyah ekranını izledim bir kaç saniye.
Yatağın bir anda arkamdan içine doğru çökmesi ile biraz dengemi kaybetsem de sırtıma değen beden ile kendimi rahat bir şekilde ona bıraktım. "Allah yardımcımız olacak. Sıkıntı etme Çeçen kızım. Sen babanın güçlü kızısın o seni asla bırakmaz. Bırakmadı da. Sadece azıcık kırıldı sana." Nefesi ilk boynuma vurdu ardından ise uzun sakalları yanağıma değdi ve kokusu bedenimi sardı. Kafamı yavaşça çevirdim ve dudaklarımı sakallarına değdirdim. Sakallarının keskin kokusu dudaklarımdan bedenime sindi.
"In shaa Allâh Zeyd. Umarım yeniden eskisi gibi olabiliriz. Umarım." Zeyd'den ne kadar ayrılmak istemesem de irademi zorlayarak bedenimi ondan ayırdım ve yataktan kalktım. Bir kaç gündür içimi kemiren şeyi yapmak için heyecanlıydım ve babamın evime gelecek olması ise heyecanıma heyecan katıyordı. "Ben lavaboya gidicem. Sende şey yap" Boş gözler ile ona baktım. O ise bana merak ile bakıyordu.
"Ney yapayım?" Yavaşça yataktan kalktı ve tam önümde durdu. Evliliğimizin üstünden aylar geçmiş olsa bile her dibine geldiğinde deli gibi atan kalbim ölene kadar eskimeyecek gibiydi.
"Şey yap işte. Anladın sen." Elini kaldırdı ve yumuşak bir dokunuş ile boynuma dokundu. Dudaklarını ise insanı çıldırtacak bir biçimde dili ile ıslattı ve yüzünü daha da yüzüme yaklaştırdı.
"Gusül almayı sevdiğini bu kadar bilsem asla durmazdım." Utanç ile daha bir şey söylememe fırsat bile vermeden dudaklarıma minik bir buse bıraktı ve ardından hemen beni bıraktı. "Ama baban gelecek ve zamanımız yok. Yoksa zevkle sana abdest aldırmak isterdim Şehide'm." Benim bir şey dememe fırsat vermeden yanımdan geçti ve odadan çıktı. Ben ise heyecan ile atan kalbim ile odada tek başıma kaldım.
Kalbimin sesi sanki odanın bütün duvarlarında yankılanıyordu. Heyecandan bedenim donmuş gibiydi. Bir kaç dakika öylece bekledim. Kendime geldiğimde hemen arkamı döndüm ve ebeveyn banyosuna hızlıca girdim ve ardından hemen kapıyı kilitledim.
Banyo dolabını açtım ve arkalara doğru sakladığım hamilelik testini aldım ve hemen kutusunu açtım ve hemen testi hızlıca yaptım. Elimde ki testi yavaşça lavabonun üzerine koydum ve beklemeye başladım. Belirsizlik içinde olmama rağmen istemsizce elim karnıma gitti. Orada bir yerlerde sevdiğim adamın ve benim bir parçam olabilirdi. Gözlerimi testten ayıramıyordum. Dizlerimin titremesi durmak bilmiyordu. Annelik ne kadar kutsal bir şeydi. Bir kadın doğum yaparken ölürse şehitti, ilim talebesi yetiştirse aynı sevap ona da vardı, mücahit yetiştirse şehadeti tatsa onun sevabı anneye de vardı. Emzirdiğini her bir süt damlası sadakaydı kadının. Hakkı ödenmeyecek tek insan anneydi. Cennet kapısının anahtarı gibiydi kadın.
İlerleyen sıvı ilk bir kaç dakika da ilk çizgiyi kırmızı yapmıştı. Diğer çizginin tam dibindeydi. Heyecandan yanaklarımın bile hissi çekilmişti o an. Yavaş yavaş kırmızıya dönen ikinci çizgi ile karnımda ki elimi istemsizce daha daha da bastırdım karnıma. Anneydim ben. Zeyd'in çocuğunu taşıyordum. Sevdiğim adamın tohumları vardı bende. Yüzümde ki mutluluk ve bir anda gözlerimden boşalmaya başlayan gözyaşlarım ile yavaşça yere oturdum ve bütün mutluluğumu ağlayarak sessizce çıkarttım dışarıya.
Banyonun kapısını bir kaç kez tıklattı ve ardından kalın ve endişeli sesinin odada yankılandığını duydum. "Şehide iyi misin? Neden ağlayorsun Şehide? Aç şu kapıyı korkutma beni."
"Bir şey yok iyiyim. Ağladığımı nerden çıkarttın." Kapının arkasından erkeksi bir gülme sesi geldi ve yavaşça oturduğum yerden kalktım.
"Burnunu çekme sesini duyuyorum güzelim. Beni kandıramazsın. Hadi çık." Beni bu kadar iyi tanıma daha gülümsetti beni. Hemen testi aldım ve geri kutusuna koydum ve yeniden dolabın en arkasına sakladım. Şimdi değildi. En güzel vakitte söyleyecektim ona baba olduğunu.
🌘🌘🌘
° ELHAMDÜLİLLAH °
Selamın aleyküm canlarım. Hepinizden özür dilerim uzun bir süre bölüm atamadım dedemin vefatı beni gerçekten çok sarstı. Baş sağlığı dileyen herkese çok teşekkür ederim. Bundan sonra düzenli günlerde belki bölümleri yetiştiremem ama yazdıkça atacağım in shaa Allâh. Anlayışınız için çok teşekkür ederim yeniden.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |