4. Bölüm
MozaikKule / SAHİPSİZ NOTLAR / 4. BÖLÜM ❄

4. BÖLÜM ❄

MozaikKule
mozaikkule

 

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °

 

 

❄❄❄

 

 

Eli hala feracemin kolundaydı. Ellerimin titriyordu korkudan. İlk defa bana haram olan bir erkeğe bu kadar yakındım ve bu beni çok rahatsız ediyordı. Yavaşça kenara çekildim ve ona baktım. Bana çok yakın duruyordu ve artık bedenimi kontrol edilemeyecek kadar titriyordu. "İyi misin? Şehide özür dilerim sadece bir şey isteyecektim." Derin bir nefes aldım. Allah'tan başka sığınacak kimsem yoktu.

 

"Senden kaçmıyorum. Ayrıca iyiyim. Ne istiyorsun abi?" Başını yere eğerek benden bir kaç adım uzaklaştı. Bana bıraktığı alanda rahat bir nefes aldım. Bedenimin korku ile titremesi hiç iyi değildi.

 

"Lavaboya girerken çantanı tutsam sende ben girince benim cüzdamını ve telefonumu tutsan olur mu diyecektim? Güven vermek için bunu istiyorum?" Böyle bir şey beklemediğim için bedenimin titremesi bir anda kesildi ve sanki boşluğa düşmüştüm. Neyseki saçma sapan bir şey dememişti.

 

"Olur. Önce ben girsem sorun olmaz değil mi?"

 

"Sorun olmaz. Teşekkür ederim." Rica ederim der gibi çantamı ona uzattım ve lavaboya girdim. Dayanamayacak kadar çok tuvaletim gelmişti. Hemen tuvaletlerden birine girdim ve ihtiyacımı giderdikten sonra çıktım. Hemen abdestimi almak için üzerimi çıkarttım ve zor da olsa abdestimi alarak tuvalet kağıdı ile yaş olan yerlerimi kuruladım. Geri hemen üstümü giyindim ve aynadan örtümü düzledim.

 

Her şeyimin tamam olduğunu anladığım da dışarıya çıktım. Karşımda Zeyd abiyi beklerken Mehmet abiyi görmem ile kaşlarımı çattım. Çantam ise onun elindeydi. Bana gülümseyerek çantamı uzattı. Diğer elinde ise cüzdan ve telefon vardı. Çantamı ondan aldım ve bende ona gülümsedim. "Zeyd çok sıkışmıştı. Bana verdi. Merak etme bir şey yapmadım." Kendini açıklaması güzel bir şeydi ama tek sorun bana yandan bir gülümseme ile bakmasıydı. Yüzümü ekşiterek önüme döndüm ve bizimkilerin olduğu masaya doğru ilerledim. Abim ortalıkta yoktu. Sadece kızlar masada gelen siparişlerden kendilerinin olanları yiyorlardı. Geri eski yerime oturdum ve sipariş ettiğim pizzayı yemeye başladım.

 

"Kızlar abim nerde gördünüz mü?" İkra kafasını yemekten kaldırarak bana baktı.

 

"Hesabı ödemeye gitti." Ağzındaki lokma ile çok tatlı duruyordu. Ona gülümsedim ve kafamı salladım. Pizzanın tadı gerçekten çok güzeldi. Yada ben çok acıkmıştım. Birinin yanıma oturması ile hemen yan tarafıma baktım. Zeyd abi yanımdaki sandalyeye oturmuştu.

 

"Yemeklerinizi yiyin siz. Abbas ve Mehmet'in işi çıktı birazdan gelirler." O bana bakmak yerine kızlara bakıyordu. Bende gözlerimi ondan çektim. Nedense bir an bana bakmaması kalbimi acıtmıştı. Ama zaten istediğim de bana bakmamasıydı zaten. Geri yemeğimi yemeye döndüm.

 

Yemek yiyerek acıları susturmak en güzeliydi. Hele ki birde yiyip yiyip kilo almayanlardandım ki bu konuda hayat bana güzeldi. Zeyd abi yanımda oturmaya devam ediyordu. Ne kadar yanımdan kalkmasını istesem de bir yandan da hoşuma gidiyordu.

 

"Tövbe tövbe." Kendi kendime söylenmekten başka çarem yoktu. Kalbime ve nefsime bir dur demeliydim. Sonuçta bana haram olan bir adama yakınlık duymam hoş olmazdı. Hem onu sevmiyordum ki ben. O sadece nefsime güzel geliyordu.

 

Pizzamdan üç dilim kalmıştı ama benim daha yerim yoktu karnımı tutarak arkaya yaslandım. Kızlara baktığımda onlarda benim ile aynı durumdalardı. "Elhamdülillah. Çok doydum." Karnım tokluktan ağrımıyordu ama normal zamandan biraz daha fazla yemiştim.

 

"Ay vallahi bende doydum. Bir lokma daha alırsam yediklerim göbek deliğimden çıkacak." Müzeyyenin konuşması ile hepimiz güldük. Zeyd abi ise sadece kendini yemeğe vermişti. Bir anda modunun düşmesi gözüme takılsa da umrumda değildi. Tek derdim abimin nerede olduğuydu.

 

Etrafıma bakınmaya başladım. Canım sıkılmaya başlıyordu ve namaz kılmam gerekiyordu. Kızlara baktığım da onlarda benim gibi etrafa bakıyordu. "Namaz için mahallede ki camiye gidelim yoksa vakit kaçacak." Onlara sorar gibi baktığım da ikisi de kafası ile beni onayladı ve bende çantamı alarak masadan kalktım. Müzeyyen Zeyd abiye baktı ve konuşmaya başladı.

 

"Biz hemen gidip geliriz. Sen bekle bizi. Zaten çok uzak değil." Müzeyyen lafını bitirir bitirmez Zeyd abi de bir anda ayağa kalktı.

 

"Tek namaz kılan siz değilsiniz. Hep beraber gidelim." Onun bu hallerine şaşırsam da hiç bir şey demeden kızları ve onu arkam da bırakarak pizzacıdan çıktım. Abim zaten hesabı ödemişti. Cami bizim mahalleye daha yakın olduğu için mutluydum çünkü ordan direkt eve geçebilirdim.

 

Onları beklemeden önden ilerlemeye başladım. Çünkü artık örtümü çıkartıp canım yatağa girmek istiyordu. Evimde ki rahatlığı hiç bir yerde bulamamıştım. Aramaya bile gerek duymamıştım doğrusu. Adımlarım normalden daha hızlıydı. Arkama baktığımda onlarında arkamdan geldiğini gördüm. Onları ne kadar sevsem de aklımı kurcalayan şeylerden dolayı bedenim bile yorulmuştu.

 

Caminin önüne gelene kadar asla hızımı kesmedim. Zaten onlarda bana yetişebilmek için bir çabaya girmemişlerdi. Caminin kapısını açtım ve içeriye girdim. Ardından ise bayanlar bölümüne çıkmak için ayrı bir kapı daha açtım ve önüme dik, uzun ve dolanan bir merdiven çıktı. Her yer çok karanlıktı bu yüzden çantamı açtım ve telefonumu karanlıkta buldum. Hemen telefonumun ışığını açtım ve merdivene baktım. Ben merdivene baktığım sırada kızlar da camiye girdi. "Kim önden çıkmak ister?" Hepimiz birbirimize baktık. Kadınların bölümü niye farklı bir boyuta geçen geçit gibi yapılıyordu. Adam gibi yapsalar sanki ne olacaktı.

 

İkisinden de ses çıkmayınca mecburen ben yavaş yavaş yukarıya doğru çıkmaya başladım. Merdivenler çok eskiydi. Adımlarımı daha dikkatli atmak zorunda kalıyordum. En sonunda yukarıya çıktığımda aydınlığa kavuşmuştuk. Hemen telefonumun ışığını kapattım ve çantama gelişi güzel koydum. "Hadi hemen namaza duralım çünkü gerçekten çok yoruldum bu gün." Sesimden bile yorgunluk aktığını hissediyordum.

 

"Ben de bu gün gerçekten çok yoruldum. Birde çok fazla yedim eve gidip hemen uzanmam lazım." İkra'nın sözlerinin ardından hepimiz namaza durduk. Ne kadar kötü olsam da namaz hayatımın her kötü anına iyi gelen ilaç gibiydi. Benim için ağrı bir hastanın tedavisi gibi hayatıma girmişti. Çünkü Allah'ın huzuru gerçek huzuru veriyordu.

 

Namazımı bitirdim ve hemen elim ile tesbihimi çekmeye başladım. Tesbihimi bitirirken bile gözlerim arada kapanma tehlikesi yaşıyordu. Tesbihimi bitirdikten sonra kızlara baktım. Onlar da bitirmişlerdi ve halsiz bir şekilde oturuyorlardı.

 

Bir anda bütün caminin içinde Zeyd abinin sesi yükseldi. "Kızlar hadi artık eve gidiyoruz! İnin aşağıya!" Sesi yankı yaparak bize ulaşmıştı. Müzeyyen yerden kalkarak aşağı katı gören tarafa geçti ve aşağıya baktı.

 

"Hiç birimizin hali kalmadı. Yatsıya kadar bekleyelim bari. Cemaat ile kılar sonra da dağılırız." Kararsız kalmıştım. Cemaat ile namaz kılmayı istesem de Yatsıya kadar beklemek istemedim. Bende hemen yerimden kalkarak Müzeyyen'in yanına gittim ve aşağıya baktım. Zeyd abi caminin ortasında durmuş bize bakıyordu.

 

"Abimler ne zaman gelicek?" Yüzüme soru sorduğumda bile bakmıyordu. Sadece yarım saat öncesine kadar böyle değildi. Bir anda değişen bu halleri beni işgillendiriyordu ama hiç bir şey de anlamadığım için herhangi bir şey diyemiyordum.

 

"Bilmiyorum." Bu kadar basit bir cevap vererek beni görmezden geldi. Bende görmemesine rağmen omuzumu silktim ve arkamı dönerek kızlara baktım. Onlar da bana anlamaz gözler ile bakıyorlardı.

 

"Siz isterseniz kalın. Vallahi ben çok yoruldum ve abımı bekleyecek gücüm yok. Ben gidiyorum." İkra'da yerinden kalktı ve yanıma geldi. İlk önce Müzeyyen'e sarıldım ve ardından ise İkra'ya sarıldım. İkisiylede vedalaştıktan sonra aşağı kata indim. Eskisi kadar gözüme karanlık gelmemişti o yüzden telefonumun ışığını açma gereksinimi duymamıştım. Aşağı inerek hemen ayakkabımı giyindim ve camiden çıktım.

 

Hava çoktan kararmıştı ve etrafta kimse yoktu. Çantama daha sıkı tutundum ve eve yürümeye başladım. Neyse ki eve çok uzak değildim ama yinede biraz yolum vardı. Evlerin yanından geçerken evlere tek tek baktım. Kim bilir şu an bu evlerin içinde hangi acılar çekiliyordu veya hangi mutluluklar kutlanıyordu. Adımlarım düşüncelerim ile yavaşladı. Adımlarım yavaşlayınca arkamdan gelen ayak seslerini duyabilmiştim. Yavaşça arkamı döndüğümde Mehmet abi ile karşılaşmayı beklemiyordum. Neden beni sessiz sessiz takip ettiğini bile anlamış değildim. Zaten ondan tırsıyordum. Bu yaptığı ise iyice korkmama neden olmuştu.

 

Olduğum yerde durdum ve ona iyice döndüm. O ise hiç bir şey olmamış gibi durmuş bana bakıyordu. "Beni mi takip ediyorsunu?" Aramızda çok bit mesafe yoktu. O yüzden bir kaç adım daha geriledim. Neyse ki o bana doğru gelmemişti. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu. Kalbim korku ile çırpınıyordu.

 

"Seni takip etmeme gerek yok Şehide. Zaten evini biliyorum." Sözleri beni daha da germişti. Korkunun verdiği uyuşukluğu göz altlarımda bile hissediyordum.

 

"Ne demek istiyorsun?" Korkudan sesim titriyordu. Neden gece gece böyle garip davrandığını anlayamamak ise daha da korkmamı sağlıyordu.

 

"Bir şey demeye çalışmıyorum. Gecenin bu vaktin de asıl sen tek başına ne yapıyorsun? Diğerleri nerde?" Bir abi edası ile konuşunca ister istemez içim biraz da olsa rahatlamıştı.

 

"Onlar camideler. Ben eve geçiyorum." Kafasını iki yana salladı.

 

"Zeyd'in seni böyle tek başına bırakması akıl işi değil. Abbas seni ona emanet etmişken bu kadar umursamaz davranamaz. Burada beraber bekleyelim abin gelir birazdan. Merak etme sana yaklaşmicam." Onu ilk defa bana bir kardeş edası ile yaklaşırken görüyordum. Bunlara ne oluyordu? Topluca bir şey mi içiyorlardı acaba?

 

"Tamam bekleyelim." Yolun kenarına çekildim ve dediği gibi abimi beklemeye başladık. Sürekli etrafa bakıyordu. O baktıkça benim de bakasım geliyordu. En sonunda caminin olduğu yerden dört kişinin bize doğru geldiğini görmem ile yüzümde tarif edilemez bir gülümseme oluşmuştu. "Abimler geliyor." Bize daha çok uzak olsalar da onlar olduğunu anlamıştım çünkü İkra ve Müzeyyen'i tanımıştım.

 

"Ondan uzak dur Şehide. Beni bir abi olarak gör ve ondan uzak dur." Ne dediğini anlamayarak ona baktım. O da kafasını bana çevirdi ve gözlerime kaşları çatık bir şekilde baktı. "Onun geçmişi kirli olduğu gibi yürüdüğü yolda kirli."

 

"Ne saçmalıyorsun?"

 

"Boş ver. Neyse ben gidiyorum. Allah'a emanet ol."

 

"Sende." Demekten başka hiç bir şey diyemeden yanımdan hızlı adımlar ile uzaklaştı. Kime dikkat edecektim. Neyden bahsettiğini anlamayarak onun arkasından bakakaldım. Birinin omuzumu dürtmesi ile hemen o tarafa baktım. Abim bana endişeli gözler ile bakıyordu.

 

"Şehide iyi misin? Bu gün sürekli dalgınsın?" Kime neyi anlatabilirdim ki? İçinde olduğum durumu ben bile anlamıyordum. Sadece kafamı secdeye koyup saatlerce dua etmek ve ben anlatmasam bile beni anlayacak olan ile sohbet etmek istiyordum. İçim bile karma karışıktı.

 

"İyiyim abi. Sadece biraz yorgunum."

 

"Neden senin yanındaydı? Bir şey mi yaptı?" Zeyd abinin konuşması ile gözlerim hızlıca onu buldu. Bana yeniden ilgi ile bakıyordu. Onun sorunu neydi bilmiyorum ama tek duam o sorun ben olmamaktı.

 

"Hayır. Bir şey yapmadı bana. Sohbet ettik ve sizi bekledik." Abim beni yavaşça kendine çekti ve sarıldı. O kadar iyi gelmişti ki şu an bu kollarda güvenli bir şekilde uyuyabilirdim.

 

"İlk soruma neden cevap vermedin?" Abime sarılırken yavaşça kafamı abimden ayırdım ve Zeyd abiye baktım. O ise bütün ilgisi ile vereceğim cevabı bekliyordu. Ona cevap bile vermeyecektim. Bu günkü garip davranışları zaten aklımı kurcalıyordu. Geri kafamı abime yasladım ve onu görmemezlikten geldim. "Şehide cevap verecek misin abicim?" Onu daha da görmezden geldim. Görmezden gelerek bütün sorunlar çözülürdü sonuçta.

 

"Şehide cevap verir misin?" Abimin sorduğu soru ile kafamı kaldırarak abime baktım.

 

"Bilmiyorum bir anda karşıma çıktı ve tek kalmayayım diye yanımda bekledi. Bir şey demedi yada bir şey yapmadı." Ardından abimden ayrıldım ve diğerlerine baktım. "Ayrıca bir şey konuşsam bile size bunu söylemezdim. Çünkü özel olabilir." Abim hemen kaşlarını çatarak bana baktı. Bende masum masum gülümsedim. "Sen hariç." Zeyd abiye baktığımda yüzü düşmüştü. Sürekli bir duygu değişiminde olması nedense beni de etkiliyordu.

 

"Hadi artık eve gidelim. Çok soğudu hava." Abimin sözü ile herkes yavaşça ilerlemeye başladı. Zeyd abinin sürekli bana baktığını hissetsem de ben dönüp ona bakmadım. Çünkü eğer bakmıyorsa kendi kendime kurmuş olmayı istemiyordum.

 

Onların evi biraz daha yakın olduğu için ilk önce onlar ayrılacaktı. Kızların yanına giderek ikisine de sarıldım. İkra beni kollarımdan tuttu ve bana anlamaz gözler ile baktı. "O sana bir şey mi söyledi Şehide? Eğer ki böyle bir şey varsa lütfen söyle. Onun nasıl birisi olduğunu biliyorsun." Mehmet'in nasıl birisi olduğunu biliyordum ama bu gece nedense herkeste bir gariplik vardı. Herkesin şifreli konuşması canımı sıkmıştı. Ayrıca birde kafamı karıştıran bir diğer olay o nottu.

 

"Bu kadar endişelenecek bir şey yok. Sadece yalnız kalmamam için sizi beraber bekledik. Ayrıca yanıma bile gelmedi. Ben bile şaşırdım ama yinede böyle yapması güzeldi." Beni anlıyormuş gibi kafasını salladı. Bende ona gülümsedim ve Müzeyyen'e baktım. O da aynı benim gibi gülümsüyordu.

 

"Artık pas vermeyeceğini anlamıştır. Darısı başımıza." Onun bu zor zaman espirileri hoşuma gidiyordu. Gülerek ayrıldım yanlarından. Gözlerim bir an takıldı ona. Bana çok dikkatli bakıyordu. Sanki bende çok önemli bir parçası varmış gibi dikkatli bakıyordu. Gözlerini ilk ayıran ben oldum. Zaten birisine bakmaya utanıyordum birde o bana bu kadar dikkatli bakarken ona bakmak daha da garip geliyordu. Abime baktığım da o telefonuna bakıyordu.

 

"Hadi gidelim abi." Kafasını salladı ve yürümeye başladı. Bende yanında yürümeye başladım. Arkama bile bakmamıştım. Neyse ki abim de bakmamıştı. Onların yanından uzaklaştığımız da abim telefonunu cebine koydu ve elini omuzuma attı.

 

"Başım çok ağrıyor. Hemen yatsı okunsa da kılıp yatsam." Başını tutarak bir kaç adım daha attı.

 

"Nerdeydin?" Bana yandan bir bakış attı.

 

"Hesap mı vericem Şehide?" Kafamı salladım.

 

"Beni bırakıp gidebilecek kadar önemli olan işin neydi merak ediyorum. Mehmet abide zaten o yüzden yanıma geldi." Evin kapının önüne gelmiştik. Evin lambaları yanıyordu.

 

"Cidden ya Zeyd neden senin yanında değildi? Ona yanından ayrılmaması gerektiğini söylemiştim." Omuzumu silktim ve bilmiyorum der gibi baktım. Onun duygularını okumuyordum ya ben. Dış kapıya kadar gittim ve kapıyı çaldım. Onu umursamamak en iyisiydi. Kapı yavaşça açıldı ve arkasınsan annem çıktı.

 

"Hoş geldiniz çocuklar." Ayakkabımı çıkartarak eve girdim ve anneme gülümsedim.

 

"Selamın aleyküm anne. Hoşbulduk." Başka hiç bir şey demeden odana geçtim ve hemen üzerimi çıkarttım. Bu soğukta bile yanmıştım. Çantamı açtım ve içinden telefonumu çıkartırken yere iki tane kağıt parçası düşmüştü. Kaşlarımı çatarak yere eğildim ve ikisini de yerden aldım.

 

Birisi zaten bu sabah bulduğumdu ama diğeri ise daha yeni görmüştüm. İçimi iyice bir korku kaplamıştı. Sabah okuduğum kağıdı masamız üzerine koydum ve diğerini elime aldım. Aynı el yazısı ise düzgünce yazılmış bir kağıttı. Derin bir nefes aldım ve kağıda odaklandım.

 

"Gözlerin gözlerime değince olan o fırtına ikimizi de öldürür ama ben zaten senin ile ölmeye hazırım Çeçen kızı. Fırtınamızı dindirecek olan o yağmurdan uzak dur."

 

Mehmet'in sözlerine benziyordu. Aklıma gelen şey ile gözlerim kocaman oldu. Bu gün onun elindeydi çantam. Sahipsiz notları koyan o muydu? Bir an hayal kırıklığına uğramıştım. Neden notları koyanın Zeyd olduğunu düşünmüştüm ki zaten? Adam yüzüme bile bakmıyordu. İki kağıdıda yan yana koydum ve masama oturdum.

 

İkisini de minik bir cüzdanıma koydum ve onu da çantama attım. Bu işte bir sorun veya bir sapıklık vardı. Bunu çözecektim. Ben Çeçen kızıydım ama kimse bilmiyordu. Peki bu sahipsiz notlar bunu nasıl biliyordu?

 

 

 

❄❄❄

 

 

 

° ELHAMDÜLİLLAH °

Bölüm : 23.12.2024 08:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...