39. Bölüm

26' Part l.

Karina
ms_karin

Sabah güneşi perdenin arasından sızıyor gözlerimi kamaştırıyordu. Huysuzca yerimde kıpırdandım.

 

"Biri şu güneşi söndürebilir mi?"

 

"Sen iste yeter ki mermi manyağı bile yaparım. Ama bugün değil. Şimdi kalk ve hazırlan!"

 

Yanıbaşımdan gelen ses ile gözlerimi hafif araladım.

Sabah sabah deli mi sevdi be abi?!

 

"Efecim" dedim ve sustum. Yastığımın altından telefonumu çıkardım ve saate baktım ardından devam ettim sözlerime.

"Saat sabahın altısı??"

 

Umursamazca omuz silktiğini gördüm hayal meyal.

 

"Erken kalkan yol alır derler. Fırat kahvaltı için mekan seçmiş. 7.30'a kadar orada olun dedi"

 

"Niye kaçıyormuymuş kahvaltılıklar?"

 

"Düzen manyağı o. Kahvaltısını o saatte yapmazsa huysuz oluyor tüm gün."

 

Derin bir nefes verdim. Kafamı diğer tarafa çevirdim.

Uyumak varken kahvaltı yapmak da nedir!

Uykumda yiyorum ben belki Allah Allah.

 

Üzerimdeki pikeyi çeken abime bir tane tekmeyi çıksam kim ne diyebilir ki?

 

"5 dakika daha Efe"

 

"Abi diyeceksin abi. Kalk hadi hazırlan. İki saatte zor hazırlanırsın şimdi"

 

Pikeyi hızla çektiği gibi bende pikeyle beraber çekildim.

Yere çakılmamla tavanla bakışmam bir oldu.

 

"Allah senin belanı versin dağ ayısı!"

 

Pikeyle cebelleşe cebelleşe kalkmaya çalışsam da beceremedim.

 

Sert tekmelerimden bir kaçını Efe'ye doğru çevirdim.

Sanırım mabadından vuruldu...

 

"Ahhh! Anne" diye bağırdı eliyle önünü tutarken.

 

Gelecekteki yeğenlerim...

 

"Yalandan bağırma be! Görende kırıldı sanacak"

 

"Kırıldı zaten, çocuklarımın sebebi seni!"

"Anneee! ANNE YETİŞ TORUNLARIN GİTTİ ANNEEEE"

"GENÇ YAŞIMDA KISIR KALDIM ANEEĞ"

 

Sabahın körü olduğunu hatırlatmam gerekiyor muydu?

 

Aptala bakar gibi ona bakmaya devam ettim. Sanırım bu aralar Selim ile fazla takılıyordu.

 

Onaylamaz biçimde kafamı iki yana salladım.

 

Kendimi üç çocuk annesi gibi hissetmekten alıkoyamıyordum.

 

Uyku falan bırakmamıştı. Şerefsiz.

 

 

"Abart-"

 

"Oğlum" diye telaşla odaya giren Dibâ Hanım ile sıkıntıyla soludum.

 

Odamı salın lütfen.

 

Ve evet Hanım. Kendisiyle pek bir yakınlaşmamız bulunmuyor. İlk geldiğim gün ağlayıp sızlasa da daha sonrasında konuşmak için gram çabalamamıştı.

 

Ee o zaman ben ne yapabilirdim ki? Canım anam deyip kollarımı mı sarılaydım? Çok beklerdi.

 

Üzerindeki mavi sabahlığı ile her zaman ki gibiydi.

Zaten sabahları dışında onu pekde gördüğüm söylenemezdi.

 

Nereye koyacağını bilemediği ellerini telaşla bir oyana bir buyana sallıyor. Bir şeyi var mı diye Efe'yi kontrol etmeye çalışıyordu.

 

Aklıma gelen şeyle kısık bir sesle güldüm ve konuşmaya başladım:

 

"Mabada geldi tekmem,

Efe kıvranır 'ah' derken.

Hanım yetiş, oğlun gitti,

Torun kaldı hayalden!"

 

 

Efe'nin Yalandan yaşlanmış beni buldu ve manime karşılık verdi.

 

"Vurdun tekmeyi arsızca,

Anam bakıyor kaygıyla.

Torun kalmadı hayalde,

Kalkamam artık. Saygıyla!"

 

İfadesi yerini munzurluğa bıraktığında Dibâ Hanım, Efe'nin kafasına sert olamayacak biçimde vurdu.

 

"Sıpa. Sabah sabah dalga mı geçiyorsun benimle!"

 

"Estağfurullah anacım. Ben öyle şeyler yapar mıyım?"

 

Elini kalbinin üzerine koydu yavaşça. "Yüreğime mi indireceksin sen benim?" Diye sordu.

 

Sende ondan var mıydı?

 

Neyse neticede beni istemiyor diye onu suçlayamam. Benim de onu istediğim söylenemez.

 

Kendi kocasının yasını bile tutmadan başka adamlarla konuşan kadını Allah sevsin. Ben niye seveyim?

 

"Şaka yaptım sultanım. Alınma hemen"

 

Dibâ Hanım sert olmayacak şekilde ensesine vurduğunda Efe kollarını annesine doladı ve yanağına birkaç saniyelik bir öpücük kondurdu.

 

Anne-oğul gösteriniz bittiyse alkışlar eşliğinde sizi odadan dışarı alalım.

 

"Özür dilerim Dibâ Sultan. Kızın mabadıma geçirince korktum"

 

"Aynen hacı" dedim umsamaz bir tavırla.

 

"Saye. Allah aşkına erkek çocuğunun orasına vurulur mu? Dikkat etsene biraz!"

 

"Hak etti" dedim omuz silkelerek.

 

Yandan yandan gidiniz hanımefendi.

 

"Hay Allah'ım!" Diye söylene söylene çıktı odadan.

 

Arkadaşlar benden haz etmediğini çok iyi gizliyor. Değil mi?

 

Efe ayağa kalkıp yanıma geldi "Saye.."

 

Konuşmasına müsade etmeyip banyoya yöneldim.

 

"15 dakikaya hazır olurum. Sende hazırlan gidip"

 

Kapıyı çokta sert olmayacak şekilde kapattım.

 

Kapının arkasında bir süre nefesimi tuttum, sessizlik bana iyi geldi. Sonra toparlanıp hazırlanmaya başladım.

 

Uzun bir gün olacaktı…

Ve nasıl biteceğini, en çok da kiminle biteceğini hiç bilmiyordum.

 

📖🌫

 

Kısa süren bir hazırlanmanın ardından bahçeye çıktım.

 

Benim aksime, küçük beyin hazırlanması bir tık daha uzun sürdü.

 

— On yedi dakikadır bekliyordum, hâlâ bekliyorum. —

 

“Günaydın, Saye,” diyen sesin ona ait olmasını sabah sabah hiç istemesem de, elbette ondan başkası değildi.

 

Derin bir iç çektim.

“Gün, son zamanlarda pek ayıyor gibi değil sanki?”

 

“Bazı şeyleri değiştiremiyorum, Saye. Olan bu.”

 

Sen… sadece elimdeki tek dostumu benden aldın.

 

“Oturmayan bir şeyler var. Bana eksik anlatıyor gibisin birçok şeyi.”

 

“Bilmen gerekenleri zaten biliyorsun. Zorlama Saye… Bu yola girersen, sonunda sende ‘sen’ diye bildiğin şeyin zerresi bile kalmaz. Kendini tanıyamazsın.”

 

Bu bir tehdit miydi, yoksa içtenlikle beni ona karşı uyarıyor muydu bilmiyorum.

 

Ve bilmek de istemiyorum.

 

Toplasan dört ya da beş kez gördüğüm bir kız ile abim arasında seçim…

 

Söz konusu dahi olamazdı.

 

Üstelik, oyun muydu ki ölüm yalan söylesin?

 

“Bu işin sonunda, zarar görecek tek kişi ben olacağım gibi hissediyorum abi,” dedim, aklımdakileri saklamadan.

 

Yanıma biraz daha sokuldu, kollarını bedenime sardı.

“Bu işin sonunda olacaklar… sadece babamızın katiline olacak. Canını sıkma. Bana güven.”

 

Bir şey söylemedim, o da sessizce geri çekildi.

 

“Neden erkenden kalktın?” diye, başta sorması gereken soruyu sonunda sordu.

 

“Efe’yle beraber Fırat abilerle buluşacağız. Birlikte bir şeyler yapmak istedi.”

 

“Anladım… dikkatli olun, abim.”

 

Saçıma kısa bir öpücük kondurup eve doğru adımladı. Birkaç adım sonra kapının ardında kayboldu.

 

“EFE! ALLAH AŞKINA KOCA MI BAKACAKSIN KENDİNE, KAÇ SAATTİR HAZIRLANIYORSUN YA!” diye patladım sonunda.

 

Kafam zaten doluydu. Biraz daha boş boş beklersem çıldıracaktım.

 

“ÇATLAMA, GELİYORUM! İKİ DAKİKA BEKLEDİN DİYE İNCİLERİN DÖKÜLMEZ!” diye bağırdı içeriden.

 

İki dakika mı?!

 

Allah’ım, bolca sabır lütfen…

 

Çantamdan telefonumu çıkarıp açtım. Bari onu beklerken biraz oyalanırım.

 

Instagram’a girdim.

Mehir… son zamanlarda kendini epey aşmış gibiydi.

 

@itsmehir

 

@İtsMehir 11.02.2024✨️

 

@İtsMehir Şöyle bir sabaha her gün merhaba demek... 13.02.2024✨️

 

@İtsMehir Umut yüzünden büyüdüğünde basket topu olmak isteyen Uygar.. 06.03.2024✨️

@İtsUmut: Ben masumdum...

 

@İtsMehir Sanırım bir şeyleri kabullenmenin zamanı gelmiş.

13.04.2024❤️

 

​​@İtsMehir Umut bizi denize atmasın diye şirinlik yapmaya çalışırken..

25.03.2024✨️🤎​​​​

@İtsUmut: Manzaram fazla güzeldi. Kıyamadım...

 

Alayla sırıttım.

Yanılmışım Mehir.

Gülümsemen çok sinir bozucuymuş.

 

Bölüm : 13.08.2025 18:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...