
Bölüm 27: Küller ve Fener
Evde sessizliğin ağır bastığı bir akşamdı. Kapının ardında gençlerin ayak sesleri yankılanıyordu. Eyüp. Gencay ve Selim gençlerin durumunu tartışıyorlardı. Daha çok Eyüp, Gencay ve Selim’i kendisinin yokluğunda kardeşlerine sahip çıkmamalarından azarlıyordu.
Tek işi gücü olan kendisiydi çünkü!
‘’Abi, isteyerek mi yaptılar sanki! Eğlenmenin kime ne zararı olabilir. Genç onlar daha’’ isyanla çıkan sesine Eyüp’ün sinirli bakışları eşlik etti.
Selim daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı ve abisine baktı.
‘’Kusura bakma abi ama çocukların bir hatası yok. Yaptıkları her şeye de karışmaktan vazgeç. Sen gençliğini adam akıllı yaşayamadın diye onlara da engel olma. Bir daha ne zaman şu anki yaşlarında olacaklar sanki!’’
Haksız mıydı sanki? Elbette bu zamanlarını eğlenerek hatalar yaparak geçireceklerdi.
‘’Çok konuşma Selim. Bu aralar çok gözüme batıyorsun’’ Buydu işte Eyüp Aslan. Ayrıntılı anlatmaya gerek var mıydı? Sanmam.
‘’Sana o kızın yanına gitme diye kaç defa daha söylemem gerek abicim hm?’’ dedi sinirle ‘’Uzak duracaksınız, konuşmayacaksınız demedim mi ben size?’’
‘’Bu konuyu kapatsak mı artık abi! Sırf sen bir şeyler zırvaladın diye konuşmayı kesecek değilim. Küçücük kız çocuğu ne zarar verebilir bana Allah aşkına!’’
‘’O küçücük dediğin kız çocuğu babamızı öldürdü Selim!’’
Kapının arkasında onları dinleyenin nefesi kesildi. Kocasını öldüren…
‘’Bana bu boktan şeye inandığını söyleme!’’
‘’İnanmamamız için bir sebep mi var? Kamera kayıtları, kim olduğu… her şey yeterince açık değil mi!’’
Sessizce yutkundu Selim. Her şeyin bir açıklaması elbet vardı ama bunun açıklaması bu olamazdı. Yargısız infaz yapamazdı. O kız çocuğuna bunu yapamazdı.
Zerre şüphe yoktu içinde Mehir’e karşı. Onunla konuşup tanıştıktan sonra bunu düşünen varsa cidden vicdanından şüphe ederdi.
‘’Sen kafayı yemişsin Eyüp Aslan! Tek gerçek budur benim gözümde’’
Gencay sadece abisine bakıyordu. Bakışları duygudan yoksundu.
‘’YETER BU KADAR! KESİN TARTIŞMAYI!’’ Diba Hanımın sesi odanın dört bir yanında yankılandı.
‘’Saat gecenin üçü bilmem farkında mısınız? Odanıza!’’
Selim, öfkeli bir nefes vererek annesine baktı
‘’Oğluna sahip çıksan iyi olur Diba Sultan. Anlaşılan yine ilaçlarını bırakmış. Tasmasını sıkı tut. Yine sağa sola saldırmaya başladı’’
Aslan ailesi hiçbir zaman dışarıda göründüğü gibi olmamıştı. Selim, sanıldığının aksine en olgunlarıydı. Koca evin yükünü her zaman Gencay ile beraber sırtlardı.
Toparlamaya çalıştığı her şeyi yerle bir etmeye yeminli bir abisi vardı sanki!
Odadan çıkmak üzere hareketlendiğinde kendisine başka bir beden de eşlik etti.
Cebinden sigara paketini çıkardı usulca.
Ağabeyinin bağırış sesi her bir adımında daha da kısılıyordu. Nihayetinde evden çıktığında sesi kesilmişti.
‘’Selim… Bir şeyler dönüyor’’
Kendinden iki yaş büyük ağabeyine çevirdi gözlerini.
‘’ Farkındayım. Mehir’e zarar verecek Gencay. Düşüncelerinin kirliliği yüzünden okunuyor’’
‘’Kliniğe yatırsak tekrar?’’
Umutsuzca başını iki yana salladı.
‘’Oradan çıkmanın bir yolunu bulur. Hep buldu.’’
Bir dal sigara da Gencay aldı eline. Babasının yokluğu bu zamanlar çok belli oluyordu.
✨️
Çocuklarının çıkmasının ardından hırsla Eyüp’e döndü.
‘’Kendine bir an önce çeki düzen ver! Şu siktiğimin ilaçlarını adam akıllı al’’ dedi hiç beklemeden kısa öfkeli bir sesle.
Öfkeli bakışlarını kadına değdirmek istemedi ‘’Başımda riv riv edip durma be kadın’’ diye uyardı şakaklarını ovarken.
‘’Ben büyüttüm be seni. Şu üslubuna bak! Kendine çeki düzen ver bir an önce. Kafayı yemiş gibi de bakmayı kes’’
Özellikle mi sabrını sınıyorlardı bugün. Tehlikeli bir yavaşlıkla ayağa kalkıp annesinin karşısına dikildi.
‘’Yalvardım mı lan sana! Ben mi dedim al yanına diye. Bıraksaydın ya beni de diğer iki çocuğun gibi! Kimin yüzünden bu haldeyim lan ben! Neyin kafasındasın sen!’’ Titreyen elleri oğlunun ağzını kapattı.
‘’Kes sesini! Biri duyacak’’ alayla güldü Eyüp.
‘’Duysunlar, duysunlar amına koyayım. Annelerinin nasıl bir insan olduklarını bilmeye hakları var ne de olsa hm?’’ dedi kadının üzerine eğilirken.
‘’Canımı sıkma Diba Yılmaz’’ İşaret parmağını kadının alnına üç kere sertçe bastırdı yavaş yavaş. ‘’Hele de senin yediğin bokları temizlemeye çalışıyorken…’’
Sesli bir şekilde yutkundu kadın.
İşlediği günahların en büyüğü boynuna urgan misali dolanmış ölüm emrini her an verebilecek bir canavara dönüşmüştü.
Son bir kez annesinin yüzüne iyice baktı Eyüp. Bu ifadeyi zihnine kazımak ister gibi.
Bir şey demeden yürümeye başladı sonra.
Her bir adımında nefret vardı.
Arkasına bile bakmaya tenezzül etmeden kendini çalışma odasına attı.
Düşünceleri karanlıktı ama planları gayet netti.
Saye’yi gerçekten bir abi gibi seviyordu ama onu kullanacak, haince planlarında yer verecekti.
Sinirle soludu. Ne tarafa dönse o kızın muhabbeti geçiyordu. Lanet olasıca ismi duymaktan gına gelmişti.
Oysa, genç kıza adını veren de kendisinden başkası değildi.
…
Mehir’den
Bundan aylar önce, adının Mavhena olduğunu söyleyen genç kız bana bir masaldan söz etti.
Kırlangıcın Kırık Masalı…
Masalın bir sonu olmadığından bahsetmişti kendi kanaatince. Kırlangıç her ne kadar çabalasa da ulaşamamış hiçbir zaman ait olduğu yere.
Haklıydı belki de.
Deniz fenerinin soğuk taşlarına oturmuştum. Rüzgâr saçlarımı okşarken, dalgaların kıyıya çarpma sesi içimdeki karmaşayı biraz olsun bastırıyordu. Gözlerimi ufka dikmiş, son yaşananları ve Eyüp’ün planlarını düşünüyor, Saye’nin bu işin neresinde olduğunu kafamda hesap etmeye çalışıyordum.
Bir sonraki hamlesini bulmam gerekiyordu.
Arkamdan gelen sesle irkildim.
‘’Mehir? Ne yapıyorsun burada bizsiz?’’
Bakışlarımı sese çevirdiğimde Umut ve Uygar’ı gördüm. Umut gülüyordu ama gözlerindeki hafif endişe kendini belli ediyordu. Uygar ise Umut’un elini çoktan bırakmış yanıma oturmuştu. Minik kolları hiç beklemeden belime dolandı.
Gülümsedim ve aynı şekilde bende ona sarıldım taşlar soğuk olduğundan hemen kucağıma çektim. Alnına düşen hafif dalgalı saçlarını kenara geçtim ve içten bir öpücük kondurdum.
Umut’ta aynı şekilde yanıma oturduğunda ailem tamamlanmıştı. Bir başkasına ihtiyacım yoktu ki… onlar yanımda olsa yeterdi.
‘’Görüyorsun değil mi Uygar? Mehirciğimiz bizsiz nasıl da deniz fenerimize geliyor!’’
Minik bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. Buraya tek gelmemi yasaklamışlardı. Bizim artık bir olduğumuzu ve buraya yalnızca üçümüz beraberken girebileceğimizi söylemişlerdi.
Bu fikrin Umut’tan çıktığını belirtmeme gerek yoktur diye düşünüyorum. Kendime bir şey yapacağımdan endişeleniyordu sanırım.
Bunları atlatalı çok olmuştu ama sanırım onun korkularını alabilecek kadar güven verememiştim.
Bir süre sessizlik hâkim oldu. Uygar’ın başı göğsümde benim başım Umut’un göğsünde…
Diğer günlerin aksine bugün mutlak bir sessizlik esir almıştı bizi. Anlıyorlardı kafamdaki kalabalığı.
Geçen dakikalarla birlikte kapanmıştı Uygar’ın uykusuzlukla cebelleşen gözleri.
‘’Biliyor musun,’’ dedim en sonunda, sesim rüzgâra karıştı. ‘’Eyüp yine bir şeyler planlıyor.’’
Acı bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan.
‘’Tahmin edilmesi zor biri değil. Onunla baş etmenin yolunu bulurum. Her zaman buldum da ama Saye…’’
Umut hafifçe gözlerini kısarak yavaşça omzundan başımı kaldırdı. Gözlerini gözlerime sabitledi.
En sevdiğim huyu sanırım buydu. Her zaman gözlerimin içine bakarak konuşurdu.
‘’Ne demek istiyorsun?’’
‘’Her şey bir oyun onun için… Birkaç gün önce Saye ile konuştuk. Oyununa Saye’yi dahil edecek Umut. Ona karşı her türlü mücadele edebileceğimi biliyor ama Saye’ye karşılık veremeyeceğimi de biliyor’’
Dalgaların sesi daha da yükseldi. Kalbim hızlı hızlı atıyordu. Yüzüme yaklaştı sanki yeterince yakın değilmişiz gibi.
‘’Ne olursa olsun birlikteyiz Ahera. Ortada bir sorun varsa bunu tek başına değil yanındakilerle halletmelisin. Birilerinden yardım almak dünyanın sonunu getirmez…’’
Elleri sağ elime uzandı naif hareketlerle.
‘’Yaslan bana. İzin ver bende seninle savaşayım.’’
‘’Savaşmak istemiyorum ki Umut… ailemi istiyorum’’ yorgun bakışlarımı ufka sabitledim. ‘’Saye masum diğerleri de nasıl onlara savaşabilirim?’’
Başından beri susmamın sebebi de kalmamın sebebi de onlardı.
‘’Onu korumak istiyorsun değil mi?’’
‘’Evet…’’ dedim ama sesim kısıktı.
Göğsüme yaslanan beden biraz kıpırdadı ve bakışlarını yüzüme sabitleyip minik elleriyle saçlarımı okşadı.
‘’Mehirciğim, bana demiştin ki bazı şeyler göründüğü gibi değildir. Bence Selim abimcim ve diğerleri kolay kolay Boynuzlu öcüye kanacak kişi değiller’’
Kocaman bir gülümseme bahşetti bana.
‘’Onlarla konuş abla. Her şeyi anlat, seni anlayacaklardır.’’
Deniz fenerinin ışığı uzaktan dalgalara vuruyor, her kırılmada göğsümdeki ağırlığı biraz olsun hafifletiyordu. O an fark ettim ki; onlar yanımdayken, yükler biraz daha hafifliyordu.
Varlıkları, varlığıma iyi geliyordu.
‘’Haklısın’’ diye mırıldandım sadece.
Ardından yavaşça onu kucağımdan kaldırdım.
‘’Hadi geç oluyor güzel bir yemek yiyelim, sonra da’’ dememe kalmadan Uygar hızla ellerini birbirine çarptı.
‘’Umutcuğum dün aldığımız palyaço kostümünü giyip gösteri yapsın!’’
Şen bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Girmediği hâl kalmamıştı tatlı sevgilimin.
‘’Sende kuzu kostümünü giyeceksen neden olmasın?’’ diye yanıtladı Uygar’ı.
İkisinin sinsi sırıtışı bana döndüğünde başıma gelecekleri anladım.
‘’Hayır!’’ diye yanıtladığımda aslında sadece naz yapıyordum.
Onlarla eğlenmek, çocuk olmak fazlası ile hoşuma gidiyordu.
İlerleyen birkaç dakikanın ardından…
Palyaço, kuzu ve kurbağa evlerine yol aldılar.
🌸✨️
Daha bir kaos dolu oldu sanki 🤧
Diba hanımdan beklenmeyen davranışlar...
Bölümü nasıl buldunuz?
Bu arada gittim gitt'e son sahne için görsel yaptırdım. Pintereste bulamadım 🥹
Pek istediğim gibi olmadı ama...

Neyse seviliyorsunuz🌸✨️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.55k Okunma |
1.97k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |