
💔
Dakikalar, saatler , günler nasıl geçti bilmiyorum ,aklımda sadece onları kapıda ilk gördüğüm an , kulaklarımda ise yalanın yuva yapmış olduğu ağzından çıkan ‘ seni seviyorum’ sözleri tekrarlanıp duruyordu. Dışarı çıkamıyor , evden çıkmayı bırak odamdan çıkıp bir şeyler yemek için mutfağa gidecek iştahı bile bulamıyorum . Her seferinde yorganıma yapışmış ağlarken buluyorum kendimi , sonra iç içe girmiş elleri geliyor aklıma yutkunamıyorum. Eda’nın sevgilim dediği anlar çınlıyor kulaklarımda nefes alamıyorum .Tanımamazlıktan gelip gerçek “Mercan” ile toklaşıyorum , gözlerinde gerçekten de “Ege”ye olan yabancılığımı görüyorum. Tuvaletteki ağlamalarım geliyor bir de çarezliğime ağlıyorum . Abim ve Neva’nın zoruyla boğazımdan geçen birkaç lokma da boğazıma diziliyor.
Saat başı gelen ağlama krizlerim yavaş yavaş sönmeye başladı. Aslında sönmek de değil , göz pınarlarımı kurutacak kadar , nefes alamayacak kadar , artık ağlayamayacak kadar ağlayıp kendimi buna mecbur bırakmıştım.
Eda ilk birkaç gün gelmişti yalnız kalmak istediğimi söylediğimde de çok uzatmadan gitmiş, ısrar etmemişti. Neva birkaç günde bir , abim her saat başı beni kontrol etmek için geliyor, belki bir şeyler söylerim umuduyla gözlerimin içine bakıyordu . Ne söyleyebilirdim ki ?
‘Ege’ .
Adını bile bilmediğim bir adama aşıktım ben. En yakın arkadaşımın aşık olduğu adama. Ne ara bu kadar tutulduğumu fark edemediğim bir adama.
Nasıl söylenir ki bu ? Bu hafife alınmışlık , bu değersizlik , bu kandırılmışlık hissi. İnsan nasıl yaşatır kendine bunu, nasıl fark etmez bu rezil karakteri, nasıl aşık olup bu kadar körleşebilir.
Sanki kalbimi eline alıp oynuyor gibi sıkıp sıkıp bırakıyor , yüzlerce kez arayacak, hala konuşmak isteyebilecek kadar yüzsüzleşebiliyordu. Acısını bile hazmetmesine müsaade etmeyen birine nasıl aşık olabilirki insan? . Ama yine de sarılabilmek , kokusunu soluyabilmek ister.
Neva odama girdiğinde düşüncelerimden ancak çıkabildim.Gözlerim kapalı olduğundan muhtemelen uyuduğumu düşündü. Sessizce yanıma gelerek yatağa oturdu. Saçlarımı okşadı ateşimi kontrol etti.
“Uyumadığını biliyorum Feroş. Kendini böyle daha iyi hissedeceksen açma gözlerini ama söyleyeceklerimi bir dinle hiç değilse.” Bir tepki vermedi uyuma numarasına devam ettim . Açarsam , gözlerine baktığımda bana karşı olan çaresiz bakışlarına ağlardım. Açmadım.
“ Biliyorum anlatmak istemiyorsun ama bir anlatsan rahatlayacaksın be güzelim , belki bir çözüm bulacağız.” Biraz duraksayıp devam etti.
“Eda’yla konuştum öldüğünü söylemişsin.”
“ Ölmediğini biliyorum.” Bir an içimi bir panik kapladı ya bir şekilde öğrendiyse ya Mercan gelip anlattıysa diye endişelenip gözlerimi araladım.
“Eğer ölseydi sen böyle duramazdın ki yine yanında olurdun gerekirse mezarının başından ayrılmazdın ama yine de onunla olurdun. Böyle kesin sildiğine göre büyük öküzlük yapmış , ama hiç mi dönüşü yok?” başımı sallayarak cevap verdim sorusuna.
“Madem bu kadar netsin , bitirdin artık , bundan sonra toparlanman gerek. 15 gündür hiçbir şey yapmıyorsun Feray ,bitir artık. Yas sürecini bitir kendine eziyet etme, şuan sürünmesi gereken o, sen değilsin.”
“Kafanda birtirdiğin gibi kalbinde de bitir.” Dedikleri kulaklarımdan girdi ,beynime iletildi ,işitiklerini özümsedi ama kalbime işleyemedi. Hak veriyorum ona şu durumda beni benden çok düşündüğü bile oluyordur. Ama gönlümdeki yaranın geçebilmesi için zamandan daha fazlasına ihtiyacım var.
“Sarılabilir miyiz?” dediğimde bana tebessümle kollarını açarak karşılık verdi. Ben de gülümesmeye çalışarak doğruldum ve kendimi onun kolarına bıraktım. Sıcaklığı beni de ısıtmaya başladığında burnumun direğinin sızlmaya başladığını hissettim. Böyle bir kardeşe sahip olmak ne büyük nimetti.
“Teşekkür ederim.” Derken sesimin titremesine engel olamadım.Saçlarımı okşamaya başladı.
“Ne için? ”
“Yanımda olduğun için .”
“ Ben de böyle hünkürmeli haykırmalı aşk acısı çekerken sen de benim yanımda olursun ödeşiriz.”
“Ne diye çağırıyorsun kötüyü . Çekme aşk acısı falan, bak bana boka döndüm.” Güldü.
“Çıkarayım mı seni bu gece?”
“Olur.” Dedim. Çocuk gibi ellerini çırptı.
“Oleyy. Hemen Merih’e haber vereyim çocuk 10 kilo verdi üzüntüden. Sen de duşa girersin.Çıktığında haber ver benim de giyecek bir şeylere ihtiyacım var.” Diyip koşar adım odadan çıktı.
Duşta minik bir ağlama seansından sonra kendime bir daha onun için ağlamayacağımın sözünü verdim. Çıktığımda Neva’yı çağırıp saçlarımı taramaya başladım Neva da o sırada dolaptan giyeceklerimizi seçiyordu.Havalar hafiften soğumaya başladığından benim de bünyem şu sıralar biraz zayıf olduğundan ona uygun şeyler seçip, önüme gri eskitme bir kot etek attı. Üstüne bej bir body ve yine bej külotlu çorap çıkardı.Üstüme kahverengi bomber bir ceket ve kovboy çizmeleri ile tamamladı.

Kendi için de boru paça bir jean beyaz body ve gömlek giydi. Üzerine gri blazer ceket atıp converse lerini giydi.

Odamdan çıkıp salona geçtiğimizde abimin endişeli gözleri üzerimdeydi. Gülümseyerek “iyisin.” Dedi . Başımla onayladım ,gidip yanına sokuldum iyice.
“Özür dilerim. Üzdüm seni.”
“Önemli olan ben değilim , asıl seni kim üzdü?”
“Artık yok olan biri.”
“Feray niye bana anlatmıyorsun abicim ,ben ne için varım burada? Canını sıkanların canını sıkamayacaksam ne anlamım kalır benim?
“Bak , daha iyiyim artık önemi kalmadı.” Kendimi de inandırmaya çalışarak söyledim ama içimdeki ses önemi var diye bağırıyordu.
“Peki. Şimdi gidip biraz kafanızı dağıtın ama konuşacağız bunları.” Anlatamayacağımı bildiğim halde geçiştirdim onu .
Kulübe vardığımızda şarkı sesi kapının dışına kadar geliyordu.İçerisi de dışarıdan farksız tam bir curcunaydı. Kafa dağıtabilmek için ideal ortam.Neva direkt bara yönelip beni de yanındaki sandalyeye oturttu.
“İstediğin kadar içip götü başı dağıtabilirsin ,ben toplarım arkanı .” Diye bağırıp elime bir shot tutuşturdu. İtiraz edemedim şu an en çok ihtiyacım olan her şeyi unutacak kadar içmekti. Diktim shotı , bir iki derken sayamayacağım kadar bardak yığıldı önüme tabi benim kafa da Allah’a emanet yavaştan uçuşa geçti. Neva yanımda kendine bir bira almış onu yudumluyordu. Birden bileğine yapışıp kendime çektim onu.
“Dans edelim mi?”
“Olur.” Demesine kalmadan çekiştirmeye başlamıştım bile. Platformun ortasına geldiğimizde el ele tutuşup dans etmeye başladık ben onu döndürdüm, o beni döndürmeye çalıştı ama sarhoşluktan dengemi bile zor sağlıyordum. Sevdiğim parça çıktığında olduğum yerde zıplamayıp kollarımı başımın üstünde birleştirerek kendimce kıvırtmaya başladım. Bir kaç beyle göz göze gelip çapkın bakışlarına maruz kaldım ama hiç o kafada olmadığım için umursamadım. Biraz soluklanmak için tekrar kenara çekildik. Aklım hala dans etmekte olduğu için sadece ortadaki insanları izleyip oturarak onlara eşlik ediyordum.Derken gözlerim tanıdık başka bir çehraye takıldı.Mercan karşımızdaki masalardan birinde oturuyordu. Sarhoşluğun verdiği etkiden olduğunu düşünüp gözlerimi kapadım.
“Şu Aral değil mi?” diyen Neva’yla gözlerimi refleks olarak ona çevirip dediği yöne baktım ama gözlerim tekrar karşı masaya yöneldi.
Orada yoktu. Gözlerimi birkaç kez daha açıp kapayarak kontrol ettim orada yoktu. Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştım. Gerçek değildi , sadece beynim bana oyun oynuyor o kadar diye geçirdim içimdem.Neva’ya döndüm tekrar ve onu onayladığımı anlatam mırıltılar çıkardım.
“Ne işi var burada?” Aynı yeri işaret etti başıyla.
“Her zamanki gibi sarışınlardan biriyle gelmiş işte.”
“Aral’ın tipi değil bence.”
“Bilmem.” diyip omuzlarını silkti.
“Benim biraz midem bulandı zıplamaktan herhalde, bir tuvalete gideceğim.” Konuşurken kelimeler ağzımdan sağlıklı bir şekilde çıkmıyordu ama yine de beni anladı.
“Tamam hadi gidelim.”
“Sen hesabı öde de sonra çıkalım , kötüleşeceğim sanırım hemen eve gidelim. Kuyruk var zaten anca sıra gelir.”
“Tek gidebileceğinden emin misin?”
“Giderim, sen hesabı öde.” Diyerek arkamı döndüm. Gözlerimle tuvaleti bulup insanların arasında sıkışa sıkışa biraz da yalpalayıp düşe kalka tuvalete ilerledim.Tuvalet beklenmedik şekilde boştu , elimi yüzümü yıkadım. Ayakta çok kalamadım kabinlerden birine girip midemi yatıştırmak için biraz oturdum ama mide bulantım artmaya devam ediyordu. Gözlerimi kapattım başımı kabine yaslayıp biraz daha durdum ama nafile. Çıkıp doğruca lavoboya koşup midemdekileri çıkarmaya başladım. Öğürmelerim arasından kapının açıldığını duyduma ama umursamadım böyle bir ortamda kusan tek ben değildim sonuçta.Avucuma su doldurup ağzımdaki tattan kurtulmaya çalıştım ama tekrar çıkartmamla iki elin saçlarımı başımın arkasına toparlanması bir oldu. Neva olmalıydı.Nihayet midemde çıkartacak başka bir şey kalmadığında soluklanmaya çalıştım. Ağzımı yüzümü yıkadım ,yandaki peçetelikten peçete alıp yüzümü kuruladım. Başımı kaldırıp aynadaki yansımama baktım . Kaşlarım birbirine girmiş ,maskaram akmış, rujum neredeyse tamamen çıkmıştı.Yüzümü buruşturdum.Bakışlarım arkamdaki çehreyi bulmasıyla mide bulantım kendini yeniden belli etti. Gözlerim yüzünde gezindi.
“Gerçek değil.” Gözlerimi kapattım.
“Beynin sana yine oyun oynuyor Feray gerçek değil ,burada değil.” Kendimi ikna etmek için başımı sallayarak kelimeleri tekrarladım “burada değil”.Nefes almaya çalıştım.
“Yıldızım.” Titreyen sesiyle gözlerim yine onu buldu. Gözlerim dolmaya başladı.
“I-ı hayır burada değilsin , yoksun sen hayır. Burada değilsin.” Elli başımın üstüne gitti bir tereddüt etti ama dokunuşunu hissedince gerçekliğini anlayabildim. Dudakları değdi elinin yanına.Başımı çektim elinden dudakları bana değmemeliydi yoksa eksikliğini hissedip daha fazla ihtiyaç duyacaktı gönlüm ona. Vücudumu çevirdim, uzaklaştırdım kendimden.Uzaklaşmama fırsat vermeden bir adım yaklaştı.
Kokusunun burnuma ulaşması duraksamama sebep oldu.
“Dokunma bana. Gerçek değilsin sen.” Akmaması için çaba sarf ettiğim göz damlalarımdan biri koptu göz pınarımdan.
“Feray benim Mercan. Buradayım. Gerçeğim.”
“Hayır gerçek değilsin sen. Adın bile gerçek değil senin.Yalan.”
“Feray. Yalan değil. Hiçbir şe yalan değil .Sana olan duygularım gibi ismim de yalan değil. Mercan Ege KARATZAS. Tam ismim bu , yalan değil, gerçek.”
“Teşekkür mü edeyim yani? ALDATTIN BENİ. İsmini doğru söylemen neyi değiştirir!?”
“Ben seni aldatmadım.Ben sevmiyorum Eda’yı.”
“Bu aldatmadın mı demek oluyor? İkimizi birlikte idare etmedin mi? Aldatmak sadece gönül bağıyla mı oluyor ? Parmağında oynattın ikimizi de . Ayrıldınız mı? Biliyor mu?”
“Feray.”
“Ne Feray ! Feray ne ? Arkadaşımı daha fazla aptal yerine koymana müsaade etmeyeceğim bir haftan var söyledin söyledin, yoksa yüzüne bakamasam , söyleyemesem de bir şekilde öğrenmesini sağlarım.” Kapıya yöneldim koluyla yolumu kesti.
“Eda’ya karşı hiçbir zaman bir şeyler hissetmedim , onunla olmayı ben tercih etmedim. Ama bitiremem de .”
“Sen nasıl iğrenç bir insansın . Bitiremem ne demek ya? Sevmediğin birinin seni sevmesine neden müsaade ediyorsun.” Sesimim titremesine engel olamadım.
“Hadi diyelim onu sevmiyorusun. Beni sevdiğini söylüyorsun ya bana nasıl yaptın bunu . Ya bana bakınca hiç mi için sızlamadı da ‘ bu sevgi heba edilmez’ demedin…” gözleri akan diğer damlayı izledi akmasına engel olmak istedi ,durdurmak için uzandı ama izin veremezdim.
“Özür dilerim.”
“Özledim seni , yapamıyorum sensiz sesine ,kokuna ihtiyacım var. N’olur.”
“Bir kere sarılsam? ”
“ Sen dediklerini işitiyor musun gerçekten ? Sarılacakmış bir de. Bitti Mercan. BİTTİ. Artık bana sarılmayı bırak benimle aynı mekanda bile olmayacaksın anladın mı ? Madem beni sevmedin hiç değilse bunu yap.” kapıyı açtım, kolumdan tuttu .
“Ben seni seviyorum Feray, en başından beri. Zorla olsa bile seni bırakmayacağım . Biz böyle bitmeyeceğiz.”
“BİZ DİYE BİR ŞEY YOK. BİTTİ.” Elinden kurtuldum. Neva’yı bulmakla uğraşmadan direkt dışarı çıktım. Göz yaşlarım kendime verdiğim söze ihanet etmek ister gibi akmaya devam ediyordu. Mekanın yanındaki duvarlardan birinin dibine sindim. Diğer tarafta da içerideki yoğunluktan bunalmış insanlar sigara içiyordu.Neva ‘nın bir şekilde beni bulmasını umarak beklemeye başladım içeriye girip tekrar onunla karşılaşma ihtimali bile içimi titretti.Dakikalar tıpkı yaşlarım gibi birbirini takip etti. Bir çift ayak gözlerimin önünde durdu.
“İyi misin?” diyen sesin sahibine baktım. Uzun boylu , beyaz tenli, motorcu olduğu ekibiyle aynı deri ceketi giymesinden anlaşılan ama yüzü ters ışıktan belli olmayan biri duruyordu.
“Değilim sanırım.”
“Sorun ne?” sarhoşluğun etkisinden mi yoksa içimdeki yüzünü göremediğim ve bir daha göremeyeceğime olan güven duygusundan mı bilinmez kelimeler ağzımdan döküldüverdi.
“Aldatıldım.”
“Oluyor öyle şeyler. Şerefsizler de vardır.”
“En yakın arkadaşımla berabermiş metres durumunda olan o şerefsizlerden biri de ben oluyorum.”
“Biliyor muydun?”
“Başkası olduğunu bile bilmiyordum.” Karşıma çömeldi.
“Bu hikayede tek bir şerefsiz var o zaman.” Omuzumu açıkta bırakan ceketimi düzeltti. Yüzünü görmemek için ona bakmıyordum.
“Nasıl bakacağım bir daha yüzüne.”
“Sen yanlış bir şey mi yaptın?”
“Hayır. Ama…” bileğimden tuttu çekmek istedim.
“Kalk hadi.Üşüteceksin burada. Tek mi geldin?”
“… Ama hala seviyorum.” Gözlerim yerdeyken bile bakışlarının yüzüme odaklandığını hissettim.
“Geçer.”
“Ya geçmezse.”
“Doğru kişi karşına çıktığında anlarsın geçtiğini.”
“Bilmiyorum …” Başımı sallarken gözlerim kapıya değdi. Mercan kapıdan bize bakıyordu. Özür diledim . Niye ki?
“Ned-“ gözlerimi yumdum ve
Öptüm. ÖPTÜM. Sırf canı yansın diye tanımadığım bir adamı öptüm. Karşımdaki yabancının şaşırdığını hissettim , beklemiyordu bunu karşılık bile veremedi belki de istemedi. Belki onun da sevgilisi vardı ve ben onu da öptüm.
Dışarıdan bir güç onu benden uzaklaştırdığında Mercan’nın yumruğunun yüzünde patlamasıyla başını çevirdi.
“Nasıl öpersin lan onu?”
Bu sefer karşılık verip yumruğunu geçiren yabancıydı. Dizini de karnına geçirecekti ki arkadaşları araya girip ayırmaya çalıştılar. Daha sonra Mercan’ın arkadaşları da dışarı çıktılar. Neva’nın beni sarsmasıyla gözlerimi onlardan ayırabildim.
“Feray .”
“Feray iyi misin? Sana bir şey oldu mu?” başımı salladım sadece .
“Tamam, gidelim hadi.” Diyip beni arabaya yönlendirdi. Arabaya binerken hala sesleri duyuluyordu. Bir yudum su içirdikten sonra kemerimi taktı.
“Neden kavga çıktı?” tekrar konuşmadan önce arafta kaldı.
“Oydu değil mi?”
“Evet”
Sessizce arabayı çalıştırdı. Kendime zaman tanıyabilmem için bana müsaade etti. Ne o sordu? Ne ben anlattım? Halsizlikten dik tutamadığım kafamı cama yasladım . Radyoyu açtı ,çalan her şarkıda biraz daha ah ettim. Yol boyunca aramızda süren sessizlikle eve varabildik.
Neredeyse bir ay daha geçti üzerinden. Mercan ile bir kaç kez daha karşılaştık , onunla tekrak karşılaşmamak için uzun zamandır evden bile çıkmıyordum. Çünkü her seferinde yaklaşıp tenimden kendine pay çıkarmaya çalışıyordu. Kokusuna, nefesine , bakışlarına çok zor dayanıyordum her an kapılır da yine bir hata yaparım diye çok korkuyordum ama sonra yine onu rüyalarımda ağırlıyordum. Sanki her ittiğimde daha kararlı bir şekilde dönmeye karar veriyordu. Daha da sokuluyordu, yalnız olduğum her anı kovalayıp yanımda bitiyordu ama Eda’dan da ayrılamıyor, hala ona anlatmıyordu ben de bir hafta süre vermiş olmama rağmen hala Eda’nın karşısında çıkamamıştım.Ne zaman gidip konuşmaya çalışsam bir şekilde mani oluyordu.
Rüyalarıma birkaç sefer uğrayan başka biri daha vardı. O geceki çocuk. Rüyamda Mercan’la yanlış bir şeyler yapmamıza ramak kala her seferinde yanımızda beliriyor, engel oluyordu. Yine yüzünü göremiyordum , aynı o geceki gibi bir ışıkla gizliyordu kendini.
Dersimin olmadığı bir günü daha evde yalnız geçirirken yemek yemek için mutfağa geçtim, kendime dolaptan bir şeyler hazırladım tam tabaklayacaktım ki kapı sesiyle elimdekileri bırakıp kapıya ilerledim. Abim bir şeylerini unutmuştur muhtemelen diye düşünerek kapıyı açtım. Kapıyı açıp gelenleri görememle ağzımın da açılması bir oldu.
Eda ve Mercan karşımda duruyorlardı.
Kaşlarımın çatıldığını hissettim . Bu da neydi böyle? Tamam belki Eda’nın bir şeyden haberi yoktu ama Mercan onunla birlikte kapıma gelmeye yüzü nereden buluyordu?
“Feray nasıl oldun uzun zamandır görüşemiyoruz. İyice kapattın kendini.Özledim seni.”Eda da haklıydı bir ara yediğim içtiğim ayrı gitmez olan bir insanın yüne bakamadığımdan her teklifini reddedip, görüşmüyordum.
“İyiyim . Sağol da sizin ne işiniz var burada ?”
“Mercan’ın kaybının üzerinden 40 gün geçti Feray. Sen acından farkında değilsindir muhtemelen. Biz de ilk zamanlar senin yanında olamadık Ege’de dedi ki hiç değilse kırkında yanında olalım bir başsalığı dileyelim.” Duyduklarım cinnet geçirmeme sebepti. Sinirden gülmemek için kendimi zor tuttum.
“Ege çok düşünceliymiş ama taziye kabul etmiyorum kusura bakmayın.” Diyip daha fazla bu saçmalığa dayanmamak için kapıyı kapadım. Mercan engel olana kadar.
“Hadi ama Feray yanında olmamıza izin ver . Eda çok üzülüyor . Taziye olarak değil arkadaşın olarak oturalım .”
“Evet Feray ya lütfen bir kahve içelim bari.”
Böyle mi olmasını istiyordu Mercan bey . Peki böyle olacaktı. Ben de içeride keyifle kahvelerimizi yudumlarken gözüne baka baka her şeyi Eda’ya anlatacaktım.
“Peki ,buyurun o zaman ‘arkadaş arkadaşa’ oturup bir şeyler içelim.” Mercan gülümseyerek içeri girdi ama ne kadar kararlı olduğumdan habersizdi.
Salondaki ikili koltuğa geçtiklerinde ben de karşılarına yerleştim.
“Nasılsınız, nasıl gidiyor ilişkiniz? Her şey yolunda mı görüşmeyeli?” diye bodoslama daldım konuya. Eda heyecanla cevaplarken Mercan’ın da bakışları üzerimdeyi.
“Her şey yolunda Feray’cığım sevgimiz ve bağlılığımızn her geçen gün daha da arttığını hissediyorum. Sanırım gerçekten doğru insane diye bir şey var.” Acıyarak bakıyordum Eda’ya hiçbir şeyden haberi olmdan kenidini daha da kaptırıyordu.
“Ben de doğru kişiyle olduğumu düşünüyordum ama bazı yanlışlar onu benden aldı.”
“Feray çok üzgünüm gerçekten ama bu zamanlar da geçecek.”
“Olma Eda her şey olması gerektiği gibi . Hatta’ keşke daha erken olsaymış’ bile diyorum.” Eda şaşkın gözlerle beni izledi.
“Neyse konuşmayalım böyle gereksiz konulardan. Senin işler nasıl gidiyor Ege ? Yunanlarla bir anlaşma yapacaktınız ne oldu o iş?”
“Feray ben sana Ege’nin iş anlaşmalarından da mı bahsettim ya, ne kadar boş boğazım .”
“Yok sen anlatmadın Ege kendi anlattı.”
“Öyle mi? Ama siz ne zaman konuştunuz ki?”
“Bir 7-8 ay oluyor.”
“Yanlışın var Feray sen o zamanlar Muğla’daydın nasıl konuşacaksınız.”
“Yoo doğruyum Eda, biz Muğla’da karşılaşmıştık ilk önce o zaman anlatmıştı.” Mercan yavaştan anlamaya başlamıştı ifşayacağımı.
“Öyle mi?”Eda’nın bakışı sorgular halde Mercan’daydı.
“Bir kahve yap da içelim Feray böyle kuru kuru gitmiyor.”ortamı dağıtma çabaları sonuç vermeyecekti.
“Tabi yapayım Ege’ciğim orta şekerliydi değil mi?” Mercan’ın rengi iyiceden kırmızıya döndü. Onaylayan sesler çıkardıktan sonra;
“Lavabo neredeydi acaba?” sorusuna Eda cevap verdi.
“Mutfak kapısının yanında.”
“Ben bir kullanayım.” diğerek kalktı yanımızdan ben de mutfağa geçip Eda’yı salonda yalnız bıraktım.Fincanları çıkarıp cezveye üç ölçek kahve ve su koyup ocağı kısıkta açarak başında beklemeye başladım.
“Ne yapıyorsun sen ?” Mercan’nın kısık sesiyle sorduğu soruya normal bir şekilde cevap verdim.
“Ne yaptığımı gayet iyi biliyorsun.Sana yeterince zaman verdim.”
“Yapma, her şeyi mahvedeceksin .”
“Her şey yeterince boktan zaten bu gün Eda her şeyi öğrenecek. Biraz daha boka batsam bir şey kaybetmem.” Beni kendisine çevirdi.
“Ben kaybederim ama.”
“Umurumda mı sence?”
“Bak Eda ile ailelerimiz iş yapıyor ,biz onlar yüzünden tanıştık. Babam işleri neredeyse batırdı, toparlayabilmek için maddi desteğe ihtiıyacı var.Eda’yla ilerde evlenip şirketleri birleştirmem gerekiyordu ama…
Ama ben sana aşık oldum.Şu halime baksana seni görebilmek için onunla buraya geldim.”
“Bu yüzden ayrılamıyorum ondan. Babam batmamalı .”
“Ondan daha fazla saklamayacağım Mercan .Başka ortak bulursunuz.”
“Onun hayatımda olması bir şey değiştirmez ben seni istiyorum Feray.”
“Ben seni istemiyorum ama bizbir daha birlikte olamaycağız anla artık şunu. İçeri geç şimdi seni görmeye tahammül edemiyorum.” Ellerini yanlarıma yerleştirdi nefesini boynuma yaklaştırdı.
“Tekrar et.”
“Bana tahammül edemediğini söyle.”
“Benim olmadığını söyle.” Dudaklarını daha da yaklaştırdı ellerim onu durdurmak ister gibi göğüsüne gitti ama itecek gücü bulamadı.
“Beni sevmediğini söyle”
“Yapma Mercan.”
“Beni hala seviyorsun Feray.” Zorlukla başımı salladım ama bu dudaklarının tenime daha çok değmesine sebep oldu.
“Söyle o zaman ,gözlerime bak ve beni sevmediğini söyle.” Burunlarımızı karşı karşıya getirerek gözlerini görememi sağladı.
“Söyle.”
“Buna gerek yok.”
“Söyleyemiyorsun, çünkü sen de beni seviyorsun.” Ses çıkaramadım inkar edemedim sadece ona biraz daha çekildim. Dudaklarına yaklaştım. Onlara değmek için yanan dudaklarımı zapt edemedim.Sonra o belirdi yanımızda, yabancı çocuk, yine yüzü yoktu ama onaylamazca başını salladı bana sanki yapma dedi bana .İçimden bir ses onu öpmek istiyor diğeri ise yabancıyı dinlememi.
“Sevmiyorum.” Diyorum Mercan’dan uzaklaşıyorum doğrusunun bu olduğunu biliyorum.
“Sevmiyorum.” Bir adım daha uzaklaşacağım sırada Mercan’nın boyunumdan kavramasıyla olduğum yerde kalıyorum dudaklarıma yapışması ile ise içimdeki savaşa son verip ben de dudaklarına koşuyorum.
“Seviyorsun . Ben sana nasıl deli oluyorsam sen de bana oluyorsun.” Yüzüne vurmak için kaldırdığım elim Eda’nın “Ege” demesiyle olduğu yerde kalıyor.
✨✨✨
Eveeet , tekrardan selam bebişler iki bölümlük Feray yolculuğumuz şimdilik bu kadar devamı olur mu emin değiliz. Sonraki bölüm Neva'dan devam edeceğiz.
Umarız beğenerek okuyorsunuzdur 1. Sezonu yapabilirsek ikinci sezon için bir sürü fikir birikmeye başladı bile .
Gidişatla ilgili yorum yapmayı düşüncelerinizi bizimle paylaşmayı lütfen unutmayın. Bölümu beğendiyseniz de oy vermeyi ihmal etmeyiiiinn.
Sonraki bölümde görüşmek üzere iyi okumalarr.💕
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |