
《 Yenj bölüme hoş geldinizz, okurken anlayacaksınız ki yukarıdaki şarkı biraz manidar kaçacak , bölüm sonunda başka bir şarkı daha var onu da dinlemeyi unutmayınn
Şimdiden keyifli okumalarr
Oylamayı, yorum yapmayı ve arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın ;) 》
○♡○
“Öpüşecek birini aramadık, bizim için ölsün de demedik. Hani biraz sevse üstünü biz tamamlardık…”
~SadriALIŞIK
Sonbaharın getirdiği renklerin yerini artık kışın beyazı kapladığında insan üşüyen ellerini ısıtıp onları birbirinden ayırmak istemediğinden birleştirerek cebine koyan, ayazdan kızaran burnunu öpen , kışın sonucu oluşan buzlanmadan ayağı kaydığında düşmesini engelleyip kucaklayan , arabası yolda kaldığında nerede olursa olsun yanına gelip belki de tekerine zincir takabilecek bir yiğit arıyordu.
Ama bu kızın tekerlerine zincir takmayı bırak yanında duracak bir yaveri bile olmadığından yaz lastiklerini değiştirmek için sanayiye bile tek başına gelmişti. E benim bir abim var o benim arkamda dağ gibi durur diyorum ama o da manita peşinde koşmaktan bana vakit ayıramıyor. Ne olacaksa sanki? İki hafta sonra ayrılacaklar, insan biraz mantığını kullanıp ‘benim kardeşim hep yanımda yaban ellerin ne zaman gideceği belli olmaz’ diyerek kardeşinin yanında olması gerek ama nerede bizimkinde o akıl .
Arabada otururken ustanın öndeki birkaç arabayı halledip bana gelmesini bekliyordum. Dışarının ayazından aşağıya inip ustayla konuşmaya tenezzül bile etmemiştim , zaten ortada konuşabileceğim çıraklar falan da görünmüyordu muhtemelen yemek molasındalardı, ben de sadece kornayla dütleyerek geldiğimi belli ettim. Şapkamı başıma geçirip yüzümü atkımın içine iyice gömerek kontağı kapattım aküm bitmesindi, ama şarkı dinleme perilerime engel olamayarak radyoyu açma mecburiyetinde kaldım. Arka fonda bir şeyler çalarken ben de Feray ile mesajlaşıyordum. Benim vizelerim bitmişti ama onıun son bir sınavı daha kaldığından çalışmalara devam ediyordu , sonuncusuna da bu gün girip kurtulacaktı. Bana gönderdiği notlardan ona sorular sorarak minik bir quız yapıyordum.
N: Atam TSK’nın formalarını kime tasarlattı söyle bakim
F: Coco Chanel bebeğim
N: Helalll başka bir tane daha geliyor hazır ol
F: Gönder gelsin
N: Moda tasarımcıları 19.yüzyıl sonunda hangi sanat stillerinden etkilenmişler
F:Rokoko ?
N: Cık
F: Art Deco o zamn
N: Fenasın heee
N:Dur bir tane daha geliyi
F: Ay yeter Neva BIKTIM
F: Boşver sınavı çitir var mı orda hiç sen onu söyle
F: Tamırci çıragı fantazisi yapardık
N: Ay feroş ne çıtırı yaw ustam 50 yaşında adam çıraklar da yok ortada zaten
N: Gezmex burada çitir
F: Deme öyle bak şöyle 1.90
Yazıyor…
Feray kriterlerini yazarken ben de başımı sıcak alanımdan çok çıkarmadan etrafı süzdüm. Önümdeki arabalardan biri gitmişti . Usta öteki arabanın başına geçmiş sahibiyle konuşuyordu.Başka bir araçta hemen yanlarında krikonun üzerinde duruyordu . Kenardaki tellerin ardından bir kangal yavrusu çıktı. Soğuktan olsa gerek tüyleri iyice kabarmış kutup ayısından hallice bir duruma gelmişti. Ona bakmak dişlerimi kamaştırırken ustanın ‘Onur’ diye bağrmasıyla gözlerimi ona çevirdim , onun gözleri de kapıdaydı . Ben de gözlerimi kapıya kilitleyip gelecek kişiyi bekledim. Feray’ın mesajları da ekrana yavaş yavaş düşüyordu.
F: kaşları kirpikleri ben doğuluyum dermişçesine kara kara , kirpikleri de kıvrık tabi
Feray’ın sarışınlara olan alerjisi yüzümde buruk bir tebessüme neden oldu. O yazmaya devam ederken gözlerim kapıdan çıkan yüze döndü.Kapıda tahmini 1.90’ a yakın esmer bir çocuk duruyordu. Parmaklarını elindeki beze silerken ustanın yanına ilerledi.
F :Esmer muhtemelen ama böyle kapkara olanlardan değil Medcezir ilk bölüm çağatay ulusoy esmerliği gibi düşün
F: Tulumu vardır tabi
Vardı
F : ama şimdi delikanlı ya sıcakladığından üstünü çıkarıp beline bağlamıştır içinde de siyah omuzlarını belli eden bir tişört vardır .
Lacivert tulumunun kollarını siyah kısa kollu tişörtünün üstünden beline bağlamıştı. Bu havada kısa kollu giymesi gerçekten de hayret bir şeydi. Ustanın yanına ulaştığında usta kaputun arkasından bir şeyler söylediğinden onları göremiyordum.
F: Seninle o ilgilenecek bu arada
N: Eeee
F : Sol bileğinde deri bir bileklik var
F : Bir de bunlar şimdi conta falan sikiyorlardir o yüzden ön kolu fenasal olur bide damrli
F : sıkıyorlardır*
F: AYY nasil gidiyorum ama
N: 10/10 adeta bir biscolata erkeği anlatıyorsun
Çocuk gerçekten de reklamladan fırlamış gibi görünüyordu.Garip bir çekiciliği vardı.
Kollarını görebilme umuduyla tekrar o tarafa bakmamla çocuğun başını uzatıp bana bakması bir oldu sonra tekrar usatsına bakarak başıyla onayladı, ardından da bir şeyler söyleyerek arabama doğru ilerlemeye başladı. Ben de hemen kollarına baktım gerçekten sağlam görünüyorlardı. Ama Feray yanılmıştı çünkü bilekliği sol değil sağ bileğindeydi.Bir bildirim daha geldi. Telefona baktım.
F: Nev fantazi yapıyıruz şurda sana kaportacı cemil ustayı mı anlatim bu arada İnşallah arkada tamirci ciraği dinliyorsundur.
Şarkı tavsiyesine tebessüm edemden geçemedim . Aral’la birlikte de motorda Barış MANÇO , Cem KARACA, Erkin KORAY dinlemiştik.Ondan çalma listesini alsam iyi olacaktı çünkü neredeyse bütün şarkıları bilmeme rağmen listemde yoklardı. Hem de Anadolu rock konusunda ufkumu genişletmiş olurdum. Aral ne alaka zaten şimdi ya?
F: Neysss devam ediyorum
F: Bot giymiştir
Gözlerim ayaklarına kaydı . Bot. Tekrar telefona baktım
F: siyah
Gözlerim yine kalktı . Siyah. Tekrar telefon.
F: Ense tiraşi kisacik üstleri de hafif uzun
Tekrar baktığımda yüzü arabanın önündeydi . Doğru . Bildirimle tekrar telefon.
N: Nesin sen
F : Gözleri kahve
F: Ama açık
Tam arabanın yanına gelmişti ki gözlerinin içine içine bakarak renklerini çözmeye çalışıyordum. Ağzım açık kaldı . Gerçekten de açık kahveydi . Müneccim gibi bir insandı Feray. Bir ona bir telefona şaşkın şaşkın bakarken camı tıklattı. Ellerini yumruk yapıp daireler çizerek camı açmamı istedi. Alelacele açtım hemen.
“Merhaba.”
“Merhaba.
“İyi misiniz?”
“Evet , niye ki?”
“Biraz avel avel bakıyorsunuz da.”
“Çüş. Öyle denir mi?” güldü.
“Kusura bakmayın. Düşünemedim . Neyse sorun neydi ?”
“Sorun yok.” Yine güldü.
“Tamirhanedesiniz ama.”
“Tekerler değişecek.”
“Patlak mı var?”
“Hayır.”
“Kış lastiği mi?”
“Evet .”
“Aralıkta erken değil mi , birkaç ay daha bekleseydiniz.”
“Sanane.” Sana da çüş Neva öyle mi denir? Şok olmuş bir şekilde bakakaldı çocuk.
“Bir sorun mu var?”
“Şoktayım.”
“Anlamıştım . Soğuktan di mi, akıl tutulması yaşıyorsunuz.”
“Yok öyle değil.”
“Başka bir ihtimal mi var ki?”
“Arkadaşımın müneccim olduğunu öğrendim.”
“Şaka.” Bu sefer de ben gülümsememe engel olamadım.
“Değil bence.”
“İyiymiş.”
“Onur ben bu arada . Ben ilgileneceğim sizinle bu gün, ustamın işi uzun sürebilirmiş hanımkızı bekletme dedi.”
“Tamamdır . Kışlıklar bagajda . Halledersiniz.” Diyip aşağı indim.
“Sizi içeri alalım isterseniz. Üşümeyim , çocuklar çay ikram etsinler.”
Başımı sallayarak “Sağ olun” diyip kapıya doğru ilerledim daha önce de geldiğimden mutfağın yerini biliyordum.
“İsim neydi sizin ?” diye seslendi arkamdan. Başımı çevirirerek “Neva” diye cevapladım sorusunu . Başını sallayıp Neva diye tekrarladı. Ben de içeri girdim. Mutfağa girdiğimde 6-7 yaşlarında bir çocuk yemek masasına oturmuş bir yandan muzlu sütünü içiyor bir yandan da resim çiziyordu. Arkamdan 14 yaşlarında bir oğlan daha girip “Hoş geldin abla.” Dedi. Gülümseyerek ben de “ Hoşbuldum.” Dedim.
“Onur abi gönderdi beni ,ne içersin?”
“Ne verirsen?”
“Sen conconlu bir ablaya benziyorsun ama bizim öyle antin kuntin şeylerimiz yok. İçersen çay var kahve var.”
“ Türk kahvesi var mı?”
“Yaparım.”
“İçerim.”
“Kaç şekerli?”
“Şekersiz olsun.” Tek kaşını kaldırıp dudağını büzdü.
“Helal.”
“Eyvallah.” Kaşını daha da kaldırdı.
“Harbi kızsın yani .”
“Yerine göre.
“Eyvallah.”
“Eyvallah.”
“Sen otur abla ben yapayım hemen.” Kenardaki sandalyeyi çekip oturdum. O da malzemeleri hazırlamaya başladı.
“Adın ne senin ?”
“Semih abla.”
“Memnun oldum Semih. Neva ben de .” başıyla belli etti memnuniyetini.
“Kaç yaşındasın?
“13”
“Okuyor musun Semih?”
“Yok abla.”
“Niye?”
“Yaşadığımıza şükrediyoruz abla okuyup ne yapacağız?”
“O ne demek?”
“Önemli değil , boşver abla.”
“Dinliyorum Semih.”
“Ben sokakta büyüdüm abla , orada it kopuk çok olur beni de pek sevmezlerdi . Onur abi aldı beni aralarından burada iş verdi. Halimize şükür anlayacağın.”
“ Hiç gitmedin mi yani okula?”
“Yok be abla ,çöp karıştırmaktan zaman kalmıyordu ki.”
“Okuma biliyor musun?”
“Onur abi arada öğretmeye çalışıyor da biraz sabırsız ,ben de hemen anlayamıyorum bazı şeyleri sonra pes edip gidiyor.” Makinedeki kahverleri fincan boşaltıp önüme koydu.
“Eline sağlık.”
“Afiyet olsun. Ben içeri geçeyim artık başka bir isteğim var mı?”
“Yok sen işine bak.” Semih’in arkasından onun için ne yapabileceğimi düşünürken yarım saatin geçtiğini fark edemeyip düşüncelere daldım. “Neva hanım “ diyen sesin beni uyandırmasıyla irkilerek sesin sahibine baktım.
“Hazır araba.”
“Hızlısın ustam.” Dediğimde omuzundaki bezi eline alarak parmaklarındaki yağları temizledi.
“Bizim de bazı mariftlerimiz var Neva hanım.”
“Neva diyebilirsin.”kafa salladı.
“Semih ne zamandır burada ?”
“7 ay olacak herhalde. Ne oldu bir yanlış mı yaptı?”
“Yok ondan değil çocuk okumayı bile öğrenememiş.Bir şey yapmak lazım.”
“Öyle . Ben el atayım dedim ama beceremiyorum böyle şeyleri.
“Telefon numaranı alabilir miyim?”
“Anlamadım.”
“Semih’e ben öğretmeyi deneyeyim bir de , hafta da bir iki gün izin alabilir değil mi?” Şaşkın gözlerle baktı bana. “Sen?”
“Evet ,ben. İzin kullanabiliyor mu?”
“Kullanıyor da burada mı öğreteceksin? Burası olmaz çok erkek girip çıkıyor buraya.”
“Yani?”
“Yani sarkıntılık eden falan olur ben gelemem öyle şeylere. Olmaz.”
“Tamam dışarıda buluşuruz o zaman , senin aracalığınla da haberleşiriz olur mu?
“Olur.” Telefonumu uzattığımda numarasını girdi. Sonra da arabaya kadar bana eşlik etti .
“Eline sağlık” diyip arabaya yerleştim. Tekrar aynı haraketi yapı camı açamamı işaret etti. Açtım.
“Sağolasın.”
“Niye?”
“İyi biri gibisin . İyiler sağ olsun.”
“Sağolasın.” Diyerek arabayı çalıştırıp geri geri çıkmaya başladım.
“Selametle.” Diyip baş selamı vererek beni yolculadı, ben de ona karşılık verip tamirhaneden çıkıp ana yola girererek okula sürdüm.
○♡○
Okula vardığımda saat öğle vaktini biraz geçmişti , bizimkilerin Çatı’da yemek yediğini öğrenek yanlarına gittim. Kısa bir selamlaşma faslından sonra aralarına yerleştim.
“Büfeden mücver alayım dedim de vallahi senin gibi yapamamışlar Neva.” Diyen Merih önünde yiyemediği mücverleri gösterdi.
“Herhalde, ben sevgimi de katıyorum Merih’ciğim nasıl aynı olsunlar?” deyince “ciğim” dememe tepki olarak “ciğim” diyerek yüzlerini buruşturdu abim ve Aral .
Bakışlarım öfkeyle Aral’ı buldu. “İstiyorsan yapayım Merih’ciğim . Sen hiç değilse hak ediyorsun.”
“Haydaa.”
“Sen niye üstüne alındın Aral? Yanlış bir şey mi yaptın ki?”
“Ya Aral’ın sana ne yanlışı olabilir Nevoş. Aral sana yapacağı her yanlışı bana yapacağını bilir zaten yapmaz öyle şeyler . Uzatma sen de.”
“Ben uzatmıyorum abi. Aral her şeyi üstüne alınıyor.”
“Aç mısın sen ?” diyen Aral’a baktım.
“Ne alakası var şimdi.”
“Sen açken bazen agresif olabiliyorsun Nev.” Diyen bu sefer Hüseyin oldu.
“Değilim aç tost yedim.”
“Ayy çırak ısmarladı di mi ?” diyerek arakamdan cırlayan Feray’a şaşkın gözlerle baktım. “Bak eğer anlattığım gibiyse bu çar kaçmaz. Al bunu.” Dedi. Sınavından çıktığı için yeni yanımıza gelebiliyordu.
Merih’in “Ne çırağı?” sorusuyla bütün gözler bana odaklandı.
“Ay Neva sanayiden çırak mı tavladın, çok hızlısın bacım.” Dedi Mert bu sefer. Geçirdim bir tane .
“Ne diyorsun be .” Mert de kendini savunmaya çalışıyordu. “Niye kız sevilmeyecek kız mısın?”
“Yoo tabi sevilirim.”
“E niye sinirlendin o zaman?”
“Herkes sevemez ama , sevmenin kıymetinini bilmesi gerek.” Aral hülyalı gözlerle izliyordu bizi ama bakışları bir an olsun Mert’e kaymıyordu . Sanki bir şeyler söylemek istiyordu da dili varmıyordu.
“ Çırak hak etti o zaman?”
“Nereden çıkarıyorsun böyle şeyleri?”
“E tost ısmarlamış ya.”
“Ya yok öyle bir şey tost değil çay ısmarladı.” Dememle Aral’ın bende olan ifadesinde bir çatılma ve kaşlarında bir kalkma oluştu. Feray da yanıma oturarak gülmeye başlamıştı.
“EE anlat .” diye devam ettirdi Feray.
“Evde anlatırım Feroş burada olmaz.” Aral’ın başı bu sefer de ‘öyle mi’ dermişçesine sağa kaydı.
“Ya o kadar yakışıklı mı bari onu söyle.”
“Vallahi daha bile iyiydi Feroş.”
“AYY çok heyecanlı yeni enişteee.” Dedi Feray .Gözlerimi Aralı’ın irileşen gözlerinden zorla koparıp abime çevirdim. Bakışıma karşılık “Kim o çocuk?” diyen abimdi. Sorusuna karşılık boğazımı temizledim.
“Boş verelim biz bunu. Ben en iyisi bir şeyler yiyeyim.” Diyerek ayaklanıp, büfeden kendime çorba aldım. Geri geldiğimde başka bir konu üzerinden muhabbet devam ediyordu. Çorbamdan birkaç kaşık içtikten sonra aklıma çalma listesinin gelmesiyle karşımda oturan Aral’a döndüm.
“Ben sana bir şey diyecektim.”
“De .” demesiyle bana doğru eğilerek önüme ekmek sepetini sürükledi. Başka yöne bakarak kulağını bana yaklaştırdı.
“Bana çalma listeni atabilir misin?”
“Hangisini?”
Abimin duymaması için ona biraz daha yaklaşarak fısıldadım “Geçen sefer motorda açtığın var ya anadolu rock yoğunluklu, o. ” Fısıldamam onu keyiflendirmiş gibi görünüyordu.
“Neden?”
“Ay neden olacak tamirci çırağı da anadolu rock’a giriyor da ondan.” Diye Feray araya girdikten sonra hunharca bir kahkaha patlatıp tekrar telefonuna döndü. Ona gözlerimi belerterek baktım. Aral da bunu beklemiyor olacak ki suspus oldu.Bana dönerek;
“Bu yüzden mi?” diye sordu.
“Hayır. Anadolu rock seviyorum ama listemde çok az var daha fazla olsun istiyorum.”
“Peki . Atarım ama şarkı şarkı . Sen de bana karşılığında başka şarkılar atacaksın.” Bu isteğine şaşırdım.
“Niye ki?”
“Konfor alanımdan çıkamıyorum ,hep aynı şeyleri dinliyorum. Biraz ufkum açılsın.”
“Anlaştık o zaman.”
“Anlaştık.”
Feray ile yemeklerimizi bitirdikten sonra yavaşça toparlanmaya başladık beyler birlikte Lula’ya geçip muhtemelen yine maç izleyeceklerdi. Biz de Feray ile eve geçip kız gecesi yapacaktık. Çatı’dan çıktıktan sonra Feray arabasının anahtarını Merih’e verip arabama bindi ben de Tan’la kucaklaştım.
“Dikkatli sür.”
“İçkiyi kaçırırsan ara.” Başıma bir öpücük kondurduktan sonra ayrıldık. Ben de arabaya bindim eve gitmeden önce bir markette durup atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonrasında eve geçtik.
Eve vardığımızda ilk iş kendimize iç ısıtıcak bir şeyler ve su torbası hazırlamak oldu. Dışarının soğuğunu götürebilecek tek şey kalın bir battaniyenin altında su torbası ile geçecek üç beş dakikaydı. Atıştırmalıkları kaplara yerleştirdikten sonra kupalarla birlikte tepsiye koyup salonda koltukta yayılmış Feray’ın yanına geçtim.Tepsiyi aramıza yerleştirdikten sonra battaniyenin altına sokularak su torbamı ayaklarıma koydum.
“Eee hadi anlat.” Diye başlattı Feray konuşmayı.
“Neyi merak ediyorsun?”
“Biscolata çocuk nasıldı ama?”
“Ya Feroş nasıl yaptın bilmiyorum ama sen cidden müneccim falan olmalısın ,dediğin her şey mi tuttar ya. Bir mesajına bir Onur’a baka baka boynum kireçlendi vallahi. Bir ara gözlerine rengini anlayabilmek için o kadar uzun baktım ki kesin sapık falan sandı beni. Bizim erkek arkadaşımız falan olsa biz onları da kesin taciz ederiz ha. Sorun var bizde bak ben sana söylüyorum.”
“Sadece bir insana sapık olmak çok güzel olmaz mı? Düşün bir sadece senin sapıklığın işliyor ve hoşuna gidiyor.”
“YAA EVEET.” Dememle saçma sapan birbirimize vurarak gülüştük.
“Onur demek.”
“Hım hımm.”
“Bir şey çıkar mı ?”
“Bilmem , hoş çocuk .”
“Bir şey olmasını istiyorsan arabanın tekerlerini patlatıp sizi daha sık bir araya getirebilirim.” Kıkırdadım.
“Saçmalama Feroş . Hem zaten arada bir buluşacağız gibi duruyor.” Tek kaşıyla ‘o ne demek?’ der gibi baktı gözlerime “Orada Semih diye genç bir çocuk var , sokakta büyümüş. Okuma yazma falan bilmiyor ona öğretmeyi deneyeceğim. Onur da bizim iletişim aracımız olacak”
“Anladım başka bir şey yok yani?”
“Zaman gösterir var mı yok mu sonuçta hayatımda biri yok . Denenebilir.
“Aral desem?”
“Anlamadım derim.”
“Ben de her şeyin farkındayım derim Nevoş. Geçen gün çocuğa trip attın resmen. Fark etmiyorum sanıyorsun ama mücverde de ceket olayında da bağırıyorsun kıskanıyorum diye.”
“Yok öyle bir şey . Hem olsa bile karşılıksız zaten.” Güldü sözlerime.
“Sen öyle san . Geçen abime yedirecekken nasıl almaya çalıştı mücveri elinden bu gün de Onur’dan bahsederken bakışları bakış değildi. Bilerek üstüne gittim ben de , enişte falan…”
“Bunlar hoşlandığını ispatlamaz belki de sahiplendiğinden yapıyor.”
“He sen de böyle mala yat Neva . Senin zaten bir abin var o sahiplenir seni , Aral da bunun gayet farkında, gözlerinde sahiplenmenin de ötesinde şeyler yatıyor.”
“Bilmiyorum , bana öyle hissettirmiyor.”
“Hoşlandığını inkar etmiyorsun yani?” sessiz kaldım. “Sen istediğin kadar görmemezlikten gel bir gün Aral gözlerini açmanı sağlayacak Neva .”
“Abimle çok yakınlar Feray , öyle olsa bile duygularını bastırmayı seçecektir.”
“Gerçekten bir şeyler hissediyorsa veya hissederse Neva sensizliği göze alamayacaktır.”
“ Ondan haber var mı?” diye sorduğumda Mercan’dan bahsettiğimi biliyordu.
“Hala yazmaya devam ediyor.”
“Ve sen nasıl hissediyorsun?” dudak büzdü.
“İçimde öfke bile yok artık o kadar hissizleştim.”
“ Artık başka birine şans vermenin zamanı gelmedi mi sence de?”
“Onu bıraktığımda sadece ona karşı olan duygularımı bıraktım Neva ama o giderken geri kalanlarını da götürdü . Başkasına nasıl güvenir de bir adım atarım bilmiyorum.”
“ Böyle devam etmemeli Feray , böyle devam edemez . Kendini yalnızlığa mı mahkum edeceksin . Hem ben eniştem olsun istiyorum.” Diyerek bir an olsun yüzünü güldürmeyi istedim. O da sadece bir gülümsemeyle karşılık verdi bana bu ‘seni üzmek istemiyorum ama oluru yok’ demekti.
Okulda olan biten dedikoduları ve daha birçok şey konuştuğumuzda saat epey geç olmuştu ama biz o kadar dalmıştık ki ancak telefon sesini duymamızla ayılabildik. Arayan Tan’dı.
“Alo.”
“N’aptınız güzelim?”
“İyiyiz abi sohbete dalmışız , saat de epey geç olmuş fark etmedik. Siz ne yaptınız kafan yerinde gibi ?”
“Takılıyoruz biz de , maç bitti . Merih yanımda , Mert’le Hüso işemeye gitti , Aral da geldiğimizden beri bir köşede, kulaklığını taktı içiyor . Kafayı iyi dağıttı herhalde. O dağıttı diye toplama işi de bana kaldı , içemiyorum.” Allah Allah Aral çok içmezdi ki içse bile dağıtacak kadar olmazdı.Canı dağıtmak istemiştir diye düşünerek çok irdelemedim.
“Anladım . Ne zaman gelirsiniz?”
“Bilmiyorum da bize gelmeyeceğiz zaten siz keyfinize bakın. Çocuklardan birinde kalırız muhtemelen.”
“Tamam dikkat et, nereye gittiğini de haber et.”
“Tamam anne . Hadi kappa.” Sözlerine göz devirerek telefonu kapattım.
“Bize gelmeyeceklermiş rahatınıza bakın dedi”
“Güzelmiş de benim uykum geldi Nev dün sınava çalışmaktan pek uyuyamadım. Uyusak darılır mısın bana?”
“Saçmalama zıbar hadi ben odama geçiyorum.” Diyip yanından ayrılıp odama geçtim. Pijamalarımı giyip dişlerimi fırçalayıp yatağıma yatacaktım ki gelen bildirim sesiyle telefonuma yöneldim. Muhtemelen abim nereye gideceklerini yamıştı. Telefonu alıp yatağa yerleştim ve uygulamaya girdim messaj Aral’dandı. Mesajına girdiğimde öğlen konuştuğumuz gibi şarkı gönderdiğini gördüm. İyi de bu çocuk sarhoş değil miydi ? Bu halde nereden geldi ki aklına diyerek şarkıyı açıp kullaklığımı takarak gözlerimi kapattım.
Dönence - Barış MANÇO
Gün çoktan döndü buralarda
Ve ben simsiyah bir gecenin koynunda yapayalnız bekliyorum
Duyuyorum, görüyorum
Bir gün gelecek dönence biliyorum
Simsiyah gecenin koynundayım, yapayalnız
Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor
Kupkuru bir ağacın dalıyım, yapayalnız
Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor
Çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes
Uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor
Simsiyah gecenin koynunda,yapayalnızım...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |