5. Bölüm

5. Bölüm: İzmir Ölüm Çetesi

Muhammet Asım Görü
muhammetasimgoru

 

Şimdi, bir gücüm var. Yavaş yavaş öğreniyor, her geçen gün daha iyi kullanıyorum. Artık en az otuz kişiyi kontrol edebiliyorum. Ama mesele bu değil. Onları kontrol etmek, onları kukla gibi oynatmak kolay. Asıl mesele, inanan insanlar bulmak. Gerçek bir sebep uğruna benimle yürüyebilecek insanlar.

 

Bir savaşa giriyorsam, bu savaşı yalnız veremem. En yakınlarımı kazanmam gerekiyor.

 

Arda –

 

İlk önce Arda. Onu ikna etmek en kolayı olacak. O, uyuşturucudan ve satıcılardan nefret ediyor, hayatının büyük bir kısmını onlarla kavga ederek geçirdi. Kaç kez dayak yediğini, kaç kez hastanelik olduğunu bilmiyorum. Ama o hiç pes etmedi. Kendi başına, tek başına savaştı. Ve hep kaybetti.

 

Ama ona "Bir daha asla kaybetmeyeceksin," dersem, hiç tereddüt etmez.

 

Arda'nın içinde sönmeyen bir ateş var. Ama ateş, kontrol edilmezse her şeyi yakar, her şeyi tüketir. Eğer onu kendi öfkesiyle baş başa bırakıp bu savaşa atarsam, bizi felakete sürükler. Onu yönlendirmem, doğru bir yola sokmam gerekiyor.

 

Onun için bu, bir kavga değil. Bir intikam değil. Bir onur meselesi. Ona gerçekten kazanabileceğimiz bir savaş sunduğumda, tereddütsüz benim yanımda olacak.

 

Fatih –

 

Fatih... O, dışarıdan bakıldığında umursamaz, kayıtsız bir adam gibi görünüyor. Ne dersen de, hiçbir şey umurunda değilmiş gibi davranıyor. Ama biliyorum, bu bir maske. Gerçek, gözlerinin arkasına saklanmış bir volkan gibi yanıyor.

 

Babasını bir uyuşturucu bağımlısı öldürdü. Bu, Fatih'in asla anlatmadığı, asla konuşmadığı bir yara. Ama ben o yaranın hâlâ kanadığını biliyorum. O gün, içinde bir şey kırıldı ve tamir edilmedi.

 

Bunu bana itiraf etmeyecek. Kendi bile belki farkında değil ama nefretini yıllardır içinden atamıyor. O yüzden, ona "Babanın katillerine karşı gerçek bir savaş açıyoruz," dersem, beni geri çevirmeyecek.

 

Ama Fatih, sadece öfkeyle hareket eden biri değil. Onun için adalet, öfkeden daha büyük bir kavram. Eğer ona bu savaşın sadece bir intikam olmadığını gösterebilirsem, o zaman gerçekten kazanırım. Onu bu işe dahil edersem, bizim için en sadık savaşçılardan biri olacak.

 

Alperen –

 

Alperen... Her şeyin mantığını sorgular. Her adımı hesaplar, her ihtimali tartar. O, duygularıyla değil, zekâsıyla hareket eder. Beni dinleyecektir ama hemen inanmayacaktır.

 

Onu bu işe çekmek en zor işlerden biri olacak. Eğer ona sadece bir ideal sunarsam, beni reddeder. Ama eğer diğerlerinin bu işin içinde olduğunu görürse, yalnız kalmamak için katılacaktır.

 

Onun en büyük korkusu, sevdiklerinin tehlikede olması. Eğer ona "Biz bu işe giriyoruz, sen olmadan da yapacağız," dersem, kayıtsız kalamaz. Çünkü kardeşleri gibi gördüğü insanları yalnız bırakmak, onun doğasına aykırı.

 

Alperen, en geç katılan ama en sağlam duran olacak.

 

Orkun –

 

Orkun, diğerlerinden farklı. O, gücün peşinde değil. Para, iktidar, zafer... Bunlar onun umurunda bile değil. Onun tek önemsediği şey sadakat.

 

Hayatta en nefret ettiği şey, yarı yolda bırakılmak. Kimin, ne zaman, neden ona ihanet ettiğini bilmiyorum ama biliyorum ki içinde kapanmayan bir yara var. Bir insana güvenmesi aylar sürer ama bir kez güvendi mi, o bağı asla koparmaz.

 

Onu bir lidere değil, bir aileye çağırmalıyım.

 

"Bu bir çete değil," diyeceğim. "Bu bir aile."

 

O zaman Orkun, asla ayrılmayacak. Çünkü onun aradığı şey bir dava değil, bir bağ. Ve ben ona o bağı vereceğim.

 

İlk Adım – Yeni Bir Karanlık

 

Şehir, uykusunda. Ama ben uyanığım.

 

Biliyorum ki doğru yerleri bulursam, doğru insanları bulabilirim. Sokakları, karanlıkları, kaybolmuşları... Onları bulacağım. İçlerine gireceğim.

 

Benim adımı bilmeyecekler. Beni tanımayacaklar. Ama bana itaat edecekler.

 

Öğlene kadar en az otuz kişiyi emrime alacağım. Hepsinin zihnine bir tohum ekeceğim.

 

Sonra, Alperen ve diğerlerini çağıracağım.

 

Ve onlara gerçeği anlatacağım.

 

Bu, sadece bir başlangıç.

 

Ama biliyorum ki bu gün, tarihin yazılmaya başladığı gün olacak.

 

Öğleden Sonra – Çetenin İlk Temelleri

 

İzmir'in en karanlık köşelerinde yürüyordum. Şehir çürümüştü. Bunu değiştirmek benim elimdeydi. Kendi kurallarımı koyacak, kendi düzenimi yaratacaktım.

 

Bana itaat edecek insanlara ihtiyacım vardı.

 

Çok uzun sürmedi. Gözlerinde öfke, hayal kırıklığı ve açlık olan gençleri buldum. Bana diklenen, üzerime yürüyen, bıçak çeken, cebimdeki son parayı almaya çalışan... Ama hepsi sonunda baş eğdi. .

 

İlk hedefim, sokakta kaybolmuş gençlerdi. Yüzlerinde açlık, gözlerinde hırs olanlar. Bana ilk diklenen, cebimdeki son parayı almaya çalışan ama şimdi önümde başlarını eğenler... Onları kendi ellerimle yeniden şekillendirecektim.

 

İlk başta itiraz edenler oldu. Belki gücümün zayıflığından belki de onların iradesinden dolayı itiraz edebilenler oldu. Onlara bir şey demedim. Birine örnek göstermek yeterliydi. Küçük bir hamle, tek bir an... Ve yere yığılan bir beden. O andan sonra hiçbiri sorgulamadı. "Bu saatten sonra sadece benim emrim altındasınız. Ben ne dersem o olacak." ve bunu dedikten sonra gözlerindeki bakışa kadar değişti ve hep bir ağızdan "Emredersiniz efendim" lafı çıktı.

 

Artık otuz kişilik bir grubum vardı. Onları hemen organize etmeye başladım. İçlerinden biri, Batu, 1.80 boylarında, çene hatları belirgin, sarışın kıvırcık saçlı bir çocuktu, geçmişinde yaşadığı olaylar boynunda ve ellerinde bıçak izleri bırakmıştı. Durumu diğerlerinden daha hızlı kavrıyordu . Onu grubun lideri ilan ettim.

 

"Batu, senin görevin bu adamları bir arada tutmak. Ne olursa olsun emirlerimden çıkmayacaksınız. Ne dersem, ne emredersem sorgusuz yapacaksınız. Bunu sakın unutma."

 

Batu başını salladı. Artık emirleri yerine getiren bir makineye dönüşmüştü.

 

Ama bu yetmezdi. Savaşımız için daha fazla adama ihtiyacımız vardı.

 

Ve çetenin adı kondu: İzmir Ölüm Çetesi.

 

---

 

Boş Arsada Toplantı – Alperenlerle Buluşma

 

Zeynep'in evine yakın, terk edilmiş bir arsada toplandık. Beton zemin, güneşin altında hâlâ sıcaktı. Önümde otuz adam, gözleri bana kilitlenmiş, sessizce bekliyordu.

 

Ama en önemli adımı atmadan önce, dört dostumun kararını almam gerekiyordu.

 

Uzakta, Alperen, Arda, Orkun ve Fatih'in yaklaştığını gördüm. Her biri farklı bir ifadeyle geliyordu. Alperen'in yüzünde her zamanki gibi kuşkucu bir gülümseme vardı. Arda'nın duruşu dikti, savaşçının soğukkanlılığıyla ilerliyordu. Orkun'un gözleri etrafı tarıyordu, içgüdüsel olarak bir tehlike olup olmadığını kontrol ediyordu. Fatih ise her zamanki gibi en gerideydi, sigarasını derin bir nefesle çekerek umursamaz görünüyordu.

 

Yaklaşıp durduklarında, soğuk bir şekilde konuya girdim.

 

"Çeteyi kurdum."

 

Sessizlik.

 

Alperen kollarını bağladı. "Bunu duyacağımı biliyordum."

 

Arda başını salladı. "Kaç kişisin?"

 

Etrafımdaki adamlara göz gezdirdim. "Şu an otuz."

 

Fatih omuz silkti. "Güzel sayı. Peki, ne yapıyoruz?"

 

"Önce sizin kararınızı alıyorum. Benimle misiniz, değil misiniz?" dedim ve gözlerinin içine baktım.

 

Sessizlik uzun sürdü.

 

Arda derin bir nefes aldı. "Seninle doğrudan bir savaşın içindeyiz. Bizi yanında istiyorsan net olmalısın. Nereye kadar gidiyoruz?"

 

Yaklaştım. "Sonuna kadar."

 

Orkun kaşlarını çattı. "Ölmek mi?"

 

Gülümsedim. "Ölmeye değil, kazanmaya oynuyorum."

 

Fatih sigarasını yere attı, ayağıyla ezdi. "İlk kimleri çekiyoruz?"

 

Arda gözlerini kısıp bana döndü. "Ben varım."

 

Alperen uzun bir iç çekti, başını salladı. "Siktir et, varım."

 

Fatih omzumu tokatladı. "Ben zaten en başından beri buradaydım."

 

Sadece Orkun duraksadı. O, hep en çok düşünen, en çok tereddüt edenimizdi. korkuyordu bizi kaybetmekten, yine yalnız kalmaktan. Ve ben de bunu farkettim.

 

Yaklaştım, elimi omzuna koydum. "Kardeşlerini yalnız mı bırakacaksın?"

 

Dudaklarını sıktı. Gözleri, gözlerimle buluştuğunda kararını verdiğini anlamıştım.

 

"Ben varım."

 

Gülümsedim. "O zaman başlıyoruz."

 

---

 

Bölüklerin Dağılımı – Gücümüzü İnşa Ediyoruz

 

1. Ana Saldırı Bölüğü – Benim Emrimde

 

Bu bölük, en kalabalık ve en güçlü vurucu gücümüz olacak. İlk aşamada, kontrolsüz, sokaktan gelen adamları eğiteceğiz. Onlara savaşmayı, vurmayı, kaçmayı, iz bırakmamayı öğreteceğiz. Gerekirse en pis, en kanlı işlere girecekler. Bölgeleri ele geçirecek, rakipleri korkutacaklar. Savaşın ön cephesinde olacaklar.

 

2. Finans Bölüğü – Alperen'in Yönetiminde

 

Parayı yönetmezsek, hiçbir şey yönetemeyiz. Alperen, yasadışı işlerden nasıl para kazanılacağını herkesten iyi bilir. Kara para aklama, yasal işleri yönetme ve çeteye para kazandırma onun göreviydi.

 

Alperen'in sorumluluğunda, yasal işler bir yandan yürürken, uyuşturucu işine girmesek de kumarhaneler, bahis siteleri, gece kulüpleri gibi alanlardan düzenli gelir elde edecektik. Her türlü sahtekarlık, dolandırıcılık, kara para aklama bu bölüğün elindeydi. Sahte şirketler kurarak, zenginleşmenin en hızlı yollarını bulacaktık.

 

Bu işin ne kadar karanlık olduğunu çok iyi biliyorduk. Alperen her adımında dikkatli olmalı, fark edilmeden zenginliğimizi artırmalıydı. Ve o, buna kararlıydı.

 

3. Saldırı Bölüğü – Arda'nın Yönetiminde

 

Arda'nın yönetimindeki adamlar, en iyi dövüşçülerden, en iyi nişancılardan ve en cesur adamlardan oluşacak. Çatışmalarda en önde olacaklar, gerektiğinde ölümü göze alacaklar. Bölgeleri ele geçirmek, düşmanları temizlemek onların işi olacak. Her sokak, her köşe bizim olana kadar durmayacaklar.

 

Arda, hem bir savaşçıydı hem de stratejistti. Onun gücü, sadece saldırı yapma değil, herhangi bir çatışmayı kontrol etme gücüydü. Çetenin geleceği, onun hızlı kararlar almasına bağlıydı.

 

4. Savunma ve Strateji Bölüğü – Orkun'un Yönetiminde

 

Gizlilik ve zekâ olmadan hayatta kalamayız. Orkun, bizim gözümüz ve kulağımız olacak. Polis takiplerini engelleyecek, güvenli evler kuracak, bilgiyi yönetecek. herhangi bir tehdit anında, Orkun bizim en güvenli limanımız olacaktı. Gizliliği sağlamak, düşmanları bir adım önceden tanımak ve onlara karşı strateji geliştirmek Orkun'un işiydi.

 

Herkes onun güvenli ellerine emanet olacaktı. İçimizdeki en iyi stratejist, kimseyle yüzleşmeden önce planımızı hazırlayan kişi o olmalıydı. En önemli savaşları, sahaya inmeden kazanacağız.

 

5. Silah, Kaçakçılık ve Lojistik Bölüğü – Fatih'in Yönetiminde

 

Çetenin silahlarını o yönetecekti.

 

Satın alınan silahların temiz olması, seri numaralarının kazınması, kaçak yollardan malzeme temin edilmesi Fatih'in işiydi. Yurt dışından bağlantılar kurarak, silah ticaretini küresel bir boyuta taşıma planı onun liderliğinde gerçekleştirilecekti. Fatih'in bağlantıları, ihtiyacımız olan her şeyi sağlamak için kritik öneme sahipti.

 

Onun bölüğü, düşmanların elinden alınacak her silahı bize kazandıracak ve savunmalarımızı güçlendirecekti.

 

Ayrıca Çetenin haberleşmesini ve organize olmasını sağlayacaktı.

 

Gerektiğinde sahte plakalar, araçlar ve depo yerleri ayarlayacaktı. Çetenin her daim organize olmasını sağlayacaktı. Batu, her adımı dikkatle atacak ve her bilginin doğru kişiye, doğru zamanda ulaşmasını sağlayacaktı. Onun liderliğindeki bölük, çetenin bel kemiği olacak ve dışarıya karşı her hareketimizi gizleyecekti.

 

6.Ölüm timi- Batu

 

Bu grup, çetenin en tehlikeli operasyonlarını yürütecekti. En pis işlere giren, en kanlı faaliyetlere imza atanlar olucak. Kimseye acımayacak. En büyük infazlar, düşmanları tek bir adımda silip atmalar sadece bu gizli bölüğe ait olacaktı.

 

Yok olmanın, silinmenin, kimsenin fark etmeden kaybolmanın sanatını bu tim işlemek zorundaydı. Çete içindeki tüm kirliliği temizleyecek, düşmanlarımızı ortadan kaldıracak, iz bırakmayacak şekilde hareket edecekti.

 

Fakat bu tim yine benim kontrolümde olacak ve tamamen benim emrimde olcaklar

 

7. Yeni Üyelerin Toplanması – Herkesin Görevi

 

Daha fazla adam çekmemiz lazım. Sokaklardaki en güçlü, en çaresiz ve en aç adamları bulacağız. Bizimle gelen, savaşacak. Bizimle gelmeyen, yolumuzdan çekilecek. Gözleri korku ve açlıkla dolu olanları eğiteceğiz. Onları savaşçılara çevireceğiz. onları sadece benim gücümle değil aynı zamanda çetenin büyüklüğü para ve idealleriyle bizim için güvenilir adamları çekmemiz gerekiyor.

 

---

 

Savaşımıza Daha Fazla Adam Çekmek

 

Sigaramı cebimden çıkardım, yaktım ve adamlara baktım.

 

"Bu sadece bir başlangıç." dedim, yüzüme sert bir gülümseme otururken.

 

Şimdi hedef belliydi:

 

Şehri bizim kurallarımıza göre yönetecek, bu savaşı kazanmak için gereken gücü toplayacaktık.

 

Ve herkes bizi tanıyacaktı.

 

Yavaş yavaş gece çökerken batu' ya "Dağılın" emrini verdim ve ardından arkadaşlarımın hayır kardeşlerimin yanına doğru yöneldim.

 

Alp "Biraz takılmak ister misin? Zaten çok yorgun görünüyorsun eminim kafa dağıtmaya ihtiyacın vardır"

 

Alp biliyordu son 2 aydır aralıksız bu gücümü güçlendirmek daha fazla adamı kontrol edebilmek için durmadan çalışıyordum ve ne kadar yorgun olduğumun farkındaydı.

 

"Teşekkürler ama çok yorgunum eve gidip dinlencem biraz" diyerek yanlarından ayrıldım ve eve doğru yürümeye başladım başım deli gibi ağrıyordu ve bu acı dayanılmazdı evin önüne geldiğimde zar zor anahtarı kapıya taktım kapıyı açtım ve içeri girdim Zeynep evde yoktu sanırım yine hastaneye gitmişti elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim ama aynada kendimi görünce hiçbir şey yapamadım saçım sakalım birbirine girmiş gözlerimin altı uykusuzluktan şişmişti o kadar uzun süredir bu çete işiyle aralıksız uğraşıyordum ki kendime bakmayı unutmuştum.

 

 

kendi kendime "bir kaç gün ara versem sorun olmaz sanırım" dedim ve biraz tatil yapmaya karar verdim.

 

tatilin ilk işi güzel bir uyku çekecektim odama doğru ilerledim ve yatağa kafamı koyar koymaz uykuya daldım.

 

Bölüm : 07.04.2025 18:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...