13. Bölüm

13.BÖLÜM – YARAMIZ DEĞİL, MERHEMİMİZ OLSAYDIK KEŞKE

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

veee... bölümler gelsin o zaman :)

 

"Burak-"

"Neden dedim Bade, neden? Sadece neden istiyorum. O gece koynuma zorla mı aldım ben seni? Ben mi zorladım? Lan sana daha ne yapayım, ne deyim? Sen bu evliliğin mecburi olduğunu söylemene rağmen, ben her şeyi senin istediğin gibi yapmaya çalışıyorum. Ama neden beni istemediğini anlayamıyorum."

"O geceden mi bahsetmek istiyorsun, peki. Evet, o gece zorla koynuna almadın, ama söylediğin sözlerde aklımda hala! Evliliği, aşkı hiçe saydığın aklımda. Ama dur; doğru Karen'den sonra kimseyi istememen gayet normal. Nede olsa kadın koskoca Burak Şimşek'e hayır deyip, çekmiş gitmiş. Bir de başkasıyla nişanlıymış. Ah klişe acılı adam. O kadından sonra tüm kadınları sadece bedenleri için kullanır. Nereden biliyorsun diyeceksin, babamdan biliyorum. Yalnız anlamadığım, şimdi bu durumda sen mi aldatılmış oluyorsun kadının nişanlısı mı?"

"Kes! Kes yoksa çok kötü olacak!"

"Daha ne kadar kötü olabilir ki? Daha ne kadar beter olabiliriz? Daha ne kadar batabiliriz Burak?"

"Öyle mi? Bana laf sayacağına, önce sen o gecenin açıklamasını yap. Benim sana yapamayacağım açıklama yok. Peki sen, sen bana o gece neden koynuma girdiğini anlatabilir misin? Hani ben olmasam da herhangi biri olabilirmiş ya? Yoksa durduğun kadar masum değil misin Bade? Sadece şu bekaret meselesine son mu vermek istedin?"

Bade o elinin ne zaman kalkıp, adamın suratında patladığını anlamadı bile. "Senden nefret ediyorum. Anladın mı? Senden nefret ediyorum."

Burak bir elini yanağında tutarak diğer eliyle kızın kolunu kavradı ve kendine çekti. "Tamam dediğin gibi olacak. Farklı odalar, farklı hayatlar Bade. Ne sen bana karışacaksın ne de ben sana. İhanet olmayacak, merak etme. Senden de aynı şeyi bekliyorum, aynı sadakati. Sadece çocuğumuzun evlilik içinde doğmasını istiyorum başka isteğim yok senden. En azından o çocuk doğana kadar birbirimize katlanabiliriz sanıyorum. Bu kadar fedakarsındır belki. Bu arada kimseye de belli etmeyeceğiz. Ne senin ailen ne de benim ailem böyle sorunlu bir evliliğe müsaade etmez. Anlaşılmayan bir şey var mı?"

"Yok." Bade kanayan yarasını saklayabiliyordu, tıpkı karşındaki adamın da sakladığı gibi. İkisi de yaralarını kanattı, ikisi de gözyaşlarını içine akıttı.

 

"Güzel. Sadece..." dedi ve bekledi, kadına bir adım daha yaklaştı, "Sadece bana istemediğini söyleyebilirdin. Üzerine atlayacak ya da sana saldıracak değildim. Seni anlardım. En azından dürüst derdim. Belki de ileride bu durumu düzeltebilir, birbirimizi sevebilirdik."

Bade bir şey demedi ve adamın yanından geçerek kapıya doğru yürüyüp gitti. Evden çıktığında karşıdan gelen taksiyi durdurdu. Arabaya bindiği o an tuttuğu yaşları aktı. Hem de hiç olmadığı kadar derin bir yarayla. Kalbinde tek bir isim vardı, tek bir yara; Burak...

*

Burak duvarın dibine çöktü. Hayatta hiçbir şey ondan yana değildi. Özellikle aşk. İki aşkta ellerinden kayıp gitmişti. Aşk ona göre değildi. Evlilik hiç değildi. Bu ikinci darbesiydi. Belki de bugüne kadar yediği haltların cezasıydı Bade. Oysa geçmişteki yaranın devası olmasını o kadar isterdi ki.

İçki dolabını açtı ve bardağa gerek duymadan şişeyi kafasına dikti. Bir hafta sonra evlenecekti. Hem de aşık olduğu kadınla. Ama ona dokunamadan, onu saramadan, ona aşkını söyleyemeden günleri geçecekti ve çocuk doğduktan sonra belki boşanacaklardı. Birinci şişe bitmeye yakın mırıldandı.

"Boşanacağım. Defolup gideceksin hayatımdan!" diye bağırdı.

İkinci şişeyi alıp, yatak odasına çıktı ve ayakları istemsizce giyinme odasına gitti. Eline mor fuları alıp, yere çöktü. Tam kadının kıyafetlerinin karşısına. Onları izledi... içti... izledi yine içti...

Ve ikinci şişe bitmeye yakın yine mırıldandı.

"Boşanmak mı? Bok boşanacağım senden." Kahkaha attı. "Asla seni bırakmayacağım Badem şekeri, asla! Ama iyi bir dersi hakkettin." çok içmişti, çok...

                                                 ***

"Peri alışverişi abartmadın mı ya? Dünyaları alsaydın."

Pars, Çınar, Kuzey ve Koray gerçekten takdirlik bir sabır gösteriyorlardı. Hayır hangi akla hizmet Peri, Eva, Ezgi ve Meltem'le gelmişlerdi ki alışverişe.

Peri aldığı her şeyi önce Koray'ın sonra Pars'ın onayından geçirip alırken, Meltem her seferinde fotoğraf çekip, Mert Ali'ye gönderiyor ve 'Of' çekip, başka elbise deniyordu. Çınar ise Eva'nın giydiğin her kıyafetinden sonra homurdanıp, kimse görmeden onu kabine sokup, üstündekini çıkarıyordu.

En sonunda Meltem patladı. "Ay erkeklerle gelmek pek de aklı selim bir karar değilmiş. Poşetleri taşırdık biz. Ne diye geldiniz ki?"

"Tek başınıza gelin de size bir beden küçük, ne kumaşı belli ne modeli belli olmayan, üstelik her yerinizi açıkça gözler önüne seren elbise demeye dilimizin bile varmadığı kıyafetlerle düğüne gidin değil mi?" diye çıkıştı Çınar.

Pars ellerini kaldırdı "Yemin ederim gelin sizin kadar değildir ha. Ben biraz kapıya çıkıyorum. Nefes alacağım. Nasılsa benim görevi Koray devraldı."

Hepsini o halde bırakıp, kapıya çıktı ve alışveriş merkezinin korkuluklarına yaslanırken başını yukarı kaldırıp, derin bir nefes aldı. Yine aklına o çikolata renkli gözler ve o gözlerin sahibi olan kız gelince, gülümsedi. Bir haftadır görmüyordu onu. Özlemiş miydi ne? Ama şu düğün hazırlıkları nefes aldırmıyordu ona. Şu düğün bitsin, daha fazla ilgilenecekti şu cadıyla. Ne yapıp ne edip, onu tavlayacaktı. Elbette sadece gurur yapmıştı. Başka bir şey olamazdı, olmamalıydı da...

Başını indirip sağa çevirdiğinde karşıdan gelen kızı görmesiyle gülümsemesi bir oldu. Keşke başka bir şey isteseydi. Gerçi şu an isteyeceği şey pek de bu ortama uygun değildi. Ne giymişti o, etek mi? Hem de çok kısaydı, hiç Pars'a göre değildi.

Duygu ise adamı görünce kaşlarını çatmıştı. Ellerini beline yerleştirdi ve tam karşısına geçti.

"Ya bu kadar da olmaz ya! Pardon ama sen dediklerimin nesini anlamadın da beni takip ediyorsun? Yok yani kıt mısın gerizekalı mısın arkadaş anlayalım." Adam sadece sırıtıp, kıza bakıyordu. Ne saçmalıyordu bu doktoru. Elini çenesinin altına koyup, diğer elinden destek aldı ve gülümseyerek kızı izledi. Çemkirirken bile çok güzeldi be! "Bak ya bir de pişkin gibi sırıtıyor. Bak peşimi bırak, böyle olur olmadık zamanlarda da karşıma çıkma. Anlamıyor musun? Ben böyle çocukça numaralardan etkilenmem. Hele de senin gibi tek derdi kadınları yatağa atmak olan adamlarla benim işim-"

"Pars tatlım bir sorun mu var?" arkadan gelen Peri'nin sesi ile Pars başını öne eğip, dudaklarını birbirine bastırdı ve başını sağa sola salladı. Duygu arkasını dönüp de bir ordunun onlara baktığını görünce kıpkırmızı oldu.

Adamın nefesi saçlarını okşarken, duyduğu şeyle sinirden köpürdü.

"Şey ben sadece ablamı ve kuzenlerimi bekliyordum doktor ama seni görmek güzeldi. Görüşürüz," dedi Pars piç bir sırıtmayla. İşaret parmağı ile kızın burnuna dokunup, diğerlerinin yanına gitti. "Gidelim," deyip, Koray'ın omzuna vurdu.

Koray sırıttı "Tek derdin gerçekten kızlara yatağa atmak mı?"

Pars yüzünü buruşturdu. "Sadece abartıyor. Onu pasta yemeğe davet ettim. Gayet de masumdum yani."

Koray ve Pars aynı anda kahkaha attı.

*

Duygu ise kendine küfür ediyordu. Kahkaha mı atıyordu o? Evet atıyordu. "Asıl gerizekalı sensin Duygu. Ne diye dan diye girdin ki? Önce bir anla de mi? Böyle mort eder adam işte seni. Mal gibi kalırsın. Mal gibi mi?" hala orada dikildiğine inanamadı ve inledi. "Aah! Elimde kalacaksın piç kurusu yakışıklı." Hızla alışveriş merkezinden dışarı çıktı ve bir taksi durdurdu.

İçine bindiğinde, hala rezilliğini düşünüyordu. Bir haftadır çıkmıyordu karşısına. Özlemişti üstelik piç kurusunu. Bugün de onu öyle ona bakıp, sırıtırken görünce, yanlış anlamıştı. "Zekana sokayım Duygu. Bir de tıp okudun. Hangi akılla acaba?" diye söylendi.

*

Diğer yandan meraklı olan Ezgi hemen Pars'ın yanına geldi. "O kimdi Pars abi?"

"Seni ilgilendirmez ufaklık."

"Yaa... Hep ufaklık, hep seni ilgilendirmez. Büyüdüm ama ben ya."

Peri ise sırıtıyordu. "Uğruna kendini jiletlediği doktordur kesin."

Buna karşılık herkes "Ne?" diye bağırdığında Pars ablasına bakıp homurdanıyordu. "Sen işine bak işine. Hadi şu mağazaya da girin ve bizi delirtmek için dilinizi değil, kararsızlığınızı kullanın. Ayrıca jiletlemedim. Ufak bir kesikti."

Koray ise daha beter sırıttı. "Valla Peri'nin dili her şekilde beni deli ediyor."

Peri adamın kafasına vururken, kızlar kıkırdıyordu, Pars ise "Adamdaki rahatlığa bak arkadaş. Sonra neden enişte dövdün Pars oluyor. Bir bu bir Burak. Ailedeki damatların en edepsizleri," diye homurdandı.

"Burak ne yaptı şimdi?" dedi Eva çemkirerek.

"Ondaki rahatlık daha beter. Bade'nin hamile kalması ona neler yaptığını yeterince açıklıyor Evacım. İstersen detaya girmeyelim."

Kuzey kardeşinin kulaklarını kapattı. "Of abi ya, bebeğim sanki ben."

"Sus kız."

"Bak yemin ederim anneme Jenny'i söylerim. Yüzük aldığını da söylerim."

Kuzey öfke ile baktı kıza. "Kes kız sen. Mısra Soylu'yu kalpten mi götüreceksin?"

"Valla annem önce onu, sonra seni, sonra babamı, sonra kendini öldürür. Ben de oh! Mis... Özgür özgür takılırım."

Kuzey kaşlarını çattı. "Baba mı neden öldürüyor pardon?"

"Ee ondan sonra başka kızlara kalmasın diye."

Bunu duyan herkes gülmeye başlayınca Kuzey onun kafasına vurup, sonra sarıldı kardeşine, "Çok konuşma bücür. Hadi."

***

"1... 2... 3... kaldır elleri. 1...2...3... şimdi bacaklar. 1...2...3... kalçalar. Evet bayanlar mükemmelsiniz."

-

"Lan kalçalar diyor adam duydun mu?"

"Duydum Burak duydum. Ama şu an sana uyan aklıma sıçmakla meşgulüm sus o yüzden. Yoksa adamın ellerinden başlayıp, ayaklarına, oradan da o taş kalçalarına... tövbe ya Rabbim."

Burak derin nefes aldı. "Yok benim anlamadığım, eşofman neden giymiyorsun? O tayt ne yani? Üstüne de eksik badi giymiş. Konuşamıyorum da yediğim bok yüzünden. Sen iyisin yani."

Karahan sinirle baktı adama "Ne iyisi lan? Adamı az sonra gömeceğim diyorum."

"Tamam sakin."

-

"Göğüsleri şişiriyoruz hanımlar!"

-

"Ne şişiriyor lan bu?"

Burak sinirle ellerini göğsünde birleştirdi. "Göğüslerini abi göğüslerini. Ben artık saldım ya, valla. Bundan daha çok sinirlenemem yani. yoksa dalacam adama, başlayacağım ebesinin göğsünden-"

"Bugünlük yeter!" diye bağıran adamın sesi ile ikisi de rahatladı.

Bade sırıttı "Ah, kesinlikle süperdi Berk. Sevda iyisin değil mi?"

Sevda Bade'ye baktı. "Eh işte. Biraz yoruldum tabi."

Ayağa kalktıklarında arkalarında gördükleri iki çift öfkeli gözle yutkundular. Gerçekten de çok sinirliydiler.

Sevda kocasını yumuşatmak amacı ile gülümseyerek gitti yanına. "Nasıldık hayatım?" dedi adamın dudağına bir öpücük kondurarak.

"Berk hocanız dedi ya MÜKEMMELDİNİZ diye."

Burak daha fazla tutamadı kendini ve "Bade neden göbeğin açık sorabilir miyim?" diye çıkıştı kadına.

"Tenim nefes alsın diye. Malum kış ayındayız, hep kapalı."

"Lan, boğulur mu ki? Ne nefesi? Sanki çocuk kadının göbeğinden alıyor nefesi." ceketini çıkarıp kıza sarmaya çalışınca, Bade üzerindeki ceketi itiştirip, "Ya çeksene şunu," diye çemkirdi adama.

"Asıl sen kapat şu göbeğini. Benim çocuğumu kimse göremez. Senle ilgisi yok yani. Hadi kızsa?"

"İnanamıyorum ya, saçmalıkta son noktasın Burak yemin ediyorum. Babamlaşma rica ediyorum."

Karahan ise adama ters ters bakıyordu, "Hiç şikayet etme abi. Müstahak bize. Sana uyduk getirdik buraya. Ne bokuna uyduysam sana. Sana ikinci kez uyan aklımı sikeyim."

Sevda ise gözlerini kıstı. "Kusura bakma hayatım ama çok iyi geldi."

"Kusura bakma hayatım ama bize iyi gelmedi onu ne yapacağız?"

"O da senin sorunun."

Bade ise içinden 'Bu daha iyi günlerin bay Karen'i unutamayan pis fırsatçı çapkın," diye geçirirken, Burak 'Senin söylediğin laflara sıçayım Burak. İyi halt ettin. Alkışla kendini," diyordu.

***

"Bu odaya giremezsin Burak bey."

"Bak Eva, bu senin ikizin olacak kız var ya-"

"Eee?"

"Benden gıcık aldı. Şimdi benim inadıma gider her tarafı açık gelinlik alır evliliğimiz başlamadan biter, çünkü ben ona bakan tüm herkesi öldürürüm. Hadi abicim, izin ver de gireyim şu odaya."

Kız ellerini göğsünde birleştirip, "Hayatta olmaz!" diye bağırdı. Burak sıkıntı ile nefes alınca, devreye Çınar girdi.

"Eva, sen geçen giydiğin elbiseyi aldın mı ya?"

"Hangisini?"

"Mavi olanı."

Sayısız elbise denemişti, dua etti aralarından biri mavi olsun diye ve duası kabul oldu, "Evet neden?"

Çınar yüzünü buruşturdu. "Ya, keşke almasaydın."

"Neden, ne oldu ki?"

"Ya ne bileyim, sanki o biraz... bi gelsene aynanın önüne," dedi kızı başka tarafa çekerek. Burak'a da eliyle arkadan 'gir' işareti yaptı.

Burak 'Aslansın' diye mırıldanıp, gülümseyerek içeri girdiğinde kız katalogdan gelinlik beğeniyordu.

"Bu iyi bence."

Burak başını kızın tepesinden uzandırıp kataloğa baktı ve "Bence değil," diye çıkıştı kızın seçtiği modeli görünce

Kadın adamın tavrına gülümserken, Bade ona çemkiriyordu "Senin burada ne işin var Burak?"

"Bu ne Allah aşkına bu ne? Sanki hanımefendi buz pistinde bale yapacak. Kısacık gelinlik mi olur? Ben de tayt giyeniyim istersen. Kuğuların Son Dansı diye bale yaparız."

"İster tayt giyin ister şalvar." Ayağa kalkıp, sesini kıstı. "Umurumda değil, umurumda değilsin Burak Şimşek."

"Ben senin umuruna girmeyi bilirim müstakbel Bade Şimşek!"

Dışarı çıktıklarında Bade adama dönüp, ellerini yana açarak bağırdı, "Burak ne yapıyorsun Allah aşkına? Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Sadece seni mutlu etmeye çalışıyorum, ama sen yaptıklarınla bunu zorlaştırıyorsun Bade."

Adam hızla Bade'nin yanından uzaklaştığı an Bade yaptığına pişman olmuştu.

***

"Bade bu tavan arasında ne arıyoruz Allah aşkına?"

"Anılarımı Burak. Birkaç bir şey alacağım. Sana çık diyen oldu mu? Sen in."

Burak yüzünü buruşturdu. "Seni burada yalnız mı bırakayım? Daha neler." Diğer sandığı açtı. Gördüğü şeyle kısık kahkaha attı. "Bade baksana annenle babanın fantezi dünyası genişmiş ha. Annenin melek kostümü bile var. Vay çakal babam vay, anlıyor işten."

Bade gördüğü şeyle kıkırdadı. "Yok o babamın." Burak'ın değişen yüz ifadesi ile, Bade kendi ağzına vurdu ve hızla ayağa kalkıp adamın elinden kanatları aldı. "Sakın! Sakın Burak, babam ikimizi de keser!"

"Sen ciddi misin? Baban mı giydi bunu?" gözlerini kocaman açtı.

"Evet Burak! Sen de giymek ister misin?"

Burak başını sağa sola salladı, "Hayır, kesinlikle. Ben mor şalınla mutluyum."

"Neden sana da yakışır."

"Ben hayatımın hiçbir evresinde melek olmadım. Fani olmayı tercih ederim. Ama istersen farklı fantezilerim var."

Bade suratını astı, "Ayrı hayatlar, ayrı odalar Burak! Unutma!"

"Tamam, salonda sevişir, ayrı odalara geçeriz," dedi sutyeni eline alarak. "Yok artık! Sutyen de mi takmış?" Yüzünü buruşturdu. "Babanın nasıl bir seks hayatı var, berbat."

"Sanane annemle babamın yatak odasından? Bırak şunları."

"Tütülü etek! İnanmıyorum." Burak'ın gülmekten karnı ağrıyordu. "Baban benle hiç uğraşmasın ne olur, valla dayanamam melek gibi adama yapıştırırım lafları," yere oturdu ve gülmeye devam etti.

"Sakın Burak lütfen!"

"Baksana geçen düğünde ne giyeceğini soruyordu annene. Bence bunları giysin. Gelinin Melek Babası, harika tema. Senle ben de aşk tanrıları oluruz. Annen de böyle kırmızı kulaklı şeytan kostümü giyer."

Bade kıkırdıyordu, "Senin annenle baban da Adem ile Havva olur. Böyle yapraklı yapraklı. Tövbe ya Rab ya. Hadi bırak şunu ve bu kostümü gördüğünü unut."

Burak kaşlarını kaldırdı. "Saçmalama. Asla!" ayağa kalktı. "Düğünde ona özel bir şarkı çaldırtacağım. 'Şans meleğim nerelerdeydin, tam zamanında geldin. Süper süper! En güzel bölüm başlıyor... Yanıma uzan seyredelim, haha haha..." gülerek diğer sandığa uzandı.

"Çok fenasın Burak."

"O da benimle uğraşıyor."

"İyi öldürür seni belki, bende bu evlilikten kurtulurum."

"Kaçışın yok meleğin güzeli. Kaçışın hiç yok."

 

Bölüm : 18.11.2024 21:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...