
ve yeni bölüm ;)
Burada ne aradığını yol boyunca sordu kendine. Gerçekten delirmiş olmalıydı. Sadece bir kızı arzuladı diye buraya kadar geldiğine inanamıyordu. Üstelik ne bölümünü biliyordu, ne soyadını, ne de telefon numarasını, elinde bir şalı, burnunda kokusu, aklında o geceyle gelmişti buraya, bunları sorarak da bulamayacağı için direkt adını sorarak bulmaya karar verdi. En azından başında azıcık akıl kırıntısı kalmıştı.
Geldiği öğrenci işlerindeki kadın onu tanımıştı neyse ki.
"Hoş geldiniz Burak bey. Bu ne büyük bir sürpriz."
"Teşekkür ederim." Geçen gelişten kadının beğeni dolu sözlerini hatırlıyordu. Ah ne yazık ki şuan kızıllar hiç ama hiç ilgisini çekmiyordu. O tek bir sarışına takmıştı.
"Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.
"Bir öğrenciniz var. Saçma ama sadece adını biliyorum. Ama o isimde fazla bir öğrenciniz olacağını sanmıyorum. Onun hakkında bilgi edinecektim. Mümkün mü?"
"Mümkün de sebebi nedir acaba?"
Burak ensesini kaşıdı. "Şey, stajla yani burslu staj eğitimi gibi bir şeyle ilgili."
"Peki," deyip, bilgisayarda öğrenci listesini açtı. "İsmi neydi?"
"Ba-Bade." Kendini ergen gibi hissediyordu. Resmen gerizekalı gibi davranıyordu.
Kızın ismini öğrendikten sonra bilgisayarda arattı. "Bir Bade İşlek var, bir de Bade Ernez hangisi?"
Burak yutkundu. "Şey... aklımda kalmadı soyadı. Resmini görebilir miyim?"
Kadın kaşlarını çattı ama çok da belli etmeden okuldaki iki Bade'nin bilgisayardaki resimlerini gösterdi. Burak ikinci resimle istemsizce gülümsedi. Sonra da kendini toparlayıp, "Bu. Bade Ernez," dedi.
Burak'ın gösterdiği kişinin iletişim bilgilerini bir kağıda yazıp, adama uzattı.
"Gerçi Bade Ernez'in bursa ihtiyacı yok ama-"
Burak kağıdı hızla alıp, "Teşekkür ederim," diyerek sözünü kesti kadının ve çıktı odadan. Bahçeye ulaştığında kızın numarasına baktı uzun uzun sonra zaman kaybetmeden kaydedip, mesaj bölümüne geçti. Sonra vazgeçip arama tuşuna bastı. Birkaç çalıştan sonra Bade'nin o yumuşak sesini duydu.
"Efendim."
Burak bir iki saniye duraksadı ve sonunda cevap verebildi. "Bade merhaba. Ben Burak," dedi hafif titreyen sesi ile. Açıkçası ne diyeceğini de bilmiyordu.
bade duyduğu isimle gözleri kocaman açıldı. Bu Burak o Burak mıydı acaba? Başka hangi Burak olacaktı ki salak Bade. "Burak? Şey olan Burak mı?" şaşırdığı sesine yansımıştı. Hem de çok.
Burak kısık bir kahkaha attı. "Evet şey olan Burak." Sonra derin bir nefes alıp verdi. "Ben okulun önündeyim Bade. Çıkış kapısının orada. Sen neredesin?"
"Okulda."
"Tamam, bana konum atabilir misin? Seni görmek istiyorum."
Bade yanındakilere baktı. "Burak, ne istiyorsun benden ya? İşim var."
"Konuşmak. Konuşmak istiyorum Bade. Lütfen konum atar mısın?" sesi sabırsızdı.
Bade bir iki saniye duraksadı ve sonra ani bir şekilde "Geliyorum. Bekle!" deyip, kapattı. Arkadaşlarının yanından ayrılıp, çıkışa doğru yürümeye başladı. Ne işi vardı ki burada? Neden gelmişti? İşi vardır, kesin; diye düşündü. Onun için gelecek değildi ya. "Of ya!" saçlarını geriye attı.
Çıkışa vardığında adamı arabanın kapısına yaslanmış, ellerini de cebine koymuş bir şekilde buldu. Bu hali ile fazla davetkardı. Kızlar ona yiyecekmiş gibi bakıyorlardı. Onu görünce yana kıvrılan dudaklar ayrı bir olaydı. Apayrı bir şiir konusu... Başı gerçekten dertteydi bu adamla. Uzak durmalıydı ondan. Evet uzak dursa sorun olmazdı.
"Hoş geldiniz," dedi mesafeli bir şekilde elini uzatarak. -Evet Bade iyi gidiyorsun. İşte böyle kızım.
Burak bir an etrafına bakındı, "diniz? Etrafta kendimden başka kimseyi göremedim. Kim kim hoşgeldik?"
Kız kaşlarını havaya kaldırdı çünkü adamın dediğini anlamamıştı. Burak kızın bu haline gülümsedi ve Bade'yi belinden tutup kendine çekerek yanağına bir öpücük kondurdu.
"Hoşbuldum Bade," dedi kulağına fısıldayarak.
Ses tonu çok mu seksi çıkmıştı bunun? Allah kahretsin adam tam bir yürüyen cazibeydi. "İşin falan mı vardı bu taraflarda?"-Konu değiştir!
Hayır anlamında başını sağa sola sallayıp hafifçe gülümsedi. Bu hareketiyle Bade yutkundu - yapma şöyle işte! "Ne-neden geldin o halde?"
"Sadece seni görmek istedim." Göz kırptı.
"Sadece görmek mi?" diye sordu Bade alayla.
Burak cebinden mor fuları çıkarıp eline doladı ve gülerek yine hayır anlamında başını sağa sola salladı. "Sadece görmek değil Bade!"
Bade adamın elindeki fuları görünce yanakları kızardı. Ne utanmaz bir adamdı, ne yapmaya çalışıyordu. Ama ona belli etmedi utandığını ve kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi. "Fazla dürüstüz."
"En azından dürüstüm."
"Burak biz seninle bir daha karşılaşmayacağımıza dair anlaşmıştık."
"O anlaşmayı İstanbul'a gelerek ilk sen bozdun," dedi ellerini tekrar cebine koyarak.
"Ben İstanbul'a senin için gelmedim. Arkadaşlarımla gezmeye geldim. Senin masana gelip de seni rahatsız da etmedim. Sen gelmeseydin, asla seninle konuşmazdım, seni tanıdığımı da belli etmezdim. Ama sen maşallah hiç çekinmeden herkesin önünde geldin beni masadan kaldırdın." Saçlarını yine geriye savurdu. "Ayrıca ailem orada yaşıyor. İstanbul'a gelişimi üstüne alınma yani."
Burak duyduğu şeyle kaşlarını kaldırdı ve güldü. "Hı, ben seni rahatsız ettim yani öyle mi? Yanındaki dallamalar mı rahatsız oldu?" son cümlesinde sesi sinirli çıkmıştı.
Bade derin bir nefes aldı bu adamın yanında nefes alamıyordu. "Hayır ben rahatsız oldum Burak. Takdir edersin ki kafede tanışıp, bir kahve içmedik. Öyle masum bir tanışma hikayemiz yok. Masadaki arkadaşlarımın karşısında zor duruma düştüm."
"Özür dilerim hanımefendi sizi zor duruma düşürdüğüm için," dedi alayla. "Neyse, hadi bunları 'MASUM BİR ŞEKİLDE KAHVE İÇECEĞİMİZ YERDE' konuşalım Bade."
Bade adamın bakışlarında kaybolabilirdi. Ne gurursuzdu. Ama yine de son kalan iradesiyle "Hayır," diye sertçe reddetti onu.
"Bade, lütfen. Konuşmak istiyorum sadece."
"Demin niyetinin sadece konuşmak olmadığını açıkça gösterdin Burak."
Burak kızın elini tutup, "Bin şu arabaya, yoksa sırtıma alırım. Dünya umurumda değil. Yaparım!" derken gerçekten yapacakmış gibiydi.
Bade derin nefes alarak "Peki. Ama sadece bir kahve," dedi.
Burak başını inanamıyormuşçasına sağa sola salladı. "İlk gün bile bu kadar naz yapmadın be Badem şekeri. Acaba kahveyi Rom'a mı çevirsem? O zaman çok daha tatlı ve cesur oluyorsun."
"Burak! Şansını zorluyorsun," dedi ciddi bir ifade ile.
Burak ağzına fermuar çeker gibi yapıp, direksiyonun başına geçti. Yer ayırttığı otele doğru ilerlerken Bade'nin bir şey sormaması işine gelmişti doğrusu. Yine müziği açmış, müzik dinliyorlardı.
Otelin önüne geldiklerinde Bade kaşlarını çatıp, adama baktı.
"Niye geldik buraya?"
"Kahve içmeye işte," derken ona gülümseyerek göz kırptı.
"Kahve içecek mekan mı kalmadı da otele geldik?"
"Burada mekan bilmediğim için, bildiğim bir yere gelelim dedim. Hem yol yorgunuyum, hadi in. Bir de sen yorma beni. Hem bu otelin kahvesi bir harika." Başını yana eğip sevimli bir şekilde baktı ona.
Bu hareketi Bade'yi de gülümsetmişti. "Deseydin ben sana mekan söylerdim. Eskişehir'de kafeden çok ne var?"
"Bade! Yeter ama. Bizim bir geçmişimiz var zaten, hem de çok samimi bir geçmişimiz. Sence de artık saçmalamıyor musun? İn şu arabadan da konuşalım."
"Unutmak istediğimiz bir geçmiş."
"Ama unutamadığımız bir geçmiş," diyerek yine kazanan Burak oldu ve Bade el mahkum indi arabadan. Çünkü onun da soracağı, merak ettiği şeyler vardı. Yukarı odaya çıktıkları sırada Burak'ın telefonu çaldı. Arayan Arya'ydı. Nasıl unutmuştu onu. "Kahretsin, unuttum!" diye mırıldanarak açtı telefonu. Duyduğu şeyle Bade bakışlarını bir an ona çevirdi ama sonra tekrar pencereye döndü.
"Tatlım," diyen adamı duyan Bade birden yine arkasına döndü ve konuşmaya dikkat kesildi.
"Neredesin Burak ya? Evi dizeceğiz hadi seni bekliyoruz tüm ekip."
"Ya güzellik ben gelemeyeceğim. Şehir dışında bir işim çıktı. Siz dizin incikleri boncukları ağır işleri ben yaparım."
Bade'nin duyduğu şeyle sinirleri bozuldu. Koltuğa bıraktığı çantasını eline alıp çıkacakken durumu fark eden Burak hızla kapıya yöneldi. Kızın önünde durup 'ne oldu?' diye soru dolu gözlerle bakarken, Bade'nin gözlerinden ateş fışkırıyordu resmen.
"Ben seni arayacağım kuzum ve affettireceğim kendimi. Çok özür dilerim. Bay." Telefonu kuzeninin yüzüne kapatırken kıza kaşlarını kaldırarak baktı. "Nereye?"
"Çekil önümden Burak!"
"Nereye dedim Bade?" sesi daha sertti.
"Ben senin için iş miyim? Şehir dışındaki çıkan işin miyim senin?"
"Saçmalama Bade öyle demek zorundaydım. Ne diyecektim?"
"Tabi sevgiline bir kızın peşinden Eskişehir'e gideceğim diyemezdin, ne saçma olurdu değil mi?" sesi alay kokuyordu.
"Abi kafayı yiyeceğim ya. Ne sevgilisi? Arayan kuzenimdi. Evleniyor. Bugün evini dizecektik hep beraber. Yardımcı falan istemedi. Kendi evini hep birlikte dizelim istedi. Ben de unutmuşum. Onun için aramış."
Bade duraksadı ne gidebiliyor ne konuşabiliyordu. Kendini aptal gibi hissediyordu şuan. Asıl korktuğu his, adamı kıskanmış olmasıydı. Adamın dudaklarına bakarken aklından geçenlere ise inanamıyordu. Onu öpsün istedi bir an, sarsın, okşasın... Ne arsız olmuştu.
Burak da onun dudaklarına bakıyor, aklından çok daha fazlası geçiyordu. Masum olmayan bir gece daha mesela...
Sonra ikisi birden birbirlerinin gözlerine baktı ve bir anda anlaşmış gibi birbirlerinin dudaklarına yapıştılar.
Kız kendini teslim etmişti yeniden etmesine ama yine de hafifçe uzaklaşıp, "Neden geldin?"
"Özledim be kızım özledim. Bu mu duymak istediğin? Delirdim!" diye sinirle konuştu ve sert bir şekilde dudaklarına tekrardan kapandı. Dudaklarından ayrılmadan yatağa doğru adım atmaya başladıklarında, İkisi de nefeslerini kontrol edemiyordu. Kızın üstündeki tişörtü hızla çıkarırken de kendi üstündekileri de aynı hızla ve sertlikle çıkarırken de dünyayla bağlantılarını koparmışlardı. Sadece ikisi vardı sanki yer yüzünde ve o andan başka her şey önemini yitirmişti. Geçmiş de gelecek de...
Eğilip kızın göbeğine öpücükler kondurdu. Bir yandan da kızın pantolonunu çıkarıyordu.
"Şimdi küçük hanım, sana dokunmamam için bana geçerli bir neden söyle? Yoksa beni tutamayacaksın. Çünkü beni istediğini tüm bedenin bağıra bağıra haykırıyor," dedi bir yandan da öpücüklerine ve dokunuşlarına devam ediyor, bu da kızın itiraz etmesini engelliyordu.
"Ben-ben..."
"Evet sen güzelim?" gülümsedi.
"Durma!" derken adamın başını kendine bastırmıştı. Sabah pişman olacaktı. Adı gibi biliyordu. Ama istiyordu işte. Allah kahretsin ki adam doğru söylüyordu. Bedeni, kalbi, ruhu bu adamı deli gibi istiyordu. Savaşıyordu aklı onunla ama kazanan maalesef ki kalbi oldu. Adama sabaha kadar kendini teslim etti.
En son ikisinin de güçleri bittiğinde yan yana uzandılar. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ilk konuşan Bade oldu.
"Evlenecek olan kuzeninle çok mu yakınsınız?"
Burak başını aşağı yukarı salladı, "Çok. Kardeşim gibidir. Hepimiz birbirimize çok bağlıyız." Sonra kıza baktı, "Ama ben seni merak ediyorum Külkedisi. Sır küpüsün."
Bade omuz silkti "Ben bu kadarım. İlginç bir şeyim ya da hayatım yok. Sen anlat," dedi ve aralarında güzel bir sohbet başlamış oldu. Daha çok da Burak anlattı, Bade dinledi. Adam anlatacaklarını bitirdiğinde elleri ona dokunmaya başlamış, o tutku ateşi yeniden alevlenmişti.
*
Sabahın ilk ışıkları yüzüne vurunca zar zor açtı gözlerini. Yatakta yalnızdı. Gitmiş olamazdı değil mi? Onu öylece otel odasında bırakmış olamazdı. Çarşafı üzerine doladı ve ayağa kalkmıştı ki banyodan gelen su sesi ile rahatlayıp tuttuğu nefesini geri bıraktı. Etrafa saçılan elbiselerini Burak katlamış ve tekli koltuğa bırakmıştı. Hemen onları alıp üzerini giydi. O sırada belinde havlu ile çıkan Burak banyo kapısına yaslanıp, onu gülümseyerek izliyordu. Kızın işi bitince ona doğru yürüdü.
"Günaydın külkedisi. Hemen gidecek misin?"
Kız çekinerek baktı adama, bakamadı. "Günaydın. Evet, gitsem iyi olur." Resmen kaçırıyordu gözlerini.
"Belki..."
"Gitmem lazım." Sesi itiraza yer vermeyecek şekilde netti.
Burak üzerindeki havluyu sertçe çekip yatağın üzerine attığında Bade kocaman gözlerle adamı izledi. Utanmazdı bu adam gerçekten utanmaz!
"Tamam bekle o zaman, bende gideceğim. Sabahtan beri kuzenlerim bir yandan kız kardeşim bir yandan susmadılar. Birlikte çıkarız,"
Kız bir anda hayal kırıklığı yaşadı. Ona 'Gitme' demesini isterdi. En azından bir kahvaltı edelim, diyebilirdi. Bu kadar basit olmamalıydı bu geceden sonra özellikle.
Sonra hayatındaki çok sevdiği o insanları düşündü: kardeşini, kuzenlerini, akrabalarını... Ve düşündükçe kıskandı. Ne kadar çok bağlıydılar birbirlerine. Dün gece uzanırken anlattıklarını hatırlayınca bir an onların arasında olmayı o kadar çok istedi ki.
Tamam kendi de kuzenleri ve kardeşleri ile çok bağlıydılar ama kıskanmıştı onu işte. Onu da öyle sevsin istedi. Öyle benimsesin istedi. Özel olsun hayatında... Çok özel...
O anda adamın çalan telefonu ile daldığı yerden irkilerek çıktı. Neler düşünmüştü, saçma saçma şeyler...
"Efendim Öykü," dedi bıkkın bir sesle. "Bir sen eksik kalmıştın." Bade sinirden tırnaklarını yiyecekti. Öykü hangisiydi?
"Öyle deme. Ben seni başka bir şey için aradım."
"Buyur."
"Sen Eskişehir'de misin yoksa?"
"Ha yani merakından aradın öyle mi kızıl?" -kızıl? Kuzeninin eşiydi galiba, diye sayıkladı Bade.
"Aynen. Çok merak ettim Burak ya söyle hadi."
Burak kahkaha attı. "Yemezler güzellik. O yanındaki meraklılara da söyle, dedikodumu yapacaklarına yemek yapsınlar. Aç geliyorum ben." Sonra Bade'ye baktı, "Banyoda işin var mı?" diye mırıldandı.
"Yok!" dedi uyarır bir şekilde. Deli miydi neydi?
"Hii yanında kız mı var? O mu yoksa? Neydi adı Fındık mıydı?"
Arkadan Sevda onu dürtükledi, "Badem, Badem. Ne fındığı kız."
"Öykü! Kapatıyorum hadi!"
"Badem mi ya?"
"Kapat!"
"Güle güle bay ketum."
"Sana da baş belası kızıl."
Bade adama bakarken, Burak ona gülümsedi. "Kuzenimin karısı. Biraz meraklı da kendisi."
"Anladım," dedi sadece Bade. Çantasını alıp. Kapıya yöneldi.
"Nereye?" diye sordu Burak.
"Eve gitmem gerekiyor."
"Tamam ben bırakırım seni dedim ya."
"Gerek yok. Ben taksi ile-"
"Bade ben bırakırım dedim. Bir şeyi de uzatma güzelim ya."
Birlikte aşağı inip, arabaya bindiler. Bade belirsizlikler denizindeydi. Peki şimdi ne olacaktı? Sevgililer miydi? Değiller miydi? Anlamıyordu bu adamı. Hep böyle mi olacaktı? Gelecek, onunla sevişecek ve gidecek miydi? Bade kendine inanamıyordu. Ama buna izin vermeyecekti. Bade öyle bir kız değildi.
"Şu kuzenimin düğün hazırlıkları olmasa hafta sonunu burada geçirirdim." Bade sessiz kalınca Burak devam etti. "Ama belki daha sonra gelirim. Arada sende İstanbul'a geldiğinde görüşürüz. Olmaz mı? Yani aileni görmeye geliyorsundur?"
Bade öfke ile adama baktı. "Ne sıfatla?" diye bağırdı adama.
"Anlamadım."
"Ne sıfatla geleceksin? Ne sıfatla geleceğim? Ben senin yatak arkadaşın olamam Burak. Ne deniyor onlara, hah! Seks partnerin, işte o olamam senin hayatında." Durdu bir an. Sonra daha sakin devam etti. "Dün gece... Dün gece ve ondan önceki gece hataydı. Hatta suç. Ben- pişmanım. Anladın mı? Bir daha olmayacak o yüzden."
"Hata mıydı? İkimiz de istedik. Tek taraflıymış gibi konuşmaz mısın lütfen? Kendimi aşağılık biri gibi hissetmeme sebep oluyorsun Bade." Adam da sinirlenmişti.
"Elbette tek taraflı değildi Burak. Ama ben tecrübesiz tarafım ve bir daha beni yoldan çıkarmana izin vermeyeceğim. En azından beni gerçekten seven bir erkek olmadan bana dokunamayacak."
O sırada kızın kapısının önüne gelmişlerdi. Bade bir şey demeden arabadan indi ve koşarak eve geçti. Kapıyı kapattığında yere çöküp, ağladı.
"BEN SANA AŞIK OLDUM GERİZEKALI. NEDEN BANA BUNU YAPIYORSUN?"
*
Burak ise hızla arabayı hareket ettirdi. Bu kızda onu saran büyüden kurtulmalıydı. Sabaha kadar onunlaydı ve bedeni hala o kızı istiyordu. Allah kahretsin ki istiyordu. Sanki dün bütün gece sevişen başka bir bedenmiş gibi kızın tek bakışı ile tüm uzuvları harekete geçiyordu. Bu duygudan nefret etti. Derin bir nefes alıp vererek, direksiyona hızla yumruk geçirdi. "Sana hiç kimse dokunamayacak!" diye bağırdı "Benden başka hiç kimse!" sinirliydi ama kızın çaresizliğinden bir haberdi Burak.
*
Günler hızla geçiyordu. Bade sınavlardan başını kaldıramıyor olsa da bundan çok şikayetçi değildi. İyi oluyordu, çünkü Burak'ı düşünmek için fazla vakti olmuyordu. O günden sonra onu iki-üç kez aramış, sayısız mesaj çekmişti. Ama Bade açmamıştı, mesajları da cevapsız bırakmıştı. Zor tutmuştu kendini, ama konuşmak istemiyordu. Yine onu kandırmasından korkuyordu, kanardı çünkü. Çağırsa giderdi de.
"Bade çıkışta bir şeyler yapalım mı?" diye sordu sırıtarak Aslı.
Bade başını sağa sola salladı. "İstemiyorum Aslı. Çok halsizim."
"Halsiz mi? Sabah iyiydin."
"Ne bileyim, uyku bastırdı eve gidip, uyusam iyi olur." -Sabah bulantıları ayrı bir olaydı ama Allah'tan ki Aslı fark etmemişti.
Aslı surat asıp dudaklarını büzdü kıza, "Odana girip, gözyaşı dökeceğini ikimizde biliyoruz."
Bade en yakındaki banka çöktü ve başını elleri arasına aldı. "Aslı ben ne zaman böyle bir kız oldum? Ne zaman bir erkek için sadece arzulanan bir kadın oldum ve Allah beni kahretsin ki, onu düşünmediğim tek bir anım yok. Telefonlarını açmasam da, beni ne için aradığını bilsem de deli gibi aramasını istiyorum. Yine gelmesini, beni öpmesini, sarmasını istiyorum."
Aslı onu kollarına aldı. "Geçecek bebeğim. Sakin ol."
Bade onu itti ve ağlayarak bağırdı, "Geçmeyecek Aslı geçecek deme bana! O da gelmeyecek biliyorum. Ben öyle salak gibi onu bekleyeceğim. Aptal gibi. O başka kadınların koynunda uyurken, onları sararken, ben gerizekalı gibi onu düşünüp ağlayacağım!" elinin tersi ile gözyaşlarını sildi.
Aslı'nın kelimeleri tükenmişti gücü de tükenme noktasındaydı. "Bade, hafta sonu için, diyorum ki acaba Meltem'le Eva'nın yanına mı gitsen?"
Bade başını aşağı yukarı salladı, "Tamam. İyi olur."
***
Burak elini sertçe masaya vurdu. "Neden açmıyorsun Külkedisi, neden?" telefonu yine eline alıp, son arananlardaki kızı yeniden aradı, yine açılmadı. Kendini yatağına attı. "Neredesin Bade, ne yapıyorsun?" bu düşünce onu delirtecekti. Bir başkası ile olabilme ihtimali onu mahvediyordu. Mesaj kısmına geçip, yine mesaj yazdı. Dönüş olmayacağını bile bile...
B: "Neredesin Bade? Allah kahretsin, sen kazandın istediğin sıfatı, istediğin her şeyi al benden. Ama yeter ki cevap ver bana!"
*
Bade, klozetin üstüne oturmuş elindeki teste bakıp hıçkırmaya başladı, nasıl olurdu bu? Ailesine ne diyecekti şimdi? Babasının yüzüne nasıl bakacaktı? Babasını düşününce daha çok ağladı. Hıçkırıkları çoğalınca elini ağzı ile kapattı.
Telefonuna gelen mesaj sesini duysa da mesajı okumadan telefonunu direkt kapattı ve yana fırlattı.
"Hamileyim!" derken sanki kendi sesinden duymaya hazır değildi bu durumu. Yapılacak tek şey, kız kardeşi ile konuşmaktı. Göz yaşını sildi ve valizini hazırlamak için banyodan çıkıp, odasına girdi. Valizini dönmeyecekmiş gibi hazırladı. Çünkü ne yapacağını, neyle karşılaşacağını bilemiyordu.
En son tüm odası toplanınca yatağına uzandı ve elini karnına koydu. Şimdi karnında ona ve Burak'a ait bir bebek mi vardı? İnanamıyordu.
"Seninle ne yapacağım ben ufaklık?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.18k Okunma |
1.71k Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |