7. Bölüm

7.BÖLÜM – HOŞGELDİN DAMAT

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Burak navigasyona yazdığı adrese geldiğinde derin bir nefes alarak arabayı villanın kapısının önüne park etti. Sevda ile Arda o kadar gelme konusunda ısrar etmiş olsalar da Burak tek başına gelmek istemişti. Sonuçta kızın anne ve babasıyla tanışacaktı. Kıyafetlerine son kez göz gezdirdi. Koyu lacivert bir pantolon, beyaz v yaka tişört ve lacivert spor bir ceket giymişti. Montunu da üstüne giyip, kollarını hafifçe çekince, şık saati ve diğer bileğindeki bileklikler gayet hoş duruyordu. Dikiz aynasından bu sefer saçına bakıp düzeltti ve üç buket çiçeği de eline alıp, arabadan indi. Bade'nin ki beyaz güllerden oluşan bir buketti, annesi ile kız kardeşine de lilyum ve papatyalardan birer buket yaptırmıştı.

 

Yan yana dizili villalara beğeni ile baktı, güzel bir siteydi. Bahçe kapısından geçtiğinde evin güzelliği daha da belli oluyordu. Kapıdaki yazıyı görünce gülerek yüzünü buluşturdu.

 

"Efsane Aile'nin evine hoşgeldiniz ne lan?" başını sağa sola sallayarak, zile basıp, bekledi.

 

Kapıyı açanın Bade olmasını beklerken dün kız kardeşi olduğu öğrendiği Eva açmıştı kapıyı ve gülümseyerek, "Hoşgeldin," dedi ona.

 

Burak da kibarca gülümserken "Hoşbuldum," diyerek yanıtladı kızı ve elindeki buketlerden birini ona uzattı.

 

Eva adamın kibarlığından etkilenmişti ve bunu sesindeki samimiyetle de belli etmişti adama, "Ah çok incesin Burak teşekkür ederim."

 

"Rica ederim, ne demek." Burak'ın lafını bitirmesi ile, annesi ile babası da gelmişlerdi, kapıya.

 

"Hoşgeldin Burak." Ecrin samimi bir şekilde sarılıp öperken onu, Cem hayretle karısını izliyordu.

 

"Öpmese miydin acaba Ecrin? Damat o!" diye kendi kendine homurdanırken, Ecrin onu duymadan Burak'la kapı sohbetine girmişlerdi.

 

Burak elindeki diğer buketi de ona uzatınca Cem'in sinirleri daha fazla gerilmiş, "Çakal!" diyerek saydırıyordu adama. Ecrin dönüp kocasına ters ters bakınca, Cem de kadına çıkıştı, "Ne Ecrin? Adama bir de hoşgeldin dememi mi bekliyorsun? Doğama ters. Yalan söyleyemem ben."

 

"Ay benim dürüstlük abidesi kocam."

 

O sırada Burak ile Cem göz göze geldiklerinde Cem hemen başka yöne baktı. Ecrin adama dirsek atınca Cem zoraki "Merhaba," diye mırıldandı.

 

"Merhaba Cem bey."

 

 

"Hadi içeri geçelim," dedi Ecrin ortamdaki gerilimi dağıtmak için. Burak montunu çıkarınca, Eva elinden alıp yandaki vestiyere astı. Ceketini dirseklerine kadar çekerken birden başını adım sesinin geldiği tarafa çevirdi ve o sırada merdivenlerden inen Bade'yi gördü.

 

Adam birkaç saniye gözlerini kızdan alamadı. Giydiği daracık tayt ve tişörtle bile nefes kesici görünüyordu. Bu kız her haliyle Burak'ın tam kalbine ateş ediyordu.

 

Bade'de de durumlar pek farklı değildi. Ama o temkinli olup, duygularını gizleyebiliyordu.

 

Resmi bir şekilde "Hoşgeldin Burak," dedi elini uzatarak.

 

"Hoşbulduk Bade. Bunlar senin için." Elindeki gülleri kıza uzatırken sadece gözlerine bakıyordu.

 

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı sadece ve hep birlikte salona geçtiler.

 

Burak içerideki manzara ile kapıda donup kalmıştı. İçeride insan sürüsü vardı. Bu kalabalık da neydi böyle? O kadar büyük salona bile sığmamış, sandalyelerde, koltukların kenarlarında oturmuştu gençler.

 

"Hoşgeldin Damat!" diyerek sırıttı Rüzgar. Adamın gerginliği ve tedirginliği çok belli oluyordu.

 

Rüzgar'ın cümlesi ile herkes kıkırdarken, Burak yutkunmuştu. Hay kafamı sikeyim. Ne diye gelmeyin dediysem bizimkilere, diye aklından geçirirken Eva onu arkadan itekleyerek ona ayrılan yere geçip oturmasını sağladı. Öyle bir yer seçilmişti ki, herkesin tam hedef noktasındaydı, aman ne güzel. Karşısında Rüzgar, Cem, Poyraz, Ateş ve Tamer, onların çaprazındaki koltukta ise Selim oturuyordu. Yağız çok istese de gelememişti ne yazık ki. Kadınlar da diğer tarafta dizilmiş, adamı süzüyorlardı. Her birinin gözleri 'Biz bu dünyanın en cadı kadınlarıyız,' diye resmen haykırıyordu. Eve döndüğünde ilk işi kız kardeşi ve kuzenini öpmekti, bunların yanında onlar melek kalıyordu. Gençler ise masanın etrafına kurulmuştu. Bir tek Pars yanında oturmuştu, diğer tarafında da Bade vardı zaten.

 

"Me-merhaba," dedi gülümseyerek.

 

Pars kıkırdadı, ama hemen kendini toparlayıp ciddileşti ve adamın kulağına "Rahat ol," diye fısıldadı.

 

"Ben Rüzgar, Bade'nin amcasıyım. Öz olmasa da elimde büyüdü. Yani hepimiz öyle sayılırız."

 

"Mem-nun oldum efendim."

 

"Rüzgar abi demen kafi."

 

"Peki Rüzgar abi." Sırtından akan terler onu zorluyordu.

 

"Bu abim Poyraz, Selim, Ateş, Tamer. Bir de Yağız var ama o gelemedi ne yazık ki."

 

'Ne büyük kayıp' -"Sağlık olsun. Başka zaman tanışırız inşallah."

 

"Tanışırsınız." Sonra kadınlara baktı. Bir tanesine öyle bir baktı ki, karısı olduğu anlaşılıyordu zaten. "Eşim Beste, Tamer'in eşi Çağla, Selim'in eşi aynı zamanda benim kız kardeşim Rüya ve Ateş'in eşi Yağmur."

 

Burak kadınlara bakıp, gülümsedi. "Memnun oldum."

 

"Biz de memnun olduk damat," dedi Beste gülerek.

 

Cem hala adama öldürecekmiş gibi bakıyordu. Burak ise elindeki bileklik ile oynuyordu.

 

"Bir kere daha böyle kız tarafı olmuştuk," dedi Poyraz Cem'e bakarak. "O zaman Ecrin'i sana verecektik. Hatırlıyor musun Cem? Çok eğlenceliydi."

 

"Hatırlıyorum Poyraz. Ama senin unuttuğun o zaman ne Ecrin hamileydi ne de ben bir kaçaktım."

 

"Cem..." diye onu uyaran Ecrin'in sesi ile sustu ve söze yine Rüzgar girerek adama konuşma şansını verdi.

 

"Seni dinliyoruz delikanlı."

 

"Şey, ben aslında, yani pazar günü ailem gelecek tabi-"

 

"Sen onu bunu bırak da öncelikle neden bir isim, bir adres, bir telefon bırakmadan ortadan kayboldun onu anlat?"

 

Burak birden Bade'ye bakmış, ondaki renk değişimi fark etmişti. çünkü Bade yutkunuyor, yakasını çekiştiriyordu. İşte yalanı şimdi çıkacaktı ortaya.

 

"Öyle bir şey yok!" dedi Burak kendinden emin bir şekilde.

 

Tüm gözler bu sefer Bade'ye çevrildi. Bade başını kaldıramıyordu.

 

Ecrin gerçekten şaşkındı, "Nasıl yani anlamadım ben bir şey. Kızım bize iletişime girecek hiçbir şeyinin olmadığını söyledi. Hatta adını bile bilmediğini söyledi. Öyle değil mi Bade?" diye sorsa da Bade sessizliğini koruyordu.

 

Burak derin bir nefes aldı ve öfke ile Bade'ye baktı. Neden onu ve kendisini böyle zor bir duruma düşürmüştü ki? Anlamıyordu.

 

"Ben nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Yani Bade neden böyle bir şey demiş, hiçbir fikrim yok. Ama ilk günden benim adımı da soyadımı da biliyordu. Okullarında seminer vermiştim. Yani bana her yönden ulaşabilirdi. Sonra İstanbul'da karşılaştık. Arkadaşları ile bir lokantaya gelmişlerdi. Bende kardeşim ve kuzenlerimle oradaydım. Ayaküstü sohbet ettik. Üçüncü karşılaşmamız da okulundaydı, daha doğrusu ben onu görmeye Eskişehir'e gitmiştim." Bunu söylerken kimse ile göz teması kurmadı, kuramadı. Çünkü ne olduysa zaten o gece olmuşu ve herkes bunu Burak'ın sıkıntılı anlatışından anlamıştı. Burak da onların bunu anladıklarını bakışlarındaki öfkeden fark edebiliyordu. "İşte o gün zaten numaramı öğrenmişti. Ama sonra ortadan kayboldu. Onu o kadar aramama rağmen telefonlarımı açmıyordu." Arada Bade'ye bakıyordu. "Sonra bir daha Eskişehir'e gittim. Ama kaydını sildirmişti.

 

Cem derin nefes aldı ve ilk kez konuştu. "Peki neden geri dönüp aradın?"

 

Burak yutkundu. "Konuşmak istemiştim."

 

Cem öfke ve alayla cevap verdi. "Gördük iletişim şeklinizi. Kızım hamile!"

 

Burak ensesini kaşıdı. "Ne deseniz haklısınız. Ama ben buraya zaten sorumluluğum farkında olduğum için geldim. Olanı hata olarak adlandırmamı beklemeyin. Ben öyle nitelendiremem. Sonuçta ikimizde yetişkiniz ve ortada bir bebek var. Hata olmayacak kadar masum bir bebek."

 

Bu sefer Tamer lafa girdi. "Yanlış anlama delikanlı, biz de gençtik zamanında. Seni eleştirecek bir pozisyonda değilim. zira benim de eşim oğluma hamile kaldıktan sonra evlenmiştik. Tabi bu doğru bir şey değil. Belki benim kızımın başına böyle bir şeyle gelse, bizde Cem'in tepkisini veririz. Ama sonucu merak ediyoruz doğal olarak. Yani ne olacak?"

 

Burak Bade'ye baktı "Biz bunu konuşmadık. Yani bunu ikimizin konuşması lazım. Ama tabi ki benim fikrim çocuğumuzun evlilik içinde doğup, büyümesi."

 

Bade ilk kez adama çevirdi bakışlarını. Ne diyordu bu adam Allah aşkına? Kadınların ağzından memnuniyet mırıltıları yükselirken, Pars adamın sırtına vurdu.

 

Sonunda Burak'ın söylediği cümle ile herkes gevşemişti; Bade ise gerilmişti. Ayağa kalkıp, annesi ile babasına baktı. "Bizim Burak'la konuşmamız lazım. İzninizle." Kimseden yanıt beklemeden Burak'a baş işareti yapıp peşinden gelmesini istedi ve adam da denileni yapıp kızın peşinden kış bahçesine doğru yürüdü. Burak içeri girince, Bade kapıyı kapatıp, ellerini göğsünde birleştirdi ve adama çevirdi bakışlarını.

 

Burak yine ensesini kaşıdı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Aslında şu an bir şey demek de istemiyordu, sadece ona sarılmak, kokusunu içine çekmek istiyordu. Bu isteğini bastırarak başka bir şey söyledi, "Onların hepsi kuzenlerin mi?"

 

"Konumuz bu değil!" diye tısladı.

 

Burak da "Şansımı denemiştim," diye homurdandı gülerek.

 

"Bugün şanssız günündesin desene."

 

"Peki, sustum." Kıza biraz yaklaştı, "O zaman senin istediğin konuya gelelim, neye öfken Bade? Ben çocuğu reddetmedim, seni reddetmedim. İkinize de sahip çıkmaya çalışıyorum. Sorun ne?"

 

"Ya içeride herkesin önünde evlilikten bahsettin farkında mısın? Bana sormadan, fikrimi bile almadan! Delirdin mi be adam? Bana bir sıfat vermekten aciz Burak Şimşek, kocam olmak istiyor. Duy da inanma! Bence ne yaptığının, neye bulaştığının farkında değilsin!"

 

"Elbette farkındayım Bade, senin aksine ben her şeyin farkındayım. Asıl farkında olmayan sensin bence. Neye bulaştığının farkında olmayan da sensin! Tek başına çocuk büyütmek de neyin nesi? Babasından, benden çocuğu gizlemek çok mu akıllıca. Üstelik yalanlarla. Şimdi karşına geçmiş evlenelim diyorum ve sen buna gerçekten şaşırdın mı?" sinirle sandalyeye attı kendini.

 

"Ne demek şaşırdın mı?" ellerini çözüp, masaya dayadı. "Burak bu ciddi bir mesele. Evlilikten bahsediyoruz. Evcilik oyunundan değil. Sıkılınca 'hadi eyvallah' deyip herkes yoluna gidemez. Ayrıca sırf hamileyim diye benimle evlenmeni istemiyorum. Ben aciz değilim. Çocuk senin, istediğin an görürsün. Ama evlilik olmayacak!"

 

"Pardon ama beni ailene ırz düşmanıymışım gibi tanıştırmanda sıkıntı yok, ama ben evlilikten bahsedince mi sıkıntı oluyor?" kendi kendine sinirle güldü.

 

Kız camdan içeri baktı ve kısık sesle öfkeyle konuştu. "Ben seni ırz düşmanıymışsın gibi tanıştırmadım. İşte şu olanları engellemek istedim. Mecburi bir evlilikten kaçtım, seni de kendi mi de korudum. Ne yani adını verseydim de içerideki sürü iş yerini mi bassaydı? Kabak çiçeği gibisin maşallah, avuçlarının içinde gibi bulurlardı seni."

 

Burak ayağa kalkıp, kızın dibine kadar gitti. "Sence ben sorumluluklarından kaçan biri miyim Külkedisi ha? Kaçınca bir şey değişmedi. Ayrıca sen beni korumadın. Sen benim çocuğumu benden kaçırdın Bade! Ben bunun için sana kızmıyorsam, bu sana da karnındaki çocuğuma da verdiğim değerden."

 

Bade sinirle ellerini saçlarından geçirdi. Bu adama inanamıyordu. "Ben bu evliliği istemiyorum. Eyşan gibi olmak istemiyorum. Senin de Yağız amcam gibi bir evliliğe mahkum olmanı istemiyorum. İhanete uğramak, gecelerce o evde yalnız başıma kalmak da istemiyorum. Tamam belki onlar şu anda mutlular, ama biz o kadar şanslı olamayabiliriz! Başaramayabiliriz."

 

"Onlar kim? Eyşan kim? Ne ihaneti ne yalnızlığı Bade? Dediklerinden bir şey anlamadım. Ama belki şanslıyızdır ne biliyorsun? Belki başarabiliriz. Hem neden sana ihanet edeyim ben? Manyak mıyım?" diye çıkıştı sinirle. Allah için bu kız neyden bahsediyordu?

 

Bade gençliğini tüm ailesinin aşk hikayesini dinleyerek geçirmişti. En çok Eyşan onu üzmüş, etkilemişti. Şu an Yağız amcası belki de çok aşıktı ona, ama yaşadığı o anları anlatırken ne kadar kırıldığını, yıprandığını gözlerinden anlıyordu.

 

"Olmaz!" dedi düşüncelerinden koparak.

 

Adam derin nefes aldı. "Bak yarın öğlen bir toplantım var, erken bitiririm. Birlikte bir doktora gideriz, sonra da yemek yeriz. Olur mu? Hem de ne yapacağımızı konuşuruz."

 

Bade şaşkın bakışlarını dikti adama "Birlikte mi gideceğiz doktora?"

 

Burak başını sağa sola salladı. "O bebeği birlikte yaptık, birlikte doktora gitmeyi mi garipsiyorsun?

 

Bade ayağını yere vurdu. "Şu geceyi hatırlatıp durma!" dedi öfkeyle.

 

Burak sırıttı ve daha fazla yaklaştı kıza, yanağına düşen saçı geriye atıp, kulağına eğildi ve "Aklından, aklımdan çıkıyor mu acaba külkedisi?" diye fısıldadı.

 

Bade o an kalbinin ritminin duyulmasından ödü koptu. Kızdı... En çok da adamın söylediğinin doğru oluşuna kızdı. Aklından çıkmıyordu...

 

Burak ne yapacağını bilemeden dolanıp durdu ve en sonunda kızı orada bırakıp, içeri girdi. Herkes onun girişi ile susunca onun hakkında konuştuklarını anladı.

 

"Eee damat, ikna ettin mi bizim cadıyı?"

 

Cem Rüzgar'ın 'damat' sözü ile kendi kendine homurdandı. "Damat deyip durma şu herife."

 

Burak başını öne eğip, gülümsedi. Sonra sağa sola salladı. "Maalesef. Şey aslında ben de size bunu söylemeye geldim, yarın akşam için izin verirseniz, Bade'yi yemeğe çıkarmak ve daha ayrıntılı konuşmak isti-yorum." Son sözü heceleyerek söylemişti, çünkü adamların bakışları değişmişti.

 

"Ayrıntılı konuşunca çıkan sonuç ortada!" dedi Rüzgar sinirle.

 

"Şey, böyle düşünmekte haklısınız, ama inanın- yani- ben böyle olsun istemedim."

 

Bade sinirle içeri girdi.

 

"Rüzgar amca, baba yeter. Üstüne gitmeyin artık. O gece ne yaşandıysa, zorla ya da tek taraflı değildi." Kıpkırmızı olmuştu. Bunu gerçekten kendisi mi demişti? Ah şu hormonlar...

 

Herkes şaşkınca ona bakıyordu çünkü kimse Bade'den böyle bir şey, böyle bir tepki beklemiyordu. Sonra bakışlarını ailesinden kaçırıp, Burak'a döndü. "Tamam, yarın saati bana bildirirsin. Konuşuruz."

 

Burak başını 'tamam' der gibi salladı ve herkesle vedalaşıp, evden ayrıldı.

 

Arabaya bindiğinde heyecan ve mutluluktan derin derin nefesler alıyordu. Şimdi bir de kendi ailesine durumu anlatmak vardı. Ne de olsa torunları olacağını bilmeliydiler. Gülümsedi ve son ses müziği açarak annesinin evine doğru sürdü.

 

Bölüm : 17.11.2024 00:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...