
Yıllar Önce
"Çok kısa giymişsin Ecrin! kızlarımız üşürse ne olacak?"
"İyice saçmaladın ama Cem! Neden üşüsünler canım, aaa!"
Cem başını eğdi, "Alttan alttan soğuk hava girerse, üşür yavrucaklar."
"Merak etme bir şey olmaz, şu masaya oturalım hadi," dedi ilerideki cam kenarını göstererek.
"Bari gözlerden ırak olsaydık," küçük çocuk gibi somurtup, etrafa bakınırken karşıdan bir çocuğun ona sırıtarak baktığını gördü. Kaşlarını çattı. Çocuk da kaşlarını çattı. Cem başını sağa sola sallayıp, önüne döndü.
Ecrin kocasına baktı, "Ne oldu tatlım?" diye sordu.
"Şuradaki çocuk asabımı bozdu, sanki sana bakıyor."
Ecrin o tarafa bakınca güldü. "Ay Cem sana inanamıyorum, daha on yaşında bile değildir o çocuk."
"Bakıyor ama. Üstelik çok yakışıklı hergele. Kızlarımı sakla. Görmesin."
Ecrin bu sefer kahkaha attı, "Cem kızların karnımda, kimse görmez, üşümezler, terlemezler merak etme."
"Dün gece terlemişlerdi ama."
Ecrin sırıttı, "İşine geldiği gibi değil mi Cem Ernez."
Adam kıza eğildi, "Aynen Ecrin Ernez. Bu soyismi sana çok yakıştı ama."
O sırada karşı masadaki küçük kız geldi Ecrin'in yanına. Ecrin kıza baktı, "Allah'ım sen ne tatlısın böyle," kocasına çevirdi yüzünü "Cem, şunun tatlılığına bakar mısın? Masmavi gözler."
Cem kaşlarını yeniden çattı, "Abin mi gönderdi seni?" diye tısladı.
"Ayır. Buyada bebek vaymış. Ona bakmaya deldim."
O sırada abisi de geldi. "Bebek mi ver karnınızda?"
Ecrin başını aşağı yukarı salladı. "Evet, hemde iki tane kız." Çocuk sırıttı. Ecrin ikisinin de elini alıp, karnına koydu, "Bakın tekme atıyorlar. Galiba sizi hissettiler."
"Aaa, evet!" dedi çocuk heyecanla.
Cem ise tümden gerilmişti. "Hey sen! Potansiyel damat adayı, kızlarımdan uzak dur! Şuan amaç kızlarıma dokunmak ve bu beni sinirlendiriyor. Teknik olarak da karıma dokunuyorsun ve bu beni daha da sinirlendiriyor."
Çocuk üzülerek elini çekti. "Sadece merak etmiştim." Küçük kızda elini çekti. Ecrin ise sinirle adama baktı, "Sen koltuğu mu özledin acaba? Ya küçücük çocuktan ne istiyorsun?"
Cem sır verir gibi fısıldadı, "Küçücük deme, pipisi vardır mutlaka. Üstelik sana hayran hayran bakıyor. Kızlarıma da öyle."
Ecrin iyice öfkelendi, "Cem kızların gözükmüyor. Üstümde elbise var. Üstelik karnımın yedi katman içindeler. Bu akşam koltuktasın Cem Ernez!" Cem çocuk gibi surat asınca, küçük çocuğa döndü. "Onun adına özür dilerim. Azıcık kıskançtır. Adın ne senin?"
"Burak. Burak Şimşek ben. Bu da kardeşim Sevda."
Ecrin elini uzattı, "Memnun oldum."
"Bizde."
Cem hala surat asıyordu. Elini göğsünde bağlamış, oturuyordu. "Ben seni hiç sevmedim potansiyel damat adayı Burak Şimşek! Hem de hiç!"
***
"Burak Şimşek..." dedi kendi kendine mırıldandı Cem. "Sana da tanıdık gelmiyor mu sevgilim? Sanki duymuştum çok önceden."
"Ne kadar çok önce?" dedi Ecrin tedirgin bir şekilde.
"Çok önce Ecrin işte. Ne bileyim. Tanıdık geliyor ama."
"İsim isime benzermiş Cem'cim. Hem adam ünlü avukat, duymuşsundur iş dünyasından ismini."
Cem yüzünü buruşturdu, "Hayır çirkin yani. Kızım ne buldu bu adamda anlamadım."
Ecrin kaşlarını hayretle kaldırdı, bu adam damadını kıskanıyordu resmen. "Damadımız gayet de yakışıklı Cem Ernez. Lütfen çamur atmayalım."
"Esmer," dedi çıkışarak.
"Çınar da sarışın, sen onu da sevmiyorsun."
"O benim damadım değil. Uzak dursun kızımdan, bu aralar sürekli Eva'nın etrafında fark etmiyorum sanmasın."
"Neyseki sarışın," dedi gülerek.
Cem'in gözleri kocaman açıldı, "Tamam Ecrin yanlış söyledim, esmer ya da sarışın fark etmiyor. Ben kızlarımın yanında erkek sevmiyorum!"
"Hadi Ernez, yemeğe inelim."
"Burak Şimşek, tanıdık geliyor..." kapıdan düşünceli bir şekilde çıkarken karısına döndü, "Hiç sevmedim. Sevimsiz!"
Ecrin başını sağa sola sallayıp, o da kocasının arkasından odadan çıktı.
***
Burak yaramazlık yapmış küçük çocuk gibi annesi ve babasının, ayrıca teyzesi ve eniştesinin karşısında oturmuş, yutkunup duruyordu. Hayır sorun evlenmesi değildi. Emindi ki annesi bu duruma çok sevinecekti, ama torun haberine biraz şaşırabilirlerdi (!) belki de biraz kızabilirlerdi-çok az...
Annesi en sonunda sabırsız bir şekilde konuştu. "Oğlum ne oldu anlatsana?"
Sevinç hanım da ablasına baktı ve "Ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum. İnşallah düşündüğüm şey değildir," dedi.
Sevgi hanım bakışlarını oğluna çevirdi. "Bunun o yılbaşı gecesindeki kızla alakası var mı oğlum?"
Burak başı ile onayladı annesini. Sevgi hanım derin nefes aldı ve daha çok sinirlendiğini belli etti, "Burak konuşur musun artık?"
"Evet oğlum seni dinliyoruz, ne bu kadar önemli deyip bizi topladığın konu?" diye sordu babası da.
"Ben aşık oldum ve evleneceğim!" dedi birdenbire.
Sevgi hanım bir an elini kalbine koydu, ama sonra duyduğu şeyle gülümsedi, "Ah, bir an kız hamile diyeceksin diye ödüm koptu oğlum. Ne güzel bir haber bu."
Sevinç hanım da aynı rahatlıkla 'oh' der gibi arkasına yaslandı. "Neyseki düşündüğümüz değilmiş."
Burak sessizliği ve bakışları ile sanki her şeyi anlatıyordu.
"NE?" dedi annesi yerinden kalkarak.
"Şey, o şey... Yani... Yani evet aşığım. Ben iki aydır onu arıyordum. Hamile olduğunu bilmiyordum. O gece tesadüfen öğrendim. Ama öyle olmasaydı da zaten onu bırakmaya niyetim yoktu anne."
"Hamile mi?" diye bağırdı kadın.
"Şey, evet."
Sevgi hanım yerine oturdu. "Oğlum nedir sizin bu evlenmeden çocuk yapma merakınız. Biriniz de normal olun ya."
Burhan bey, boğazını temizledi. "Neyse, sonuçta seviyor oğlumuz Sevgi. Gidip isteyeceğiz kızı. Sen yarın annesinin telefonunu al da, annen arasın. Hafta sonu da müsaitlerse gideriz. Uzatıp da kızı da ailesini de zor durumda bırakmayalım."
Burak birden rahatlayıp, gülümsedi, "Tamam. Ben yarın Bade'yi yemeğe çıkaracağım. O arada alırım numarayı."
müsaade isteyip evden ayırılıp, kendi evine geçti. Kapıyı açıp karanlık evde gözlerini gezdirirken birden onun varlığının yakında hep bu evde olacağını düşündü. Duvara yaslanıp, gözlerini yumdu. Aklından geçen bir sürü hayalle dudağında tebessüm oluştu. Bu evin içinde koşuşturan çocuklar, onların arkasından bağıran bir anne ve hepsini mutlulukla izleyen bir baba...
Odasına çıktı ve kendini yatağa attı. Telefonuna bakarken, sırıtıyordu.
Br: "Uyuyor musun?"
Cevap beklerken telefonu sallıyordu ki gelen bip sesi ile hemen açıp baktı. İşte 'Badem Şekeri' yazıyordu.
B: "Hayır."
Br: "Ne kadar sıcaksın güzelim? Ne yapıyorsun?"
B: "Uyuyacağım."
Br: "Annemlerle konuştum. Hafta sonu seni istemeye geleceğiz."
B: "Öyle merasimlere gerek yok Burak. Direkt nikahı konuşsak yeterli."
Br: "İyi geceler Bade."
Telefonu yatağa fırlattı, Bade gerçekten sinirlendiriyordu onu. Neden böyle davranıyordu. Burak'ın gerçekten onunla mecbur olduğu için mi evlendiğini düşünüyordu? Ama sorun Burak hiç de öyle davranmıyordu ona. Yarın onu ikna edecekti. Bade bu evliliğe de bu evliliğin mecburiyetten olmadığına ikna olacaktı. Onu buraya getirip, ona yemek yapmayı istiyordu. Onunla özel bir şeyler paylaşmak istiyordu. Ona sarılmak, öpmek, göğsünde uyutmak istiyordu.
***
Bade nereye gideceklerini bilmedikleri için, dolabın karşısında durmuş, sadece bakıyordu. Bunun Burak'a güzel gözükmek istemesi ile hiçbir alakası olmadığını sürekli kendine tekrarlıyordu.
"Sadece yemek Bade, başka bir şey olmayacak."
En son bordo, kadife, kısa bir elbisede karar kıldı. Hemen askıdan çıkarıp, üstüne tuttu. Memnun bir şekilde gülümseyip, üzerindeki havluyu hemen çekti, bordo bir iç çamaşırı takımı çıkardı. Önce iç çamaşırlarını geçirdi üstüne, ardından da elbiseyi... Altına da siyah parlak bir çorap giydi. Saçlarını kuruttu ve doğal bıraktı. Hafif bir makyajla işi bitmiş, hazırlanmıştı.
"Fazla özenmedim bence, iyi öyle."
Siyah montunu ve bordo botlarını giyindikten sonra, çantasına telefonunu atarak aşağı indi.
Merdivendeki ayak seslerini duyan Eva, yayıldığı koltuktan hafifçe doğrularak onu baştan aşağı süzdü.
"Ooo..." deyip ıslık çaldı, "Bade hanım, bu ne güzellik?"
"Sus Eva ya! Her zamanki halim işte."
"Kızım dikkat et kendine. Çocuğu fazla sarsmayın."
Bade gözlerini büyüterek, yastıklardan birini suratına fırlattı. "Sen bir defolup gitsene İzmir'ine ya."
"Mert Ali'yi bekliyoruz. Yarın gelecek, buradan birlikte arabayla gideceğiz."
bade ona dil uzattığı sırada telefonuna gelen mesajla telaşlanarak "Ben çıkıyorum," deyip dışarı attı kendini.
Ama açık hava ona iyi gelmemiş, aksine onu boğmuştu. Arabanın kaportasına yaslanmış, tüm yakışıklılığı ile onu bekleyen adamı görünce, kasıklarında bir sızı hissetti.
"Hormonlar... Hormonlar... Sadece hormonlardan..." diye teskin etti kendini.
Burak da ona doğru gelen kadını görünce yutkundu. İyi ki evi hazırlamışım, diye kendini tebrik etti. Bu halde bu kız insan içine çıkarılmazdı. Tehlikeliydi...
"İyi akşamlar."
"Sana da Bade."
"Doktor için yarına randevu alabildim," diye açıklama yaptı. Zaten öğlen de görüşmüşlerdi bu konuyu.
"Ben Karahan'ı aradım. Öykü ile Sevda'nın doktoruyla görüştük. Onunla devam etmeni istiyorum. Çok başarılı."
"Ben doktorumdan memnunum Burak."
Burak derin nefes aldı. Arabanın kapısını açtı. "Kar yağmaya başladı, hadi bin. Üşümenizi istemiyorum."
Kadın hızla arabaya bindi. O da kendi tarafına geçtiğinde arabayı çalıştırdı ve evine doğru sürmeye başladı. Arabanın içinde ikisi de sessizdiler.
Sessizliği ilk Bade bozdu. "Burak bana efendimmişsin gibi davranma. Bu dominantlıklardan hoşlanmıyorum."
"Sadece senin için bir şeyler yapmak istiyorum Bade, neden anlamıyorsun? Yaptığım her şey sana batıyor gibi hissettiriyorsun."
Bade bir an adama döndü. "Yapma, Burak! Ben senin evlilikle ilgili düşüncelerini biliyorum. Şimdi öyle istiyormuşsun gibi davranma."
Burak'ın sabrı bitmek üzereydi. "Bade, istesek de istemesek de bu evlilik olacak. Neden anlamıyorsun. Ben çocuğumun evlilik içinde doğmasını istiyorum."
Bade bir an yaşadığı hayal kırıklığını gizleyemedi. Beklediği cevap bu değildi. Ne bekliyorsa artık, Burak'ın ona aşkını haykırmasını mı?
Sustu, susmak en iyisiydi ama sonra Burak'ın villaların ve sitelerin olduğu bir sokağa saptığını fark etti. Burası oldukça sakin ve sapa bir yerdi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Yemeğe." Burak'ın bir eli direksiyonda, diğer dirseğini ise cama yaslamış, parmaklarını da dudaklarında gezdiriyordu. Düşünceli bir hali vardı. Bu hali Bade'ye çok seksi gelmişti ama şimdi konu başkaydı.
"Buralarda lokanta mı var? Pek yok gibi de..."
"Aynen yok."
"Eee? Nereye gidiyoruz o zaman?"
"Yemeğe, benim evime."
Bade gözlerini pörtletti, "Ne evi?"
"Benim evim, işte. Çatısı olan normal bir ev. Merak etme Bade, sadece yemek yiyeceğiz. Aklına başka şey gelmesin."
Bade sesini yükseltti. "Sadece kahve içeceğimiz an bu çocuk oldu. Yemeği düşünemiyorum bile."
Burak kahkaha attı. Bade ise sinirden köpürüyordu. "Valla çok haklısın ne deyim. Neyse rahat olmak istedim Bade, başka amacım yok. Hem yakında evleneceğiz, hep aynı evde olacağız."
Eve vardıklarında Burak arabayı garaj yerine kapının önüne park etti ve hemen inip, Bade'nin kapısını açtı. Bade kendisine uzatılan eli es geçip, Burak'ın yanından sıyrıldı ve kapıya doğru yürüdü.
Burak arkasından baktı. "Havalıyı oynuyoruz demek Bade hanım, peki öyle olsun bakalım," diye homurdandı.
Kapıyı kapatıp, o da evin kapısına gitti. Anahtar ile kapıyı açtığında önceliği Bade'ye verip girmesini bekledi. O da arkasından içeri girip, kapıyı kapattı. Bade'ye arkadan yaklaşıp, yavaşça montunu çıkarırken, kadının irkildiğini fark etti. "Şişş, sadece montunu çıkarıyorum küçüğüm," diye fısıldadı kulağına, ama ikisi de şuan bambaşka bir alemdeydiler.
O büyüden ilk sıyrılan Burak oldu yoksa kendini tutamayacaktı. "Lütfen şu taraftan." Eli ile mutfağı gösterdi.
Bade adamın gösterdiği yere girdiğinde mutfağın muhteşemliği ile bir an hayran gözlerle bakakaldı. İnkar edemeyecekti, "Ruhsuz bir mutfak bekliyordum," dedi.
"Neden ben ruhsuz biri miyim?"
"Hayır, erkekler pek yemek yapmaz. O yüzden kullanılan bir mutfak beklemiyordum."
"Yemek yapmayı pek sevmezdim. Karahan eniştemden öğrendim. Ama herkes iyi olduğumu söylüyor."
"Herkes?" dedi kaşlarını kaldırıp.
"Kardeşim, ailem, kuzenlerim falan. Özellikle Karahan. O tam bir gurmedir."
Başını aşağı yukarı salladı. Ne diye merak etmişti ki... "Karahan ve diğerleri, çok yakınsınız galiba."
"Evet. Arda ile -teyzemin oğlu- kardeş gibi büyüdük. Arya ve Sevda bizim minik prenseslerimizdiler. Anlatmıştım sana. İkisinin bende yeri hep aynıydı. Asla en ufak bir farklılıkları dahi yoktu. Hala da yok." Konuşurken bir yandan da yemek yapmaya başlamıştı. "Karahan da eniştemin oğlu-"
"O nasıl oluyor?"
"Eniştemle teyzemin arası bir ara kötüymüş. Eniştemin de o ara hayatına bir kadın girmiş. Kadın hamile kalmış. Tabi enişteme çocuğu aldırdığını söylemiş. Eniştem de aylar sonra teyzemle barıştı. Bizde -eniştem de dahil- Karahan'ı yıllar sonra öğrendik. Gidip onu İzmir'den alıp geldik. Tabi Sevda ile birbirlerine ilk görüşte aşık oldular ve şimdi evliler. Sonra aramıza Öykü ve Behram da katıldı. Onlar da diğerlerinden farksızlar benim için. Şimdi de sen..." dedi gözlerinin içine bakarak, "Tanıdıkça sende seversin. Çok tatlılar. Öykü, Sevda ve Arya seninle tanışmak için sabırsızlanıyorlar. Yani zaman geçirmek için. Bu akşam onlar da gelmek istedi, ama konuşacaklarımız olduğunu söyledim. En yakın zamanda bir şeyler yaparız."
Bade oturduğu sandalyede diklendi, çok kıskanıyordu onu ve canını yakmak için tersliyordu sürekli. "Normal iki sevgiliymişiz gibi davranma. Biz sevgili değiliz. Bunu bana net bir şekilde ifade etmiştin."
Burak elindeki bıçağı sıktı. "Evet ama durumlar değişti Bade."
"Değişmedi. Benim için en azından değişmedi. Dün gece düşündüm. Hala evlilik taraftarı değilim. Yani sevgisiz, aşksız bir evlilik yerine, huzurlu bir ortamda çocuğumuzun büyümesini tercih ederdim -bana kalsaydı- ama sen dün ailemin önünde evlilik fikrini atınca, doğal olarak baskılar arttı ve Burak Şimşek bu evlilik sadece çocuk için olacak. Zaman bize ne getirir bilmiyorum-"
"Ben biliyorum. Emin olabilirsin. Çünkü Bade..."
"Çünkü?"
Burak dudaklarını ısırdı. "Çünkü... Biz, yani sen ve benim aramızda farklı bir şey var, hissetmiyor musun?"
"Farklı?"
"Tutku diyelim, şimdilik."
Bade güldü. "O sende her kadına karşı var."
"Hayır. İhtiyaç ve tutku farklıdır Bade ve içini rahatlatacaksa söyleyeyim. Senden sonra -o ilk geceden sonra- kimseye dokunmadım."
Evet, Bade kabul ediyordu. Bunu beklemiyordu ve bu onu etkilemişti. Ama doğru olduğu ne malumdu. Ya yalan söylüyorsa, onu etkilemek için onu kandırıyorsa?
"Eminim öyledir," dedi alayla.
"Sana yalan söylediğimi mi ima ediyorsun Bade? Gerçekten bu kadar aşağılık bir adam mıyım senin gözünde?" deyip, başını sağa sola salladı ve işine devam etti.
Bade adama fark ettirmeden sırıttı. Ama adamı da kırmış olmak onu üzmüştü ve konuyu değiştirip havayı dağıtmak için gülümseyerek "Ne yapıyorsun şimdi?" diye sordu.
"Basilicata. İtalyan mutfağını seversin umarım."
"Türk mutfağı ilk tercihimdir. Ama İtalyan mutfağını da severim."
"Aklımda tutarım Badem şekeri," deyip, göz kırptı.
Bade ilk kez o an bu adamla evliliğin düşündüğü gibi kabus olmayacağını hissetti. Konuyu uzatıp, Bade'ye surat asmaması hoşuna gitmişti. Belki de başarabilirlerdi. Adam belki aşık olurdu, onun gibi severdi Bade'yi. Hoşlandığını hissediyordu. Hatta bazen bakışlarında farklılıklar bile görebiliyordu. Zaman, dedi içinden. Sadece biraz zaman...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.18k Okunma |
1.71k Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |