13. Bölüm

13. BÖLÜM - TOPLANIYORUZ

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

Kahramanlarımızla Tanışalım mı?

 

Jack Halson

"Evet üç numara bir bira istiyor," dedi adam müthiş İngilizcesiyle. Açılan kapıdan çıkan zil sesi ile o tarafa döndü ve kaşlarını çattı. "Tom, adamım?" deyip tepsiyi bırakıp, Thomas'ın yanına gitti.

"Jack, nasılsın dostum.

"İyiyim. Seni buraya hangi rüzgar attı?"

Thomas tek ayağı üstünde döndü ve şapkasını çıkarıp, geri taktı, "Dans, tutku ve macera."

"Ne?" dedi başını sağa sola sallayarak.

"Bak Türkiye'de çok güvendiğim bir grup var. The Word Is Danscing yarışmasına katılacaklar. Yetenekleri var, ama sayıları az. Sende benimle gelmelisin."

Adam alayla güldü, "Asla!"

"Jack yapma, kaç sene geçti."

Jack ona sinirle döndü, "Kaç sene mi geçti? Sadece üç sene! Yenildik diye beni terk eden bir sevgili ve sonrasında bombok bir hayat!"

"Ben sana bu hayatı yeniden kurman için fırsat veriyorum. Üstelik gerçekten çok başarılılar."

Jack adamın yanına geldi ve işaret parmağı ile onu dürttü, "Benle o da harikaydık dostum. Duydun mu, iyiydik."

Thomas adamın elini indirdi. "Ama şimdi iyilerle değil, kusursuzlarla dans edeceğiz. Mükemmellerle. Hadi dostum buradaki garsonluktan zevk alıyor musun gerçekten? Sen o bardan portakal suyu alıp, masalara dağıtmak için doğmadın. Sen o masaların üstünde dans eden adamsın."

Jack derin nefes alıp, başını geriye attı. "Tom... Çok uzun süre oldu. Dans etmiyorum artık."

"Altı ay, önümüzde uzun bir zamanımız var."

"Jack! Hey Jack! Üç numaranın birası!" diye bağırdı yaşlı adam.

Jack Tom'a güldü ve önlüğünü çıkarıp adamın yanına gitti, "Bak dostum bence o biranın ucunu o sikine getir ve işe. Eminim böyle daha lezzetlidir. Çünkü biraların çok kötü!" önlüğü adama attı. "Hadi gidelim Tom, altı ay o kadar da uzun bir süre değil."

 

Kate Bauer

"Burada ne işimiz var Jack?" dedi Thomas geldikleri sokağa bakarak.

"Şimdi görürsün. Onu izle," dedi ileride tek başına oynayan kızı göstererek.

Thomas arkadaşının gösterdiği yere baktı ve gördüklerine inanamadı.

"Dostum bu harika. Bu kız... Dehşet!"

"Onu alabilirsek süper olur."

"Gelir mi?" dedi gülerek.

"Sürüklersek belki. Taşırsak kesin." Adamla birbirlerine göz kırptılar.

"Hafif bir şeye benziyor, ben taşırım."

İkisi birlikte gülüp, ellerini çakıştırdılar ve Jack kıza seslendi.

"Bebeğim nasılsın?"

Kız birden durup, arkasındaki ikiliye baktı. "Jack? Senin burada ne işin var? Sokaklardan gittin sanıyordum."

Jack başını yana eğdi, "Bende öyle sanıyordum. Ama dönüyoruz," dedi ve olayları anlattı.

"Ben sokak dansçısıyım dostum. Sizin dansları bilmiyorum bile," havlusunu yandaki duvardan alıp, gitmeye yeltendiğinde, Thomas onu durdurdu.

"Hey! Hey! Hey! Bak çok yeteneklisin." Kız başını sağa sola sallarken, Thomas bu sefer bileğini tuttu, "Bak o gösteride zaten kalkıp, Tango yada Vals yapmayacağız. En sıradışı ve muhteşem gösteriyi hazırlamamız lazım. Bizimle gelmelisin. Sana ihtiyacımız var ve süremiz kısıtlı."

Jack yüzünü buruşturdu, "Bana gelince koca altı ay, kıza gelince kısıtlı," diye homurdandı. "Tam bir pisliksin!"

Thomas ona ters ters baktı, "Sen de bir şey söylemeyi desene!" diye çıkıştı.

Jack gülerek "Sana dedim, çenenin yorulmasını bekliyorum. Sırtlayıp götüreceğim," dedi.

Thomas kızın elini bıraktı, "Buyurun o zaman, yoruldum ben."

Jack başını 'Tamam' der gibi eğdi ve "Hemen," deyip, kızı sırtına yükledi.

"Hey! Seni pislik torbası indir beni."

"Türkiye'de güzelim."

Thomas yüzünü ekşitti, "Böyle güzelim gibi sahiplenici sıfatlar kullanmazsak mı?"

Jack kahkaha attı, "Kız kollarımda Tom, yapma!"

"İndirin beni dedim size, piç kuruları."

Thomas adamın arkasına geçti ve başını eğip, kıza baktı. "Yalnız bir tek o taşıyor seni, küfürleri tekil kullansak mı?"

"Defol buradan adi!" deyip, elindeki havlu ile Thomas'a vurdu.

 

Jordi Meier

"Jo?" dedi kız başını arabanın altına eğerek.

Arabanın altından kendini iten adam "Julia?" diyerek kıza bakıp, hemen ayağa kalktı ve ellerini üzerine silerek uzattı.

Kız da elini sıktı. "Nasılsın?"

Adam alayla gülümsedi, "İyiyim işte. Sen?" dedi onu göstererek.

Kız da ellerini açtı. "Fena sayılmam."

İkisi uzun uzun birbirlerine baktılar. "Dört sene oldu."

"Evet."

Adam ensesini kaşıdı, "Neden geldin?"

Kız acı ile güldü, "Jo yapma, çekip giden sendin!"

Adam sinirle kahkaha attı, "Benimle gelecek olan ve son anda vazgeçen de sendin Jul."

"Tamam, seninle geçmişi konuşmaya gelmedim. Sana bir teklifim var. Tam istediğin bir şey."

"Öyle mi, neymiş?"

"THE WORD İS DANCING, desem?"

"Ne? Delirdin mi sen? Sen ve ben mi?"

"Bak biz harika uyumlu iki kişiyiz."

"Delirme, o yarışmada ikimizin ufacık bir şansı bile yok. Ön elemeleri bile geçemeyiz. Oraya gruplar onlarca kişiyle gidiyor."

Julia gülümsedi, "Bizde kalabalık olacağız. Benimle misin Jo? Gelecek misin?" dedi elini uzatarak.

Jordi derin nefes aldı ve uzatılan eli sıktı, "Seninleyim. Gidelim."

"Süper."

"İyi de nereye gidiyoruz?"

"Türkiye'ye."

"Ne?"

 

Layla Koch

"Al, ben nasıl geleyim."

"Hadi Layla, sen olmadan yapamam muzlu bitterim."

"Bana muzlu bitter deme."

Alisia ellerini çenesinin altında birleştirdi, "Bebeğim, son çıkardığımız o sesten sonra bence dördümüz ortalığı inletiriz."

"Tutuklanıyorduk az daha Al."

"Bak ben yarın gidiyorum. Haftaya da Lola'yı, Adam'ı ve Pau'yu alacağım. Sen de olmalısın, sensiz olmaz Lay."

Layla başını tuttu, "Sen beni ailemden ettireceksin. Üstelik dostlarımı alıp gidiyorsun."

Alisia kaşlarını kaldırdı, "Bu geliyor musun demek oluyor?"

"Elbette geliyorum seni sürtük kaltak."

"Bende seni seviyorum bebek. Hala erkek ırkından hoşlanmasam, seninle çıkardım."

"Bense ömrümün sonuna kadar erkek ırkını tercih edeceğim."

 

Jade Walter & Edward Klein

"Karşıma çıkacak kimse yok mu gerçekten?" dedi kız topluluğa bakıp gülerek. Olumsuz sesler çıkaran topluluk karşısında sahnenin üstündeki adama baktı, "Den, birinciyi açıklayabilirsin. Bu gecenin de galibi benim."

"Gece daha bitmedi bayan ateşli ayak!"

Kız sesin geldiği yere döndü. "Sen de kimsin?" derken ellerini çıplak beline yerleştirdi.

"Seni söndürecek olan suyum."

Kız kaşlarını kaldırdı, "Vay! Yalnız sahnenin tozunu yuttururum."

Adam kıza yaklaştı, "O tozlar kalkarken gözün üzerimde olsun!" deyip, ceketini çıkardı ve kenara attı.

Kız kahkaha atarak kenara geçti. Adam ilk hamlelerini yaparken, kız beğeni ile dudaklarını büzdü.

Kapışmanın sonunda adam son hareketini yaptı ve kıza baktı. Kız gerçekten şaşırmıştı.

"Eee bayan sönmüş ateş, devam ediyor musun?"

Kız sinirle ceketini aldı ve mekandan ayrılmak için dışarı çıktı. Adam da ceketini alıp, peşinden gitti.

"Hey, dursana."

"Hayır, git başımdan."

Edward güldü, "Hadi ama, elbet birgün kaybedecektin."

"Sen şu süslü çocukların okulunda mısın?"

"Neden, daha mı çok sinirlenirsin oradan olsam?"

Kız bir anda durdu ve çocuğa döndü, "Elbette daha çok sinirlenirim. Siz orada sayılarla, saçma sapan kurallarla dans ediyorsunuz. Oysa dansta kural yoktur, sayılar yoktur. Dans özgür olmaktır."

Adam başını salladı, "Oradan değilim. Yani artık değilim."

"Ah! Hadisene," deyip başını salladı.

"Sana bir teklifim var."

"Ne? Okula kaydımı mı yapacaksın?"

"Hayır. Los Angeles'a gitmeyi teklif edecektim."

"Ne? Deli misin?"

"Hayır. Dansçıyım ve en iyilerini isteyen bir grupla görüştüm. Cumartesi Türkiye'ye gideceğim. Orada altı aylık bir çalışma sonrasında Los Angeles'taki The Word Is Danscing yarışmasına katılacağız. Ee ne diyorsun?"

"Saçmalık."

"Bak sen çok iyisin. Aylardır seni izliyorum. Mükemmelsin Jade. Hadi benimle gel."

Kız düşünürken adamı süzdü. "Sen ciddi misin?"

"Elbette."

"O yarışma çılgınlık."

"Aynen. O yüzden seni seçiyorum," dedi gülerek.

Kız da güldü, "Peki, macerayı severim."

"Bir de bu var tabi."

 

TÜRKİYE

Semih Kozcu

Adam gözlerini kapamış, orman evinde karşısındaki ormanın kokusunu içine çekerek, müzik dinliyordu. Onu dürtükleyen kişi ile başını kaldırdı ve yüzünü buruşturdu. "Şule?"

"Ne haber ortak," dedi kendini adamın yanına yatağa atarak. "Manzaran harika!"

"Elbette harika, benim evim. Hani kıllı kuyruğun yok mu?"

"Çet mi? Dışarıda, seni onsuz ikna edebilirim diye, içeri girmedi."

"Akıllı çocukmuş. Yaşamayı seviyor. Tiksinç yaratık."

"Abi!" diye bağırdı kız.

"Ne abi? Seninle yatıyor."

"Sen de zaten bu eve kızları atıp, birdir bir oynuyorsunuz değil mi? Üstelik biz aşığız ve sen ondan önceden de hoşlanmazdın."

"Çünkü önceden de ona aşıktın," sonra başını salladı ve kardeşine baktı, "Neden geldin sen?" Kız gözlerini kırpıştırdı. "Hayır, yine benden bir şey isteyeceksin."

"Evet, zeki çocuk. Babama çekmişsin valla."

"Sende keşke azıcık bana çekseydin de zeka küpünden vazgeçtim, sade bir kareye de razıydım. Ama en azından köşeli de olsa bir aklın olsaydı."

"Abicim, şimdi o konulara girmesek?"

"Baş üstüne bayan dansöz."

"Of abi ya, gideceğim ha."

Adam sırıttı, "Ama bana muhtaçsın gibi bir his var içimde, yoksa çoktan giderdin."

Kız başını aşağı yukarı salladı. "Sen Elektrik mühendisisin ya. Bize süper ışık sistemleri lazım. Bir tanıtım videosu çekeceğiz. Sonra da o videoyu montajlaman lazım."

Adam sinirle yerinden kalktı, "Ben yapımcı mıyım Şule sence?"

"Abi başkası ve senden daha iyisi olsa sana gelir miydim sence? Bak bu çok büyük bir gösteri. İşimi şansa bırakamam."

Semih başını kaşıdı, "Ne gösterisi?"

"Dünya Dans Ediyor, diye bir yarışma."

"Ona mı katılacaksınız?" dedi inanamayarak.

"Evet."

"İyide ona Dünyanın en iyileri katılır."

"Bizde öyleyiz zaten," deyip göz kırptı. "Hadi Sem, çok işimiz var. Hazırlan da gidelim."

 

Erdi Atalay

"Alara, merhaba."

Sarp telefondaki sesle kıza ters ters baktı. "Erkek bu," diye homurdandı. Alara ona kaşlarını çattı ve uzaklaştı.

"Erdi nasılsın?"

"İyiyim, sen nasılsın güzelim?"

"Bende iyiyim." Derin nefes aldı. Sarp yine dibine gelmişti. "Erdi, İstanbul'a gelmeni istiyorum."

"Benim mi? Neden?"

"Çünkü sana ihtiyacımız var?"

"İyi de Elçin'i biliyorsun, hayatta bırakmaz."

Alara yüzünü buruşturdu, "Erdi bu hayatının fırsatı olabilir. Dünyanın en büyük yarışmalarından birine katılacağız."

"Dur bir dakika sen The Word Is Danscing'ten bahsetmiyorsun değil mi?"

"Tam da ondan bahsediyorum. Eee gelecek misin?"

"Deli misin, boşanır yine gelirim kızım."

Alara kahkaha attı, "Yok aman boşanma, depresyondaki bir adama ihtiyacımız yok."

"İlk uçakla oradayım bebek."

"Bekliyorum dostum," telefonu kapattı ve sevgilisine döndü. "Geliyor."

 

Yasemin-Ediz Hanlı

Sera bahçe kapısını açıp, içeri girdi. Kapıyı çaldığında heyecanlıydı.

"Sera?" dedi kız ve inanamayarak sarıldı ona.

"Yasmin, nasılsın?"

"Ah iyiyim, sen? Girsene."

"Pazar pazar rahatsız etmiyorum değil mi?"

"Deli misin çok sevindim."

"Ya Ediz sendedir diye tahmin ettim, o yüzden Pazar günü geldim."

"Gel burada."

"İkinizle konuşmam lazım."

İçeri geçip, olayları anlattı, ikisi de önce şaşırsa da sonrasında heyecanla kabul etmişlerdi.

 

**"

Ve böylece BCA grubu hazırdı.

 

Uçaklar havaalanının pistine yavaş yavaş inerken, Alex'in evinde bambaşka bir kıyamet kopuyordu.

 

"Bu insan mı?"

 

 

 

Bölüm : 21.12.2024 15:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...