
Clara ısınma hareketleri yaparken Edward kızın yanına geldi, “Bacak hareketlerinde çok kasıyorsun kendini, bence biraz rahat bırak,” dedi.
Clara sesin geldiği yere bakıp, gülümsedi. “Aa denerim.”
“Yardımcı olmamı ister misin?” derken kızın bir ayağını tutup, kaldırdı. “Şurayı kasma işte,” dedi dizine vurarak. “Gevşek bırak.”
Kız denileni yapınca, “Oldu sanırım,” dedi.
“Aynen, harikasın!” derken gülümsedi.
“Azıcık da dans mı etsek acaba?” dedi Jack kıza havlusunu atarak. “Malum yarışmada bunları yapmayacağız.”
Clara kaşlarını çattı, “Evet de dans için ısınmamız gerekiyor.”
Edward kızı rahat bırakıp, ellerini havaya kaldırdı, “Ooo... Tamam, dans edelim.”
Jack ise kıza öldürücü bakışlar atıyordu. Tişörtünü çıkardı ve kızı kendine çekip “Başlayalım,” o zaman deyip, dans etmeye başladı.
Ama öyle bir dans ediyorlardı ki, Edward gülerek başını salladı.
“Dansınız bu mu? O salona +18 yazmalılar. Bu dans değil! Seks,” diye mırıldandı.
O sırada içeri Jade de gelmişti. Edward ona sahneyi işaret ettiğinde, o tarafa bakması ile, “Aman Tanrım,” deyip, yüzünü buruşturdu. “Bunlar ne yapıyor?”
“Sanırım dans. Yani onlar öyle isimlendiriyorlar da bizim orada buna seks diyorlar.”
Jade güldü, “Çok yakışıyorlar ama, sence de öyle değil mi?”
“Bilmem, öyle mi?” dedi kızın gözlerinin içine bakarak.
“Öyle. Bu kadar uyumlu dans etmeleri bence ondan.”
“Neyden?”
Kız dudaklarını yaladı ve “Aşktan,” diye sözünü bitirmesine kalmadan, Edward dudaklarını ele geçirdi. Öyle ateşli, öyle delice öpüyordu ki, Jade inlemişti.
Jack ile Clara onları görünce durup, onlara gülerek baktılar. Sonra Jack Clara’ya çevirdi bakışlarını, kız da ona. “Clara, eğer bu yarışmayı kazanmazsak ne olur?”
“Yani o final sahnesine çıkıp, yenilmekten mi bahsediyorsun?”
“Aynen.”
Clara inanamıyormuş gibi adama baktı, “Deli misin sen? Oraya çıkmak bile bir başarı. Düşünsene, orada dünyanın en iyileri yarışacak. Bu durumda biz de dünyanın en iyilerinden biri olacağız. Bunun sırasının ya da oradaki paranın bence önemi yok.”
Adam gülümsedi, “Bence de çok haklısın.”
“Yani.”
Adam kızı omzundan tutup, çekti ve dudağına uzun bir öpücük bıraktı, “Gitme olur mu? Yenilsem de yensem de benimle kal.”
Clara duyduğu şeyle adamın parlak gözlerine, yakışıklı yüzüne baktı. “Gitmem ki. Bir söz vardır bilir misin? İyi günde kötü günde, seninle.”
Jack güldü, “Bu bir evlenme teklifi miydi?”
Clara kahkaha attı, “Elbette hayır. Sadece güzel bir başlangıç. Çok gencim ve gençliğimi evlilikle çürütemem.”
Jack havlusu ile kızın terini silerken anlamadan baktı ona, “Çürütmek mi? Sen neyden bahsediyorsun? Evlilik bir kadını güzelleştirir.”
Kız adamın elindeki havluyu aldı ve başını sallayarak bu sefer kendi onun terini sildi, “Bilirsin işte, her gece sevişmekten, peynirli çöreklerden, temizlikten, çocuk doğurmaktan bahsediyorum. Bunlar bir kadını çürüten şeyler.”
Jack inanamıyormuş gibi güldü, “Hadi ama saçmalama. Şuanda da her gece sevişebiliriz. Ayrıca ben çörek sevmem. Evimizin temizliğini de seninle yaparım. Çocuğa gelince, onu bende uzun bir süre istemiyorum. Bak anlaştık bile.”
Clara yine güldü, “Bu sefer de sen beni evliliğe ikna etmeye çalışıyorsun gibi geldi.”
“Neden olmasın,” deyip, göz kırptı.
Semih elindeki tablet ile içeri girdi. “Cevap gelmiş!” diye heyecanla bağırdı.
Jack hemen adama baktı, “Sonuç?”
“Bakmadım. Hepiniz olun istedim.”
Alex neşeli bir şekilde içeri girerken, Semih ona seslendi, “Alex, herkesi topla. Cevap gelmiş.”
*
“Hadi Sem açsana,” dedi Şule abisinin omzuna vurarak.
Semih derin bir nefes aldı, “Açıyorum, hazır mısınız?”
“Evet!” diye bağırdı herkes.
Semih açarken gözlerini kapadı. Ekran açıldığında ise tek gözünü açıp, önce ekrana sonra karşısındaki kalabalığa baktı. Sonra iki gözünü birden açtı.
“Evet Sem!” dedi Sera heyecanla, “Ne?”
Semih’te tek mimik oynamıyordu ve aşırı ifadesizdi.
Çetin sabır çekti, “Hadi ama!”
“Seni sevmiyorum serseri, özellikle kız kardeşimle yattığını bile bile seninle aynı yerde kalmak sinirlerimi bozuyor ama bir süre daha beraberiz. Üstelik Los Angeles’a gidiyoruz.”
Herkes önce durgunlaştı, sonra da kulakları sağır edecek bir çığlık patlaması yaşandı.
Clara Jack’in kucağına atlayıp, ayaklarını beline sardı ve adamı öpmeye başladı. “Başardık, başardık!” diye mırıldanıyordu aynı zamanda.
Lola da koşup, Semih’in dudaklarını öptü, “Bu harika,” dedi gülerek.
Semih yüzünü buruşturdu, “Ben coşkulu başlayan duyguları sevmiyorum güzelim, sonu aşka bağlanıyor.”
Kız elini boşver der gibi salladı, “Aşk bana göre de değil. Bilirsin işte seks, güzel zaman ve bağlılığın olmadığı takılma süreci.”
“Aa evet bu kulağa hoş geliyor,” dedi Semih kızı kendine çekip öpmeye devam ederken.
Alex, Sera, Sarp, Alara, Çetin, Şule, Mustafa ve Alisia da hepsi aynı anda yuvarlak olup, sarıldılar birbirlerine.
“Harika bir şey başardınız, tebrikler,” dedi Mustafa.
Çetin onun sırtını sıvazladı, “Yapma, bu hepimizin başarısı. Bir puzzle gibi düşün. Bir parçası olmasa, işe yaramazdı. Bence bir bütün olarak mükemmeldik.”
Mustafa Alisia’ya baktı, “Sende mükemmeldin. Sen dansla bir bütün olarak kusursuzsun Alisia. Eğer dansı bırakırsan, mutsuz olursun ve o mutsuzluk senin güzelliğini soldurur.”
“Seni seviyor deli çocuk,” dedi ve dudaklarını ona bastırdı.
Alex yüzünü buruşturdu, “Hey, hey, hey! Tamam ben geniş ama olsun abi ben sonuç. O kadar yapma!”
Mustafa birden ayrıldı ve Alex’e baktı, “O öpüyor hep beni!” dedi Alisia’yı göstererek.
“Sen öpmüyor, ben ne yapar? O yüzden ben öpüyor sen.”
Mustafa kıza baktı, “Herkesin ortasında değil Alisia, özel zamanlarımızda özel şeyler olmalı.”
“Bence aşk her yerde özgür olmalı,” dedi Çetin abisinin sırtına vurarak. “En azından bizim yanımızda çekinmenize gerek yok.”
Çetin telefonunu çıkarıp, annesine mutlu haberi vermek istedi. Sultan annesi ile Önem annesi arasında parmağı gidip gelirken, Mustafa ona baktı.
“Bence Önem hanımı önce aramalısın. Bende annemizi ararım, sonra sana veririm.”
Çetin ona minnetle baktı. “Sağol,” deyip, arama tuşuna bastı.
Karşıdan gelen o mükemmel tını Çetin’i mutlu etmişti. “Oğlum?”
“Annem, nasılsın?”
“Seni özleyen ve artık görmek isteyen bir anneyim.”
Çetin kahkaha attı, “Azıcık daha anne, çünkü Los Angeles’a gidiyoruz.”
Önem hanım çığlık attı, “Sen ciddi misin? Ne zaman?”
Çetin de güldü, “Yılbaşı günü yarışma. 31 Aralık’ta.”
“Mükemmel. Hemen uçak biletlerimizi alıyorum,” dedikten sonra aynı anda da eşine haberi veriyordu, “Çetinler ilk elemeyi geçmişler.”
“Öyle mi, çok tebrik ettiğimi söyle ve mutlaka orada olacağımızı.”
“Baban da tebrik ediyor ve o da yarışmayı izlemeye gelecekmiş.”
“Tamam.” Sonra durdu, “Anne çok teşekkür ederim. Desteğiniz olmasa yapamazdım.”
“Sen her şekilde başarırdın,” dedi kadın gözyaşını silerek. “İlk doktor olmayacağını, dansçı olacağını söylediğinde kızmıştım. Ama iyi ki kendi yolunu seçtin oğlum. Seninle gurur duyuyorum.”
Çetin “Seni seviyorum anne,” diye mırıldanıp, telefonu kapattı.
*
Önem hanım hemen dizüstü bilgisayarını alıp, uçak biletlerine baktı. İki kişi diye işaretledikten sonra kocasına baktı.
Kocası güldü, “Benim bildiğim beş kişiler. Bunlar da bilgileri,” deyip, çekmecedeki dosyayı kadına uzattı.
Şimdi uçak biletleri alınmıştı.
Önem-Acar İpekçioğlu ile Yener ailesinin beş üyesi olan Sultan hanım, Muhsin bey ve üç çocuklarına.
*
“Artık çok daha sıkı çalışmalıyız,” dedi Çetin karşısındaki gruba bakarak. “Alisia mükemmel bir koreografi olmalı. Sıradışı, düşünülmesi zor ve olağanüstü.”
Alisia başını salladı ve Semih’e baktı, “Sem, kıyafetlere ışık sistemi yapabilir misin?” diye İngilizce ile sordu.
Semih güldü, “Çocuk oyuncağı elbette yaparım.”
“Mükemmel,” dedi ellerini çırparak. Sonra sevgilisine baktı, “Giriş müziği elektro olacak, ona yoğunlaşalım önce, sonra ben sana kafamda canlandırdığım dansı anlatacağım. Ona göre müziği düşünürsün.”
“Tamam,” derken göz kırptı kıza.
“Yasmin, Ediz, Jade, Edward ve Clara ile Jack girişteki elektroda olmayacaksınız, size vereceğim koreografide yoğunlaşacaksınız. Kısacası arkadaşlar çok işimiz var, kaldırın popolarınızı, biraz eritelim hadi!” diye bağırınca.
Mustafa kızı kendine çekti “Sanane onların poposundan Alisia,” dedi.
Alisia güldü, “Ciddi sen Mistik?”
“Evet çok ciddiyim.”
Kız adamın kalçasına vurdu, “Ben sadece senin popo ilgileniyor ama sen bana onu göstermiyor. Hep saklıyor. Çok ayıp.”
Mustafa öksürdü ve gözlerini kızdan kaçırdı, “Evlenince görürsün,” diye mırıldandı.
“Alisia o kadar sabır yok Mistik,” deyip, adamın tişörtünden tutup kendine çekti, “Ben istiyor hemen görmek, dokunmak-”
Mustafa tekrar öksürdü, “Alisia yapma! Susar mısın?”
Alisia ayağını yere vurdu, “Bu gece edep yok Mistik!” dedi sinirle, “Ateş var, ben var, sen var ve-” deyip ellerini aşağı indirdi “Mistik yavrisi var.”
Mustafa gözlerini inanamıyormuş gibi açtı, “Saç-saçmalama Alisia. Burada mı?”
Kız başını sağa sola salladı, “Hayır, ben sana atacak mesaj,” deyip, göz kırptı ve topluluğa doğru gitti.
Mustafa ise yaklaşık on dakika sonra kendine gelmişti. “Of!” deyip, başını salladı ve aletlerinin olduğu yere gitti.
“Hadi gençler başlıyoruz!” diye bağırdı Alisia gülerek.
***
Gece saat on ikiye geliyordu ve çalışmaları on birde bitmişti. Mustafa duştan çıkıp, saçlarını kurularken odaya Jack girdi. “İyi geceler,” diyerek kendini yatağa attı. “Çok yorucu bir gündü.”
“Evet, bende çok yoruldum,” dedi Mustafa. Mustafa gelen mesaj sesi ile eşofmanının cebinden telefonu çıkardı. Alisia’dan gelmişti mesaj.
A: “Arkadaki koruluktan düz yürü ve gel.”
Mustafa yutkundu, “Ciddi miydi bu ya?” dedi ve tekrar cebine attı telefonu.
Jack adama baktı, “Ne dedin anlamadım?”
“Türkçe konuştum. Ben geliyorum,” deyip, odadan çıktı.
*
Mustafa koruluğun sonuna geldiğinde, Alisia’yı görüp olduğu yerde donup kaldı.
Etraf bir sürü mumla aydınlatılmıştı. Yerde bir yer yatağı vardı ve Alisia muhtemelen o çarşafın altında küçücük bir gecelikle oturuyordu. Geceliğin sadece beyaz askıları gözüküyordu.
“Alisia...” diye mırıldandı.
Alisia gergin bir şekilde gülümsedi ve elini ona uzattı. “Gel...” dedi emir veren bir tonda.
Mustafa yavaş adımlarla yanına geldi ve yatağın kenarına oturdu. “Alisia çok güzelsin,” derken elini kadının yanağında dolaştırdı. “Benim aklımı başımdan alıyorsun. Ama olmaz.”
Alisia parmağını dudaklarına koydu, “Olur. Seni istiyorum Mistik,” dedi İngilizce ile. Heyecanlandığında Türkçe konuşamıyordu.
Mustafa kızı uzun uzun öptü ve alnını alnına koydu, “Özel olmasını istiyorum sadece.” Aslında hazır değildi Mustafa. O gerçekle yüzleşmeye hazır değildi. Kabullenmişti. Onun yaşam tarzı farklıydı. Sonuçta Alisia da onun ilki değildi ve onunla karşılaşacağını bilse, beklerdi.
Ama onun evlendiği gece kendi bedenini cezalandırmak için ilk kez bir kadınla birlikte olmuştu. Ondan sonra da hemen hemen her gece bir kadınlaydı. Ama uzun zaman olmuştu o hayatı bırakalı. Hataydı ve şimdi de çok ama çok pişmandı zaten.
“Özel zaten,” derken adamın tişörtünü çıkardı. Mustafa artık o dokunuşlara direnemiyordu ve Alisia pantolonunu çıkarırken kendini havalandırıp, ona yardımcı oldu.
Alisia onun boynuna bir öpücük kondurdu, sonra kulağının yanına ve o an Mustafa’nın kalbini durduracak şeyi İngilizce ile fısıldadı.
“Ben hep o özel anı bekledim ve bu gece ilk olacak, ilk kez seninle olacağım Sevgilim.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.41k Okunma |
257 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |