
Bazen sessizlik esir eder bizi zamana,
Bazen ise zaman...
Seni bana esir edecek ne bir sebep var
Ne de bir an...
Ben kabullendim...
Ama sen de rahat bırak yüreğimi be adam...
“Unutabilirim,” diye mırıldandı kendi kendine elindeki içkiyi bir dikişte içerken. Unutabilir miydi gerçekten? Onun o çapkın bakışlarını, her yaklaştığında düştüğü o ateşi, bedeninin ona çekilişini, unutabilir miydi o kahrolası adamı? “Unutabilirsin tabiki Ecrin!” diye bağıra bağıra ağladı. “Unutmalısın...” diye fısıldadı sonra. “Yoksa seni yok edecek.”
Cam kenarına çöktü. “Etmedi mi sanki?”
Eline telefonu aldı. Saat epey geçti ama umursamadan, önce Yağmur’u aradı, telefon açılmadı. “Pis aşağılık, kesin sevgilisinin altında,” diye ağlamaklı konuştu.
Sonra Beste’yi aradı. Onunki tümden kapalıydı “Kesin üstündedir bu da,” diye söylendi.
En son Çağla’nın telefonunu tuşladı, o da açmayınca ağlayacaktı neredeyse, “Adi misiniz lan hepiniz! Anca üreyin!” diye gürledi.
Gruplarına girdi, önce grubun ismini değiştirdi,
“ÖKÜZSÜZ GECELER, EFSANESİZ BİR ÖMÜR İÇİN BULUŞALIM”
“İyi oldu bu, oh!” sonra durumunu değiştirdi. Dil çıkarıp, gözünü kırparak poz verip, altına da
“Sanma sakın kollarında bana huzur var! Sen git paşam cehennemin dibine kadar yolun var!” diye yazıp, kıkırdadı.
Sonra tekrar gruba geçti ve mesaj yazdı:
E: “ERKEKLERE ÖLÜM GECESİ YARIN AKŞAM BENİM EVİMDE SAAT:20.00'DA BAŞLAYACAKTIR. GELMEYEN KIZLARI KENDİ ELİMLE ÖLDÜRECEĞİM. O MUHTEŞEM ERKEKLERİNİZ BİR GECE O DEVASA YATAKLARINDA TEK BAŞLARINA UYUSUNLAR. Bİ ŞEYCİK OLMAZ. AYRICA GELMEZSENİZ HEPİNİZİN YATAK ODASI FANTAZİLERİNİZİ BİLDİĞİMİ ANLATIRIM SEVGİLİLERİNİZE. ONA GÖRE HA!
NOT: ÖKÜZSÜZ VE ALYANSIZ GELİNMESİ RİCA OLUNUR!”
Büyük harflerle yazdığı mesajı yolladı ve gözlerini kısarak ileriye baktı, “Cem’in pipisine kibrit suyu!” deyip, ayağa kalktı ve kendini duşa attı. “Unutacağım seni adi herif!”
***
“O dilini koparacağım senin sarı cadı!” diye öfkeyle telefona baktı Cem. “Poza bak!” kendinden çıktığına inanamadığı bir hırlama ile karşı kanepeye attı telefonu. “O cehenneme beraber gideceğiz seninle, o günahın ateşinde beraber yanacağız ve sen sarı cadı, benim olacaksın, sadece zorlaştırıp, uzatıyorsun!”
Gözlerini yumdu. Peki ya sonrası? Cem onun tadına baktıktan sonra, kendi teninin kokusu, kadına karıştıktan sonra ne olacaktı? Bunun gelip geçici bir heves olmadığını artık anlamıştı. Hiçbir kadında hissetmediği bu aitlik hissi tüm bedenini ele geçirmişti. Ne beyni, ne bedeni ne de kalbi başka bir kadını istemiyordu. Bu düşünce ile yüzünü buruşturdu.
“Ne kalbi be, sıçtırtma kalbine Cem!” diye kendine kızdı ve yerinden kalkıp, mutfağa gitti. “Sadece bir kaç gece...” diye kendine bir hatırlatma yaptı.
***
“Buyurun?” dedi adam karşısındaki kargocuya bakarken.
“Cemre hanımın siparişleri vardı mağazamızdan, onları getirdim,” dedi yaşlı sevimli adam. -Çok sevimliydi ama, öyle böyle değil.
Adam yakasındaki mikrofondan birileri ile konuştuktan sonra kapıyı açtı.
“Teşekkürler çok enayi-iyisiniz,” diye homurdanıp, içeri girdi.
İçerideki adam da ona arka kapıyı açmasını söyleyince, yaşlı adam denileni yaptı. Bir kaç parça mobilyayı görünce, “Buyurun,” dedi kibarca.
“Senin de kapıdakinden farkın yok evladım,” diye mırıldandı.
Koca kamyoneti kapının önüne park ettiğinde, mobilyaları indirdi ve tek tek kapıya getirip, zile bastı.
“Cemre!” diye fısıltı ile kapıya doğru seslendi. Günlerdir Cem’in kapıya diktiği adamlar yüzünden kızı göremiyordu.
Cemre kapıyı açtığında gördüğü kişiyi önce tanımadı ve “Buyur bey amca?” dedi.
Buğra kaşlarını çattı, “Bey amca senin babana derler,” diye homurdandı ve “Çekil de şu mobilyaları içeri alalım,” dedi.
Cemre duyduğu sesle, “Hii! Buğra!” diye inledi. “Bu ne hal?”
“Abini sikip, çoğaltıp, kadın kılığında sokağa salmazsam bana da Buğra demesinler! Şu halime bak lan!” diye söylene söylene solana taşıdı mobilyaları. Ne hallere girmişti o abisi yüzünden.
“Bunlar ne?”
“Batan geminin malları,” diye kükredi. Çok sinirliydi çok. “Neye benziyor Cemre? Mobilya.”
“İyi de bunları ben sipariş etmedim.”
Buğra kaşlarını kaldırdı, “Hadi ya bak sen! Bilmiyordum.” Sonra peruğu ve beyaz bıyığı çıkarıp, ellerini terden ıslanmış saçlarından hırsla geçirdi. “Ben getirdim, seni görmek için.”
Cemre gülümsedi, “Çok mu özledin?”
Buğra ona bakarak gözlerini kıstı, “Geberdim,” diyerek derin nefes aldı.
“Ben ödemem yalnız bunların parasını, peşin peşin söyleyeyim. Zaten seni göreceğim diye, dünya para harcadım. Mağazanda maşallah her yerin on katı.”
Buğra kendini beğenmiş bir şekilde kaşlarını havalandırdı, “Birincisi fiyatlarımız kalitemize göre gayet makul, ikincisi koltuk alana Buğra promosyonumuzdan yararlandın, üçüncüsü faturayı abine yolladım zaten, bizzat o ödeyecek.”
Cemre kahkahasına engel olamadı, “Ciddi olamazsın.”
“Ee nede olsa oturma odasını kız tarafı alırdı değil mi?”
Kız kıkırdadı, “Yatak odası değil miydi o?” diye mırıldandı gözlerini adamın gözlerine sabitlerken.
Buğra derin bir nefes aldı, “Öyle miydi ki?” diye kıza yaklaşarak sordu.
“Öyleydi.” O da bir adım yaklaştı.
Buğra içinde kalan son iradeyi de def edip, kızı belinden tuttuğu gibi karşı duvara çekti. Daha fazla kendini tutmak istemedi ve kızın dudaklarında kendi hakimiyetini kurarak, onu öpmeye başladı.
“Buğra...” diye inledi kız, adamın dudakları kızın boynuna indiğinde.
“Bu sefer durmayacağım Cemre, bunu...” derken kendini biraz daha ona bastırdı, “İkimiz de istiyoruz.”
O anda çalan kapı ile adam küfretti, “Abinden nefret ediyorum!”
Cemre gülümsemesini saklayarak, hemen üstünü düzeltti ve yandaki kapıyı açtı.
“Efendim Sadi?”
“İşi bitmedi mi bey amcanın?” diye sordu genç çocuk.
Buğra sinirle çıkarken, adamın yakasından tuttuğunda adam korkarak baktı karşısındakine. Korktuğu bu adam mıydı yoksa bu adamın eve girdiğini öğrenecek olan patronu muydu bilemedi?
“O kızların bir yerlerinden çıkamayıp, sizi buraya diken bey amca kılıklı, geçmiş çağ patronuna söyle; Buğra bizi ebemizin çıkardığı yere sokup, kandırdı ve eve girdi, de. Tamam mı koçu-kuzu?” adamın yakasını bırakıp, arkada ona şaşkınlıkla bakan k kızı son kez yanağından öptü ve “Yatak odasını getirdiğimde görüşürüz bebeğim,” deyip, uzaklaştı.
***
Cem gelen faturaya baktı, “Ben mobilya almadım ki, bu ne?” dedi sekreteri Azra’ya.
“Yanında da bu not vardı efendim,” kız korka korka uzattı notu.
Cem’in kaşları çatılmıştı. “Kimden?” kağıdı aldı ve okuduğu her satırda sinirleri tepesine çıktı.
“Cem abicim, bu benle Cemre’ye aldığın oturma grubunun faturası. Ben şimdi sizin eve gidip, oturma grubunu yerleştireceğim. Malum oturma grubunu kız tarafı alır. Bu jestini unutmayacağım.
Sevgili biricik damadınız Buğra...”
Telefonunu sinirle çıkardı ve kapıdaki adamları aradı.
“Birazdan bir mobilya şirketinden birileri gelecek, sakın içeri almayın.”
Kapıdaki adam içinden kendine küfrediyordu. “Efendim, adam...”
“Ne adam ne?” diye gürledi.
“Adam geldi ve gitti bile!”
Cem sinirle gürleyip, telefonu kapattıktan sonra sekreterine baktı. “Bütün randevularımı iptal et,” dedi ve ceketini alarak odadan çıktı.
Ecrin yanından sinirle rüzgar gibi geçip giden adama şaşkınlıkla baktı, “Veda öpücüğümü de vermeden nereye gitti acaba?” dedi kıkırdayarak. Sonra odadan çıkan Azra’yı gördü. “Cem beyin nesi var?” diye sordu.
“Bir adet nur topu gibi damadı olmuş.”
İkisi de güldüler, “Deme! Eh işte alma ahımı-yani işte diğer kızların ahını çıkar bir yerlerinden ... neyse...” içinden de ‘Bu kız kardeşine böyleyse, kızı olursa nasıl olur acaba?’ diye düşünmeden edemedi. Sonra kendi düşüncesine güldü. Cem ve ona benzeyen bir kız çocuğu... Ne tatlı bir hayaldi. İmkansız ama kusursuz bir hayal...
***
Cem sinirle girdiği mağazada etrafa bakındı ve adamı göremeyince, orada çalışan bir elemana doğru yöneltti adımlarını.
“Buğra’yla görüşecektim!” diye tısladı.
“Kim diyelim?”
O sırada Buğra kapıdan çıkıp, “Buradayım, gel,” dedi umursamaz bir şekilde.
Cem öfkeyle adama baktı ve gösterdiği odaya girdi.
“Ne içersin Cem Ernez?”
“Zıkkımın kökünü iste, birazdan sana içireceğim!”
Güldü Buğra adamın bu haline, “Cem...” diye uzattı adamın ismini ağzında, “Çok gerginsin, gevşe biraz.”
“Şimdi gevşeyeceğim, o ağzını burnunu dağıttıktan sonra.”
“Sebep?” dedi masaya kalçasını dayayıp, ellerini göğsünde birleştirerek.
“Kız kardeşimden uzak dur demiştim sana!” diye bağırdı.
“Ama ben duracağımı söylememiştim. Öyle değil mi? Sana böyle bir söz verdim mi ben?”
Cem yumruklarını sıktı, “Sen kendini ne sanıyorsun lan?”
“Adam,” diye mırıldandı ve ona yaklaştı. “Ben kız kardeşine aşığım, seviyorum. Adam gibi seviyorum. Adamlık öyle kadınların içine girip, çıkmakla olmuyor; onu öğreniyorum. Yani bence sende biraz adam ol! Kız kardeşinin kapısına namus bekçileri dikmeden önce bir kendine bak. Kız kardeşin değil, sen yanlışı yapıyorsun Cem Ernez. Kardeşin seviyor, gönül eğlendirmiyor.”
Cem duyduklarından sadece bir kaçı kafasında dönüyordu, ‘Adamlık öyle kadınların içine girip, çıkmakla olmuyor; onu öğreniyorum. Yani bence sende biraz adam ol’ ...
“Kız kardeşime-”
“Asla zarar vermem! Bana güven.”
Başını aşağı yukarı salladı ve oradan ayrıldı. Eline aldığı telefondan son aradığı adamını tekrar aradı, “Kapının önünden ayrılın,” dedi ve kapattı.
Cem Ernez bu aralar kırdığı her kapının ardından o kızın çıkmasına gerçekten sinir olmuştu.
***
Kızlar akşam Ecrin'in evinde toplanmışlardı. Beste koca karnı ile yürümek de bile zorlanıyordu artık.
"Ne oluyor kızım bizi kocalarımızdan ayırdın?"
"Dertliyiz her halde. Bir gece ayrıl o mükemmel kocandan ne olacak. Her erkek senin erkeğin gibi mükemmel değil. Kadına bak! Biz adamı bir kere bile kendimize aşık edemiyoruz, kadın kocasını kendine iki kere aşık etti. Taktiğini öğreteceksiniz bana!"
"Kızım hasta mısın nesin? Kimi aşık edeceksin kendine?" Yağmur'un sorduğu soru ile sıkıntı ile ona bakan Ecrin,
"Sadece aşık etmeyeceğim Yağmur. O çapkın domuz kapında köpek olacak. Efsaneymiş, kıçımın efsanesi."
"Cem mi?" dedi hayret dolu bir nida ile.
"Nereden çıkardın Cem olacağını acaba?"
"Bizim çevremizde başka bekar ve efsane lakaplı biri yok da ondan. Hem neyse asıl ben size bomba bir şey söyleyeceğim. Toplandığımız iyi oldu, çünkü yardımınıza ihtiyacım var."
"Bomba mı?"
"Haber mi?"
"Sen ne karıştıyorsun kızım ya?"
"Hamile misin yoksa?"
Kızların hepsinden ayrı bir soru yükselmişti. Son soru ise Beste'dendi.
"Çüş! Ben sen miyim kızım kedi gibi doğurayım? Daha Çınar bir yaşını yeni doldurdu hemen hamile kaldın. Maşallah."
"Sanane be? Sen de evlen sen de doğur."
"Evlendim zaten. Ama doğum için erken."
Ortalığa düşen bomba gibi sözden sonra, herkes sessizleşti. Sonra Ecrin birden çığırdı.
"Eee hani nikah şahidin ben olacaktım? Nasıl evlendin ya?" -Ben daha aşık edememişim adamı, kadına bak, nikahı kıymış!
"Ne yani Ecrin kadın evlendiğini söylüyor. Senin tek derdin şahitlik mi?"
"Tabi ki. İlk defa nikah şahidi olacaktım." Önündeki cipsten bir avuç alıp, ağzına sığdırmaya çalıştı.
“Boğulacaksın!”
“Gebereyim ben ya!” diye ağzındaki cipsle konuşmaya çalıştı.
"Sen bu çatlağı bırak. Olayı anlatsana."
Ecrin küçük çocuk gibi araya girdi, "Ya bu gece benim gecemdi. Ama sen Yağmur Tanem Taylan..."
"Polatlı,” diyerek sözünü kesti Yağmur.
"Efendim?"
"Soyadım diyorum, Taylan değil, Polatlı olacak. Malum evlendim,” dedi sırıtarak.
"Aman ne önemli bir ayrıntı. İyi bok yedin.” Sonra saçlarını savurdu, “Her neyse. Bu gece benim gecemdi. Herkes benimle ilgilenebilir mi? Sana ayrı bir kutlama gecesi yaparız. Bu gece dert gecesi..."
"Tamam sana da sıra gelecek yavru minik kuş."
“Minikler götürsün sizi! Kuşlar gagalasın Yağmur! Gerçi götüren minik götürmüş, gagasını da... neyse...” elindeki viskiden koca bir yudum içti.
1 SAAT SONRA
"Aklımda kalmazdı yüzün ellerin,
Ah bu şarkıların gözü kör olsun.
Senin de gözün kör olsun Cem.
Allah seni kapımda sürüm süründürsün."
Kızlar hep bir ağızdan bağırdı. "Amin"
"Aşkımdan başka kimseye o efsanevi yerlerin kalkmasın!"
"Amin." Hepsi kıkırdadı.
"Ecrin, diye sayıklayarak uykularında soğuk terler dökesin."
"Amin."
Sonra hepsi birden kahkaha attı.
“O pipini kızlar değil, kedicikler yalasın!”
“Amin mi desem bilemedim, burada kediciklerden kastettiğin ne Ecrin?” diye sordu Yağmur.
Ecrin içtiği koca yudumdan yüzünü buruşturdu. “Hayvandan bahsediyorum Yağmur, hayvan olan kediden. Cem’e hayvandan başka dişi yasak!”
“At gibi kızlar ne olacak?” diye araya girdi Rüya, elindeki içkiyi bitirerek.
Ecrin gözlerini kırpıştırdı, “At olmaz. Onlar yasak. Eşek gözlü kız da olmaz, sayılmaz onlar.”
Rüya başını ‘tamam’ der gibi salladı. “Anladım. Peki balık etli kızlar?”
“Ya Rüya kız yok!” diye bağırdı.
“Anladım, tamam bağırma.”
Mısra başladı bu sefer.
"Bana ne demeli sen iki yıl oku, mezun ol ama mezuniyet gezine gideme. Neden? Çünkü kocam tam bir odun."
"Kütük."
"Kas yığını kalas."
"Cem Allah senin bayıldığım kaslarını söndürsün."
"Oha kızım oha. Yavaş gel. Yazık adama."
Yine kahkaha attılar. Kendinde olan Mısra ve Beste resmen havadan sarhoş olmuşlardı.
Gece geç saatlerde hepsi yorgundu. Kapı çalınınca hepsi birbirine baktı.
“Cem’se çarp suratına kapıyı gitsin! Hatta kapıya ‘siktir’ yaz, çarp, git’i de o anlar zaten. Salak değildir.”
Mısra onu dinlememiş, gidip açmıştı kapıyı ve kocası ile onun kardeşini karşısında görünce şaşırdı.
"Poyraz? Rüzgar?"
Ateş arkadan elini kaldırdı, "Ben de Ateş. Memnun olduk Mısra. Sizi almaya geldik."
"Biz bu akşam burada kalacağız,” dedi kendinden emin bir şekilde.
"Sizi bilmem ama Yağmur benimle geliyor."
"Allah Allah. Nedenmiş?"
"O biliyor sebebini. Çekilin be önümden. Yeter!" diye bağırdı.
İçeri girip gözleri ile etrafı süzdü. "Ne oldu lan burada?"
"Olan oldu Ateş enişte. Sen de almışsın kızı basmışsın nikahı. Maşallah. Her şey olmuş. Seni seni seni... gag gag gag..." dedi ve başını salladı. Gülerek bunları sıralayan Ecrin'in sözlerini duyan Poyraz ve Rüzgar resmen kükredi.
"Ne? Ne nikahı lan? Nerede bastın nikahı? Gag ne?"
"Paris'te, resmi nikah, ama gag ne bende bilmiyorum," dedi bıkkın bir sesle Ateş. "Sen de Yağmur hanım, ailene söylemeye cesaretin yok. Ama maşallah burada bülbül gibi şakımışsın. Yürü gidiyoruz."
“Bülbül değil, ağaçkakan enişte,” diye kıkırdadı Çağla.
Ateş kaşlarını çattı, “Gag ne lan?” diye homurdandı.
"Bir yere gidilmiyor abicim. Oturup şu olayı anlatıyorsunuz? Neden bu şekilde evlendiniz?" dedi Poyraz otoriter sesi ile.
"Söylesene Ateş bey, neden evlendiğimizi?" dedi sırıtan Yağmur.
"Sürpriz yaptım," derken Yağmur'un gözlerinin içine baktı, sonra da ona 'emin misin?' der gibi başını yana eğdi.
"Bu kadar yani? Sürpriz yaptın?"
"Evet. Bu kadar. Şimdi karımı da alıp gidiyorum. Yürü Yağmur."
"Ya nereye ya?"
Herkes eşini alınca Çağla, Rüya ve Ecrin başbaşa kalmışlardı.
“Ah Cem ah! Ne olurdu sende gelip beni alaydın, ataydın yatağa sonra da-” Rüya ile Çağla aynı anda kadının ağzını kapadılar.
“Yavaş Ecrin yavaş!”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |