
Cem odasında oturmuş, Ecrin’i de kucağından ayırmıyordu. “Cem...”
Adam başını boynuna dayamış, gözleri kapalı mırıldandı, “Hıı?”
“Gitmem lazım işim var.”
“Bugün izinlisin ve lütfen sus!” dilini kızın boynuna değdirince, Ecrin gözlerini yumdu. Allah kahretsin ki, adama karşı fazla zayıftı.
“İzinliysem, eve gideyim o zaman,” dedi, adamın yüzünü görmemesinden yararlanarak.
Cem birden başını kaldırdı ve kıza baktı, “Eve gitmen için izin vermedim Ecrin, kucağımda kalman için izin verdim. Hatta yıllık iznini al, benden de bir ay sana. Tatile çıkalım.”
“Yılımı doldurdum da iznim eksik kaldı,” deyip kahkaha attı.
Cem kızın kahkaha atan dudaklarını kıstırıp, yeniden öptü. “Sokakta...” kızın alt dudağını ısırdı, “Başkalarının yanında...” üst dudağını ısırdı... kız ise acı ile inledi. “Kafede...” dilini içeri geçirip, sertçe kızın dilini emdi. “Ben yokken...” boynunu ısırdı. “Böyle kahkaha atarsan...” kızı soluksuz öptü ve birden ayrıldı, “Nefesini keserim Ecrin! Duydun mu beni?”
Ecrin şaşkın şaşkın adama bakıyordu, “Gülmeyim mi sensiz Cem?”
“Gülme! Uyuma! Yemek yeme! Hatta nefes dahi alma bensiz!” sesi emreder gibi çıkmıştı.
“Emredersiniz paşam!”
“Ederim ben her şey.”
Ecrin kalkmaya çalıştı ama adam onu bırakmadı. “Cem! Gitmem lazım.”
“İzinlisin derken şaka yapmıyordum. Hadi çıkıyoruz.”
“Nereye?”
“Sürpriz,” derken göz kırptı. Yerinden kalkarken, kız da kalkmıştı. Koltuğun arkasındaki ceketini aldı ve elinden tutup, odadan çıkardı. Azra ikisine şaşkın şaşkın bakarken, Ecrin mahcup bir gülümseme ile çantasını aldı.
“Azra biz çıkıyoruz.”
“Ta-tamam Cem bey.”
Ecrin ise içinden küfürler yağdırıyordu. Daha dün kızın önünde adama saydırıyordu. Şimdi elele... tövbe ya...
“Nereye gittiğimizi söylemeyecek misin?”
“Hayır, büyüsü bozulur.” Çapkınca gülümseyip, o gamzelerini kızın gözü önüne serdi.
“Sende gülme her yerde!” dedi sertçe.
Cem kaşlarını kaldırdı, “Sebep?”
“Gamzelerin çok... şey...”
Cem tuttuğu eli çekti ve kızla dip dibe geldi. “Çok ne?”
“Se... Sevimli.” -Seksi Allah’ın cezası çok seksi!
“Sevimli mi?” diye sordu yüzünü buruşturup.
Arabaya bindiklerinde telefonun sesi tüm arabayı doldurdu. Ecrin ekranda gördüğü resimle yüzünü buruşturdu. Rezil olmuştu kıza.
Cem anlayıp, ona ima ile baktı ve gülümseyerek yanıtladı onu.
“Efendim böceğim?”
“Sensin böcek, sevimsiz ördek.”
“Sensin o! Ne istiyorsun yine?”
“Konuşmak. Yanımda Buğra da var. Seninle konuşmak istiyoruz.”
Cem yüzünü ekşitti. “Çok sevimsiz. Şuan daha sevimli işlerim var.”
“Abi!” diye çemkirdi kız. “Önemli olmasa seni hayatımıza dahil etmek istemezdik şuan emin ol.”
“Ecrin’leyim Cemre, sonra.”
Cemre “Süper!” diye sevinçle bir nida attı. “İyi işte, ikiniz gelin.”
“Olmaz. Başbaşa planlarımız var.”
“Abi önemli diyorum ya!”
Cem ofladı ve yanındaki sevgilisine baktı. Ecrin ona anlayışla gülümseyince, “İyi tamam, konum at,” dedi mecbur.
“Hemen,” telefon kapanınca Cem kıza üzgün bir ifade ile baktı.
“Of ya...” dedi ellerini saçlarından geçirip.
“Nereye götürecektin beni ki?” diye işveyle sordu Ecrin.
Adam onun uzun bacaklarına baktı önce, sonra da seksi bir şekilde kıvrılan dudaklarına. Gömleğini gergin yapan göğüslerinde takıldı sonra ve dümdüz karnına indi bakışları.
“Eve tabiki Ecrin!” dedi sinirle.
Ecrin gözlerini kocaman açtı, “Ne?”
“Ne, ne? Eve.”
“Daha neler! İlk günden?”
“Kaç gündür bekliyorum senin bir fikrin var mı?”
Kız el frenini çekince, adam arabayı sağa sola çevirip, zorla durdurdu.
“Manyak mısın?! Kaza yapacaktık!” diye gürledi arabanın içinde.
Ecrin hiç etkilenmeden adama yaklaştı. İşaret parmağını adamın göğsüne vura vura konuştu. “Bana istediğimi vermeden sana istediğini vermeyeceğim Cem Ernez! Bunu,” derken pantolonundan bile belli olan sertliğine bakıp, tekrar gözlerine baktı, “O seni efsaneleştiren yetenekli koçuna söyle olur mu? Onu, bana istediğimi verene kadar senin ‘ELLERİNE’ emanet ediyorum. Hayallerinle mutluluklar!” arabadan indiğinde, Cem şaşkınlıkla arkasından bakıyordu. Ne inebildi, ne konuşabildi. Sadece kendine geldiğinde sinirle direksiyona vurdu.
“Ne bu ya?” diye bağırdı. “Elimden kurtulamazsın sarı cadı! Sen başkası ile olamazsın!” Cem öfkeliydi hemde çok. Bir an söylediği cümlenin derinliği onu sarstı... Başkası... Ecrin asla başkası ile olamazdı. Nereye gitmişti şimdi? “Lanet olsun!” diye bağırdı.
***
Önünde bir saattir çayını karıştıran kıza öfkeyle baktı. Zaten gergindi. “Hayır, şekersiz çayın neyini bir saattir karıştırıyorsun merak ettim.”
Cemre kendine geldi, “Ha doğru. Şeyden, demi karışsın diye.”
Cem yüzünü buruşturdu, “Demi?” başını sağa sola salladı, “Abicim, sorunun ne? Bi anlatsana.”
O sırada Buğra öksürerek lafa girdi. “Sorun yok Cem, ben Cemre’ye evlenme teklifi ettim ve en yakın zamanda düğünü yapmak istiyorum.”
Cem başını yana eğdi birden, bir kardeşine bir adama baktı. “Evlenmek derken?”
Buğra biraz eğilip konuştu. “Şimdi sevgi diye bir duygu var. Böyle sonsuz sürer. Mesela onu kıskanırsın, başkası ile düşünemezsin, sen başkasına bakamazsın...” -Cem adamın dediği ile sadece tek bir kadını düşünüyordu o anda: ECRİN... yutkundu. “O nerede diye merak edersin.” -Cem gittikçe dehşete düşüyordu. “Ve o an anlarsın ki o kadın senin ömür boyu yanında olmasını istediğin tek insan ve Cem Ernez, bu kişi kesinlikle o.”
“Ne alakası var ya, evlilik kim ben kim! Ecrin’le biz sadece takılıyoruz. Tek eşlilik bana göre değil zaten. Bunu o da biliyor da, işte naz yapıyor. Yoksa ikimizin de öyle bir şeyi yok.” Sesini elinden geldiğince umursamaz çıkarmaya çalışmıştı. Başarılı olmuş muydu, ondan emin değildi işte.
Buğra ile Cemre birbirlerine bakıp, güldüler. “Abicim, biz Ecrin demedik ki, benle Buğra evleneceğiz.”
Cem bir daha yutkundu, “Ha... Öyle mi?”
Buğra güldü, “Öyle.”
“Olmaz!” diye bağırdı. “Benim kız kardeşim küçük, neye alıyorsun acaba?”
Cemre ters ters baktı abisine, “Ne küçüğü abi ya! Valla bence de sen evlenme, kızın olursa onlara yazık.”
Cem yumruklarını sıktı, “Bana bak sevimli süpürgeli cadı, bana o baş belasını hatırlatıp durma! Bu evliliği de unut. Küçücüksün sen!”
Buğra öksürüp araya girdi, “Birincisi bizim ağzımızdan o kızın adı çıkmıyor, ama sen nasıl bir inkarın dibindeysen, aklında sürekli o kız var.” Cebinden iki kart çıkardı “İkincisi, biz izin almıyoruz. Haber veriyoruz. Üçüncüsü,” derken kartları adamın önüne itti.
“Bu ne?” dedi Cem kartlara bakarken.
“Biri benim, hani olurda inkardan vazgeçersen mobilya seçmen için. Diğeri de çok güvendiğim kuyumcunun. Harika tek taşları var.”
Cem masadan kalktıklarında öfkeliydi. Öfkesi kimeydi o da bilmiyordu. Kartları cebine koyduğunu da Cemre ve Buğra fark etmişlerdi, ama Cem hiç farkında değildi. Hem de hiç...
***
Yağmur çok zor zamanlar geçiriyordu, ailesi gizli evliliğine çok kızmışlar ve onu eve hapsetmişlerdi. Ecrin iş yerini bile aksatıp, onun yanında kalıyordu sürekli. Bu durum bir tek Cem’in hoşuna gitmiyordu.
"Yeter kızım özledim. Ne biçim sevgiliyiz anasını satayım. Sevgili olmadan önce daha çok görüyordum seni." Telefonda isyan ediyordu artık.
"Cem saçmalamaz mısın? Yağmur'un ne kadar kötü olduğunu biliyorsun. Onu bırakamıyorum. Anlayış lütfen!"
Cem sinirle soludu. "Anlayış buraya kadar Ecrin Hazar! İtiraz istemiyorum ve bu gece bana geliyorsun minik cadı!"
Ecrin bir yandan ona hak veriyordu, çok ihmal etmişti onu. "Tamam bu akşam söz gelirim. Ama fazla kalamam."
Cem kız görmese de yüzünü buruşturdu, "Fazla kalamam ne ya? Saçmalama."
Ecrin şeytanca gülümsedi, "Ha ha ha, Cem bey; yatağınıza gireceğimi sanıyorsanız avcunuzu yalarsınız."
Sonra karşıdan seksi bir kahkaha duyunca Ecrin kırdığı potu anladı. Ah sıkı bir laf gelecekti. Yüzünü ekşitip, bekledi ve beklediği o laf geldi.
"Bebeğim, o zaman ben sana geleyim sen beni yatağa at. Ha ne dersin. Hem avcumu değil de başka şeyleri yalarım. Güzel olmaz mı?"
"Hii, terbiyesiz. Unut Cem. Aklından dahi geçirme."
"Aklımdan dahi geçirmeyeyim mi? Aklımdan çıktığın mı var kadın?” gözlerini yumdu, onu istiyordu, her şeyden çok... “Bu gece geliyorsun Ecrin ve ben sabaha kadar seni be..."
"Kes Cem. O cümleni bitirme, yoksa ilişkimiz bitecek. Görüşürüz. Yağmurların evine geldim ben." Telefonu adamın yüzüne kapatınca derin bir nefes aldı.
Kapı ziline bastı ve bir adet gözleri şiş Didem hanımla karşılaştı.
"Didem teyze ne oldu?"
"Geç kızım geç." İçeri geçtiğinde Rüzgar ve Beste'yi gördü. Osman amca da etrafta deli gibi volta atıyor, saydırıyordu. Ecrin Beste'ye bakarak kaş göz işareti ile ne oldu dedi.
Beste ise alt dudaklarını dişlerinin arasına alarak, kafasını salladı.
"O kız elbet elime geçecek. Bak o zaman ben ne yapıyorum ona." Osman amca haykırınca, Ecrin yerinden sıçradı. Beste ise Ecrin'e dönüp, "Yeminle az sonra doğuracam korkudan. Çalkalana çalkalana çocuk yayık ayrana döndü içimde."
"Ne oldu kızım?" Ecrin çantasını kenara koyup, yanlarına oturdu.
"Yağmur kocaya kaçmış."
"Ne?"
"Yağmur diyorum kocasına kaçmış işte. Ateş’e gitmiş."
"İyi de Yağmur'la sabah görüştük, öyle bir şeyden bahsetmedi."
"Öğlen kaçmış zaten." Beste ara ara Osman beye bakıp, damağını çekiyordu.
"Saçmalama Beste, yani kaçacağından bahsetmedi."
"Öğlen karar vermiş demek ki, ne bileyim gitmiş işte," deyip omuz silkti Beste.
Bütün gün Osman amca saydı, Didem hanım ayılıp bayıldı ve Beste en sonunda "Aaa yeter ama, yemin ederim doğururum ha," deyip cırlayınca ortalık biraz yatıştı.
Ecrin en sonunda akşam kaçabilmişti. Cem'in evine geldi. Kapıda bir süre bekledi. Ne yapacağını bilemedi. Elleri ile saçlarını düzeltti ve kapıyı çaldı. Ne olursa olsun sevdiğini söylemeden ona kendini teslim etmeyecekti. Kesin kararlıydı.
Bir süre sonra kapı açıldı. Kapıda duran bir adet eşofman ve tişörtlü Cem’le yutkundu. Demin ne demişti. ‘Ha sevgi, tutku, seks... Hayır seks yoktu, aşk mıydı o?’
"Hoşgeldin güzelim. Sonunda..." dedi Cem çapkınca gülümseyerek. Bakışlarındaki o ateşi görecek kadar tecrübeliydi Cem ve kız şuan yanıyordu.
Ecrin kendine gelmeye çalıştı ve bunun için adama çemkirdi "Ne sonunda Cem ya. Arkadaşlarımız zor günler geçiriyor. Bu arada Yağmur Ateş'e kaçmış. Senin bilgin var mı?"
Cem duraksadı. Derin bir nefes aldı ve salona geçip koltukların üstüne yayıldı. Sonra da Ecrin'i yanına çekti.
"Aslında tam olarak öyle sayılmaz. Durum biraz karışık tatlım. Yağmur eğer isterse sana anlatır."
"Ne demek isterse? Ne oldu Cem?” Cem’in sustuğunu gören Ecrin gözlerini kıstı ve korkunç gözüktüğünü düşünen bakışlarını karşısındaki adama gösterdi.
Cem kahkaha attı, “Hiç korkmadım ki...”
“Şimdi her şeyi bana anlatıyorsun Cem Ernez!" Cem'in hala taviz vermeyen bakışını görünce kaşlarını çattı ve "Hemen Cem!" diye cırladı.
Cem bıkkın bir nefes aldı, "Bak hayatım. Bu ciddi bir olay ve lütfen kimseye anlatma. Çünkü Ateş duyduğu an ikimizi de vurur."
"Tamam hadi anlat."
"Yağmur bugün dışarı çıkmış. Ateş evinin önüne adam koydurmuştu. Çıkarsa onunla konuşmak için."
"İnanamıyorum. Takip mi ettirmiş."
"Takip değil, mecburdu Ecrin. Kızla konuşamıyordu ve karnında bebeği var. Her neyse. Kızın bulunduğu yere geldi ve onun Erdinç ile buluştuğunu gördü."
"Bir saniye ne Erdinç'i? Yağmur o adamla görüşmüyor ki?"
"Görüşmüş işte. Üstelik adam kızın elini tutuyormuş. Ateş de bu manzarayı görünce adamı yumruklamış ve Yağmur'u tutup evine götürmüş. Şimdi kıza resmen hapis hayatı yaşatacak. Onunla konuşmayı denedim ama şu an çok öfkeli Yağmur'a. Çocuk doğduktan sonra boşanacam diyor, başka bir şey demiyor. Çocuğu da Yağmur'dan alacakmış."
Ecrin duyduğu şeylerle eliyle ağzını kapatmış ve hayretler içerisinde Cem'e bakıyordu. Doğru muydu? Ateş bu kadarını yaşatmış mıydı gerçekten biriciğine?
"Cem yalan de. O bunları hakkedecek bir şey yapmaz. Yağmur Ateş'i seviyor. Günlerdir babasını ikna etmek için uğraşıyor. Sesini duymak için yalvarıyor. Cem bu işte başka bir şey var. Bak benim Yağmur'la görüşmem lazım. Onun yanına gitmem lazım. Neler çekmiştir ya. Nasıl üzülmüştür." Ecrin’in hem bağırıyor, hem ağlıyordu, kızın bu telaşı ile Cem onun kollarından tuttu ve gözlerine baktı.
"Sakin olur musun Ecrin. Şimdi değil. Ama yarın Ateş'le konuşurum."
"Ne demek Ateş'le konuşursun? Bir de onunla görüşmek için izin mi alacağız paşamızdan?" diye tüm gücüyle bağırdı.
"Ecrin biraz zaman ver olur mu? İkisine de..."
"Olmaz efendim. O Ateş ne sanıyor kendini acaba?"
"Ecrin tamam, sakin ol dedim tatlım. Hadi uyuyalım yarın salim kafa ile konuşuruz."
"İyi. Sabah görüşürüz o zaman," deyip kapıya doğru yürüdü. Ona şaşkın gözlerle bakan Cem birden kendine geldi ve kalkıp kızın elini tuttu.
"Hey hey hey nereye?"
"Uyuyacam demedin mi?" diye çemkirdi.
"Evet de tek değil her halde. Sen de benimle uyuyacaksın,” derken sırıtıyordu.
Ecrin de ona gülümsedi "Asla Cem. Seninle asla uyumayacağım. Unut."
"Saçmalama Ecrin. Kötü bir şaka bu değil mi? Hadi bebeğim çıkalım odaya," dedi ve kızın elini tutup çekiştirdi.
"Hayır dedim Cem. İyi geceler." kapıdan çıkıp gitti.
Ardında şaşkın ve homurdanan bir adam bıraktı. Ecrin ise "İşte bu kızım, Efsane yine yenildi!" deyip sırıtıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |