
Öksürdü... Aynı anda da kapıyı çaldı. Kapı açılmadan önce derin bir nefes alıp verdi ve kapı açıldığı an kızın konuşmasına fırsat vermeden o özlediği dudaklara yapıştı.
“Cem...” sözü kesildi.
“Baban gelse alamaz kızım seni elimden,” diye homurdanırken, kızı duvara yapıştırdı.
“Baba-”
“Sus Ecrin ve karşılık ver!” tekrar kızın dudaklarına yapıştı. Kendinden geçerken dudaklarını boynuna bastırdı. “Öldürüyorsun beni!”
“Bak onu iyi bildin!” dedi arkasından gelen ses.
Cem durdu ve “Te-tele-televizyon açık galiba...” dedi acı dolu bir sesle.
“Canlı yayından bağlanıyoruz,” ses daha yakından gelmişti.
Cem arkasına bakmadan Ecrin’e baktı ve yutkundu. Evet Cem olayı çevirebilirsin, yapabilirsin. Sen efsanesin oğlum...
“İşte tamda öyle olmuş Ecrin hanım, yani sen al kızı duvara yapıştır, öp, be-besle, sonra hamile kalmış kız. Evlenmişler ama. Kocası artık sonuçta kaçırmış sayılmaz. Değil mi?” kız sessizdi. Adam acı dolu bir inleyişle “Değil mi Ecrin?” diye bağırdı.
Ecrin yüzünü buruşturdu. “Sıvıyorsun,” diye mırıldandı.
Cem arkasına baktığında, birden gülümsedi, “İnanmıyorum, Derviş beydi değil mi? Ben Ecrin’in patronu. Bir olayın üstünde görselliklerle çalışıyorduk da...”
“Görsellikten çok ellekliğe girmiyor mu senin ki?”
“Elleklik? Ben? Hiç ellek değilimdir halbuki, ellemem yani ben. Tamamen olayı uygulamalı anlatma şeysi bendeki.”
Adam öfkeyle çattı kaşlarını, “Lan oradan bakınca gerizekalı gibi mi duruyorum?”
Cem yutkundu, “Yok valla, gayet de her şeyi anlamış, kızgın bir baba gibi duruyorsunuz. Ama açıklayabilirim.”
Adam ellerini göğsünde birleştirdi, “Dinliyorum.”
Cem yutkundu, “Şimdi yanlış anlamayın da meraktan soruyorum. Sizin tam burada ‘açıklanacak bir şey yok!’ diye gürlemeniz gerekmiyor mu? Genelde öyle olur ya.”
Adam kaşlarını kaldırdı, “Öyle mi olur?”
“Evet,” dedi Cem gamzesini göstererek sırıtırken.
“Açıkçası ben...” dedi ellerini cebine koyup, Cem’e yaklaşırken. “Daha ne kadar saçmalayacağını merak ettim.”
O sırada merdivenlerden inen kadın neşeyle şakıdı, “Ah bebeğim, damadımızın üstüne bu kadar gitme.”
Cem duyduğu şeyle Ecrin’e döndü, “Annen neden küfürlü konuşuyor?” kadına döndü ve sevimli bir şekilde gülümsedi, “Yok adım Cem. Cem Ernez.”
Kadın elini es geçip, adama sarıldı. “Ah ne tatlı şeysin sen,” dedi kadın uzaklaşıp, adamın suratına bakarken. “Derviş şuna baksana.”
“Bakıyorum Azimet. Maşallah nur TOPU gibi.”
“Derviş! Damat düşmanlığı hoş değil.”
“Ben düşman değilim. Sevmiyorum sadece. Zevk meselesi. Bir de azıcık alerjim var.”
‘Sanki adama zevkin doruklarını vaat ettik anasını satayım.” Cem hala sırıtıyordu. “Şey... Damat demesek mi, bende de alerji yapıyor da...”
Ecrin arkadan onu eli ile dürtüp, uyarınca sustu.
“Hadi kızım sen bize kahve yap, bizde içeri girelim.”
“Şey gerçekten gerek yok, benim gitmem lazım. Yol üzeri uğramıştım."
“Aa olur mu ama?”
Kadın itiraz ederken, adam homurdanıyordu, “Yol üzeri buysa, oturmaya geldiğinde nasıldır Allah bilir!”
“Anne, onun gitmesi gerekiyor,” diyerek araya girdi Ecrin, içinde tarif edemediği bir yara açılmıştı. Cem bu tanışmadan hiç memnun olmamıştı çünkü. “Ben onu yolcu edeyim.”
“Sizlerle tanıştığıma çok memnun oldum.”
“Bizlerde.”
Kapıya çıktıklarında Cem rahat bir nefes verdi.
“Sana anlatmaya çalıştım. Ama konuşmama fırsat vermedin.”
“Kapıya as bir daha kapıya.”
Ecrin saçlarını geriye attı, “Cem...”
“Efendim güzelim?” kapıya yaslanıp, kızı süzdü.
“Ben... Yani bir süre görüşmeyelim. Babamlar burada olacak zaten.”
Cem kaşlarını çattı, “Saçmalama Ecrin ya!” dedi ve kızın yanağından öperek, “Ben bunu duymadım, sen de demedin. Anlaştık mı?” kızın cevap vermesini beklemeden, oradan uzaklaştı.
Arabaya bindiğinde gülümsedi. Normalde sinirli olması gerekiyordu. Ailesi ile tanışmak onu huzursuzlandırmak yerine, mutluluk vermişti. Gerçi Ecrin’in babası için aynı duygular geçerli değildi Cem’e göre. Bir an aklına bir kızı olduğu geldi ve bir adamla onu öyle yakalayacağı...
Başını sağa sola salladı. “Lan manyak mısın ne çocuğu? Hadi çocuğu da geçtim, ne kızı? Allah korusun!”
Gaza basıp, oradan uzaklaştı. Ama sonradan aklına uçuşan görüntülerle frene bastı. “Sarışın ve mavi gözlü kız mı? Hah, daha neler? Delirdin oğlum sen!” -hayalindeki küçük kız neden Ecrin’e benziyordu ki?
***
Ecrin kapıyı kapatıp arkasını döndüğünde annesi ile babasının ona ‘seni dinliyoruz’ der gibi baktıklarını gördü.
“Hadi baba Amerikalı aileleri oynamayacağız değil mi?”
“Valla kızım deminki manzara hangi kıtadan hangi ülkeden alıntıydı bilmiyorum ama, bir Türk babası olarak açıklama bekliyorum!” diye sinirle kükredi.
“Sadece bir öpücüktü,” dedi geçiştirmeye çalışarak.
“Lan biz annenle seni yaparken bu kadar temasa girmedik.”
Ecrin yüzünü buruşturdu, “Baba sana inanamıyorum.”
O sırada Azimet hanım araya girdi, “Aşkım, lütfen seks hayatımızı kızımızın önünde açma,” sonra kocasına yaklaştı, “Ayrıca o kadar da küçümseme.”
Derviş bey sinirle karısına döndü, “Konumuz bu mu Azimet? Demin kızımız çapkın ve serseri bir adam tarafından duvara kıstırıldı ve-”
“Aaa baba yeter!” diye araya girdi Ecrin, “Bakın Cem’le evet bir ilişkimiz var. Ama öyle düşündüğünüz gibi değil. Yani biz takılıyoruz. Ciddi değiliz.”
Derviş bey kaşlarını çattı, “Gönül mü eğlendiriyorsunuz kızım?”
Ecrin sabırla nefes aldı ve oflayarak bıraktı. “Babacım, çok yeniyiz.”
“Bu yeni halinizse gidişatınızdan korkmalı mıyım?”
Ecrin onlara laf yetiştiremeyeceği için ve yeterince canı sıkıldığından koşarak odasına girdi.
Cem Ernez şerefine bir uykusuz ve bol ağlamaklı bir gece daha...
***
“Ecrin ne bu ‘uzak durma’ saçmalığı ya!” diye bağırdı adam ofisinin içinde.
“Ailemle tanışmak seni nasıl rahatsız etti fark etmedim mi sanıyorsun Cem?”
Cem bir sağa bir sola gidiyordu, “Rahatsız eden ailenle tanışmak değil Ecrin!” diye sinirle söylendi. “Sadece gördükleri an sıfatlandırmaları beni rahatsız etti.”
Ecrin kahkaha attı, “Merak etme sen gittikten sonra onlara ilişkimizin ciddiyetsizliğini açıkladım.” Adama yaklaştı, “Ve Cem Ernez, sen zaten o sıfata layık değilsin. Çünkü o sıfatı hak edecek kişi, ailemin karşısına ‘ben Ecrin’in sevgilisiyim’ diye çıkacak adamdır, yakalanacak kişi değildir. Yani sen üstüne alınma o kadar.”
Ecrin Cem’in değişen ve bozulan yüz ifadesinden ne anlam çıkarması gerektiğini bilmiyordu. Neye bu kadar sinirlendi, hiç ama hiç anlamıyordu.
Cem ise duyduklarını şu an öfke ateşleri saçan beyin süzgecinden geçirip, kavradığında; kızı sertçe duvara yasladı.
“Ne sevgilisinden bahsediyorsun lan sen? Benim senin sevgilin? Başka adam yok, başka sevgili yok Ecrin!” diye sessiz, ama tehlikeli bir sesle konuştu.
Ecrin’in içinde ise zerre korku yoktu, bu adamdan özellikle şu an içindeki o kırgın kalple hiç korkmuyordu.
“Bana kalbini verecek adamdan bahsediyorum Cem! Senin bakire kızlar gibi sakladığın kalbine inat, seveceğim bir kalp istiyorum.”
Cem içindeki acıyı, kızın kolundan çıkardı. Daha da sıktı onu. “Benim mi kalbim bakire?” alayla güldü, “Lan benim kalbime tecavüz ettiler anladın mı? İnsafsızca becerip, gittiler!” diye bağırdı ve odadan çıktı.
Ardından bıraktığı kız ise soru işaretleri ile doluydu.
-Cem Ernez’in kalbi zamanında kırılmış mıydı?
***
Ecrin hala anın şaşkınlığını yaşıyordu. Şu an ne yapması, nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. O an Ateş'in sinirle odasına girmesi ile birden ürktü. Aklına ilk gelen ise arkadaşının başına bir şey gelmiş olma ihtimaliydi.
Ayağa kalkıp, aklına ilk gelen şeyi söyledi; "Yağmur'a bir şey mi oldu? O nasıl?"
"İyi. Seni evde bekliyor. İzinlisin. Yanına gidebilir misin?" ellerini sinirle saçlarının arasından geçirdi.
Ecrin birden alkışladı, bu haber ona ilaç gibi gelmişti, "Döndü demek sonunda. Tamam hemen gidiyorum,” dedi sevinçle.
***
Cem lavaboda yüzünü yıkadı. Kendine gelmek için biraz bekledi. Yine o görüntüler aklına gelince, önündeki lavabonun fayansına sinirle yumruk attı. O kalpsiz değildi, o kalbini kimseden sakınmıyordu. Sadece onun yüreğinde kırılacak parça kalmamıştı.
Lavabodan çıktığında Ecrin’in çantası ile odadan çıktığını gördü. Ona doğru yürüdü ve karşı karşıya durdular.
“Ecrin, nereye?” diye sordu.
“Yağmur gelmiş, beni çağırıyor. Ateş de bana izin verdi.”
Cem kaşlarını çattı, “Öyle miymiş? İyi tamam.” Bundan hoşlanmamıştı. Bütün gün o masada onu göremeyecek oluşu Cem’in canını sıkmıştı.
“Bak ne diyeceğim. İşlerini toparlayıp, sende gelsene.”
Cem çapkınca gülümsedi, “Hani benden uzak duracaktın? Bak kendi dediğini bile uygulamıyorsun Ecrin Hazar.”
Ecrin de gülümsedi, “Sana daha öncede söyledim. Ben yapamadığım için senden istiyorum Cem Ernez!” ona göz kırptı ve asansöre doğru yürüdü.
Ufak bir kahkaha attı Cem ve kızın tarafına dönüp, ellerini iki yana açarak bağırdı. “Beni öldürüyorsunuz hanımefendi. Siz ve o gözleriniz...”
“Beter ol Kıymetlimin Efsanesi!”
***
Cem kendi odasını es geçip, Ateş’in odasına yöneldi ve kapıyı çalmadan içeri geçip, pencerenin önündeki adama doğru yürüdü.
"Yağmur dönmüş."
"Hiç gitmemişti ki."
"Nasıl yani?"
"Basbayağı. Ecrin'i ve diğerlerini uzak tutmak için öyle söylemiştim."
Söyledikleri ile ağzı bir karış açık kalan Cem, arkadaşını tanıyamadı. Zaten bugün yeterince gergindi.
"Ateş kimsin sen ha? Abi bu sen misin? Sen bu kadar acımasız, vicdansız mısın? Nasıl yaparsın bunu ona?"
"O nasıl beni aldattıysa, beni yarı yolda bırakıp ailesi ile gittiyse, çocuğumu benden koparmaya kalktıysa, ben de aynı duygularla yapıyorum."
Cem alayla güldü. "Kendini kandırıyorsun Ateş. Tamam seni bırakıp gitmesine kızgınsın, ama seni aldatmadığını ikimiz de biliyoruz. Yağmur öyle bir kız değil. Kendini buna inandırıp, kıza uyguladığın işkencenin günahını çıkarma ve artık kes şunu."
"Karışma. Sen kendine bak. Annen ve o kız yüzünden Ecrin'i ne sarabiliyorsun ne de bırakabiliyorsun. Araf’ta sallandırıyorsun kızı. Asıl sen kes. Kıza veremeyeceğin sevgi için, kız gözünün içine bakıyor,” diye bağırdı.
"Alakası yok. Ben Ecrin'e dürüst davrandım en azından. Ona kalpler, aşklar vaat etmedim."
"Ben Yağmur'a yalan mı söyledim? Onu bir gün olsun yarı yolda mı bıraktım? Lan dünyayı yıkardım be o yanımda dursaydı, beni bırakıp o aşağılık adama gitmeseydi."
"Neyse ne desem boş. Sen bildiğini okuyacaksın. Ama bu akşam gelip göreceğim Yağmur'u, buna engel olmayacaksın."
Cem odadan çıktığında darmadağındı. Ecrin gerçekten o aşk için gözünün içine bakıyor muydu? Peki Cem bunu istiyor muydu? İşte bunu o da bilmiyor.
***
Bütün akşam Yağmur’la zaman geçirmişlerdi. Cem’in Yağmur’a hamile diye özenli davranması, Ecrin’i azıcık kederlendirmişti -yok ne kederlenmesi hayvan gibi kıskanmasına sebep olmuştu. Ama elinde değildi. Arkadaşını değil, Cem’in o ilgisini kıskanmıştı.
‘Acaba ben hamile kalsam ne yapar?’ gibi saçma hayaller kurmasına sebep olmuştu.
"Bana gidelim mi?" sorusu arabanın içindeki sessizliği dağıttı.
"Cem hala beni yatağına atma derdindesin. Yapma!" dedi alayla.
"Tamam senin evine gidelim bebeğim. Ama bitsin artık bu işkence lütfen. Ecrin biz sevgiliyiz. Yani özel bir şeyler yaşamamız gerekmiyor mu?"
"Yok sana özel şeyler falan. Müebbet ceza yedin aşkım," dedi ve "Hadi beni evime bırak, sen de evinde git ve yat."
"Acı bana sevgilim. Lütfen! Bak söz veriyorum sadece yanında uyuyacağım. Uslu bir çocuk olacağım. Hem bu ilk, sana özel," yüzünde sevimli bir gülümseme vardı.
Ecrin yalandan bir şaşırma ile konuştu "Vay, gecelerin asi prensine bak.” Sonra birden çemkirdi, “Yok canım. İstediğim şeyi vermedikçe, ben de sana istediğin şeyi vermeyeceğim."
"Neymiş istediğin söyle?"
Kız ifadesiz duran adama bakıp, çenesini kaldırdı. Yüzüne ukala bir gülümseme taktı ve işaret parmağını adamın sol tarafına iki kere vurup, fısıltı şeklinde "Bu asi prensin, kimsesiz kalbini istiyorum,” dedi.
***
“Yarın bir işin var mı?” Cem gecenin bu saatinde neden kızı aramıştı bilmiyordu.
“Hayır yok. Annemleri yolcu edip, evde oturacağım. Klasik cumartesi sendromumu yaşayacağım.”
Cem başını öne eğdi, bir süre durdu ve gözlerini yumup, konuşmaya devam etti.
“Peki benimle bir yere gelir misin?”
“Nereye?” -Seninle nereye olsa gelirim.
“Benimle nereye olsa gelmez misin? Sormadan, hesaplamadan, kurcalamadan... Çünkü sen yanımdayken ben ancak oraya gidebilirim.”
“Peki, gelirim.”
Rahatladı, “Yarın görüşürüz o halde.”
“Görüşürüz.”
Telefonu kapattıktan sonra bir süre bekledi. Ecrin madem onun kalbini istiyordu, Cem de onu kalbi ile tanıştıracaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |