
Aslında ne zor bir kelime ‘Seni seviyorum’ demek.
Basitlik de yakışmazdı zaten sevgiye.
Aslında çok kolaydı yenildiğimi kabullenmek,
Ama kolay elde etsem efsane olmazdık seninle...
“Bir hafta Yağmur. Gideli bir hafta oldu. Ne aradı ne sordu. Yaptığım tek şey ona yemek yapmaktı ya. İnanabiliyor musun, yemek yaptım diye bütün bu olanlar?”
Yağmur yatağa yayılmıştı, “Ecrin ben daha sevgili olduğunuza inanamıyorum. Yani yanlış anlama da, hepimiz bir şeyler yaşadığınızın farkındaydık. Ama o hep gizledi. Kimse bilsin istemedi. Bu da zaten her şeyi açıklıyor. Senin duygularından şüphem yok. Ama ondan emin değilim ve ben senin üzülmeni istemiyorum.”
“Ben hep sana Erdinç için kızıyordum. Ama şimdi şu halime bak,” deyip yatağa tekrar gömüldü ve alayla kendine güldü. “Resmen o adamın oyuncağı oldum bile bile.”
“Ecrin yapma böyle. Hem belki geldiğinde her şey düzelir. Aklı başına gelir o akılsızın. Ayrı kalmak iyidir.”
“He düzelir. Bir bakarsın evlenme teklifi eder. Yağmur kendinle çelişiyorsun farkında mısın ya?” diye çemkirdi kadına.
“Haklısın,” dedi ve ikisi de gülmeye başladılar. Sonra Yağmur dudaklarını dişledi ve “Ecrin?” diye mırıldandı. Aklındakini sormak istiyordu.
“Efendim,” dedi kadının cipslerini yerken.
“Peki şey... Yani siz, birlikte oldunuz mu?”
Ecrin duyduğu şeyle durdu bir an, arkasındaki yastığı alıp yüzüne gömdü ve inler gibi ses çıkardı. Yağmur ise ne yapacağını düşünemedi. Kaldı ki Ecrin bunu yapmışsa işler bayağı karışıktı. Bu kız Cem’e sırılsıklam aşıktı.
“Canım yaaa...” diyerek sarıldı kıza.
“Ben onu çok seviyorum Yağmur, ölüyorum. Nefes alamıyorum. Neden o beni sevmiyor?”
“Onu öldüreceğim!”
***
Cem başka bir sarışınla odaya geldiğinde, yine diğer akşamlar gibi içti içti içti... Kız ona yaklaştıkça itti onu. “Uzak dur!” diye kükredi.
“Neden odaya geldik o zaman?”
“Yat uyu,” dedi ve pencerenin önüne geldi. Yine onu düşünüyordu. Lanet olsun bir haftadır onu aldatmak istiyordu, aldatmak ve onun son kelimesi gibi ‘bitirmek’ istiyordu. Ama sözle bitmiyordu işte.
Son yudumu da içince, bardağı duvara fırlattı ve yataktaki kadının yanına gitti, önce ellerini başının üstünde birleştirdi. Kızın gözlerine baktığında tanıdık bir pırıltı aradı. Ama yoktu...
“Lanet olsun!” dedi ve kadının koynundan kalktı. “Seviyorsun işte köpek gibi aşıksın o kıza!” diye bağırıp, konsolun üstündeki içki şişelerini devirdi. Yataktaki kız şaşkınca onu izliyordu.
“Defol git!” diye bağırdı Cem ona. Sakinleşmek için ellerini konsola koydu ve derin nefesler aldı. Kaçıyordu, ondan kaçıyordu ama artık dönmeliydi.
Bilerek uzatmıştı bu işi. Etrafı unutmak için afetlerle doluydu ama hiçbiri doğal afet değildi Ecrin gibi. Hiç biri o sarı cadı gibi bir bakışı ile eritmiyordu Cem’i. Her gece birini odasına alıyor ve sadece dudak temasında bile iğreniyor, geri çekiliyordu. Yapamıyordu. Bedeni kalbi onu istiyordu, yalnızca onu.
Eşyalarını toplayıp, hızla duşa girdi. Saate baktı, dokuza geliyordu. İlk uçakta yer ayırtıp, şirket telefonundan asistanını aradı. Çaldı çaldı, açan olmadı. Tam kapatacaktı ki, tanıdık bir ses açtı telefonu.
“Efendim?” Adamın nefesi kesildi. Ne olmuştu şimdi? Alt tarafı sesini duymuştu. Saçmalıyordu iyice. Bu kadar mı aşıktı bu sarı cadıya? Özlemişti... Çok özlemişti.
Boğazını temizledi. “Ecrin hanım, günaydın, benim Cem.”
Kısa bir sessizliğin ardından “Buyurun Cem bey?” diye soğuk bir ses geldi. Halbuki demin sıcacıktı o ses.
-Bi merhaba de, ama nerede, inatçı. “Azra hanım yok mu?”
“Aşağıda kahvaltıda.”
“Anladım. Ben bugün dönüyorum. Yarın için bir sunum dosyası istemiştim. Atmamış, onu rica edecektim. Bir de anlaşmayı imzalattım. Kopyasını da ona attım. Onu incelemesi gerekiyor.” Ecrin aynı anda not alıyordu. “Ve son olarak yarın ki programımı bana atsın. Boş bir saatte de Ateş’le toplantı ayarlaması lazım.”
“Peki Cem bey iletirim.”
İkisi de sessizdi. Sonra Ecrin devam etti. “Başka bir şey yoksa?”
“Yok.” -Var.
“Peki.”
Ama ikisi de kapatmıyordu.
“Sen nasılsın?” diye sordu Cem. -Kabul ettim sevgilim, ben sana çok fena yenildim.
“İyiyim,” diye yanıtladı. -Boktan beterim gerizekalı.
“Ne güzel. Bende çok iyiyim.” ... -İyiymiş. Biz burada hanımefendi yüzünden neler çekelim, ama o iyi olsun.
“İyi o zaman görüşürüz Cem bey.”
“Görüşeceğiz Ecrin hanım.” -Hem de yarın erkenden.
Hatta belki bu akşam... Kesinlikle bu akşam.
***
Uçaktan iner inmez, havaalanındaki arabasına yöneldi. Güneş batmak üzere olsa da rahatsız ediyordu, gözlüğünü taktı ve yoğun trafikte ilerledi. İstediği yere geldiğinde hava kararmıştı.
Ecrin’in evinin önünde bekledi... Bekledi... Bekledi...
En sonunda araçtan indi ve eve doğru yürüdü. Verandanın merdivenlerini bir adımda çıktı. Biraz duraksayıp, kapıyı çaldı. Derin nefesler alıyordu.
Kapı açıldığında gülümsemesini zor gizledi. Elinde koca nutella kavanozu ve ağzında kaşıkla kapıyı açan Ecrin de adamı karşısında görünce şaşırdı.
-Neyse ki söylediği gibi iyi değildi. Bayağı depresyondaydı.
“Gerçekten iyi misin diye merak ettim.”
Kız onun suratına anlamamış gibi bakıyor, konuşamıyordu.
“Neyseki iyi değilmişsin. Çünkü ben de iyi değilim Ecrin.”
Kız yine konuşamadı.
“Açım. Yemek var mı? Yoldan geldim malum.” Kız başını sallayınca, Cem kahkaha attı. “Kaşığı çıkar kaşığı.” Eliyle ağzındakini işaret etti.
Kız birden aklına gelmiş gibi kaşığı çıkardı ve “Hoşgeldin,” dedi.
“Sonunda,” deyip, içeri girdi.
Ecrin adama hala uzaylı gibi bakıyordu. “Ben üstümü değiştirip, geliyorum.”
“Benim için bir mahsuru yok, sadece çıkarsan da olur.”
“Cem!” diye bağırınca, “Peki tamam,” deyip, sustu.
Yarım saat sonra masada oturmuş, yemek yiyorlardı. İkisi de suskundu. Adam tabağını bitirdiğinde masadaki peçeteyi aldı ve ağzını silip, arkasına yaslandı. Kızın pek bir şey yemediğini görünce, sandalyesini kıza yaklaştırıp, elindeki çatalı aldı. Ecrin başını kaldırıp ona baktı.
“Ne yapıyorsun?”
“Seni beklersek, sinemaya geç kalacağız,” dedi, bir yandan da kadına yemeğini yediriyordu.
“Sinemaya mı?”
“Evet, harika bir film gelmiş. Biletlerimizi aldım.”
“Cem ne yapıyorsun?”
“Geç kaldık Ecrin. Hadi.”
Aslında bu söz onların ilişkilerini ne güzel anlatıyordu. Evet geç kalmışlardı. Hem de çok...
*
“Ne değişti Cem?”
Cem elindeki patlamış mısırdan bir tane kendine bir tane kadına yedirirken duyduğu soru ile ona döndü, karanlıkta bile parlayan gözler... İşte o ışıltı, dedi kendi kendine.
“Yalan söylemeyeceğim Ecrin, bittiğini söyleyip evden çıktığında istediğimin bu olduğunu söyledi dilim ve bu bir hafta her gece odama bir kadın getirdim.” Ecrin’in yüz ifadesi değişince güldü ve elini tuttu, “Dokunamadım. Yapamadım. Belki berbat bir sevgili olacağım, ama artık çoğu şeyden eminim.”
“Odana kadın alıp, dokunamamana sevinmeli miyim Cem?”
Cem yüzünü buruşturdu, “En azından övünebilirsin. Hayatımda ilk kez bir kadın için başka kadınları reddettim.”
“Cem sana inanamıyorum ya!” tam kalkacakken, onu tuttu.
“Ecrin seni seviyorum!”
Duyduğu iki kelime ile donup kalan kadın yutkundu. “Ne?”
“Hayatımda bir daha bu kelimeyi söylemem sanıyordum, ama... Seni deli gibi seviyorum ben kızım!”
Ecrin gülmekle ağlamak arasında gidip gelirken, adama sarıldı. “Cem... Cem seni çok seviyorum.”
“Berbattım değil mi?”
Kadın kahkaha atarak adamın yüzünü avuçlarının arasına aldı, “Evet! Hayatımda gördüğüm en berbat sevgilisin.”
“Ama yine de bana aşıksın,” dedi sırıtarak.
“Evet sana aşığım gerizekalı.”
“Lütfen sessiz olur musunuz?” ikisi birden arkadaki kadına bakarken, Cem sırıttı.
“Hay hay...” dedi ve Ecrin’in dudaklarına yapıştı. Soluksuz öpüşmelerinin ardından Ecrin ayaklandı.
Cem sessizce fısıldadı, “Nereye?”
“Eve,” dedi kadın yine sessizce.
“Film?”
Kadın beyaz perdeye bakıp, burnunu kıvırdı “Fazla ilgimi çekmedi,” dedi ve adamı çekiştirdi.
Cem gülerek mısırı arkadaki kadına uzattı, “İyi seyirler.” Kadın şaşkın bir ifade ile aldı mısırı elinden.
Dışarı çıktıklarında “Ecrin, delirdin mi?” dedi kahkaha atarak.
“Özledim daha doğru bir kelime.”
“Bir daha bana sakın ‘normal sevgililer gibi şeyler yapalım’larla gelme bebeğim.” Kadını belinden tutup, kendine çekti, “Çünkü biz normal değiliz.” Dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp, uzaklaştı. “Sen ve ben farklıyız. Çok farklıyız hemde.”
Kadını tüm gözlerin önünde kucakladı ve dışarı çıkardı.
***
Işıkların altında adamın göğsüne başını yaslayıp, dans ederken, etrafta onları izleyen gözlerin farkında değillerdi. Cemre’nin annesinin gelemediğinden dolayı, Buğra’yla ikisi yurt dışına gitmişlerdi. Döndüklerinde ise, hızla düğün hazırlıkları başlamıştı. Bu gecede “Bekarlığa veda gecesi” yapıyorlardı. Cemre’nin baskısı ve Ecrin’in üstünlüğü ile veda gecesini hep birlikte yapacakları bir organizasyona çevirmişlerdi. Zaten iki hafta sonra da düğünleri vardı.
Eğlencenin sonuna doğru, çoğu kişi bitkin düşmüştü. Ecrin ile Cem’se hala dans ediyorlardı.
“Cemre fazla kıskanç olduğunu söyledi. Zorla vermişsin onu.”
Cem kahkaha attı, “Onu yine verdiğime dua etsin. Sen bir de kızım olduğunu düşün, asla vermem!” derken sinirlendiğini hissetti. Nereden çıkmıştı şimdi bu kız mevzusu?
Bu sefer kahkaha atan Ecrin oldu, “Kızın da sana soracaktı, ‘baba beni veriyor musun’ diye?”
“Yok sokaktan geçenden çocuk yapsın, gelsin kucağıma versin! Ecrin seni de onu da parçalarım yemin ederim.”
Ecrin’in suratı buruştu ve başını sağa sola salladı, “Cem Ernez, senden asla çocuk yapmam.”
Cem kaşlarını çattı, “Nedenmiş? Yok başka kimden yapacaktın?”
“Bir kere seninle evlenmem. Asla!”
“Asla asla deme, ben ne asla’ları yuttum senin yolunda güzelim.”
“’Aşık olursam beni vur Ateş!’” yandan gelen sesle o tarafa döndü. Ateş sırıtarak bakıyordu ona.
“Siktir git lan buradan!”
“Neremle gülüp, nerene tüküreyim Cem?” bu sefer ses Tamer’den geldi.
“Ne?” dedi anlamayarak.
Ecrin ise gülmemek için kendini zor tutuyordu.
“Sen demiştin ya ‘Aşık olursan istediğiniz her yerinizle gülün, hatta suratıma tükürün’ diye. O beybi facene kıyamadım, nerene tüküreyim?”
Cem surat asmış, sabır diliyordu. “Sikime- tövbe ya Rabbim! Parayla mı verdiler lan sizi bana! Defolup gitsenize.”
“Bak yakında çocuk da yapar ha bu,” dedi Ateş Tamer’e.
“En fazla iki ay.”
Cem Ecrin’e baktı, “Gidelim mi sevgilim?”
“Gidelim mi sevgilim,” Tamer adamın taklidi yaptı, sonra bir elini Çağla’nın belinden çekip, yanağını sıktı, “Aman da ne yakışırmış ağzına ‘sevgilim’ demek. Aşık mı olmuş Cem, aman da aman yesin onu Aşkısı...”
“Lan siktir git!”
“Tamer çocuklaşma Allah aşkına,” Çağla kendini tutamasa da acımıştı adama.
Poyraz da Mısra ile dansa kalktıklarında yanlarına geldi. Cem şimdi tam ortadaydı. “Ooo eğlence var gibi?”
“Sen git karınla eğlen Poyraz!” dedi huysuz bir şekilde. “Ecrin gidelim mi? Sen de bayağı eğleniyorsun bakıyorum!”
“Aaa tövbe de, sevgili aşkımla eğlenir miyim ben? Deminki dediklerini düşünüyorum. Hani kız çocuk istemiştin ya.”
“Geri aldım sözümü Ecrin! Etraf erkek çakallarla dolu. Hele de Rüzgar’ın oğlunu (Çınar) hiç gözüm tutmuyor.”
“Vayy... Yemin ediyorum Cem oğlumu kızının üstüne salacağım. Ahtım var,” dedi Tamer kahkaha atarak.
Cem yüzünü buruşturdu, “Ne biliyorsun oğlum erkek olduğunu. Belki kız.”
“İçime doğdu diyelim,” deyip göz kırptı.
Gecenin sonunda Cem somurtarak ayrılmıştı mekandan. Ama çıktıkları an, asıl sürpriz kapıdaki kameralar oldu.
“Cem bey uzun süredir gecelerde gözükmüyorsunuz, sebebi yanınızdaki bayan mı?”
“Cem bey Ecrin hanımın asistanınız olduğu doğru mu?”
“Uzun süredir birliktesiniz, evlilik kapıda diyebilir miyiz?”
“Ecrin hanımın hamilelik haberleri doğru mu?”
Cem derin nefes alarak, Ecrin’in parmaklarını kendi parmaklarının arasına geçirdi.
“Arkadaşlar, öncelikle Ecrin hanım asistanım değil, meslektaşım. Birlikte çalışıyoruz evet. Uzun süredir de birlikteyiz.”
“Peki hamilelik söylentilerine ne diyorsunuz?”
Cem sırıttı, “Şuan için öyle bir şey yok.”
“Şuan için dediğinize göre düşünüyor musunuz?”
“Öncesinde çok daha önemli atılacak adımlar var. Şimdi müsaadenizle.”
“Aşık mısın Cem bey?” bu soru kadın olan bir gazeteciden gelmişti.
Cem arkasına baktı ve gülümseyerek “Hem de deli gibi,” deyip, arabasına bindi.
ERTESİ GÜN MANŞETLER
“EFSANE’NİN AŞKI”
“Gecelerin çapkın prensi uslandı mı?”
“Gizli aşk kim?”
“Gecelerin Asi Prensi Prensesini buldu”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |