17. Bölüm

16.BÖLÜM – MOR LALELER / İLK GÖRÜŞTE AŞK

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

İlk görüşte aşka inandırdı beni bakışların,

Yeniden demiyorum.

Çünkü senle tattığımın asıl aşk olduğunu anladım.

Kaybettiklerime üzülmüyorum.

Aksine,

Hayatımdan çıkıp giden herkese teşekkür ediyorum.

 

“Yazılanları gördün mü?” dedi Ecrin.

Cem yatakta gerildi ve kızı kollarına alıp, manşetleri okudu. “Efsane’nin Aşkı” dedi dedi uzatarak, “En çok bunu beğendim.”

“Efsane diyorsun?”

“Efsaneyiz diyorum.” Elinden tableti alıp, komodine koydu ve kızın boynunu öpmeye başladı, aynı anda da mırıldanıyordu, “Bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak, dudaklarından öpüp, hep içinde kalmak. Saatlerce sevişip, yataktan çıkmamak. Bir efsane senle beraber yıkanmak.” Kızı kucağına alıp, banyoya doğru gitti.

“Şu şairane yeteneğini romantizmle mi birleştirsen? Erotizmle pek olmadı da.”

“Valla şimdi benim birleştirmek istediğim çok daha başka şeylerim var.”

“Edepsizsin Cem Ernez!” ikisi de kahkaha atarak banyoya girdiler.

 ***

Çağla aynada kendine baktı, tamam harika görünüyordu ama yine de içi rahat değildi.

“Kına gecesi nereden çıktı Allah aşkına? Hamile hamile...”

“Kızım erkekler bekarlığa veda ediyor da biz neden etmeyelim?” diye çemkirdi Yağmur.

“Yalnız Yağmurcum biz bir yerlerimize kına yakarken, onlar masaların üstünde dansöz oynatmasınlar da...”

“Yapamazlar. Vallahi zaten Ateş fişlenmiş, bu sefer ömür billah dokunamaz bana.”

“Cezalı mı?” dedi hayretler içinde Çağla.

“Evet, bana çektirdiklerini iki özür bir çiçeğe affedecek değilim. Halt etmiş.” Saçlarını savurup, gözlerini süzdü.

“Harikasın bebeğim, bana da öğreteceksin o işveleri,” derken kahkaha attılar. Sonra derin nefes alıp, yüzünü yelledi, “Kızlar! Hatırlatayım, bir saat sonra benim kınam var.”

“Tamam be, yakacaz kınanı merak etme,” diye çemkirdi Ecrin.

Elinde telefon Cem’e mesaj atıp duruyordu.

E: “Ne yapıyorsunuz?”

C: “Sıkılıyoruz bebeğim. İnan çok sıkıcı bir ortam.”

E: “Cem bir film çevirirsen seni öldürürüm.”

C: “Hayatım çevireceğim tek film seninle bu gece sabaha kadar sürecek film olacak. O da malum pek konu içermiyor.”

E: “Konular götürsün seni Cem, kız yok etrafta değil mi?”

Ateş’in fotoğrafını yolladı.

C: “-Fotoğraf bunu saymazsan yok. Bir de senin velet kardeşin, o ne sinir bir şey ya. Gidecek o değil mi?”

E: “:) bu gece uçağı, gidiyor.”

C: “Aman gitsin. Ben götürürüm onu, sonra sana geçeriz.”

E: “Kardeşime iyi davran.”

C: “Bağrıma basacağım, merak etme.”

 

Çağla aklına gelen şeyle mesajlaşan Ecrin’e baktı.

“Ecrin sen yolladın değil mi ufaklığı toplanacakları mekana?”

“Yolladım merak etme. Canlı yayın yapacak bize. Cem homurdanıp duruyor zaten. Ortamları çok sıkıcıymış.”

“Patlasınlar.”

Kızlar hazırlanıp bahçeye indiklerinde, Çağla da elbisesini giymek için odasına geçti. Bindallı yerine kırmızı, mini ve üzerinde yeşil altın sarısı geleneksel işlemeleri olan bir elbiseyi tercih etmişti. Kına olsa da aslında parti tadında bir geceydi. Herkes için maksat eğlenmekti.

Müzik eşliğinde coşarlarken Ecrin’in telefonuna gelen fotoğraflarla Ecrin çığlık attı.

Hepsi Ecrin’in başına toplanmıştı.

Fotoğraf 1

Ateş’in önünde oynayan bir dansöze Ateş para takıyor.

Fotoğraf 2

Tamer’in oturduğu masanın üstünde bir dansöz eğilmiş Tamer’e poposunu sallıyor.

Fotoğraf 3

Cem ve Rüzgar bir dansözü aralarına almış, oynuyorlar.

Fotoğraf 4

Poyraz elindeki paraları Cem ve Rüzgar’ın araya aldığı dansöze fırlatıyor.

Ve son gelen videoda da

Selim, Cem, Tamer, Ateş, Poyraz, Rüzgar, Yağız üç dansözü masaya çıkarmış oynatıyorlar.

“İnanmıyorum ya. Bunlar resmen bekarlığa değil, evliliğe veda partisi yapıyorlar!” diye yakardı Rüya.

“Yazıklar olsun sana Rüzgar. Tüü! Bak bak paraları görüyor musun?”

“Ben üç kuruş fazla bir şey alayım, dır dır edip başımı yer. Beyefendiye bak, dolarları saçıyor elin şeylerine,” diye inledi Mısra.

“Eh Cem ben o salladığın tatlı popona tekmeyi atmaz mıyım? Görürsün sen. Pis çapkın! Efsaneymiş! Kıçımın efsanesi!”

“Bak bak Ateş’e bak sen!”

“Şimdi Yağmurcum sen neyse de bizim ne suçumuz var yani?” Beste’nin sesi sitemkardı.

“Ne demek şimdi o?”

“Sen cezalandırmışsın adamı yani sonuçta. Normal seni aldatması.” Hala fotoğrafa bakıyordu.

“Kendi derdine yan o zaman Beste. Sen her hâlükârda aldatılıyorsun.”

“Tamam kızlar yeter. Yürüyün gidiyoruz. Kınayı onların bir yerlerine yakmasını bilirim ben!” diye bağırdı Çağla.

Hep birlikte arabalara doluştular ve yakın olan mekana yirmi dakika sonra yetiştiler.

Girdikleri zaman Mezdeke çalıyordu ve eğlence son noktaydı. Kapıda bir müddet beklediler. Sonra Çağla kızlara beklemeleri için el işareti yapıp, Dj’nin yanına çıktı. Mikrofonu kontrol edip, adama “Bir çekil sen bakayım,” dedi.

“Sen de kimsin?”

“Bekarlığa veda eden adamın azraili. Çekilsene! Birazdan hayatlarına veda edecek bu azgın tekeler.”

Mikrofona bir iki kere üfleyip, konuştu.

“Ve sıradaki parçamız evliliğe veda eden Tamer ve saz -pardon- zenne arkadaşlarına gelsin.”

Erkeklerin bir kısmı yukarı bakarken, diğerleri kapıdan içeri geçen kızlara çevirdiler yüzlerini ve o sırada İrem Derici’nin şarkısı kulaklarına erişti.

“Yemin ederim şuan beyaz ışığı görsem, ona doğru koşarım.”

“Merak etme Cem’cim bu gecenin sonunda onu da göreceğiz.”

 

Beni üzgün görmezsin, çünkü buna değmezsin,

Aşk önünde beklenilmez yar.

Hızlı geçer görmezsin, toz dumandan ölmezsin,

Bir gider ki farkedilmez yar.

 

Alemsin, işte böyle beklersin,

Bir de bebek istersin, oldu hoşçakal!

Bendensin, yak bir acı iyi gelsin,

Bitti süren çoktandır doldu hoşçakal!

 

Başka türlü biri olsan olurdu ancak,

Ben gidiyorum sen lütfen eğlenmene bak!

Nerden bileyim bu kalbimi kim dolduracak,

Rahatsız olsa başkasıyla evlenmene bak!

Ben gidiyorum hadi sen evlenmene bak!

(İREM DERİCİ – EVLENMENE BAK)

 

Kızlar hep bir ağızdan şarkıyı söyleyip, eğlenirken. Adamlar resmen ‘biz sıçtık’ der gibi birbirlerine bakıyorlardı.

Tamer ensesini ovalarken, Selim onlara öfke ile baktı.

“Dedim size çağırmayalım bu siktiğimin dansözlerini diye.”

“Kes lan, hala sikmekten bahsediyor birde, hepimiz bittik, birazdan geleceğimizi becerecekler bir güzel,” dedi Cem sinirle. Kızların bakışları da zaten onaylıyordu bunu.

“Cem sen hiç konuşma, hep senin bu bok yemenden geldi başımıza bunlar.”

“Ben fikri verdim, sen icraatı yaptın Rüzgar. Asıl sen konuşma. Sanki bir ben oynamışım dansözlerle!”

“Kim öttü lan? Köstebek hanginizsiniz?” Tamer öfkeliydi hem de çok.

Arkadan sırıtan ve telefonunu sallayan Erman’ı gördüklerinde “Siktir, bu velet yetiştirmiş,” diye bağırdı Rüzgar.

Çağla ellerini beline koyup, gözlerini kıstı ve adamlara tek tek baktı. “Evet beyler hanginiz o meşhur ‘Göründüğü gibi değil hayatım’ açıklamasını yapacak?”

“Şey hayatım valla arkadaşların ‘Sözde hediyesi’” derken öfke ile arkaya baktı.

Buna sinirlenen Ateş homurdandı. “Adama bak ya, saniyede sattı. Sanki zorla getirdik dansözleri.”

“Tamam kesin. Siz beyler bundan sonra görürsünüz gününüzü. “ diye bağırdı Yağmur.

“Hayatım bak valla ben yerimden kalkmadım,” diye kendini savunan Ateş’e, Yağmur alayla karşılık verdi.

“Gördüm hayatım. Paraları dansözün memelerine sandalyede oturarak tıkıştırıyordun.”

“Lan velet, bir de fotoğraf mı yolladın?”

“Video da var Ateş abi.”

“Video diyor lan bu.”

Hepsi evlerine giderken, adamlar homurdanıyor, kadınlar ise haklı olmanın verdiği rahatlıkla dır dır ediyorlardı.

Hepsini zor bir gece bekliyordu.

Özellikle dansözleri ayarlayan Cem’i. Çınar ona bakıp sırıtırken, “Ne sırıtıyorsun len sende,” diyerek minicik çocuğa çemkirdi. Bu çocuğa da nedense gıcık oluyordu. Amcasını da sevmemişti başta zaten.

 ***

Cem derin nefes alarak bir daha aradı. Dün akşamdan beri açmıyordu Ecrin telefonlarını.

Sonunda beklediği o telefonun açılma sesi kulaklarına geldiğinde hemen konuşmaya başladı. "Günaydın-"

"Bana günaydın deme Cem ve kapat telefonu."

"Ya Ecrin yapma. Lütfen! Bak saat kaç-"

"Ne lütfen ya? Sen beni aldattın! Ama dur açıklayayım, sen zaten bana sadık olacağına dair söz vermemiştin öyle değil mi?"

"Ecrin yapma! Dün hepimiz çok içmiştik ve seni aldatmadım ya! Özür dilerim, lanet olsun, bir daha olmayacak söz!"

"Ne yani her içtiğinde beni aldatacaksın ve ben sesimi çıkarmayacağım öyle mi?"

"Bir daha olmayacak diyorum, duymuyor musun? Hadi artık aç şu kapıyı. Ağaç oldum!"

Kız önce bir an bekledi, derin nefesler alıp, yataktan çıktı ve kapıya gitti. Kapıyı açtığı an ağzı açık kaldı. Bütün veranda harika saksıların içinde mor lalelerle doluydu.

"Mor laleler..." diye fısıldadı Ecrin.

"Evet, ilk görüşte aşk demek."

"Cem..."

"Kaçmak istedim Ecrin, ama olmadı. Korktum. Çok korktum. Ama senden uzak kaldıkça asıl korkumun bu olduğunu anladım. Sensizlikten daha çok korktum. Anladım ki ben sana ilk görüşte aşık olmuşum. Aptalım ki fark edemedim ve ben seni kaybetmek istemiyorum. Hayatında görüp görebileceğin en berbat sevgili olduğumu biliyorum, ama söz en sadık, en aşk dolu koca ve çocuklarımıza en mükemmel baba olacağım. Kızım olursa damadım için bir şey diyemem tabi.” Derin nefes alıp, verdi. “Ömrümün sonuna kadar benimle yaşar mısın? Benimle evlenir misin sevgilim? Ecrin Ernez’im olur musun?"

"Cem? İnanmıyorum. Cem Ernez bana evlenme teklif ediyor."

"Ecrin dalga geçmeyi bırak ve cevap ver. Yoksa sen bana teklif edeceksin."

"Yüzük?"

Adam alnına vurdu. "Yüzük evet." Cebinden kutuyu çıkardı, açtı ve kıza uzattı. "Senin için bizzat tasarladım," dedi kendini beğenmiş bir ifade ile.

"Sen mi?" bakışları ‘emin misin?’ der gibiydi.

"Tamam azıcık yardım almış olabilirim. En azından fikir benim."

Mor pırlantalardan oluşan lale kadını büyülemişti. Yüzüğü parmağına taktı ve adama sarıldı.

"Seni seviyorum kadın."

"Bende seni seviyorum baş belası."

"Cevap Ecrin cevap?"

"Evet tabi ki. Tabiki de evet!"

Adam kızı taşıyıp içeri girdi. "Kutlamak lazım o zaman." “Kutlamak lazım bencede...”

  ***

İstemeyi Cemre’nin düğününden önce halletmek isteyen Cem acil babasını ve onun eşi Cemre’nin de annesi olan Meryem hanımı İstanbul’a çağırmıştı. Şimdi de Ecrin’in evinin önündeydiler. Cem arabadan inince kravatını düzeltti. Babası ile Meryem hanım da arabadan inmişlerdi.

 

“Allah’ım bugünleri de gördüm ya,” dedi babası oğlunun sırtına vurarak.

“Tamam baba, yeterince gerginim.” Arkasında duran araba ile o tarafa döndü. “Bunlar nereden çıktı ya?” diye homurdandı.

“Çiçek Cem’cim. Çiçek önemli. Düzgün tut,” dedi Ateş gözlüğünü çıkarırken. Sonra Cem’in babasına elini uzattı. “Hoşgeldiniz Gökhan amca. Bu mutlu güne bizi de çağırdığınız için teşekkürler,” derken sırıtarak Cem’e bakıyordu.

“Hoşbulduk Ateş oğlum. Hayırlı olsun sende evlenmişsin.”

“Yaptık öyle bir güzellik. Ee sıra Cem de.” Sonra kadına sarıldı, “Siz de hoşgeldiniz Meryem hanım.”

“Hoşbulduk, Cem sizlerden çok söz ederdi. Merak ediyordum. Tanıştığıma çok memnun oldum.”

“Bende.”

Cem sinirden çiçeği yiyecekti. “Girelim mi?”

Ateş arkasına bakındı, “Tamerler arkamdaydı. Hah geldiler.”

“Onlar da mı geldi?”

“Onsuz olmazdı.”

Cemre ile Buğra da gelince, üstüne de Buğra sürekli adama bakıp, sırıtınca sinirleri tam gerilmişti.

Kapı çalındığında Ecrin Beste’ye dönerek kendini gösterdi, “Nasılım?”

“Mükemmelsin, damat kaçmadan aç hadi kapıyı.”

Yüzünü yelleyip, kapıyı açtı. Karşısında benzerliğine şaşırdığı babasını görünce “Hoşgeldiniz,” dedi gülümseyerek.

Cevap veren ilk Meryem olmuştu. “Hoşbulduk güzel kızım,” Cem’e döndü, “Ah Cem bu kız harika,” dedi ve kıza sarılıp öptü.

Herkes geçtikten sonra Cem’e sıra gelebilmişti. Kızı boydan boya süzdü, “Harikasın. Nefesimi kestin.”

Ecrin tenine çok yakışan kırmızı bir elbisesi ile gerçekten büyülüyordu. “Teşekkür ederim,” kulağına yaklaştı. “Sende nefesimi kesiyorsun.”

“Onu geceye saklıyorum prenses,” dedi göz kırparak.

Sonra Ecrin’in arkasında ona sırıtan ve öksürerek dikkat çeken Poyraz ve Rüzgar’ı gördü. “Lan bunlar da mı burada?”

“Biz de kız tarafıyız ne de olsa!” dedi Poyraz adamı süzerek. “Damat sevmeyen türden.”

Cem tam şansına küfredecekken asıl tehlike çanları yanda çınladı.

“Hoşgeldin damat!”

Bölüm : 22.11.2024 23:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...