
20.BÖLÜM – KARLAR KRALİÇESİ
Artık benim adımla anılıyor adın
Ve benim yüreğimde yüreğin.
Artık elin her saniye avuçlarımda,
Gönlümün bahçelerinde açıyor çiçeklerin.
Özel uçağa bindiklerinde karşılıklı oturdular. Cem elini çenesine koymuş gülümseyerek karısını izliyordu.
“Ne?” dedi Ecrin yüzünü kapatarak.
Cem kızın bu haliyle daha çok güldü. “Seni izlemenin yüreğime çok iyi geldiğini söylemiş miydim? Ayrı bir huzurun var Ecrin. Çok farklı bir aşkın var. Büyülüyorsun.”
Ecrin kalkıp, adamın kucağına yanlamasına oturdu, ellerini de boynuna doladı. “Var öyle bir etkim,” dedi kendini beğenmiş bir edayla.
Cem kadına bakarken dudaklarını dişledi ve onu kollarında yatırarak dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Ecrin kıkırdayarak adamın boynuna sokuldu ve baştan çıkarıcı bir ısırık bıraktı. Cem gözlerini yumdu ve inleyerek kadını kendinden uzaklaştırdı.
Ecrin memnuniyetsiz sesler çıkarınca, Cem’in kaşları havalandı. “Bel altı bir silahsın ve çok ama çok tehlikelisin.” Burnunu ısırdı ve devam etti. “Uçağın havalanmasını beklemelisiniz bayan Ernez. Sonra bedenim size sınırsız bir hizmet sunacak.”
Ecrin kulağına eğildi, “O anı sabırsızlıkla bekliyor olacağım,” diye fısıldadı. Elini adamın boynunda dolaştırırken de devam etti “Ve şu sır gibi saklanan balayını çok merak ediyorum.”
Cem tek gözünü kapatıp, sırıttı, “Aslında onun için de birini sıkıştırdım.”
Ecrin düşündü. “Yağmur’a zamanında bir yer söylemiştim.” Gözlerini kıstı, “Orası olamaz değil-adamın kendinden emin ve gülümseyen bakışları ile sözünü kesti ve değiştirdi- olabilir mi?”
Cem başını aşağı yukarı sallayınca Ecrin’in gözleri büyüdü, “İsviçre Alpleri?”
“Aynen.”
Kadın çığlık çığlığa adamın kucağında tepiniyordu, “Şaka mısın sen ya? Oradan gelmeyebilirim.”
Cem kahkaha attı, “Hiç sorun değil. Ömrümün sonuna kadar seninle başbaşa orada kalabilirim de, Ecrin bebeğim fazla hareket etmesen mi acaba? Malum...”
Ecrin kahkaha attı. “Ha tamam, uçak havalanana kadar bekliyorum.”
Cem pilotların tarafına çevirdi bakışlarını, “Bu uçak ne zaman havalanacak ya, benim uçak göklerde süzülmeye başladı. Yere çakılacak neredeyse.”
O sırada hostes yanlarına geldi. “Cem bey uçak şimdi kalkışa hazır.”
Ecrin hemen yerine geçti. “Tamam,” dedi kısaca ve kemerlerini bağladılar. Uçak havalandıktan sonra hostes tekrar geldi.
“Bir arzunuz var mı?” diye kibar bir şekilde sordu ikiliye.
“Hayır. Perdeyi çekseniz kafi. Uçak inene kadar rahatsız edilmek istemiyoruz.”
“Peki, iyi yolculuklar.”
Kadın perdeyi çektikten sonra Cem kadını kucağına çekti. Sonra yandaki düğmeye bastı. Müziğin sesini duyan Ecrin, “Ooo, bay Ernez her şey düşünülmüş,” dedi beğeni dolu bir sesle.
“Konu sen olunca düşüncesizlik gibi bir şey söz konusu dahi olamaz. Çok pis sınırladı zorlarım.” Elinden tutup, kaldırdı ve ellerini beline yerleştirip, dans etmeye başladı.
“Ah onu fark ediyorum. Çok pis baştan çıkarıyorsunuz.”
Cem onu daha da kendine çekti. Dudaklarını kulağına yaklaştırdı. “Seni ilk gördüğüm gün, arkadaşlarımlaydım. Asla evlenmem, gibi büyük laflar ediyordum. Sonra bana ‘karşına öyle bir kız çıksın ki bu dediklerini sana dilinle kazıtsın’ dediler. Sonra seni gördüm. İçeri girdin ve tam karşıma oturdun. Büyülüyordun. Çoktan çekim alanına girmiştim aslında.” Derin bir nefes aldı, o günü düşündü. “Biliyor musun sen benim ettiğim o bütün büyük sözlerin katilisin ve evet söylediğim her sözü dilimle kazıttın. Ama ilginç olan, ben bunu seve seve yaptım. Sana ilk görüşte aşık oldum Ecrin. Sadece bunu fark etmem geç oldu. Basit bir tutku sandım.” Kendi kendine güldü, “Sonra güçlü bir tutku sanıp, kendimi kandırdım. Ama seni köpek gibi kıskanıyordum.”
“Ben ise sana hep aşıktım. Bunu kabullenmem uzun sürmedi. İlk görüşte yakışıklılığın beni cezbetmişti. Aslında kendine güvenin ve kendinden emin halin beni daha çok çekti sanırım.”
Cem boynunu ısırdı, “Ha, Kaf dağında olan burnum mu ilgini çekti?”
Ecrin yüzünü buruşturdu, “Evet ama o kalkan burnunu indirip, kendi kokuma hapsetmek, daha çok ilgi çekici.”
Cem onun kokusunu çekti içine, “Bu kokuya hapsolmak mükemmel bir tutsaklık.” Bir süre sadece şarkıyı dinlediler. Arada sözleri Cem kızın kulağına söylüyordu. Sonra yavaş yavaş koltuğa doğru ilerlediler.
“Seni seviyorum Ecrin, ömrümün sonuna kadar gözlerin dışında cennet istemiyorum.”
“Seni seviyorum Cem, ömrümün sonuna kadar ellerin dışında yuva istemiyorum.”
İkisinin de aynı anda dudakları birleştiğinde, dünya silinmişti.
***
Geldikleri yere hayranlıkla bakıyordu Ecrin. Cem gelip arkasından sarıldı ve karşılarındaki kar manzarasına odaklandılar.
“Beğendin mi?” diye sordu Cem onu daha sıkı sararak.
“Deli misin? Mükemmel!”
“Sevindim. Açıkçası burayı duyduğumda işime de geldi, hem sadece sen ve ben olacaktık...” boynunu öptü, “Hem de o beni delirten bikinilerine ihtiyaç olmayacaktı.”
Ecrin adamın kollarından kurtardı kendini. “O kadar emin olma!” derken yüzüne sinsi bir gülümseme ekledi ve üstünü hızla çıkardı.
Cem kaşlarını çattı. “Ne yapıyorsun, delirdin mi?”
Ecrin iç çamaşırları ile kalınca adamın şaşkın bakışları karşısında kahkaha attı. Geniş camı iki tarafından tutup açtı ve kendini dışarı attı.
Cem de peşinden gitti. “Ecrin delirdin mi? Ebenin yaşının eksisinde hava, gir içeri.”
Kız çığlık atarak kendini karların üzerine attı. “Hadi Cem! Televizyonda gördüğümde hep bunu yapmak istemiştim.”
“Manyak! İç çamaşırlarınla kara mı yatmak istedin? Soğuktan ölmek için mi?”
“Hadi sen de soyun! Harika!” dedi çığlıklarına devam ederek.
“Delirmedim daha,” diye homurdandı. “Hadi bebeğim gir içeri,” dedi ikna etmeye çalışarak.
Ama Ecrin’in hiç öyle bir niyeti yoktu, adama yaklaştı ve ceketinden tutup, çekiştirdi, “Aç koynunu giricem! Giricem! Dellenme!”
“Açacam ben sana şimdi bir yerlerimi,” deyip, kızı taşıdı. İçeri girdiğinde Ecrin itiraz ediyordu.
“Ya banane ya! Karda sevişeceğim ben.”
“Merak etme sevişeceğimiz yer karın altında olacak, ama daha sıcak bir ortamda.” Yukarı çıkmaya başladığında Ecrin küçük çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirmiş, somurtuyordu.
Üst kata geldiklerinde Ecrin büyülenmiş gibi etrafına baktı ve adamın kucağından atlayıp kendi etrafında döndü. “Cem!” diye bağırdı. “Burası olağanüstü. Masal gibi.” Yukarısı tek odaydı ve duvar yoktu. Etraf ve tavan camdandı. Tüm kar manzarası önlerindeydi. Odanın tam ortasında koca bir yatak, köşesinde de kocaman bir küvet vardı. Duş alacakları alan da camdandı. Mahremiyetin olmadığı ama düşler diyarını andıran bir odaydı.
Cem onun yarı çıplak bedenini izlerken cam olan yere yaslandı ve diğer elinden destek alarak elini çenesine koydu.
“Sen... Sen hayatımda tanıdığım en muhteşem varlıksın!” diye çığlık atıp, adamın kucağına atladı. Cem ani bir refleksle kızı kalçalarından tuttu.
“Tek amacım böyle mutlu olman.”
“Mutlu olmam için hayatımda olman yeterli.” Cem pozisyonlarını değiştirip, kızı cama yasladı ve ilk sevişmelerini de tam istediği yerde yaşadılar. Camda...
O günü odalarında geçirseler de diğer günleri çok renkli ve hareketli geçmişti. Karda hazırlanan çok romantik bir akşam yemeği yemişlerdi. Etraflarında koca varillerde yanan ateş ikisinin de üşümesine engel olmuştu. Karın altında dans etmişler, öpüşmüşler, saatlerce karda yürümüş, kayak yapmışlardı.
Hatta Ecrin’in ısrarı ile diğer turistlerin gittiği buz gibi suya atlamış, bungee jumping bile yapmışlardı.
Ecrin’in doğum gününde tam gece on ikide dışarı çıkarmıştı Cem onu ve hayalindeki gibi karda sevişmişlerdi. Ecrin’in unutamayacağı bir andı.
İkisi de çırılçıplak karda hem üşümüş, hem ateşlerde yanmıştı. Bu Cem içinde farklı, ama mükemmel bir deneyimdi.
“Seninle her şey eşsiz, doğum günün kutlu olsun karıcığım.”
“Bana ömrümün en güzel hediyesi soyadındı Cem, senin eşin olmak hayatımdaki en mükemmel şey. Teşekkür ederim.”
Çıplak bir şekilde onu taşıyıp, içeri geçirdi ve şöminenin önüne oturttu. Sonra yandaki masada duran kutuyu alıp, kadının arkasına geçti. Kutuyu açıp, içinden gerdanlığı çıkardı. Hepsi kar taneleri olan koca pırlantalardı.
“Her doğum gününde bugünü hatırla karlar kraliçesi.”
Ecrin ona döndü, “Ömrüm boyunca unutmayacağıma emin olabilirsin.”
İkisi de birbirlerine sıkıca sarıldı.
***
Cem sabah kıza hazırladığı ikinci sürprizi karşılamak için erken uyanıp, üstünü giyindi ve aşağı indi. Gelen siyah minibüs ile gülümseyerek, elini cebine koyup, hepsinin inmesini bekledi.
Ama arkadaşlarının da Cem’e bir sürprizi vardı. Arabadan inip, “Damat!” diye bağıran adamla Cem şok geçirmişti.
“Derviş baba!” dedi yüzünü buruşturarak.
“Sen davet etmedin ama, sağolsun Poyraz oğlum bizsiz ve babanlar olmadan gelmedi.”
“Keşke o da gelmeseymiş o zaman,” diye homurdandı.
Herkes indiğinde Cem küçük çocuk gibi surat asıyor Poyraz’a saydırıyordu.
Derviş bey manzara için etrafına bakarken evin üst kısmını fark etti. Dışarıdan içerisi görünmese de her tarafın cam olduğu belliydi. Gözlerini kısarak “Damat!” diye bağırdı.
Diğerleri ile selamlaşan Cem, adamın seslenişi ile ona döndü, “Efendim Derviş babacım?”
“Bu ev ne böyle? Senin sapkın fantezilerin mi var? Ev ev değil, cam küre.”
Cem de adamın baktığı yere baktı. Arkadaşları beğeni dolu sesler çıkarırken Cem şeytanca sırıttı, “Duvarlara karşı takıntınız olduğundan böylesini uygun gördüm babacım. Her şey sizin mutluluğunuz için. Hem ben en azından cam da olsa bir çatının altını tercih ettim. Ama... Gerisini söylemeyim, siz anlayın,” derken sevimli olmaya çalıştı. Derviş bey öksürünce, Cem sırtına vurdu, “Helal babacım helal,” dedi.
“Sevimsiz sarı tweety. Camdan da nefret ettirdi. Deniz kenarında bir yere gideydin de azıcık kızaraydın. Belki o zaman bir şeye benzerdin. Kızarmış tavuk bile senden çekici.”
Cem elini cebine koydu, “Kızınız böyle seviyor demek ki, ayrıca ona çekici gelmem daha önemli değil mi? Malum karım o.”
***
Ecrin sabah uyandığında yatağında yalnızdı ve bu onu sinirlendirmişti. Bugün onun doğum günüydü, en azından sevişerek uyudukları gibi öyle uyanmayı bekliyordu. Üstelik yarın dönüyorlardı. Keyifsiz bir şekilde yataktan kalktı.
Adamın köşedeki gömleğini giyeceği sırada üzerinde bir not buldu.
“Aklından bile geçirme! Elbiselerini giy ve arka bahçeye gel.”
Cem’in hazırladığı kıyafetleri yüzünde kocaman gülümseme ile giyindi. Aslında camdan baksa ne olduğunu görebilirdi. Ama sürprizi bozmak istemiyordu.
Aşağı indiğinde arka tarafa dolandı, kapıyı açıp dışarı çıktığı an “Sürpriz!” diye bağıran gruba şaşkınlıkla baktı. Cem köşede kızın mutluluğunu ve arkadaşlarına sıkı sıkı sarılışını izliyordu.
Derviş bey “Valla süper sürpriz oldu,” derken keyifle kızını sardı.
“Hıı, bana da...” dedi Cem de homurdanarak.
Tüm gün Cem ile Derviş bey birbirlerine laf sokup durmuşlar, Ecrin ise onları susturmaya çalışmıştı. Hatta bir ara Cem bayağı bir ileri gitmişti.
Oturdukları bir mekanda Azimet hanım ile Meryem hanım menüye bakıyorlardı.
“Aa kızarmış dondurma, bayılırım,” dedi Meryem hanım ondan sipariş ederken.
Derviş bey de Ecrin’e seslendi, “Ecrin bak, kızarmış dondurma sen seversin.”
Ecrin cevap vermeden, menüye bakan Cem atladı. “Ecrin dondurmayı külahta ya da kapta sevmiyor babacım. Burada yiyemez o yüzden,” demiş, arkadaşları kahkaha atarken, Ecrin adamın ayağını ezmişti.
Kartopu savaşından sonra kayak yapmışlardı ve Ecrin’le Cem’in anlata anlata bitiremedikleri, mesajlaştıkları gruptan paylaştıkları diğer tüm aktiviteleri denemişlerdi.
En son beş altı kızak kiralayıp, etrafı kızakla gezmişlerdi.
Günün sonunda eve zor atmışlardı kendilerini.
Ateş, Rüzgar ve Cem birlikte mutfağa geçmiş, sıcak şarap servislerini hazırlıyorlardı, “Ee yatma işini nasıl yapalım?” diye sordu Ateş bardakları hazırlarken.
Cem kafasını kaşıdı, “Ya biz bize olsak sorun olmazdı da babamlarla Ecrin’in babası ile annesini nasıl yapacağız bilmiyorum.” Sonra görecekmiş gibi içeri tarafla aralarında olan duvara baktı, “O Poyraz da ne bokuna getirmişse...”
Ateş kısık sesli bir kahkaha attı, “Düğünde taktığı set ağır gelmiştir o pintiye. Acısını çıkarak ya bir yerlerinden.”
Rüzgar da Cem’e çevirdi bakışlarını, “Abim diye demiyorum ama özel anların içine etmek de üstüne tanımam. Kusursuz bir sıçıcı.”
Hepsi gülerken Cem de küfrediyordu. “İyi alsın ikisini sağına soluna uyusun gerizekalı. Bütün gece o kıçıma benzeyen mükemmel sesi ile ninni söyler.”
“Çok ciddiyim ne yapacağız?”
Cem derin bir nefes aldı. “Valla ben yatağımı kimseye vermem. Ayrıca deli fanteziler yaptığım yatağımda kayınbabamın da yatmak isteyeceğini sanmıyorum,” derken yüzünü buruşturdu. “Aşağıda fazla fazla odalar var da, nasıl yapalım bilmiyorum. Tek kişilik odalarda sizler kalırsınız olmazsa, zaten pek yanyana yattığınız yok,” dedi sırıtarak, “Diğer iki ayrı odada onlar kalır.”
“Neyse sıkışırız ya. Benle Beste salonda şöminenin karşısında da uyuruz.”
Cem adamın kafasına vurdu, “Lan gece yarısı su içmeye kalkan kayınbabama görsel şölen sunmayın, yedi ceddinize söver, sittin sene de o bebek yüzüne vurur. Adam zaten duvar ve camlardan nefret ediyor. Şömineden de soğutma adamı.”
“Merak etme, ben sen miyim lan, yakalanmam?” dedi Rüzgar gülerek.
Şaraplarını içtikten sonra herkes odalarına girmişti.
Cem de karısını alıp, odalarına çıktı. Ecrin de kocasının kollarına yerleşince yorgun sesi ile mırıldandı. “Çok güzel bir tatildi Cem teşekkür ederim.”
“Hayatımda olduğun için ben teşekkür ederim.”
Kadın dudağına uzun bir öpücük bıraktı. “Tam da sana yakışır, efsane bir balayıydı.”
“Efsanenin aşkına layık bir balayıydı.”
Cem karısını öpmeye başladığı an misafirlerini de aşağıda olanları da çoktan unutmuşlardı. Tabi aşağıda kopan kıyameti duyana kadar!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |