24. Bölüm

23.BÖLÜM – MELEKLER GELİYOR

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Zaman hızla geçiyor,

Tek çırpınışım sensizliğe olan korkum.

Ölüm bile ayırmasa diyorum ya,

Sen ol başlangıcım gözlerin olsun sonum...

 

“İçeceklerine uyku ilacı koyalım,” dedi Cem mutfakta içecek hazırlayan eşine.

“Saçmalama Cem. Bak bu adama çok kötü davranıyorsun. İki kızın olacak hatırlatayım.”

“Bu adam beni sevmiyor. Ayrıca ben uyutalım diyorum Ecrin, öldürelim demiyorum. Kayınbaba katili olan kocalar var. Sen benim kıymetimi bilmiyorsun valla,” dedi alıngan bir tavırla.

“Maşallah sana. Koca katili olan kadınlar da var ama, unutma.”

Cem sırıtarak kadının arkasından sarıldı, “Sen bana kıyamazsın ki... Ayrıca senin her bakışın beni öldürüyor zaten.”

“Hadi içecekleri sen al, ben de çerezleri getiriyorum.”

“Ayran mı çırpsaydık acaba? Daha sağlıklı. Kola sağlığa zararlı.”

Ecrin inanamıyormuş gibi başını salladı, “Maşallah benim sağlıklı yaşam koçuma! Sen kendine çırp hemen bir bardak da iç.”

“Of iyi tamam. Ben sadece sağlık için şey ettim. Yaşlı başlı adam.”

Odaya girdiklerinde Derviş bey televizyon izliyor, Azimet hanım ise örgü örüyordu.

“Damat bak şunlara ne tatlı,” dedi elindeki renkli patiği gösterip.

Cem gülümseyerek kadının yanına oturdu ve ördüğü minik patiklere baktı.

“Anne ya bunlar küçük değil mi?” dedi elinde sevimli patiklere sevgi ile bakarken.

Derviş bey ise göz ucuyla onu izliyordu. Baba olmak bu hergele meleğe yakışacaktı.

“Ne küçüğü oğlum, büyük bile olabilir. Ne sanıyorsun sen, ayakları otuz sekiz numara mı doğacaktı?”

Cem güldü, “Yok da bunun numarası da yok gibi.”

“Ecrin ilk doğduğunda en küçük çoraplar, patikler bile büyük geliyordu ona.”

“Öyle mi?” dedi karısına çevirerek bakışlarını. “Bebekliğini merak ettim doğrusu.”

“Birgün geldiğinizde sana izletirim. Videoları, fotoğrafları var.”

Sonra Ecrin’in bebeklik anılarını dinlemeye başladı.

“Ay bir de sen Derviş babanı göreceksin. Zaten kızı olduğu için sevinçten davul zurna çalacak neredeyse. Ha bire buna bir şeyler alıp duruyor. Doğduğu günden iki gün sonra fark ettik ki bunun bir iki tane bebek şapkası var. Hani şu bağlanan, kundak şapkalarından. Bir onlardan almamış. Derviş babana işe giderken dedim ki, kızın şapkası yok gelirken almayı unutma. Akşam bu bir geldi elinde iki poşet dolusu şapka, ama ne şapka. Hepsi şu hasır, ucunda kiraz olanlardan. Rengarenk de almamış mı? Ay bütün gece dalga konusu oldu.”

Herkes gülerken Derviş bey homurdandı, “Sen kendi kardeşine bak önce, iki günlük bebeğe motorla şehir turu attırıyor, çok da anlayacakmış gibi yerleri söylüyor.”

Bütün gece muhabbet gerçekten çok güzeldi de, işin en can acı kısmına gelmişti. Uyku...

Neden uykuları gelmiyordu?

“Uykunuz varsa-”

“Yok benim uykum,” dedi Derviş bey aksi bir sesle.

Ecrin esnedi, “Ya benim uykum geldi. Biz yatsak size ayıp olur mu?”

“Yok olmaz kızım.”

Cem tam çıkacakken, babasına baktı, “Babacım şömine diğer salonda mevsimden dolayı yakmadık ama, havuzu tavsiye ederim.”

Adam terliğini çıkarıp fırlatırken, Cem koşarak yukarı çıktı.

“Şebek melek seni!”

 ***

"Odaların önünden geçerken ses çıkarayım mı Ecrin? Korkar kaçarlar belki. Böyle ‘bööö’ yaparım."

Ecrin yastığı başına koyup, inledi. "Ya ne korkunçsun sorma. Melek kostümünü giy çık. Kesin kaçarlar bak.”

“Ya dalga geçme benimle!”

“Allah aşkına Cem, sevişebilir miyiz artık? Doktoru duydun. Artık yasak. Hem sanane adamla kadın odalarında uyuyorlar işte. Bırak!"

"Banane ya! Ben belki koltukta sevişmek is-”

“Cem doğuma kadar unut.”

Cem şeytanca sırıttı ve elini çarşafın altından geçirdi, diğer elinin parmakları ile de kadının dudaklarını araladı. “Ben başka yollar da biliyorum, iste yeter.”

 ***

DOĞUM ANI

Cem hastahane koridorunda bir sağa bir sola gidiyordu. Derviş babası geldi yanına ve onu durdurdu. “Sakin ol evlat. Benim karım ikisini de normal doğurdu. Her biri dört saat sürdü. Sizinki bir saatlik bir operasyon. Hem Ecrin güçlüdür, dayanıklıdır.”

Cem de ona sevgi ile baktı, “Kızınız olduğundan güçlü olduğunu biliyorum. Sadece endişeleniyorum. Onlara bir şey olursa, yaşayamam.”

Derviş bey gülümsedi, “Hiçbirine bir şey olmayacak. Güçlü ol ki, onlar da korkmasın.” Derin bir nefes alıp verdi. “Bak evlat bir kadın bebeğini karnında hissettiği an anne olur. Ama bir baba onun elini tuttuğu an babalığını hisseder. Senin gücünün şimdi üçüne de ihtiyacı var. Senin güçsüz olma gibi bir şansın yok. Çünkü bundan sonra burada-” derken adamın sol yanını gösterdi. “Sadece tek bir aşk olmayacak. Üç büyük aşk olacak.”

Cem gülümsedi. “Ben kızınızı çok seviyorum. Onun her bir parçasını onun kadar seveceğim.”

“Bundan bir an şüphe duysaydım vermezdim kızımı sana.”

“Benden haz etmediğinizi sanıyordum.”

“Kızımı çok ama çok sevdiğin için kıskanıyordum. Çünkü kızımın kralıydım ben, o da benim prensesimdi, onu kaptırdığım için öfkeliydim sanırım.”

“Ben onu kendi sarayıma kraliçe diye aldım. Yani o hala sizin prensesiniz.”

Adam ona sıkıca sarıldı. Azimet hanım gözlerine inanamadı. Gözündeki yaşları ise silmekle uğraşmadı bile.

“Gözünüz aydın kızlarınız dünyaya geldi. Annemiz de gayet iyi.”

Cem kadının kucağındaki iki pembe örtülü bebeklere yaklaştı ve içlerine baktı.

“Bunlar benim kızlarım mı?” diye mırıldandı. Yanında da Derviş beyle Azimet hanım vardı.

“Evet. Eşiniz isimlerini koymadığınızı söyledi. O yüzden isimlerini söyleyemiyorum.”

Cem babasına baktı. “Birinin adı Bade olacak,” derken Derviş bey duyduğu isme inanamadı. Çok ama çok sevdiği annesinin adıydı. “Diğerini Ecrin istemişti zaten, Eva. Bade-Eva Ernez.”

“Çok güzel isimler. Hayırlı olsun.”

Derviş bey dolu dolu gözlerle baktı damadına, “Çok teşekkür ederim.”

“Ben annemi hiç sevmedim. Ama Ecrin’den dolayı sizin annenizin hikayesini biliyorum. Babanız öldükten sonra sizi nasıl tek başına büyüttüğünü, kimselere muhtaç etmediğini dinledim. Çok huysuzmuş ama kalbi sevgi ile doluymuş. Umarım benim kızım da sizin anneniz kadar güçlü ve sevgi dolu bir kız olur.”

“Umarım.” Omzuna vurdu. Boğazı düğümlendiği için başka kelime söyleyemedi.

 ***

Odaya girdiklerinde Ecrin çok bitkindi. Cem hemen hızlandı ve karısının yanına koşup, ellerini tutarak dudağına uzun bir öpücük bıraktı. “Bebeğim, iyi misin?”

“Kızlarımızı gördün mü? Bembeyazlar.”

“Ee onu melekler getirmese de bir melekten olmalar Ecrincim,” dedi Poyraz başucuna gelip, kadını alnından öperek.

“Bugün seninle uğraşmayacağım Poyraz.”

“İyi edersin. Mükemmel bir günümdeyim. Çok pis laf sokuyorum.”

“O benim doğal meziyetim.” Sonra aklına yeni gelmiş gibi hemen ayaklandı ve Azimet hanımdan hediyesini istedi. Kadın çantasından çıkarıp adama uzattı. Tekrar karısının yanına döndü, gülümseyerek baktı ona. “Seni gördüğüm ilk gün ‘tam bir baş belası’ olduğunu düşündüm. Çünkü bir kişi senin başının belası oluyorsa, ömür boyu senindir demektir.” Alnından öptü onu, “Bana getirdiğin bütün güzellikler için teşekkür ederim baş belam,” dedi ve kutuyu açtı. Melek kanatlı pırlantayla herkes gülmüştü. Cem kadının boynuna taktı onu. “Ömür boyu seni koruyacağım.” Sonra diğer kutuyu açtı.

“Bunlar ne?” dedi Ecrin gülerek.

“Kızlarımızın. Ama onlar takabilene kadar sana emanet.”

Üstündeki isimleri gördüğü an birden başını kaldırdı. Her birinin isminin yanında yine minik kanatlar vardı. “Ama Eva’yı sevmemiştin,” diye mırıldandı.

“Seni çok sevdim ama. Senin sevdiğin her şey başımın tacı.”

Sonra Bade ismine baktı ve babasına çevirdi bakışlarını. Kocasına sıkı sıkı sarıldı. “Çok teşekkür ederim.”

Derviş bey karısına yaklaştı. “Bak sen benim anamın ismini koydurtmadın ama elin oğlu kızına koydu.”

“Allah rahmet eylesin şimdi ölünün arkasından konuşturtma beni Derviş. İyi hoş kadındı ama beni hiç sevmedi.”

“Gelinlerinden en çok seni severdi.”

Kadın inanamıyormuş gibi baktı ona, “Derviş zaten başka gelini yoktu.”

“Tamam işte en çok seni severdi o yüzden.” Kadın omuz silkti.

Tek tek hediyeler verilirken en çok Tamer’in hediyesine gülmüştü Ecrin. Melek kanatlı kıyafetler sadece Ecrin’i değil, herkesi güldürmüştü.

Ve günün sonunda hepsi bir arada selfie çekilip, Cem ile Ecrin’i yalnız bıraktılar.

“Ağrın var mı?”

Ecrin başını aşağı yukarı salladı. “Ağrı kesicinin etkisi geçince çok ağrıyor.”

Cem eli ile alnını sildi. “Seni çok seviyorum Ecrin.”

“Bende seni baş belası.”

“Artık dört kişilik kocaman bir aileyiz.”

“Öyleyiz,” dedi beşiklerinde uyuyan kızlarına bakarak. Tam eğilip öpeceği an önce biri ağladı. Cem bir tek başını çevirip baktı. Yine de önüne döndü, öpecekti karısını. Ama bu sefer diğeri de ağlamaya başladı.

Cem gözlerini yumdu. “Hoşgeldiniz junior Dervişcikler. Başlıyoruz.” Kalktı ve kızlarına baktı. İkisi de ağlıyordu. “Ben şimdi anladım baban benimle neden ateşkes imzaladı. Bunların bana huzur vermeyeceğini biliyordu.” Sonra önce Bade’yi kucağına aldı. “Sen Bade’yi emzir. Bende Eva’nın altını değiştireyim bu arada.”

Ecrin kıkırdadı. “Vay efsane alt değiştiriyor.”

“Evet karıcığım. Videoya al istersen. Magazincilere iyi paraya satarsın. Kızlarımızın geleceği kurtulur.”

“Yok senden vazgeçmedim ben hayatım. Türkiye’den değil, Poyraz’dan korkuyorum.”

Cem başını sağa sola salladı. “Çok haklısın aşkım. Unut gitsin.” Sonra karısına çapkın bir bakış attı, “Yarın sabah hastahaneden çıkarsın değil mi?” deyip göz kırptı. “Yasaklı günlerin sonu.”

Ecrin yutkunarak gülümsemeye çalıştı, “Tam olarak değil.”

“Ne tam olarak değil hayatım?”

“Yasaklı günlerin sonu.”

“Bir kaç gün sonra mı? Neyse annenler de gitmiş olur. Daha rahat oluruz.”

“Yok hayatım. 40...”

“40 ne? Saat mi?”

“Cık, gün.” Ecrin korkarak gözlerini yumdu ve beklediği gürleme kulaklarına geldi.

“Ne?!!!!!!!!”

 ***

1.AY

“Söyle bakayım kızım, ba-ba.” Cem kaşlarını çattı ve diğer kızına baktı. “Sen söyle bakayım Eva ba-ba.” Biberonlarla odaya giren karısına baktı. “Aşkım bunlar baba demiyor, anne demiyor. Balık gibi bakıyorlar sadece. Sıkıcı değiller mi?”

Ecrin kahkaha attı, “Daha otuz günlük bebekler birtanem, ne bekliyorsun anlamadım, çarpım tablosunu sana söylemelerini mi?”

“O kadar yüksek beklentilerim yok Ecrin. Ama en azından bir baba demelerini bekliyor insan tabi.” Çarşafı üstüne çekti ve çekmeceden dosyasını çıkarıp açtı. İçindeki çizelgeye bir çarpı attı. “Kaldı sana 9 gün.”

Ecrin Bade’ye biberonu verirken başını sağa sola salladı. Üşenmeden tablo yapmış, her akşam çarpı atıyordu. “Sana inanamıyorum ya. Bir de tabloya verdiği isme bak. ‘EFSO İLE ECO’NUN KAVUŞMASI’. Rezilsin Cem. Biri görse rezalet.”

“Ecrin inan o gün evde annen olursa asıl rezaleti sen o zaman görürsün.”

Ecrin ayağı ile onu itekledi, “İki gün sonra gidecek annem merak etme.”

“İyi,” sonra kadına döndü. “Baksana iyi halden indirimi yok mu bunun? Bak bir aydır çok akıllıyım ben.”

Ecrin kahkaha attı, “Saçmalama Cem. Hadi uyu.”

“İyi,” dedi ve arkasını dönüp uyudu. “Dokuz gün Ecrin son dokuz gün!”

Bölüm : 27.11.2024 10:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...