
Yıllar bile geçiyor sevgilim,
Ama ben senden geçemiyorum.
Beden bile ruhu terk ediyor,
Ama ben senden bir adım gidemiyorum.
Ecrin tüm arkadaşlarını toplamıştı. Konuşacağı şeyler belki çok ama çok ağırdı ama bir yerden başlamalıydı ve o cümleyi kurduğu an da beklediği oldu.
“Ecrin! Hamile diyorsun, kızın hamile diyorsun bana! Sanki grip olmuş gibi!” dedi bugüne kadar ki en öfkeli haliyle, “Benden nasıl sakin olmamı beklersin?”
“Cem tamam normal olduğunu savunmuyorum. Ama bizde o yaşlarda olduk, biz de yakınlaştık.”
“Bizi kıyaslama!” diye gürledi.
Ecrin derin nefes aldı. “Cem, bak kız hata yaptığını kabul ediyor. Ama biz yanında olmazsak daha da zor atlatacak.”
O sırada araya Rüzgar girdi, “Cem sakin olur musun? Ecrin kızını savunmuyor sana, ama dediğinde haklı. Onu bulmalı ve bir şekilde konuşmalıyız.”
“Evet, bulacağım o herifi ve sülalesinin belasını becereceğim! Adı Göktan mıydı Gökhan mıydı neydi,” odada dört dönüyordu. Ecrin’in inanamıyormuş gibi bakışlarını gördüğünde, “Ne? Kapı falan dinlemedim, sadece kulak misafiri oldum.”
“Neyse, bırakın tartışmayı da soyadını öğrenelim,” diyerek araya girdi Ateş.
“Kim olduğunu bilmiyor.” Herkes bir anda Ecrin’e baktı ve bu Ecrin’in yutkunmasına sebep oldu.
Cem ise derin nefesler alıyordu, ama Ecrin’in söylediği ile boğulacaktı. “O ne demek o?” dedi ellerini cebine sokarak.
“Bilmiyor işte.”
“Sevgilisinin kim olduğunu bilmiyor mu? Adı Göt-pardon Gök’lü bir şeydi,” diye söylendi.
Ecrin ellerine indirdi bakışlarını, “Ben... Nasıl diyeceğimi bilmiyorum.”
“Ecrin anlat!” diye gürledi.
“Bara gitmiş bir akşam. Çok içmiş. Orada... İşte o gece biriyle tanışmış.”
Cem bir anda gözü dönmüştü. “Nasıl yani? Kızım tek gecelik bir maceranın eseri olarak mı hamile?” sesi kısık ama öfkeliydi. Hayalkırıklığı kan gibi damarında gezerken, Bade’nin ilk doğumundan şuana kadar olan her şey gözünün önünden geçti.
“Ben... Biraz hava alacağım.”
Ateş, Rüzgar ve Poyraz da onun peşinden çıkınca, Ecrin’in tüm sinirleri harap olmuş bir şekilde ağlamaya başladı. Yağmur, Mısra ve Beste de onun yanında kalmışlardı.
***
“Buldun mu bir şeyler?” diye sordu Poyraz en güvendiği adamına.
“Burak Şimşek, yirmi dokuz yaşında. Bir kaç ay önce Eskişehir’de Bade hanımın okulunda bir ödül almış. Ondan bir gece önce barda tanışmışlar. Ama Bade hanım neden adamı tanımadığını söyledi anlamadım Poyraz bey, çünkü...”
“Çünkü ne Bekir?”
“Şey... Efendim bir iki kez daha görüşmüşler. Yani o günden bir kaç hafta sonra İstanbul’da karşılaşmışlar, sonra da Burak Şimşek yeniden gitmiş okuluna ve birlikte ayrılmışlar okuldan.”
Rüzgar düşünceli bir şekilde odada dolanmaya başladı. “Anlamıyorum. Bir şeyler ters.”
“Efendim. Yani nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Burak bey hala kızı arıyor. Öyle düşündüğünüz biri gibi de durmuyor. Varlıklı, saygın bir avukat. Ar-Sev Şirketler Grubunun hissedarlarından.”
“Anladım. Demek beyefendi Bade’yi bulmak istiyor. Bulduralım onao zaman.”
“Nasıl, anlamadım.”
“Bu seneki yeni yıl davetini Rüzgar’la ben organize ediyoruz malum. Ar-Sev Holdinge de özel bir davetiye gönderilsin.”
Bekir gülümsedi, “Peki efendim.”
Adam odadan çıktıktan sonra Poyraz cama doğru gitti, “Ah küçük Bade’m Şekerim ah, neler çeviriyorsun, ne var o küçük kafanda?” dedi düşünceli bir şekilde. Bu kızı kendi kızı gibi seviyordu ve umarım yaptığı bu şey olumlu sonuçlanırdı.
***
“Yeni yıl yeni yıl değil, yepyeni kabuslarla süslüydü.”
“Haklısın. Ne olacak şimdi? Bade ile konuşmaya çalıştım ama...”
“Eva nerede? O da bir şeyler çeviriyor ama dur bakalım. O Çınar döndüğünden beri tuhaf. Çocukken de sevmiyordum o kızımın içine düşen veledi.” Sonra düşünür gibi yaptı, “Burak Şimşek... Nereden tanıyorum lan ben bu ismi?”
Ecrin yutkundu, şimdi ona nereden olduğunu dese, adam kalpten giderdi.
“Aman canım, ünlü avukatmış işte. Duymuşsundur ismini.”
“Hayır hayır öyle değil.”
Unuttur Ecrin, kocanla uzun bir hayat istiyorsan unuttur.
“Bebeğim...” dedi ellerini boynuna atarak. “Sence fanteziler için çok mu yaşlandık?”
“Adam gözümün içine baka baka nasıl kızımla dans etti gördün mü?”
Ecrin bıkkın bir nefes verdi, “Erkek kardeşimin düğününü hatırlatayım sana Cem. Babama baka baka ‘Oy çin çini çin çini, öpem ağzın içini. Öperken ısırmışam, bağışla sen suçumi,’ şarkısını söylediğin günü unutmadım. Eee Cem bey, bu işler böyle. Artık sana derler, ‘Kızınızı almaya geldik’ diye. Göbek de atarlar karşında.”
Cem neredeyse ağlayacaktı. “Bel altı vuruyorsun Ernez!” dedi sinirle.
“Bade Şimşek... Karizmatik oldu.”
“Ecrin! Yemin ediyorum tepem atıyor. Zirvedeyim sinirde.”
“Yalan mı?”
“Ben babana olan saygımdan-”
“Korundun, biliyorum. Ama bu yapmadığımız anlamına gelmiyor. Hem bugün baktım o çocuğa, kızımıza karşı boş değil. Bence sorun bizimkinde.”
“Ne yani, o mu çocuğu kullanıp, attı adamı? Benim kızım mı? Saçmalama.”
Ecrin kahkaha attı. “Cem Ernez, çok düşünüyorsun. Yarın gelecekmiş işte. Bakacağız.”
“Gelmesin Ecrin istemiyorum ya,” dedi küçük çocuk gibi.
Ecrin onu tutup, yatağa çekti. Adamın üzerinde sadece boxerı vardı.
“Onu da çıkar Ernez! Seni özledim. Anneanne ve dede olmadan önce, seninle saatlerce sevişmek istiyorum.”
Cem kaşlarını çattı, “Bana bak biz daha genciz! O Bade erken davrandı. Yoksa ben dördüncüyü bile düşünüyordum,” dedi boxerını çıkarıp, yatağa uzanırken.
“Abartma Cem ya!” kıkırtısı ile Cem de günler sonra ilk kez gülümsedi.
Uzun süren bir gecenin sabahında kapı tıklatması ile ilk uyanan Cem oldu. Karısının üstünü örttü ve ayağa kalkıp, iç çamaşırı ile eşofmanını giydi. Kapıyı açtığında ise karşısında gözleri kıpkırmızı bir Bade vardı. Bu Cem’in yumruklarını sıkmasına neden oldu. Hepsi o deli bozuk adam yüzündendi. Biricik kızı ağlamıştı işte. -Eva neredeydi Allah aşkına?
“Konuşalım mı?”
Cem başını salladı, “Tişörtümü giyip, geliyorum.”
“Tamam.”
*
Bade ikisine kahve yaptı ve karşılıklı oturdular kış bahçesinde. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ilk Cem konuştu.
“Küçüksün Bade, benim gözümde değil, normalde de küçüksün. Sen daha üniversiteye gidecektin, hayallerini bırakman, tüm hayatını alt üst etmeni kaldıramıyorum.”
“Biliyorum,” diye fısıldadı.
Cem ona çevirdi bakışlarını, “Bade yaşadığın şey tuhaf bir şey değil. Sevdiğin, aşık olduğun bir adam olsa ve sen gerçekten yetişkin bir bayan olsaydın belki bu kadar tepki göstermeye hakkım olmazdı. Bizde annenle gençtik, sevgiliydik. Ama ikimizde aklı başında, yetişkin insanlardık. Üstelik ben anneni tek gece için kandırmaya çalışırken, o benden yüreğimi almadan saçının teline dokunmayacağımı söyleyip duruyordu.” Bade’nin bakışları ile yutkundu, “Tamam çok da aklı başında değildim, ama annen aklı başında bir kadındı en azından.”
Bade gözyaşları arasında güldü. “Evet söylemişti. Babanız tam bir baş belasıydı, diye.”
Cem yalandan kaşlarını çattı, “Benden böyle mi bahsediyor? Ecrin Ernez, seni geberteceğim,” dedi o da gülümseyerek. Sonra kızının gözlerine baktı. Kendi gibi masmavi gözlerine... “Aşk önemli Bade, biz annenle yirmi iki yıllık evliliğimizde bir gün bile ciddi anlamda kavga etmedik. Beni koltuğa attığı zamanlarda bile bir iki saat sonra gelir, yanıma uzanırdı,” kendi kendine güldü
“Evet sabah sizi gördüğümde hep size imrenirdim,” derken düşünceliydi. Endişeliydi.
“Sen bu adamı istiyor musun kızım? İstemezsen değil bu eve, bu mahalleye sokmam onu. İstemezsen senin bebeğine dede değil, ikinize de ‘baba’ olur, asla seni de onu da bırakmam.”
Bade yerinden kalktı ve ona sarıldı. “Babam benim, bir tanem.”
“Aşkım’a ne oldu?” adam da ona sarıldı, gözyaşlarını saklamak için kızının boynuna sokuldu.
“Yine mi ağlıyorsun Cem Ernez?” dedi Bade şakayla karışık.
“Tabiki hayır, kızımın kokusunu özledim.”
Bade yavaşça ayrıldı ve babasının karşısına oturdu yeniden, “O gece erkek arkadaşım kalbimi çok kırmıştı baba. Hayatımda hiç bu kadar utanmamış, hiç bu kadar incinmemiştim.”
“Geberteceğim o piçi,” dedi dişlerinin arasından.
Bade ise onu duymamış, devam ediyordu, “O yüzden bara gittim ve orada onunla tanıştım. İlk anda yüreğimde bir şeyler oldu. İlk anda kalbim, ellerim ona çekildi ama içkiden olduğunu sandım. Sonra tanıştık ve-”
“İnan bir baba gerisini duymak istemez!” dedi huysuz bir şekilde.
“Tamam, işte biliyorsun. Tanıyordum onu, ertesi gün okulda ödül aldığında soyadını da öğrendim.”
“Neden tanımadığını söyledin?”
“Çünkü benimle zorla evlenmesini istemedim baba. Ben Eyşan ile Yağız abinin evliliklerini dinleyerek büyüdüm. Böyle bir evlilik yapmak istemedim.”
“Peki şimdi ne yapacaksın?”
Bade babasının gözlerinin en derinine baktı, “Ona aşığım baba, bu yüzden onunla bu şekilde evlenmeyeceğim.”
***
“Evlenmek istemiyormuş Ecrin, zorla mı verelim kızı?” dedi Cem giyinen karısının peşinde dolanırken.
“Sen onun öyle dediğine bakma.”
Banyodan çıktığında Cem de peşinden çıktı, “Ecrin ben kızımın gözlerinde o parıltıyı gördüm, istemiyor, gerçekten istemiyor.”
Hala peşinde dolanan kocasına baktı, “Allah aşkına Şirinlerdeki Gargamel’in kedisi Azman gibi neden peşimde dolanıp duruyorsun Cem?”
“İletişim kurmaya çalışıyorum.”
“Kurma! Gelecek adam birazdan, göreceğiz neler olacağını ve sen Cem Ernez, bugünü bozacak tek bir şey yapmayacaksın. Kararı onlar verecek.”
Cem yüzünü buruşturdu, “Sanki hergün ilişki bozuyorum düzenli olarak, dediğine bak. Henüz kırklı yaşlardayım ve dede olmak için en az on seneye ihtiyacım vardı Ecrin Ernez! Lütfen bunu da hesaba katın ve beni öyle yargılayın!”
***
Günler aslında herkese göre gitmesi gerektiği gibi gidiyordu ama Cem için olağanüstüydü. Çünkü Cem sürekli şikayet modunda ve damadına kusurlar bulma çabasındaydı. İşte yine o anlardan birindeydiler. Yatakta karısıyla uzanmış ve adamın sosyal hesabındaki fotoğraflara bakıyordu.
“Burnu mu kalkık? Yamuk gibi sanki,” dedi fotoğrafı karısına uzatarak.
“Hayır Cem, gayet düzgün ve güzel bir burnu var.”
“Hiç de bile. Ayrıca kafası bedenine göre büyük gibi, değil mi bak?”
Ecrin gözlerini devirdi, “Hayır Cem, adamın kafası gayet normal. Ama ben senin kafandan şüpheliyim.”
“Kocaya öyle denmez!”
“Ama sen kızının kocası olacak adama diyorsun.”
“O damat Ecrin, onun hakkında biz dedikodu yapabiliriz. Bize mubah.” Tekrar fotoğrafa baktı ve yüzünü ekşitti, “Çekici de değil gibi. Değil mi Ecrin, baksana sakalları çok itici bence. Özellikle üstsüz fotoğrafları fazla kötü, beğenmedim.”
“Bence oldukça yakışıklı ve seksi bir damadımız var Cem, kabul et ve kusur bulmayı kes artık!”
“Seks derken? Bu mu seksi? Allah aşkına Ecrin senin baban şöminenin başında üstsüzken daha seksiydi.” dedi yüzünü buruşturarak. “Ayrıca bir gece de sen benim bedenimi unuttun galiba. Soyunayım mı gör?” dedi tişörtünü çıkararak ve adamın üstsüz bir fotoğrafı ile kendini yanyana gösterdi. “Bak bakalım hangimiz daha seksi?”
Ecrin kahkaha atarken, cevap veremiyordu. “Valla genç kategoride Burak açık ara önde, ama orta yaşta kesinlikle sen,” dedi.
Cem kaşlarını kaldırdı, “Orta yaş? Ben mi?”
“Yaşlı demedim, seni sevdiğimden dikkatini çekeyim.”
Cem telefonu sinirle bıraktı. “Koca kafalı ve yamuk burunlu işte. Seksi de değil. Ayrıca bende orta yaşlı falan değilim.”
Kadın gülerek sarıldı ona, “Gördüğüm en genç görünümlü orta yaşlı ve seksi piçin tekisin baş belası, gel buraya,” deyip, onu üzerine çekti.
“Gelmezdim ama, sana ne kadar genç ve atik olduğumu. Ayrıca bedenimin hala ne kadar seksi, erotik ve atletik olduğunu göstermek için geldim sayın Ernez.”
***
“Merhaba Cem amca nasılsın?” dedi Çınar gülümseyerek.
“Sırıtma Çınar, hala sevimsizsin ve ben seni hala sevmiyorum.”
Çınar kahkaha attı, “Cem abi ilgilendiğim kalp ve sevgi arayışındaki cinsiyet seçimin inan hemcinslerim değil. O yüzden kalbinle ilgilenmiyorum. İlgilendiğim başka meziyetlerin var.”
Cem kaşlarını çattı, “Döndün de iyi bok yedin sanki, yurtdışı iyiydi kalsaydın orada bay kalp peşinde koşan sevimsiz sevimli!”
Çınar adamın yanaklarını sıktı, “Ee evlenmek için kendi ülkemden, böyle bildiğim, tanıdığım biriyle evleneyim diye düşündüm. Nasıl iyi düşünmüş müyüm Cem abi?”
“Düşünememişsin Çınar! Daha o kabiliyet yok sende,” diye tısladı. “Ayrıca onu da aklından bile geçirme! Eva’dan uzak dur.”
Çınar gülümsemesini gizliyordu, “Aslında aklımdaki isim Eva değildi ama, içiniz temiz sizin. Allah mı söyletti ne?”
“Bebekken de sevmiyordum seni, ergenlikte iyice bir çirkinleştin hele şimdi her yerin gelişmişken daha da bir iticisin! Kızımdan uzak dur!”
Çınar kahkaha atarak içeri geçti. Cem ise “Ecrin!” diye bağırarak mutfağa koştu.
“Ne oldu Cem?” dedi kadın kocasına hayretle bakarken.
“Bunlar neden gelmiş bize? Çınar evlenecekmiş? Tanıdık, bildiğim biri diyor, ne diyor?” sonra karısının elindeki tepsiye ve içindeki kahvelere bakıp delirir gibi bağırdı, “Ve Allah aşkına sen neden bunlara kahve yaptın?”
Ecrin bıkkın bir nefes verdi, “Cem sakin ol Rüzgar ile Beste yarın bir şeyler yapalım diye geldiler. Çınar da şimdi çıkacak, Ankara’da işi varmış. Kendi arabası serviste, benimkini alacak ve merak etme Cem kimse ikinci kızını almıyor.”
“Vermem zaten. Bade gitti bu kalsın bana.”
“Turşu kuracak sanki,” deyip, içeri girdi.
Hep birlikte kahveleri içerken Rüzgar dalga geçer gibi içtiği kahveyi masaya koydu, “Sebebi ziyaretimize gelince,” dediği an Cem kahveyi püskürttü ama Rüzgar susmadı, “Malum gençler sevmiş, birbirleriyle anlaşıp, aynı evde yaşamaya başlamışlar.”
“Oha!” diye bağırdı Cem. “Öldürürüm onu. Duydun mu Rüzgar? Senin çocuğun olması bir şey değiştirmez!”
“Neden? Temiz, saygılı, üstelik Eva ile de çok iyi anlaşıyorlar malum,” dedi. O sırada Ecrin ile Beste adama ‘yapma’ diye bakıyorlardı ama bu Rüzgar’ı durdurmuyordu.
“Ya çok saygılı, demin bana saydıklarını görsen! Bu düğünde kızımla ‘Hey Sexsi Lady’ şarkısına kucak dansı yapar bana nispet! Utanmaz!”
“Ya ne düğünü, ne diyorsun sen? Aynı evde yaşıyorlar alt tarafı.”
“Lan ne aynı evi, siz beni delirtecek misiniz? Bana bak Rüzgar bir krizi daha atlatamam. O Çınar’ın Çınçınını kökünden keserim yemin ederim.”
Herkes kahkaha atarken, Rüzgar ona şaka yaptığını ve yarın Meltem’le Eva’ya yapmak istedikleri sürprizi anlattı. Kabul etse de içindeki o kurtlar susmuyordu. Tabi o anlarda Çınar’ın da aynı düşünceler içinde olduğunu bilemezlerdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |