32. Bölüm

30.BÖLÜM – ANILAR... ŞİMDİ GÖZÜMDE CANLANDILAR

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Mutlu son yok diyorlar,

İnanmıyorum artık.

Gözlerinle başladı benim mutluluğum

Ve kollarında yazılacak o mutlu sonum.

 

“Bak Angela şimdi benim dediklerimi tekrarla. Bu şarkılar bizim kültürümüz. Bunları bilmen lazım.”

“Anladı ben.”

“Aferin kız ne güzel Türkçeyi öğrendin ha sayemde,” dedi Burak kibirli bir havayla.

“Evet sen, benim sevgili, Çırran ve Pas sayede.”

Burak sesli bir kahkaha attı. “Şimdi şarkıya gelelim. Benim dediklerimi tekrarla.”

“Ok.”

“Uçacaksın... Uçacaksın...

Havalara uçacaksın!”

“Kim uçak?”

“Uçak yok. Ultra kanatlı, tam korumalı, dışı havalı içi pamuklu melekler uçacak.”

Angela yüzünü ekşitti, “Ben anlamadı.”

“Tamam sen şarkıları ezberle gerisine takılma.” Sonra düşünür gibi yaptı, “Neyse boşver bu şarkıyı, önce diğerini ezberle.”

“Cem baba!” dedi alkışlayarak.

“Aynen.” Derken şarkıyı mırıldandıktan sonra kıza döndü, “Neymiş Angela bir kere de sen söyle bakayım.”

"Cem baba Cem baba...

Cem baba Cem baba...

Cem baba Cem Baba

Am bi baş bela!"

Burak derin nefes aldı, "Siz Can'la nasıl bir Türkçe dersindesiniz anlamadım. Of! 'Tam' Angela, 'tam'!"

"Bende diyor am. Sen anlıyo aşka."

"Neyse sus şimdi geldi." Burak kapıdan giren ve ona çatık kaşlarla bakan adama sırıttı.

Kız da gülümsedi "Hoşgeldi baş bela Cem."

"Ne?" dedi Cem ve öfkeyle baktı gelinine.

"Burak öğretiyo bana ımm... Neydi, hah sıffat."

"Hay sıfatını becersinler onun," diye homurdandı ve bu sefer Burak'a baktı.

"Babacım Türkçe öğretiyorum. Kötü niyet yok," sesi gerçekten masum çıkmıştı.

"Haa, maşallah sana. Irzca, lafsokmaca, damatça bitti gelinceye mi başladın?"

"Aaa, günahımı alıyorsun ama artık. Gerçekten alınacağım."

Cem öne eğildi, "Alın Burak, Allah aşkına alın ve gelme ya!"

Burak sırıttı, "Neyseki beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum."

Angela da gülümsedi, "Evet, benim sevgili dedi o bi kelek."

"Kelek değil Angela melek!" diye tısladı Cem Burak'ın kahkahaları arasında. "Bu kız yüzünden meleği arar oldum ya, hale bak! Oğlum da başka isimli gelin bulamamış."

O sırada Bade, Ecrin ve Can içeri giriyorlardı. Ecrin fazlasıyla telaşlıydı, “Ne zaman gelecekmiş babası?”

“Yarın. Ama saati bilmiyorum,” sonra sevgilisine baktı. “Meleğim?”

Cem ile Angela aynı anda döndüler. Burak kahkahasını tutamıyordu. “Nasıl da benimsemiş,” dedi yanına oturan karısına.

“Sus Burak ya.”

“Şey babacım aslında ben müstakbel karıma seslenmiştim.”

Cem huysuzca konuştu, “Ben zaten karıma baktım, sana bakan mı var?”

Ecrin gülerek oturup, kocasına sarıldı, “Özledin mi sen beni?”

“Çok. Bırakalım bu sevimsiz tayfasını odamıza gidelim. Saat geç oldu,” diye mırıldandı.

“Biraz daha sabret dedecik.”

Bu sözle Cem oğlu ile Burak’a baktı. “Hep bunların lüzumsuz işlevlerinden dede oldum ben, yoksa daha çok gençtim-”

“Evet ve daha iki senen vardı.”

“On senem vardı Ecrin.”

“O sekiz yıl önceydi birtanem.”

O sırada Pars, Duygu ve Çınar ile Eva kucaklarında bir sürü albümle odaya girdiler.

“Bakın neler bulduk,” dedi Eva kucağındakileri ortadaki masaya bırakarak.

Ecrin sevinçle en üstte ‘EFSANE DÜĞÜN’ yazan albümü aldı, “Aaa düğün albümümüz.”

Burak da ‘EFSANE BALAYI’ yazan albümü eline aldı. “Bu da balayı sanırım.”

Angela ile Can da bir albüm aldı, “Bak Angela bunda annem ablamlara hamileydi,” dedi İngilizce ile.

Ecrin ile Cem albümü açtılar, “Ah bak Cem burada babam sana şarkı söylüyordu.”

Burak kafasını kaldırdı, “Hangi şarkıyı söylüyordu babacım, ‘Bu gece uzun olacak besbelli’yi mi?”

“Yok! ‘Beddua’ şarkısını söylüyordu. Sonuç da ortada zaten; tuttu,” dedi huysuzca.

“Ne çektirdiyseniz artık, yazık adama.” Burak albümün sayfasını açtığında balayında kaldıkları evi gördü. “Vay!” dedi beğeni ile, “Bade baban da zevkliymiş ha bebeğim. Kaldıkları eve bakar mısın?”

Cem başını uzattı ve böbürlenerek “Evet, mükemmel bir balayıydı. Değil mi hayatım?” dedi.

“Kesinlikle,” derken iç çekti Ecrin.

“Neresiydi burası, bizde gidelim. Eve baksana efsane ya!”

Cem suratını astı, “Orası benim fikrimdi. Uzak dur kıskanç damat!”

Çınar ile Pars da kalkıp baktılar. Pars ıslık çaldı, “Yalnız Cem baba bildiğin zirvedesin yemin ederim. Sana bundan böyle Fantezi kralı Cem baba diyeceğim.”

Cem yanındaki kırlenti adama fırlattı. “Terbiyesizler.”

Çınar kahkaha attı, “Yalnız babacım Pars haklı. Hem bu eve bakınca kimin aklına terbiyeli şeyler gelir ki?”

Burak Çınar’a hak verir gibi ellerini çakıştırdılar, “Allah’tan korunuyormuş Çınar.”

“Yani.”

“Yalnız babacım benle Bade’nin de balayı yeri harikaydı. Yatağın ucunda havuz vardı. Çok mükemmeldi ya!”

“Senin balayı fantezilerin ilgimi çekmiyor Burak!” dedi Cem öfkeyle.

“Valla hayatım babamın da çekmiyordu ama sen camından tut, şöminesine kadar adamı her şeyden soğuttun,” diye fısıldadı kulağına.

“Sen sus damat yanlısı sevimli kaynana,” sonra Cem kızına döndü, “Sen neden çıkardın albümlerimizi ya! Bunlar bizim özelimiz. Aile arası kalmalı.”

“Babacım onlar da aileden. Kocalarımız bizim,” dedi Eva kocasına aşkla bakarken.

Can en sonunda isyan etti, “Ya millet ya İngilizce konuşun ya da yavaş. Tercüme istiyor bayan meraklı, yetişemiyorum yemin ederim.”

Herkes gülerken Cem de onlara ayak uydurmuş ve hep birlikte albümleri izlemeye başlamışlardı. Bir yandan da anılarını anlatıyorlardı.

“Ah bu bizim ilk dansımız. Yağmur’la Ateş’in nişanıydı.”

Cem homurdandı, “He şu aşkı becerdiği geceydi.”

Ecrin ona vurdu, “Cem!”

“Tamam sustum.”

Bayağı ilerlediklerinde çıkan fotoğrafla ortalık bir an sessizleşti ve birden kıyamet gibi kahkaha sesleri yükseldi.

“Ecrin bunun ne işi var bu albümde?” diye gürledi Cem melek kostümlü fotoğrafına bakarak.

“Ne bileyim hatıra olsun diye eklemiştim.”

“Hatıra? Yalnız bu hatıra olmamış Ecrin!”

Burak albümü aldı Ecrin’in elinden, “Ya birde aynada kendini çekmişsin babacım ya!”

Bu sefer Çınar aldı albümü, “Versene şunu. Çok duydum ama hiç fotoğrafı görmedim ya. Amcam bile göstermedi düşün! Yalvarmıştım ya, Hain adam!” derken karnını tutuyordu. “Yalnız Cem babacım gerçekten tütülü etek yakışmış.”

Pars da kriz geçirenlerdendi, “Ya çok tatlı ya! Sutyen kaç numara Cem baba! Otuz mu?”

“Sutyenini- Pars!”

Duygu kocasına baktı, “Sen de giysene hayatım. Sana da çok yakışır.”

“Benim en fantastik kıyafetlerim tenim bebeğim, memnunum ben kendimden.”

Duygu “Hii! Edepsiz!” dedi etrafına bakarken.

Burak arkasına yaslandı ve “Size bir şey söyleyeceğim,” dedi. “Ben o elbisenin gerçeğini gördüm.”

Çınar “Şaka!” dedi gülerek.

Cem elinden aldı albümü, “Yeter bu kadar hatıra! Verin şunu! Elbiseyi de ebenin nikahında giy gez de azıcık ben sana güleyim!”

“Valla sizden melek olmasın nurlara şad oldu benim ebem.”

“Burak! Şansını zorlama evladım!”

Burak sevinçle karısına döndü, “Bana evladım dedi gördün mü? Valla melek diye boşuna demiyorlar babana.”

Sonra Çınar bir kaç gazete haberini gördü, “Vay Ecrin anneme bak, bunları da mı saklıyorsun?” -EFSANE’NİN AŞKI

“Evet. Babanız zamanının en hızlı çapkınıydı,” dedi huysuzca.

Cem karısına baktı, “Ve anneniz benim en sıkı takipçimdi.”

“Hızınıza yetişemiyordum Cem bey. Takip makip hak getire.”

Cem kahkaha attı ve çocuklarına döndü, “Bir ara oturmuşuz annenizle-”

“Aa gördün mü sevgilim arada oturuyorlarmış,” dedi Çınar fısıldayarak.

“Çıngıraklı Çınar, duyuyorum seni,” diye uyarıp, devam etti. “Anneniz de benim profilimdeki kızları soracak. Takip sayım yüz bini aşmış.”

“798.678 kişi,” dedi Ecrin sıkıntı ile.

Herkes gülerken Bade Burak’a döndü, “Senin ki bir eksik diye mi gülüyorsun aşkım?”

Duygu başını salladı, “Pars’ın ki de bir fazla.”

“İşte o kadarcık bir şeydi. Bir sordu, iki sordu... Baktı olacak gibi değil. Komple kapattı hesabı, yeni hesap açtırdı,” diyerek anılarını İngilizce anlatırken, Ecrin de mutlulukla izliyordu hepsini.

Angela gülerek adama, “Siz çok yakışıklı ama baba. Can çekmiş size,” dedi.

“İşte gözleri ve ağzı sağlam biri. Tabiki öyleyim.”

Sonrasına Türkçesi yetmediği için İngilizce konuştu, “Ve ımm... Özgüveniniz bence mükemmel.”

Cem aşkla baktı karısına, “Benim aşkımdı mükemmel olan,” dedi.

Ecrin de elini adamın yanağına koydu. “Ben sadece aşkına sahip çıkandım Cem. Sen ise o aşkın mimarısın.”

“Bak Angela, annem burada ablalarıma yedi aylık hamileydi. Bir kafede çekilmişler. Bu iki kardeşten erkek olanı da babamın ilk düşmanlarından. Adı neydi baba?” dedi Can başını kaldırıp babasına cevabı ister gibi bakarken.

O an Cem’in gözleri kocaman oldu ve bakışlarını Burak’a çevirdi. Ecrin’in ise yüzü ekşidi.

“Cem sakin!” diye mırıldandı. Cem sadece Burak’a bakıyordu. O sırada Ecrin de kızı ile damadına baktı, sonra albümü kucağına alıp, o günü anlattı. “O gün biri beş yaşlarında sarışın küçük bir kız, biri de on yaşlarında yakışıklı bir çocuk yanıma geldi. Ellerini karnıma koydu ve ‘Burada bebek mi var?’ diye sordular. Bende ‘İki tane kız var’ dedim. İlgilerini çok çekti, özellikle ikiz olmaları.”

“Kız olmaları ilgisini çekmişti,” dedi Cem Burak’tan gözlerini ayırmadan.

“O sırada ikinizden biri tekme attı ve ben ‘bakın tekme attılar’ dedim. Erkek olan hemen elini tekrar koydu ve gülümsedi. Hissetmişti. Ama babanız tabi çocuğa demediğini bırakmadı.” Burak’ın kaşları çatılmıştı. Hikaye ona tanıdık geliyordu. Ecrin ise anlatmaya devam ediyordu. “Bende babanız adına çocuktan özür diledim ve adını sordum. Bana döndü ve adını söyledi,” derken Burak’a baktı.

“Burak! BURAK ŞİMŞEK dedim-dedi!” diye Cem ile Burak aynı anda söylediler.

Herkes birden Burak’a bakınca, Burak Ecrin’in elinden aldı albümü. “Bu sen misin?” dedi Bade kocasına bakarak. “İnanmıyorum.”

Burak konuşamıyor, sadece fotoğrafa bakıyordu. Sonra fotoğrafı bıraktı ve yandaki balkona attı kendini. Gökyüzüne bakıp gülümsüyordu.

Bade merakla arkasından gelince, diğerleri de kapı eşiğinde bekledi onları.

“Burak iyi misin?”

Burak başını aşağı yukarı salladı. “Hiç bu kadar iyi olmamıştım.”

“Ne oldu?”

Karısına döndü, “Seninle hep en masum şekilde tanışmak istemiştim. Geçmişindeki o geceden daha masum, daha kusursuz. Sanırım şimdi masum bir tanışma hikayemiz oldu.”

Kadın kocasına sarıldı, “Burak ben o geceden bir gün bile pişman değilim.”

“Biliyorum. Ama yine de sana çok özel bir başlangıç yaşatmak isterdim.”

Kadın uzaklaştı ve elini yanağına koydu, “Evlendiğimiz gece... Çok özel ve unutulmaz bir başlangıçtı Burak Şimşek.”

“Sen o günü hatırlamıyorsun doğal olarak. Aslında bende unutmuştum. Annen anlattıkça hatırladım. O gün çok çok özel oldu şimdi benim için.”

Cem karısına baktı, “Sana o günde demiştim Ecrin. Bu adam potansiyel damat adayı diye!”

“Evet bebeğim ve her Çınar’ı andığında ardından ‘Burak Şimşek’i de sevmemiştim zaten’ diyordun. Bak ikisi de damadın oldu.”

Pars adama sarılıp, başını adamın omzuna koydu. “Bende sizin manevi damadınızım ama. Benden de nefret ediyorsun değil mi babacım?”

“Hem de çok evladım, hem de çok! Belayı ağzımla çağırmışım ben ya!”

 ***

“Hoşgeldiniz bay Adel,” dedi Cem İngilizce ile adamın elini sıkarak.

“Hoşbulduk bay Ernez,” gülerek Ecrin’e baktı, “Siz de Can’ın ablası olmalısınız.”

Ecrin kahkaha atarken, Cem birden kadının belini sarıp, kendine çekti ve Türkçe homurdandı. “Kızlarımı aldılar, karımı da alacaklar. O kadar da değil! Hoşt de! Kışt!” sonra yalandan sırıttı, “Karım o. Ecrin ERNEZ!” derken her kelimenin üzerine bastı.

“İnanmam,” dedi adam kadının elini alıp, öperken.

“Başına da koy!” Cem sinirlenmişti. “Allah’ım beni mi sınıyorsun, sayı ile mi veriyorsun? Anladım ben!” kaşlarını çattı, “Evlilik cüzdanımızı getir Ecrin!”

Can ile Burak köşede durmuş gülüyorlardı. Ecrin ise tedirgince arayı buluyordu.

“Hep benim günahımı almandan sebep bunlar babacım,” dedi Çınar adama.

Cem damadına döndü, “Nasıl bir günahın varsa, al al bitmedi.”

Hepsi güldüler. Adam Can’a sarıldı, “Oo Can nasılsın?”

Cem’in suratı asılırken, Burak da adamın yanına yaklaştı, “Bak bak millet nasıl damadını bağrına basıyor. Biz senden birgün öyle muamele, sevgi görmedik. Yazıklar olsun.”

“Valla çok haklısın kaderdaşım,” dedi Çınar.

“Yok yani yakışıklılıksa, yakışıklıyız.”

“Ben de ekstradan sarışınlık da var,” diye araya girdi yine Çınar.

“Yani. Bebek desen, bizde yaptık.” Cem adama ters ters baktı, “Ne? Senin oğlunda bizden üstün değil. Bakma öyle.”

O sırada Daniel yeniden Ecrin’e döndü, “Ah ama çık guzel sen bi bayan,” sonra kendi kendine kahkaha attı, Burak’a dönüp, İngilizce ile sordu, “Doğru mu söyledim?”

Burak ‘yandın’ der gibi baktı adama “Teoride doğru ama Cem babama göre bayağı yanlış bir cümle idi.”

“Sen az önce benim karıma mı güzel dedin, damadıma mı? Bakışlarını tam kavrayamadım. Çınar’ın da kendine göre bir güzelliği var yani.”

Dainel hala gülüyordu. Ecrin ise kocasını sakinleştirme derdindeydi. “Cem tamam hayatım, kibar olmaya çalışıyor.”

“Yok bende gayet kibarım Ecrin, bak hala adama bir şans vermeye çalışıyorum.”

“Hadi içeri geçelim,” dedi Can ortamı dağıtarak. Yoksa dağılan kayınbabası olacaktı.

Cem karısını dibine kadar çekti, “Yanımdan ayrılma bir adım bile,” sonra adama baktı. “Pis kart zampara.”

 *

Cem mutfağın kapısından salona bakıyordu. Daniel damatları ile nasıl da kaynaşmıştı. Ama damatlarının da alacağı olsun, iki dakika da satmışlardı onu. “Pis yılışıklar,” dedi kendi kendine. Sonra "Ecrin!" dedi karısına bakarak.

"Efendim hayatım."

"Bu Can'ın kayınbabası sence de tuhaf değil mi?"

Ecrin adama baktı. "Yok, gayet sempatik bence."

Cem ters ters karısına baktı. "Lan adam neredeyse kızını becerdiği için oğluma madalya takacak madalya. Taktığı saat milyon dolarlık. Neden? Bravo oğlum, kızımı harika hamile bırakmışsın. Hem kötü örnek oluyor. Böyle geniş baba mı olur lan? Ben görmedim!" dedi ellerini havaya kaldırarak.

"Cem abartma, onlarda gayet normal."

"Ben de değil. Rahmetli senin babanı mumla arıyorum. İşte o babaydı. Aynı ben. Canım benim. Seviştiğimizi anlamamasına rağmen, hep bana tersti."

Ecrin acıyla gülümsedi. "Az çektirmedin adama."

"Ama severdi beni. En sevdiği damadı bendim."

"Zaten başkası da yoktu Cem."

Cem kahkaha attı. Sonra birden suratı asıldı, "Ama benim iki tane var. İkisini de sevmiyorum," yüzünü buruşturdu, "Sevimsizler."

Ecrin kocasının beline sarıldı, "Yapma! İkisine de bayıldığını biliyorum. Çünkü babam da sana bayılıyordu ve Cem Ernez, sen güvenmeseydin bu iki hergeleye değil kız, tırnağını vermezdin."

Cem huysuzca omuz silkti. "Tamam, bu geniş babadan daha çok seviyorum. Ama çok az. Bi çıt."

"Tamam da adamı neden sevmedin anlamadım, gayet kibar, sempatik."

"Ve kart zampara. Sana 'Çık guzel sen bi bayan,' dedi. Ona mı kaldı senin nasıl bir bayan olduğun. Sülalesi rahat! Devrik cümleli yaşlı bunak. Önce cümle kurmayı öğrense miydin acaba?"

Ecrin işte şimdi anlamıştı kocasının asıl derdini. Bu yaşlarına rağmen, hala çok ama çok kıskançtı tatlı kocası.

Bölüm : 27.11.2024 10:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...