
Ömrümüzden gidiyor saniyeler,
Artık sana ait her anı.
Babam derdi ki ‘başının belasıdır’ başının tacının adı
Hoşgeldin ömrümün en tatlı belası...
Cem oğlunun kravatını bağladı. Duygulanıyordu, evet kızlarını verirken zorlanmıştı, ama oğlunun da gidiyor olması dokunuyordu. Farklı bir duyguydu bu da.
“Baba her şey için teşekkür ederim.”
Cem boğazı düğüm düğümken konuşmaya çalıştı, “Ben sadece size karşı olan görevimi yaptım. Fazlasını değil.”
Can babasına sarıldı, “Sen bir babadan çok fazlasısın Cem Ernez. Sen benim efsane kahramanımsın.”
Cem yatağa oturdu, oğlu da hemen yanına, “Sana nasihatlerde bulunmayacağım Can, seni benden çok annen yetiştirdi. Nasihate ihtiyacın yok. Ben...” güldü, “Annenle tanıştığımda galiba azıcık berbattım. Yani annene dört dörtlük bir sevgili olamadım.”
Can da güldü, “Yapma baba, sen hayatımda tanıdığım en mükemmel adamsın.”
Cem bu sefer kahkaha attı, “Lütfen bunu şu gıcık damat bozması eniştelerine de söyle.” Sonra başını sağa sola salladı, “Ama gördüğüm kadarı ile sen mükemmel bir sevgilisin ve inanıyorum ki harika bir eş dört dörtlük bir baba olacaksın.”
Can omzuna elini koydu, “Sevgiliyi bilmem ama, eş ve baba modelim belli. O yüzden Angela çok şanslı.”
Cem kendini beğenmiş bir şekilde diklendi, “Kesinlikle. Cem Ernez gibi bir kayınbabası olacak.”
Can yüzünü buruşturdu, “Bu konuyu bir de eniştemlere mi sorsak?”
“Bu mutlu günümüzde onları anmasan mı?” sonra suratını astı, “Ecrin’e dedim kızlarımın davetiyesine yazsın, ‘Damat getirilmemesi rica olunur’ diye de, verdiği cevap ‘CEM KOLTUK!’ Evdeki tüm koltukları atasım var.”
Can kahkaha attı, “Ama hepsinde de anınız var. Kıyamazsın.”
Cem omuz silkerek kalktı. “Hadi ben salona gideyim. Annen şimdi söylenir.”
“Tamam baba,” ve son kez sarılıp, odadan ayrıldı.
Cem odadan çıktığında gözünden akan bir damla yaşı silip, kendi odalarına gitti. İçeri girdiğinde, bir süre karısını izledi.
Ecrin küpelerini takarken, arkasını döndü ve gülümsedi. “Ah geldin mi hayatım? Hadi çıkalım geç kal-” lafını bitiremeden adam onun dudaklarına yapıştı.
“Ecrin Ernez senin düğünün seneler önceydi. Tazelemek mi istiyorsun bana mı öyle geldi?”
Ecrin kahkaha attı, “Çok incesiniz bayım ama karşınızda ellili yaşlarda bir anneanne var.”
Cem etrafına baktı, “Hani ellili yaşlarda, ben göremiyorum o bayanı? Benim karşımda çok ama çok genç, hala kocasının aklını başından alan ve kusursuz bir güzellikte olan bir kadın var.”
Ecrin kocasına sarıldı, “Çok neşelisin bakıyorum. Kızların evlenirken suratsızdın.”
“Eee damat babasıyım kızım bugün ben, sülalem rahat!” deyip, kahkaha attı ve kolunu uzattı. “Buyurun bayan,” dedi.
Ecrin kocasının koluna girerken, başını sağa sola salladı, “Sana inanamıyorum Cem.”
“Bende hayatım, bende...”
***
Gelin salona girerken tüm aile kapıda kenarda durmuş alkışlıyordu ki Cem gelinliği gördüğü an kaşları çatılmıştı, “Ecrin bu gelinlik ne Allah aşkına?” diye inledi. “Can bunu kıza giydirirken aklı neredeydi acaba?”
Burak adamın yanında alkışlarken kahkaha attı, “Babacım sizde tütülü melek kıyafetinizi giyseydiniz, takım olurdunuz gelinle ne güzel,” dedi.
Cem damadına döndü “Yakında sana da beyaz bir kıyafet giydireceğim Burak ama, melek diye değil deli ile anılacaksın.”
Burak adamın kulağına eğildi, “Bak onda size katılıyorum babacım. Kızınız bende akıl bırakmıyor.”
Karısına döndü “Ecrin!” dedi sinirle.
“Efendim hayatım?”
“Bu damadı aldıralım. Olmamış bu! Edebi bozuk! Terbiyesi arızalı!”
Ecrin ofladı, “Onu onun ailesine söyleyeceksin hayatım. Burak için yapabileceğim hiçbir şeyim yok.”
Cem kadına eğildi. “Sen Bade’yi aldır, bu kendiliğinden yok olur.” Adama döndü, hala sırıtıyordu, “Sevimsiz!” diye çıkıştı.
Bade kocasına baktı, “Ya Burak yine mi babamla uğraşıyorsun?”
“Yok bebeğim. Seni ne kadar sevdiğimi söyledim, sinirlendi böyle,” dedi masum bir bakışla, “Başka baba mutlu olur, senin baban deliriyor.”
“Delirtme sende.”
Burak omuz silkti ve masalarına geçtiler.
Can’ın nikah şahidi İlker’di. Angela’nın ki de çok eski bir arkadaşıydı.
Nikah kıyılırken Cem Daniel’in yanına geldi. İngilizce ile, “Kız vermek de zor,” dedi erkek babası olmanın rahatlığı ile. Zamanında Rüzgar ile Burak’ın babası ona az gıcıklık vermemişti.
“Yok, çok mutluyum ben kızım adına.”
Cem yüzünü buruşturup karısına döndü, “Lan bu geniş ha, babalık olmamış buna. Bence bu Angela evlatlık, bak ben sana söyleyim.”
Ecrin kocasına döndü, “Canım adamda bir sıkıntı yok. Sensin sorunlu. Her baba kızını gelinlikle mutlu mesut görmek ister.”
Cem elini cebine sokup, karısına döndü, “Lan kız gelinlik diye balerin kıyafeti giymiş, göbeği açık göbeği! Ayrıca hamile ve üstelik oğluma da sırılsıklam aşık! Normal mi?”
Ecrin gözlerini devirdi. “Cem, tamam gelinliği bende beğenmedim. Yani ne bileyim bir ağırlığı yok. Ama kız beğenmiş. Zevki bu. Ne yapalım, herkes bir Ecrin Ernez olamıyor.”
“Çıplak mı seviyormuş? Hem tabiki benim karım eşsiz.”
Nikah bittiğinde Ecrin ile Cem dikkatlerini oraya verdi, “Tamam, hadi sus artık.”
Cem son kez adama bakıp, burun kıvırdı. Nasılda sırıtarak alkışlıyordu. Sinir şey.
Oğlu kızı dudağından öperken, Cem adama eğildi ve Türkçe “Islık da ıslık!” dedi ama Daniel anlamadığı için sadece gülümsedi. “Kızının düğününde sırıtan kız babası modeli, bir ilksin yemin ederim.”
Ecrin Cem’e dürtükleyip, “Hadi hediyemizi verelim,” dedi.
Birlikte yanlarına gittiler. Ecrin çantasından önce oğlunun hediyesini çıkardı. Kendi tasarladığı bir pırlanta gerdanlığı taktı ona. Ecrin de çok şık bir set takmıştı. Sıra Angela’ya geldiğinde babasından hediyesini istedi, gümüş bir kutuyu adama uzattı.
Can kutuyu açtığında içinde yine gümüş bir parfüm şişesi, üstünde de siyah parlak harfler ve el yazısı ile “CAN ERNEZ’ yazıyordu.
“Bu kokuyu yalnız sana ürettim ve senin adını verdim.” Kulağına eğildi, “Kokunuz benim için artık eşsiz bay Ernez,” diye fısıldadı.
Can da kıza eğildi ve “Siz de benim için eşsizsiniz bayan Ernez,” dedi.
Ve müzik başladığında Can ile Angela sahneye geçtiler.
Yirmi dört davul yirmi dört zurnanın eşliğinde sadece ikisi oynuyordu.
“Maşallah babacım yirmi dört davul, yirmi dört zurna masraftan kaçınmamışsın?” dedi Çınar azıcık imayla.
“Senle Burak on dört davulla zurna çaldırırken iyiydi.”
“He illa bizi geçeceksin yani,” dedi Burak araya girerek.
“Evet.”
Çınar Burak’a göz kırptı, Burak da onay verdi. “Yalnız babacım, o zaman biz sizin kızlarınızı alıyorduk. Şimdi senin oğlun elin kızını alıyor. Kızların yine bizde!” dedi Çınar adamı deli eden bir ses tonuyla.
“Lan sizi bana parayla mı verdiler?”
“Yok valla baba, bayağı ucuza gittik. Bize davul zurna çaldırmadın böyle.”
“Sevimsizler. Siz hayatımdan gidin, arkanızdan yüz yirmi dört davul zurna çaldırmayan ne olsun.”
Eva kocasının yanına geldi, “Çınar!” dedi sinirle, “Babamla uğraşma ya!” diye fısıldadı.
“Hayatım uğraşmıyorum. Dansa kaldırmaya çalışıyorum. Gelmiyor.”
“Davul zurnada mı dans edeceksin Çınar?”
Davul zurna bitip, ‘Neriman’ şarkısı başlayınca, Çınar Burak’a baktı ve ‘hadi’ işareti yaptı.
Aynı anda Cem’in kollarından tutup, sahneye çıktılar ve “Heyyy...” diye bağırıp, Can ile Angela’yı da yanlarına çektiler. Herkes etraflarında toplanırken, Pars da aralarına geldi. Angela kızların yanına geçip, alkışlarken, damatlar şarkıyı söyleyerek Cem’le oynuyorlardı.
“Su kürekten bulanır,
Neriman damda dolanır.
Çok gelip geçme buradan,
Anan baban huylanır.
Neriman dolan gel!
Neriman fırlan gel!
Çantan kolunda,
Hergün bize gel! -seslerini olduğundan yüksek çıkardılar.
Orta mektepte durdum,
Çantayı yere vurdum.
Biz kızların yüzünden,
Gece gündüz yorulduk!”
(NERİMAN)
Şarkının sonunu değiştirdiklerinde, Cem kaşlarını çatmıştı. Ama damatları ve kızları bayağı eğleniyordu. Cem daireden çıkıp, karısının yanına geldi.
“Gördün mü onlar uğraşıyor. Kameralarda çekti. Masumum ben.”
Ecrin güldü, “Bebeğim eğlendiler sadece. Aaa... Sen de paranoyak oldun ha.”
“Benle eğleniyorlar Ecrin! Hergün bize gelmiş! Zaten Eva bebekliğinden adamın evinden çıkıyordu sanki.”
Dans müziği çaldığında Can karısının elinden çekip beline sarıldı. “Ömrümün en güzel gününün sahibi...”
Angela kollarını adamın boynuna doladı ve dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. “Ben sana aşık Can,” dedi Türkçe ile.
“Ben sana ölüyorum kızım,” dedi Can aynı şekilde kızı öpüp, sararak.
Ecrin ile Cem dans ederken, Ecrin huzursuzca Cem’e baktı. “Sürekli dudakları oğlumun dudaklarında mucuk mucuk.”
Cem gülerek kaşlarını kırıştırdı, “Ecrin Ernez hayırdır?”
“Hayır, yanlış anlama Cem kıskandığımdan falan değil, asla! Yani ama... Ayıp sanki.”
Cem büyük bir kahkaha patlattı, “Dünyama hoşgeldin sevgilim.”
“Abartma Cem. Ben kıskanmıyorum. Yani sadece vıcık vıcık olması gerekmiyor oğlumla. Oğlum sevmez. Hatırlıyor musun onu öpmek istediğimde uzak dururdu hep.”
“Şimdi bir anne ile bir eş ayrıdır tabi. Mesela beni sen ömür boyu en ıslak şekilde öpebilirsin. Sıkıntı yok. Eminim oğlun da mutludur Ecrin,” derken karısı ile eğleniyordu.
“Ben öperken neden şikayetçiydi.”
Adam kadına biraz daha yaklaştı, “Çünkü şuan oğlunun kollarındaki sevdiği kadın.”
“Ha ben sevmediği kadın mıyım yani?” dedi Ecrin kaşlarını çatarak.
“Hayır, sen annesisin.”
Ecrin omuzlarını silkti.
Düğünün sonlarına doğru, Angela ile Can tek başlarına sahneye çıktılar. Karşı karşıya geçtiler. Can kızın beline elini güçlü bir şekilde yerleştirdi. Angela da bir elini Can’ın omzuna bir elini de avuçlarına bıraktı ve şarkı ile birlikte seksi bir şekilde Bachata oynamaya başladılar.
Burak, Çınar, Pars, Eva, Duygu, Bade ve diğerleri ıslık çalıp, alkışlarken, Cem kaşları çatık dansı izleyen karısına bakıyordu.
“Ecrincim nasıl da güzel oynuyorlar değil mi?”
“Yani evet de, biraz fazla abartı gibi,” ona ima ile bakan kocasını görünce, “Yani senin kızlarınla damatların oynasa da aynı düşüncede olur muydun meraktayım.”
Cem yüzünü buruşturdu, “Ya hayatım bir benim estetik oğluma bak, bir de bu kütük damatlarına bak. Bunlardan Bachatacı olur mu Allah aşkına? Olsa olsa birinden kasap havası, birinden de roman havası olur, o da zorlatsan olur.”
“Sen zaten Latin danslarının kralıydın da, damatlarına laf söylüyorsun.”
Cem kaşlarını meydan okurcasına kaldırdı ve ayağa kalkarken de ceketini çıkarıp, kenara attı. Sonra kadına bakmadan Ecrin’i yanına çekip, sahneye yönlendirdi.
“İtalya tatilimizi unutmuşsunuz bayan Ernez, hatırlatayım mı?” diye sorup, kadının bedenini kendi bedenine çekti.
Burak ile Çınar aynı anda ıslık çaldılar. “Vay... Yaşlı Bachatacı.”
Cem Burak’a bakıp, başını sağa sola salladı ve Ecrin’i kendi hareketleri ile yönlendirip, bir süre dans etmeye başladı.
“Babanın kemikleri sızlıyordur. Keşke düğünde oynasaymışız,” deyip başını arkaya atarak güldü.
“Hala acımasızsın bay Ernez,” derken adam onu döndürüp, başından kendine çekti.
“Hayır hala bu kadına deli gibi aşığım bayan Ernez,” sözünü bitirdiğinde müzik bitti ve Cem karısının dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı.
Işıkların yanması ile, masalarına geçtiler. “Babacım yemin ederim bir an içinize İtalyan bir dansçı girdi sandım,” dedi Çınar alay eder bir tonda.
Cem adama yaklaştı, “Sıkıntı yok evladım, bende bazen içinize insan girdiğini sanıyorum ama bir bakıyorum serapmış,” dedi ve sırıtarak karısına yetişti, “Efsanespor 10, Damatlar 0!” şeytanca kahkaha attı.
***
CAN VE ANGELA BALAYI
“Beğendin mi?” dedi mağara odaya girdiklerinde.
Angela odanın içinde dönüp duruyordu. “Masal gibi!”
Can onu belinden yakalayıp, kendine çekti. “Masal olan sensin. Masal perisi gibisin Angela.”
Angela ellerini adamın boynuna doladı, “Sen de benim prensim,” dedi İngilizce ile.
Birbirlerinin dudaklarına hakim oldukları an telefonu çaldı Can’ın. Kızdan uzaklaşıp, cebinden telefonu çıkardı. “Efsanenin Karısı’ yazısı ile merakla cevapladı.
“Anne?”
“Oğlum yetiştiniz mi?”
“Evet anne.”
“Ee neden aramıyorsun oğlum? Ee tabi evlendin aklın gitti. Anne falan hak getire. Hiç mi düşünmedin bu kadın merak eder diye?”
Can gözlerini devirdi bıkkınlıkla. “Yok anne düşünmedim çünkü uçaktan indiğimizde aradım zaten. Otele geçerken neden arıyorum?”
“Yolda başına bir şey gelebilirdi!”
Can kısık sesle annesine çıkıştı, “Senin de içinden Cem Ernez’in kaynana versiyonu çıktı yemin ederim. Siz cidden Efsane ikilisiniz. İyi geceler anne!” deyip, kapattı.
***
“Cem oğlun baba kaynana dedi,” derken sesi ağlamaklı çıkmıştı.
Cem onu kendine çekti, “Galiba gerçekten biz fazla uyumluyuz ha?”
Ecrin omuzlarını kaldırıp, indirdi. “İtiraf ediyorum, kıskandım. Yani ne bileyim ilk ve son Ernez gelini olacağımı düşünmüştüm. Ama oğlun bugün o kıza ‘Bayan Ernez’ deyince...”
“Kızlarımı ilk kucağıma aldığım gün dünyanın en unutulmaz anıydı benim için. Kedileri ağaçta kaldığında ben kurtardım ve ‘sen bizim kahraman babamızsın’ dediler. Sonra onları ilk kez sinemaya götürdüğümde, ‘sen harikasın babacım’ deyip, boynuma sarıldılar. Ne bileyim, onların ilk ve tek kahramanları olmak istedim sanırım. Şimdi ise kıskançlıktan deliriyorum, evet.”
Ecrin kocasına sevgiyle sarıldı. “Sen hala onların ilk kahramanısın Cem.”
Cem somurtuk bir suratla karısına baktı, “Ama tek değilim.”
Ecrin yanaklarını öptü, “Sen hayatımda tanıdığım en berbat sevgilisin ve ama en en en mükemmel eşsin. Eşsizsin.”
Birbirlerinin dudaklarına aynı anda dokundular.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 22.63k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |