4. Bölüm

3.BÖLÜM – BAŞIMIN BELASI

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Cem kız kardeşine gözlerini kısarak bakıyordu. Cemre de ona aynı şekilde bakınca Cem ofladı.

"Cemre evi yakmışsın."

"Kaza oldu abi."

"Bu kaçıncı ya?"

"Senin vukuatlarını geçmedim daha merak etme."

Cem ayağa kalktı ve elini cebine sokup, kardeşinin karşısına geçti. "Öyle mi? Sayalım mı küçük hanım? Polisleri atlatayım derken çöp konteynırına çarpman?"

"Yakalansaydım da ehliyetim mi gitseydi altı ay. Ful alkollüydüm."

"Yakalanmadı sanki bana. Adam sana fıstık dedi diye adamı ezmen."

"Fıstıklı ezme yaptım. Fena mı?"

"Ya çalıştığın şirkette çıkardığın rezilliğe ne demeli?"

Cemre yüzünü buruşturdu, "Abi ya oradan hiç konuya girme, yüzde yüz haklıydım. Yani ne var ahizeyi ters tutup konuşmaya çalışmışsam. Resmen dalga geçtiler benimle. Bende hadlerini bildirdim. İyi de ettim."

"Kibar ol Cemre! Kendini ezdir demiyorum abicim, ama azıcık bayan ol, dikkatli ol."

Cemre şirince gülümsedi, "Burada kalsam ya bir süre?"

"Tabi annen baş edemedi buraya postaladı seni değil mi?"

Cemre başını sağa sola salladı, "Hayır aksine, gelmemi istemedi. Ama seni çok özledim," deyip abisinin dayanamadığı o hareketi yaptı ve gözlerini kırpıştırdı.

Cem de ona gülümseyip, kollarını açtı. "Gel buraya ufaklık."

Birbirlerine sarılırken, Cemre mırıldandı, "Pizzaya ne dersin?"

"Süper olur derim."

 ***

Ecrin sokaklarda boş boş dolaşırken karşıdan gelen kişiyi görmesi ile kocaman gülümsedi.

"Selim, ne haber?"

Selim de kıza sarıldı, "İyilik sevimli cadı senden ne haber?"

"İyidir.”

Sonra sıkkın bir nefes verince, Selim “Hayırdır, pek de iyi değil gibisin,” dedi.

“Aslında seni gördüğüm iyi oldu, çok sıkılan canım acayip pizza istiyor. Eşlik eder misin?"

Selim gülümsedi, "Hesap ödeyecek enayi arıyorum, demiyorsun da..."

Ecrin kahkaha attı, "Estağfurullah, sadece tek yemek istemiyorum. Hesabı ben öderim yoksa."

"İyi tamam gel, hesabı ben ödeyeceğim ve seni harika bir pizzacıya götüreceğim."

"Hadi bakalım."

Birlikte yürüyüp, sohbet etmeye başladılar. Pizzacıya geldiklerinde dışarıda oturmak yerine içeri geçmeyi tercih ettiler.

"Ne alırdınız?" diye sordu garson yanlarında durup.

"Hanımefendiye karışık en büyük boy-"

"Selim ya, gıcıklaşma!" dedi Ecrin gülerek.

Selim de gülümsedi ve yanağını sıktı, "Seni anca doyurabiliriz güzelim."

Ecrin garsona döndü, "Büyük boy olsun ama ortak yiyeceğiz. İki tane de kola ve patates tabiki."

Selim yüzünü buruşturdu, "Beni de yiyecek misin?"

"Rüya yesin seni!" diye kahkaha atarak konuştu.

O anda onu izleyen sinirli bir çift gözden habersizdi Ecrin. Cem kızın her kahkahasında homurdanıyordu.

"Bana gelince suratıma yapıştır pastayı, elin adamına kahkaha at pizza ye! Baş belası."

Cemre abisinin baktığı yere baktı, "Kızı tanıyor musun?"

Cem kıza döndü, "Kız mı? Bu mu kız? Bildiğin süpürge imalathaneli cadı bu be!"

Cemre gülümsedi, "Anlaşılan sana da büyü yapmış bu cadı."

"Büyü yapmadı, aradaki büyüyü bozdu."

Cemre kaşlarını kaldırdı, "Büyülendin yani kıza, kız da anlaşılan sana posta koymuş, sen de bayağı sinir olmuşsun."

Cem kız kardeşine öfkeyle baktı, "Tespitlerini kendine sakla Cemre. Ama ben yapacağımı bilirim. Şu esmer fıskiye ile aralarını bozayım da görsün."

"Saçmalama abi. Böyle bir şey yapmayacaksın değil mi?"

Cem memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruşturdu, "Tabi ki yapacağım. O pastayı bana yedirmesinin cezasını çekecek bu sarı cadı."

Cemre kahkaha attı, "Ay sen bayağı bayağı hoşlanmışsın bu kızdan."

"Saçmalama Cemre, sadece cezasını çekecek diyorum. Nesini anlamadın?" kaşlarını havalandırdı ve ayağa kalkıp kızın masasının olduğu tarafa yürüdü. Ceketinin düğmesini seksi bir şekilde açtı ve kızın yanına geldiğinde adama sırtını dönerek masaya elini dayayıp, kıza değil etrafa bakarken "Merhaba Ecrin," dedi. Daha sonra da bakışlarını kıza yöneltti.

Ecrin gördüğü kişi ile kaşlarını çattı, "Senin ne işin var burada?" diye sordu tıslayarak.

Cem baş parmağı ile burnunu kaşırken sırıttı, "Aynı soru benim de aklımdan geçiyordu güzelim. Senin ne işin var burada? Beni mi takip ediyorsun?"

Ecrin de elini masaya dayayıp, ayağa kalktı, "Haa, işim gücüm yok kıçına takip cihazı bağladım, peşinde dolanıyorum Cem Ernez! Herkes kendinden bilirmiş işi. Ne takip edeceğim seni be? Deli mi ne?"

Cem sadece başını çevirip, arkasında duran adama baktı. "Sevgilinin önünde muhteşem kıçımı konu etmen hoş olmadı gibi."

Selim kahkaha atarken, Ecrin deliriyordu. "Seni öldürürüm baş belası!"

Cem ise hiç duruşunu bozmadan kıza güldü, "Bende seninle aynı duyguları paylaşıyorum, baş belası," dedi. “Ama benim öldürme yöntemlerim farklı tabi,” son cümlesini homurdanmıştı.

Ecrin derin bir nefes aldı, "Masana git Cem. Eminim senin yanındaki kız da onu bırakıp, peşimden –senin deyiminle- it gibi dolaşmandan hoşlanmamıştır."

Cem masasına baktı, "Ha, o mu? Ondan yana sıkıntı yok ya. Alışkın o."

"Cem defolup gider misin masana?"

"Sen iste yeter gülüm," arkasındaki adama baktı, "O gecenin hatırına susuyor ve gidiyorum," deyip göz kırptı ve masasına doğru geri döndü.

Selim kaşlarını çattı, "Ne gecesi Ecrin?"

Ecrin sinirle yerine oturdu, "Ya yok gece falan, gerizekalı işte."

"Ben pek ciddiye almadım ama ters bir durum yok de mi Ecrin? Bana söyleyebilirsin."

"Yok gerçekten. Tanışma teklifinde bulundu, ağzının payını aldı, onu hazmedemedi her halde."

"Peki, bir şey olursa bana dönüş yap."

"Tamam," dedi gülümseyerek. Sonra pencereden dışarı baktı, adam kızla arabaya biniyordu. Kabul etmeliydi ki gerçekten feci derecede yakışıklı bir adamdı. Normal biri olsa tam aşık olunasıydı bunu kabul ediyordu. Ama işte değildi, o tam bir baş belası çapkındı.

***

"Bana bakın hanımefendi cazgırlığımı görmek istemiyorsanız bana yetkilinizi çağırın! Çağırın da dünyanın kaç bucak olduğunu göstereyim ona. Ne demek değiştiremeyiz ya! Sehpam kırıldı sehpam! Daha geçen hafta almıştım!"

Cemre mağazanın ortasında bas bas bağırıyordu ve kimse onu sakinleştiremiyordu. Geçen hafta abisine yakın bir ev tutmuştu ve mobilyasını oraya yakın büyük bir mağazadan almıştı. Ama sehpa iki günde kırılmıştı ve mağaza sorumluluğu kesinlikle üstlenmiyordu.

"Hanımefendi öncelikle bir sakin olur musunuz?"

Cemre bu sözle daha da çok sinirlenmişti, "Aslı mısın asılsız mısın nesin, ben geldiğimde çok ama çok sakindim, ama senin şu saçma zırvalıklarından sonra gerildim. Anlıyor musun?!" en son kelimesinde bağırmıştı.

O sırada arabasını mağazanın önüne park eden patronunu görmüştü Aslı.

"Hah, Buğra bey geldi hanımefendi."

"Buğra kim?" dedi arkaya bakarak ve gördüğü adamla yutkundu.

"Buranın sahibi."

“Allah'ım sana geliyorum, yine bu adam... Bu ne yakışıklılık Allah korusun seni!” dedi içinden. Ama arkadan gelen kıkırtıları duyunca pek de içinden olmadığını anladı.

Buğra içeri girerken gözlüğünü alnına koydu ve iki tarafa hesap sorar gibi baktı.

"Hoşgeldiniz Buğra bey," kadın hem korku hem tedirginlikle konuşuyordu. Çünkü patronu şuan gerçekten de çok sinirli duruyordu. Zaten normalde de pek sempatik biri değildi.

"Sorun ne?" dedi Cemre'ye bakarak. "Turan'ı aradığımda bağırtı sesleri vardı."

Cemre elini beline koydu, "Sizden bir hafta önce aldığım sehpam iki günde kırıldı."

Buğra kaşlarını kaldırdı, "Üzerinde tepinirseniz kırılır hanımefendi."

Cemre'nin gözleri kocaman açıldı, "Ne tepineceğim be ben üstünde. Panda mıyım ben?"

Adam bir şey demeden yürümeye başladı, "Odama gelin lütfen orada konuşalım bayan sehpa kıran minik pandalı araba hırsızı."

"Uzun bir lakap olmadı mı? Ayrıca araba hırsızı diye sana derler," diye çemkirerek adamın arkasından yürüdü. "Benimle düzgün konuş."

Odaya girdiğinde kadının da girmesini bekledi ve kapıyı kapatarak yerine geçti.

"Şimdi sizi dinliyorum buyurun?"

"Sehpam kırıldı ya, hepsi bu!" diye bağırdı. "Sehpamın değişmesini istiyorum."

"Kırılma sebebi?" dedi gayet sakin ve soğuk bir sesle.

Kız adamdan gözlerini kaçırdı, "Şey oldu..."

Buğra arkasına yaslanıp, kollarını göğsünde bağladı ve "Ne oldu?" diye sordu kıza.

Adamın alay dolu sesini duyunca sinirle ona baktı, "Üstünde tepinmedim, kastettiğiniz oysa."

Adam uzun uzun kadının yüzüne baktı. Pürüzsüz bir cildi, pespembe dudakları vardı. elmacık kemikleri de belirgindi. Aslında çok güzeldi ama bildiğin ayaklı belaydı işte.

"Neden kırıldı-ımm ismin neydi?"

"Cemre," dedi kısaca.

"Neden kırıldı Cemre?" Adamın direkt ismini söylemesi kadının yutkunmasına sebep olmuştu. Nasıl bir saçmalıktı bu? Sadece isminin söylenmesi içini ürpertmişti.

"Avizenin bir taşı düşmüştü, üstüne çıkıp o taşı koymak istedim-"

"-ve kırıldı."

"Evet," kız kendi sesini zor duyurmuştu.

"Bu sizden kaynaklı bir hasar olduğu için çalışanlarımız değişim yapamaz."

"İyi tamam. Yapmazsanız yapmayın! Bir sehpaya dünyanın parasını verdim ama değişim yapamıyorsunuz öyle mi?"

"Bir sehpa dediğiniz en özel tasarımlarımızdan biridir. Sizce üstüne çıkıp, avize taşı değiştirmeniz saçma değil mi? Sizi taşıyacağına dair bir garanti vermemişizdir eminim."

"İyi çalışmalar Buğra bey. Ayrıca şişko da sensin!" diye cırladı.

"Teşekkür ederim Cemre."

Kız sinirli bir şekilde odadan çıktı. “Hayır yani bir sehpa altı üstü. Değiştirmezsen değiştirme! Sana da sehpana da kalmadım!” bir an durdu. Ne saçmalıyordu? Ona ne kalacaktı Allah için.

 *

Olayın akşamında kapısı çalındı. Cemre koşarak açtı, abisini beklerken bir adamı önünde koca bir hediye paketi ile beklerken bundu.

“Buyurun?”

"Bunu Buğra Özsoylar yolladı hanımefendi. Bu da notu."

Cemre şaşkınlıkla notu aldı ve okudu.

"Özel tasarım olduğu için aynısı yoktu. Ama bunu da beğeneceğine eminim. Kullanım talimatlarını mutlaka göz önünde bulundur. ;) Güle güle kullan sevimli panda.

BUĞRA ÖZSOYLAR"

 

Cemre notu okuyunca gülümsedi.

"Nereye bırakalım hanımefendi?"

"İçeri salona bırakabilirsiniz."

"Peki," adam salona bırakıp çıktıktan sonra Cemre paketi açtı. Gördüğü sehpa ile büyülenmişti.

"Gerçekten de muhteşem..." diye mırıldandı. Onunkinden çok daha güzeldi.

 ***

"Cem sana bir işim düştü ortak," dedi Ateş evraklarını karıştırırken.

"Neymiş?" derken adamın masasındaki topları birbirine vuruyordu.

"Ya Ecrin'in şirkete gelmesi gerekiyor, onu getirebilir misin? Arabası seviste."

"Hanımefendinin şoförü müyüm ben? Binsin taksiye gelsin," diye çıkıştı.

"Hadi Cem ya, alt tarafı kızı alıp, geleceksin. Ne kadar zor olabilir ki?"

Cem sinirle baktı adama, "Cadı o cadı. Bildiğin büyücü. Bir bakışıyla tırsıyorum ben. Gitmem!"

Ateş kahkaha attı, "Saçmalama Cem. Gayet de tatlı bir kız. Sizin yıldızlarınız barışmadı sadece."

"Barıştan yana da değilim. Ayrıca yıldızlarımın barışık olduğu kızlarla değil, bedenimin tatmin olduğu kızlarla ilgileniyorum."

"Ecrin'den bedeninle ilgili faaliyetler konusunda uzak duruyorsun Cem."

"Sanki yaklaştırıyor da..." diye homurdandı ve arabasının anahtarı ile gözlüğünü alıp, odadan çıktı. Ne derece kötü olabilirdi ki... Bütün yol susması yeterliydi.

 *

Arabasından inerken güneş gözlüğünü çıkardı. Ne işi vardı burada o da bilmiyordu. Bu kız onun tehlike çanıydı. Zaten kaç gecedir aklını kurcalıyordu. "Bir şey olmayacak Cem. Sadece onu alıp şirkete götüreceksin," diye kendini teskin etti. Sonra saatine baktı ve "Nerde kaldı bu kız? " diye homurdanarak konuşmaya devam etti.

Ecrin’in evden çıkarken gözleri Cem'e takıldı. Ateş birini göndereceğini söylemişti ama bu kişinin Cem olacağını söylemeyi unutmuştu anlaşılan. Of!

Evet gecelerdir rüyalarına giriyordu bu sarı çapkın leopar. Daha önce bu kadar yakışıklı bir sarışını en son dizilerde görmüştü. Sarışın da sevmezdi şimdiye kadar halbuki. Kıvanç Tatlıtuğ hariç. Ama bu adam başkaydı, bambaşkaydı... Bu aralar da sarışınlara takmıştı. Yok tek bir sarışına takmıştı. Üzerinde siyah gömlek, altında koyu renk kot ve şuan karşısında tüm yakışıklılığı ile duran sarışına... Cem Ernez’e. Tabiki bunu ona belli edip, zafer gülüşleri içinde boğulmasına izin vermeyecekti.

"Allah yardımcım olsun Ecrin," dedi kendi kendine ve derin nefes alıp, yanına doğru yürüdü. Adamın homurdanarak konuştuğunu görünce gülümsedi. Anlaşılan tek sorunlu kendi değildi.

"Delirdin galiba. Kendi kendine konuşmaya başlamışsın."

"Az daha gecikseydin evet. Delirince de adam öldürüyorum sarışın."

"Delirmişliğin var yani?" deyip kahkaha attı kız.

"İlkimsin güzelim," deyip göz kırptı. "Hadi geç kaldık. Atla da gidelim."

Kesin bugün Ecrin'in sonu olacaktı. Ölecekti. O nasıl bir göz kırpmaydı, insafsız?

'Ben kimin duasını aldım da şu ilah karşıma çıktı. Düşünme, düşünme o çapkının teki. Tek derdi kızlarla gönül eğlendirmek.' Ama bende eğlenceyi severim yani sonuçta. Eğlenmek güzeldir.'

"Müzik sever misin?"

"Hayır sevmem."

"Sevmez misin?" adam kaşlarını çattı.

Ne saçmalıyordu. Aklından geçenlerle gerçekler karışıyordu bu adamın karşısında. "Yani şaka yaptım. Elbette severim anlamında dedim."

"Ha, tamam. Gökhan Tepe? "

"Olur bayılırım. Gerçi sarışın severim ben." Akli dengesi gitti, kesin gitti. 'Hay ağzımı...' adam resmen kahkaha atıyordu.

"İyi sevindim. Genelde kızların 'esmer erkek' takıntıları var da. Bu alanımı daraltıyor."

"Üstüne alınma seni kastetmedim."

"Üzülürüm ama. Benim neyim eksik diğer sarışınlardan."

"Eksiğin yok maşallah da..." Allah'ım sana geliyorum. Bu adam ayarları ile oynamıştı. "Gülme. Gülme Cem. Burada düğme mi var? Ben bu kadar patavatsız olamam ya."

"Biz ona etkilenme diyoruz canım."

"Deme bir şey. Sus tamam konuşma artık."

“Tamam tamam. Baksana senin sosyal hesabın neden sana bakmak isteyen yakışıklı ve eksiği olmayan sarışınlar için kapalı?”

“Anlamadım,” dedi kaşlarını havalandırarak. Sonra da alayla sırıttı. “Sen benim hesabıma mı baktın?”

Cem başını salladı, “Hadi Ecrin yapma. Sen de bakmışsındır eminim. Her insan karşısındakinden etkilenince yapar bunu.”

“Birincisi Ernez, inan umurumda değilsin. Kaç yüz bin tane takipçin var ilgilenmiyorum. Yorum ve beğenilerinle de öyle. Hatta üstsüz fotoğraflarınla hiç ilgilenmiyorum.”

Cem sırıttı, “Birincisi fotoğraflarımı gördüğünü anladım. İkincisi küçük yalancı sarışın, bir fotoğrafımı da beğenmişsin.”

“Hiçbirini beğenmedim bay çıplak ego.”

Cem kısık bir kahkaha attı, “Öyle değil güzelim, yani aşağıdaki kalpçiğe basmışsın.”

Ecrin’in deminki bilmiş ifadesi silinmiş, yerine endişeli bir ifade yerleşmişti. “Na-nasıl?”

Cem karşılarında asılan telefonundan hesabına girdi ve ekran fotosu çektiği ‘Hzr-Ec_rn gönderini beğendi’ yazısını görünce yutkundu. Ama sonra aşağıda ekran fotosunda çıkan başka bir şey dikkatini çekti.

‘Kbr_gc yorum yaptı: Muhteşemsin Cem :)’

‘Nidasuden yorum yaptı: Gerçekten harikasın!’

Ecrin suratını ekşitti, “Yorumlara bak. Sanki bana ilah. Pop star...”

“Beğenenler var demek.”

“Hayır, banane de merakımdan soruyorum, okuyor musun bütün yorumları.”

“Hayır.”

“Ne hoş.”

“Eminim sen çoğunu okumuşsundur,” derken çapkınca gülümseyip göz kırptı.

Ecrin adamın gamzelerinde boğulmayayım diye başka yönlere bakmaya çalışırken, “Hiç de bile,” diye ağzında sözleri geveledi, çünkü evet çoğunu okumuştu.

Şirkete gidene kadar başka bir şey konuşmamışlardı. Adam arada bakıp gülüyordu sadece. Cem arabayı park ettiği an Ecrin onu beklemeden indi indi ama asansöre giremeden adam onu yetişmişti bile. Yukarı birlikte çıkarken Ecrin’in bakışlarını özellikle kaçırması Cem’in dikkatinden kaçmamıştı. Ateş'in odasına girdiklerinde ise, Ecrin burnundan soluyordu ve bunu Ateş’e göstermekten hiç çekinmedi.

"Hayır yani, enişte dedik bağrımıza bastık. Gönderecek başka adam mı yoktu koskoca holdingde de bu çıplak egolu adamı gönderdin? Kastın mı var bana acaba?" -bu kızlar ne çok konuşuyordu.

Ateş ellerini cebine sokup, masasının arkasından çıkarken arkadaşı ve aynı zamanda ortağı olan adama baktı, "Ne oldu Cem?"

"Valla bilmiyorum abi. Bir şey yapmadım ben. Kendi etkilendi, bana bo-çamur atıyor şimdi," deyip gülümsedi.

"Bu çıksın dışarı Ateş!" dedi Ecrin gözlerini kısarak. “Ne işi varsa burada,” diye homurdandı sonra.

"Üzgünüm ama konu onunla ilgili Ecrin. Sonuçta halkla ilişkiler müdürümüz o. Sende onun yeni yardımcısısın."

İkisi aynı anda "NE?" diye bağırdı. Tek bir farkla; Cem eğlenirken. Ecrin öfkeden kuduruyordu.

"Olmaz kabul etmiyorum."

"Hah, canım müdür benim. Dur önce ben kabul edeyim.” Sonra arkadaşına dönüp, “Ben de kabul etmiyorum,” dedi.

"Bana bak!"

"Tamam yeter. Cem kes ukalalığı. Ecrin sen de işle özel hayatı karıştırmazsan sevinirim. Cem o kadar da çekilmez değil inan. Aynı şey senin için de geçerli Cem."

"Denerim," dedi Ecrin homurdanarak.

"Güzel."

"Vay, tavıra gel. Bir de kendi deneyecek."

"Sus Cem." kıza döndü, "Pazartesi başlayabilirsin Ecrin. Bu iki günde evraklarını tamamlarsın."

"Peki enişte,” dedi yarım ağızla. Sonra da aklına adamın dün yaptığı gelince, sırıttı, “Bu arada dün Yağmur'a yaptığın jest harika. Şahsen çok taktir ettim.”

Ateş hayretle baktı kıza, "Sen ne ara duydun?"

"Ne sürprizi?" diye araya girdi Cem.

"Yok bir şey," dedi Ateş ensesini kaşıyarak. Şimdi bununla da dile düşmesine gerek yoktu, ama bu kız susmuyordu.

"Ateş Yağmur'a evlenme teklifi etmiş."

"Ne? Saçma! Abi iki gün sonra nişanınız var ne evlenme teklifi? Yemin ederim kendinizden çıkıyorsunuz."

"Sanane. "

Cem kahkaha atmaya başlamıştı. "Lan bildiğin cıvık aşıklara döndün ha."

"Sanane dedim Cem. Kes sesini. Yersin yumruğu. Seni de göreceğiz."

"Aman Allah korusun. Ben almayım. Daha neler," dedi kulağını çekip, tahtaya vurarak. “Ağzın ne biçim laf yapıyor. Yazık bana!”

İşte Cem Ernez buydu. Uslanmaz, çapkın ve sadakatten yoksun. Ecrin yüreğine yalvardı o gece.

'Uzak dur! ' dedi.

'Kırar o seni. Kırar da varlığından bi haber yaşar. Onda kalp yok. Onun için kadın bir bedenden ibaret.' bunları saydı da, kalbi çoktan Cem'in limanlarına demir atmıştı.

 ***

Cem ise o gece düşündüklerinden nefret ederek sokaklara attı kendini. Artık Ateş de onunla gelemeyeceğine göre, tek takılacaktı.

"Aptallar. Aşkmış. Hepiniz aptalsınız," diye söyleniyordu.

O sabah kendini sarışın bir kadının yatağında buldu. 'Sarışın mı?' bir daha kadına döndü baktı. Dün içkiyi fazla kaçırmış olmalıydı. Yoksa kendisi sarışın kızlardan asla hoşlanmazdı. Özellikle o sarı cadı Ecrin'den sonra.

"Lanet olsun!" deyip yataktan kalktı, üstünü giyip, kaçarak çıktı oradan.

Evine geldiğinde kendini duşun altına attı. Ellerini soğuk fayansa dayayıp, başını eğdi ve ılık suyun bedenini rahatlatmasını bekledi. Ama olmuyordu. O kız ne aklından çıkıyordu ne de hayalinden siliniyordu. Resmen kadınla sevişirken Ecrin'i düşünmüştü. Bunu inkar etmenin anlamı yoktu. Onu istiyordu ve elde etmeden bu ateşi sönmeyecekti. Cem Ernez'in elinden kim kurtulabilmişti ki? Evet, nasılsa bir kere birlikte olduktan sonra biterdi hevesi. Bu saçma hayaller de son bulurdu. Tek sorun gizemdi. Gizem çözülünce büyü de merak da yok olurdu nasılsa.

Duştan gülümseyerek çıktı. Yalnız biraz çaba harcaması gerekiyordu. Azıcık daha...

Bölüm : 17.11.2024 00:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...