6. Bölüm

5.BÖLÜM - İLK KIVILCIMLAR

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar



Cem yatağına uzanmış tavanı izliyordu. O böyle bir adam değildi. Bir kıza takacak ve gecelerce onu düşünecek bir adam hiç değildi. Delirmek üzereydi anlaşılan. Telefonu eline aldı ve kızın sosyal hesabına girdi. Ama hala hiçbir fotoğrafı açık değildi.

"Her şeyin mi kısıtlı olur arkadaş?" diye homurdandı ve telefonu köşeye attı. Sonra aklına gelen düşünceyle önce dehşete düştü, sonra yüzünü buruşturdu. Aşağıya bakarak mırıldandı, "Yok artık ufaklık bir fotoğrafa kalmadın değil mi?" kendi kendine acıyarak kahkaha attı. "Ecrin umarım bir gün elime geçersin. O zaman seni doğduğuna pişman edeceğim."

Hızla yataktan kalktı ve kendini banyoya attı. Duş alıp, biraz hava almaya ihtiyacı vardı.

***

Cemre için uykusuz bir gece daha baş gösteriyordu. Balkona çıkıp, üzerine şalını sardı ve gökyüzünü izledi. Yıldızlar ona neden o adamı hatırlatıp duruyordu bilmiyordu ama bu duygu onu mutlu ediyordu o kesindi. Dakikalarca seyretti onları. Gülümsedi. Çünkü aklına hep onunla ilgili anılar geldi. Evet suratsızdı ama çok yakışıklı bir suratsızdı.

Kapı çaldığında kaşlarını çatıldı. "Bu saatte kim ki?" dedi korku dolu bir ifade ile. Sessizce giderek delikten baktığında gördüğü kişi ile hayrete düştü ve hemen açtı.

"Abi?" dedi merak ederek. Bu saatte neden gelmişti ki?

"Ne oldu küçük? Yoksa evde misafirin mi var?" diye sordu öfkeyle kaşları çatılırken.

"Saçmalama ya, sadece tedirgin oldum. Saat ikiye geliyor."

"Buradan geçiyordum. Seni balkonda görünce geldim."

"Hoş geldin. Girsene."

Cemre her ikisine de kahve yaptığında birlikte balkona geçtiler. "Neyin var abi?"

Cem elindeki kahveyi köşeye bırakıp, mindere uzandı ve yıldızları izledi. "Bilmiyorum."

"O kız mı yine?"

Cem kahkaha attı. "İlk kez bir kız tarafından reddedildim ve evet kabul bu egoma büyük bir darbe oldu. Başka bir şey değil."

"Bence o darbe bir tek egonu hedef almamış gibi."

Cem kaşlarını havalandırarak kardeşine baktı. "O ne demek?"

"El değmemiş yerlerde nasibini almış gibi."

Cem derin bir nefes alarak tekrar gökyüzüne baktı. "O yerler el değmemiş değil küçük. Zamanında harabeye çevrilmiş. O yüzden de orada kimse barınamaz."

Kız da yanına uzandı. "Neden öyle düşünüyorsun abi. Belki de o kız kalbini yeniden hayata döndürmek için gelmiştir."

Cem güldü ve başını kız kardeşine çevirdi. "O kız sadece başıma bela olmak ve beni peşinden süründürmek için geldi küçük. Başka da bir halt değil," sinirle yerinden kalktı.

“Nereye?”

“Kendi evime. Senin tespitlerin benim hoşuma gitmiyor.”

“Doğru oldukları için mi?”

“Saçma oldukları için. Ben aşık falan değilim. Olmam da!” dedikten sonra evden ayrıldı.

Cemre arkasından bakarken gülümsedi, "Sen öyle san! Bu hırçınlığın hep ama hep aşktan."

Keyifle kapıyı kapatıp, odasına gitti.

***

Ecrin ise yüreğine düşen ateşin farkındaydı. Yanıyordu. Üzerindeki elbiseyi çıkardı ve duşa girdi. Ilık suyu ayarladıktan sonra yere çöküp oturdu. Aklından gece olanları çıkaramıyordu. Adamla dans etmemiş, resmen sevişmişlerdi. Dudakları kulağının yanında gezinmişti. Elleri rahat durmamış, çıplak sırtını okşamıştı ve Ecrin'in yüreği ona doğru yol almıştı bile.

"Aptal!" diye kızdı kendine. "Aşık olacak adam mı yoktu da onu seçtin?" gözyaşları yanağını ıslatmaya başladığında kendini rahat bıraktı ve sakinleşene kadar bağıra bağıra ağladı.

"Gözyaşlarımın hesabını vereceksin Cem Ernez! Her damlasının hem de..."

***

Ecrin masasında sinirle homurdanıyordu. Zaten dün akşam yeterince dağılmıştı.

"Oh valla sen git çapkınlık yap. Biz burada eşek gibi çalışalım. Mankenlerle ilişki yaşadığın kadar halkla ilişki kursaydın, şimdiye kadar şirket kârına katkıda bile bulunurdun. Ama yok halkla ilişki kursa magazin sayfalarını böyle yakışıklılığı ile süslemezdi. Şuna bak, mengene gibi sarılmış bi de kıza. Başlığa bak başlığa.

'ÜNLÜ TASARIM FİRMASININ HALKLA İLİŞKİLER MÜDÜRÜ VE ORTAĞI, GECELERİN ASİ PRENSİ CEM ERNEZ, KUMRAL SEVGİLİSİYLE OLAN İLİŞKİSİNE ESMER BİR GÜZELLE NOKTA KOYDU ' adam ilişkisini bile başka bir kadınla bitiriyor ya. Öküz. "

Ecrin kapıda onu izleyen adamı fark etmemişti henüz. Ta ki konuşana kadar...

"Aa şimdiye kadar gayet iyiydin. Son cümle ile kalbimi kırdın özellikle o ‘yakışıklı’ kelimesi ağzına çok yakışmıştı," pis bir şekilde sırıtıyordu.

"Sen sinsi misin ya? Ne diye ev sahibinden saklanan fare gibi oraya pısmış beni dinliyorsun?"

Cem'in attığı küçük kahkaha ile Ecrin derin bir nefes aldı. 'Gavurun oğlu ne de güzel gülüyordu.'

"Valla ben saklanmıyorum. Asıl sen benim fotoğrafımın içine düşecekmiş gibi baktığından beni fark etmedin. Burada gerçeği var ve içine gir-" öksürdü ve başını öne eğip güldü, "Yani düşmek için canını seve seve verir güzelim."

"Canına sıçsınlar Cem! Kes sesini sapık herif. O canın da cehennemde yanar inşallah," dedi kadın sinirle. Neredeyse ilkokul çocuğu gibi ayağını yere vuracaktı.

"Ah canım ya ne de çok seviyor beni." Sonra düşünür gibi yaptı, "Ya Ecrin cehennemde yanacağım kesin ya, sen de şeytansın ya, acaba diyorum ki senin teninde yanmak aynı şey olmuyor mu? Yani sen şeytan tenin ateşin, yak bu meleği küle dönsün her zerresi. Şiir bile yazdım sana ya, değerini bil."

"Cem biraz daha konuşursan yemin ederim gerçekten cehennemi boylayacaksın. Edepsiz misin sen?"

"Bir tek seninleyken," derken odasına doğru yürüdü. Kızın yanından geçerken ona öpücük attı. Kız da kalemi adamın üstüne fırlattı.

"Aa şiddet yok, şiddete hayır güzellik. Özellikle patrona şiddet uygulanmaz. Cıs olur sonra."

"Ben hayvanlara da şiddete karşıyım ama sen istisnasın."

"Cık cık cık. Çok ayıp. Benimleyken ağzının bozulabilir, sıkıntı yok. Ama yataktaysak," deyip odasının kapısını resmen kızın yüzüne kapattı. Kız sinirden sessiz çığlıklar atıyordu. Bu ne baş belası bir adamdı ya. Oysa nişanda ne kadar da tatlıydı.

“Sapık!” diye bağırıp, diğer kalemi de kapıya fırlatınca içeriden adamın sesi geldi.

“Bu kalemleri hep maaşından keseceğim Hazar.”

“Geber Cem!”

 ***

Cemre neden buraya geldiğini hala bilmiyordu. Hayır, biliyordu. Terasına bambu takımı alacaktı. Evet, bambuydu amaç. Derin nefes alarak üzerini düzeltti ve içeri girdiğinde bu sefer başka biri ilgilendi onunla. İyi de oldu. O kadına gıcık olmuştu.

"Buyurun hanımefendi nasıl yardımcı olabilirim?"

Cemre çaktırmadan etrafa bakınıyordu –bambulara bakıyordu tabi ki...

"Terasıma bambu bakacaktım."

"Tabi efendim bu taraftan lütfen, bambularımız ikinci katta."

"Birinci katta yok mu hiç? Burada baksaydık yada katalog olur, bilgisayardan da bakabiliriz." Hala etrafına bakınıyordu.

"Yok maalesef." Adam bir şey anlamamıştı. "İkinci katta bambu takımlarımız. Buyurun."

Sonra arkalarından bir ses geldi. Buğra onu kameradan görmüştü. Etrafına bakınması da ayrı bir tatlıydı.

"Tamam Kadir bey, hanımefendi bana bakıyordu zaten. Ben ilgilenirim."

"Peki Buğra bey."

Cemre kaşlarını çattı, "Ne münasebet canım. Sen bambu musun ki sana bakayım? Bambu bakıyorum ben. Böyle üstüne oturulan şeylerden-" sözünü bitiremeden adamın çapkın bakışları ile sustu.

"Haklısın üzerime oturamayacağına göre, yukarı çıkıp bambulara bakalım."

Ona merdivenleri işaret etti ve birlikte yukarı çıktılar. "Nasıl bir şey istiyorsun? Yani önceliğin ne? Rahatlık mı, şıklık mı?"

Cemre adamın sırtını izlerken nefesi kesiliyordu. Bir sırt profili bu kadar kusursuz olabilir mi?"

"Kesinlikle rahatlık," diye mırıldandı.

"Peki..." deyip, ilerideki takımı gösterdi. "Şu nasıl?"

"Kusursuz," dedi adamın kalçasına bakarken.

Buğra kıza yüzünü döndü, "Efendim, kusursuz mu?"

"Yani malın kusursuz," kız alnını sildi, "Malların... Mobilyaların yani, çok güzel. Evde de var ya bende, çok kullanışlı hepsi." -Yerin dibi açılsana!

Buğra kızı anlamıştı ama bozuntuya vermedi, "İyi beğenmene sevindim," dedi çapkın bakışlarını kızın üstünde gezdirerek.

"Hı, çok beğendim." Sonra ilerideki koltuk takımına baktı ve "Evet evet bu olsun. Çok güzel. Karar verdim," deyip, arkasını dönüp yürümeye başladı.

Ama bir el onu belinden kavrayıp kendine çekince Cemre'nin sırtı adamın göğsüne yapıştı.

"Neden kaçıyorsun?" kulağının hemen altında hissetti adamın nefesini.

"Kaçmıyorum. Sadece gidiyorum."

"Neden geldin?"

"Bam-bambu almaya."

"Sence ben buna inandım mı?"

Cemre yutkundu, "Aldım işte yalan mı dedim sanki?"

"Ben oyun oynamayı sevmem küçük."

"Ben de oyun oynamıyorum zaten."

Kızı kendine çevirdi ve kaşlarını çatarak ona baktı, "O gün bana bağırıp, arabamdan indin, bugün bir bakıyorum mağazamdasın. Bunu neden yapıyorsun?"

"Sadece lanet olası bir bambu almaya geldim!" diye bağırdığı an, Buğra kızın beline elini yerleştirip, onu kendine çekti. İkisi de burun buruna gelmişlerdi şimdi. "Sadece..."

"Dürüst ol Cemre..." ikisinin de sesi derinden geliyordu.

"Seni... Görmek istedim. Sebebini bilmiyorum. Sorma."

"Sormam..." dedi boğuk sesi ile ve başını eğip, kızı öpmeye başladı. Dudakları birbirine karıştığı an kızın kolları adamın boynuna dolandı. Buğra'nın eli de kızın belini sarmalamış, sırtında dans ediyordu. İkisinin de dünya ile bağlantısı kesilmişti. O ana kadar...

"Burada da bahçe ve teras için takımlarımız mevcut."

Buğra ve Cemre duydukları sesle hemen birbirlerinden ayrıldılar ama geç kalmışlardı.

Kadir'in sırtı patronuna ve Cemre'ye dönüktü ama müşteriler her şeyi görmüştü.

"Aaa!" dedi küçük kızının gözlerini kapatan kadın. O sırada Kadir de arkasına baktı.

"Buğra bey?" dedi anlamayarak ama kadının kıpkırmızı dudakları, patronunun ruja bulanmış ağzı her şeyi ele veriyordu.

"Seç-seçtiğiniz takım gerçekten harika. Umarım pişman olmazsınız Cemre hanım?" derken kızın gözlerinin içine bakıyordu.

"Olmam, olmam canım. Neden pişman olayım. Harikaydı." Adam kaşlarını kaldırınca, "Bambu, yani koltuk harika," dedi ve ikisi birlikte aşağı indiler.

"Buyurun odama geçelim. Satış işlemleri için."

Cemre sadece başını salladı. Şimdi başbaşa kalmak pek de akıl karı değildi ama.

Adamın karşısındaki koltuğa otururken, adam kendi koltuğunu es geçip kızın çaprazına oturdu ve satış kartını doldurdu. Üzerine 'ödendi' ibaresini ekleyince, Cemre yutkundu.

"Ödemedim daha."

Buğra bir şey demeden kapıyı açtı ve "Aslı!" diye seslendi. Kız koşturarak kapıya geldi.

"Efendim Buğra bey."

"Bu ürünü hazırlasınlar, akşam Cemre hanımın evine teslim edilecek."

"Peki efendim."

Kapıyı kapatıp, bu sefer kendi koltuğuna geçti.

"Ben böyle bir şeyi kabul edemem Buğra bey."

Adam başını sağa sola salladı, "’Bey’ kelimesi için fazla samimi değil miyiz?" Cemre bir daha yutkundu, "Pişman olmadığını sanıyordum."

Yüzü çok ciddiydi. Cemre de aynı ciddiyetle konuştu. "Sizinle öpüştüm diye mi bu hediye?"

Adam bu sefer sinirlenmişti, "Hayır tabi ki. Saçmalama Cemre." Sonra elindeki kalemi çevirip, başka yöne baktı.

"Ben gitsem iyi olacak."

Buğra da kalktı onunla. "Peki," dedi sadece ve Cemre bir şey demeden adamın odasından çıkıp, gitti.

***

Ecrin eşyalarını toplayıp, tam çıkmak üzereyken telefonu çaldı. Arayanın Poyraz olduğunu görünce gülümsedi ve hemen açtı.

"Efendim Poyraz. "

"Nasılsın kız cadı? "

"İyiyim. Sen nasılsın? "

O sırada kapı eşiğinde duran Cem ise konuşmayı dinliyordu.

'Kim lan bu Poyraz? ' diye geçirdi içinden. ‘Bit gibi ürüyorlar anasını satayım!’

"Ya Ecrin bizim ufaklık seni özlemiş. Akşam gelsene. "

"Ah bende çok özledim o yaramaz ufaklığı. Akşama işim yok gelirim tabi."

'Ufaklık?’ diye dehşetle kendi kendine söylendi. ‘Özledin demek. Çok gidersin Ecrin hanım."

"Tamam akşam görüşürüz."

"Görüşürüz.”

Ecrin telefonu çantasına koydu. Tam adım atmıştı ki sert bir el kolunu tuttu.

"Nereye?"

"Mesaim bitti, bilindiği üzere. Çıkıyorum," dedi gergin bir tonla.

"Akşam iş yemeği var. Benimle geleceksin."

"Pardon ama bunun için önce bana sorsaydınız keşke. Zira işim olduğunu söylerdim," dedi alayla.

"İşinden daha önemli değildir. Zira öyleyse karşı tarafa yazık olacak. Çünkü bu yemeğe kesin geliyorsun."

"Gelemem Cem bey. Gerçekten."

Cem kadını kolundan tutup, sürükledi. "Bu konu tartışmaya açık değil. Gidiyoruz."

Ecrin sürüklenirken adama aynı anda hem saydırıyor, hem de içini titreten tutuşundan kurtulmaya çalışıyordu. Ama ikisinde de pek başarılı değildi.

 

Bölüm : 17.11.2024 00:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...