
2.BÖLÜM - BANA SEN GEL...
Sen güzel kadın...
Sen benimle olsan ne güzel olur her şey...
Bahar çiçeklerinin rengi değişir
Ve gözlerinin ışıltısı ile renklenir her yer...
Mesela kış ne güzel olur...
Kar tane tane saçlarına düşer
Ve beni mest edersin o halinle...
Sen her mevsim essen bana ne güzel olur...
Bedenime değse o esintin...
Sadece benim meltemim olsan...
Sen güzel kadın...
Sen bana gelsen ne güzel olur...
O gülüşünle gelsen,
O bakışınla gelsen ve yakıp küle çevirsen...
Sen beni sevsen,
Ben sana ölsem...
Seninle ölüm bile bana festival olur...
"Geleceksen bana sen gel...
Biraz sarıl, elini ver.
Ne olur sana dokunmama izin ver...
İçinde biraz biz varsak eğer..."
(BERKAY- GELECEKSEN BANA SEN GEL)
Mert Ali ikinci şarkıyı da kızın gözlerinin içine bakarak söyledi.
Meltem ise adamın bakışları ile yutkunup duruyordu, fazla cüretkar bakışları vardı. Adam ise kızın şaşkınlığı ile gülümsüyor, arada başını sallıyordu.
Meltem hiç kalbini böyle çarpıtan biriyle karşılaşmamıştı daha önce. Tolga ile iki sene çıkmıştı. Tamam ona karşı boş değildi zamanında. Ama böyle değildi işte. Bu eksikti; bu çarpıntı, bu heyecan, bu tutku eksikti. Burayı kazandığında günlerce kavga etmişlerdi ve Meltem en sonunda ilişkisini bitirmişti. Hala arasa da açmıyordu ve en sonunda engellemişti. Aslında onu üzmek istemiyordu. Çünkü normalde çok iyi biriydi. O kadardı ama, iyi ve temiz kalpli. Devamı yoktu.
Tekrar sahnede ona bakarak şarkı söyleyen adama odaklandı. Şarkıyı söylediği kız sevgilisi miydi acaba? Yok canım, sevgilisi olsa böyle bakar mıydı ona?
"Çok tatlılar değil mi?" Meltem duyduğu sesle Eva'ya çevirdi bakışlarını. Eva da az değildi.
"Evet. Şey, tatlılar yani. Sevgililer her halde." Gelecek cevabı deli gibi merak ediyordu. Neden duraksayarak konuşmuştu ki?
"Yok canım, kardeşler. Reyhan benim sınıfta. Seni özellikle çağıran da o işte.”
Meltem birden gülümsedi. "Çok tatlılarmış evet."
İçi mi rahatlamıştı? Şarkı bitince herkes alkışladı. Mert Ali gitarı yere bıraktı ve kız kardeşinin kulağına bir şeyler söyledi. Sonra ikisi de güldüler. Meltem çok merak etmişti ne dediğini. ‘Merak’ mı? Delirdi mi ne? Ona neydi ayol? Ama kulağına söylediği şeyden sonra kız kardeşi onun tarafına bakmıştı. Ne demişti de bakmıştı?
Mert Ali ve kız kardeşi sahneden inip, yanlarına geldi. Genç adam gözlerini kızdan ayırmıyordu. Kardeşine özellikle onunla tanışmasını söylemişti. Bu sayede o da tanışmış olurdu.
Reyhan kıza elini uzattı "Reyhan ben, Merhaba."
Meltem gülümsedi. "Merhaba, ben de Meltem. Eva'nın arkadaşıyım. Kuzen bile sayılırız."
Reyhan da aynı şekilde gülümsedi. "Eva senden çok bahsetti. Memnun oldum Meltem."
"Bende memnun oldum." -Gerizekalı Eva ondan ve abisinden hiç bahsetmemişti ama.
Bu sefer adam elini uzattı kıza, "Merhaba Meltem. Ben de Mert Ali." Kız o yeşil gözlerde kaybolabilirdi. Ne güzel de Meltem demişti. Elleri terledi, o da adama elini uzattı. Elini sıkarken “Reyhan’ın abisiyim,” diye ekledi.
“Memnun oldum.”
“Sen bir de bana sor,” diye sessizce söylendi. Ama kız duymuştu ve anlamayarak adama baksa da Mert Ali sadece göz kırpmıştı. Ama bir yanda da avucundaki terli ve ateşler içindeki eli bırakmak istemiyordu. Titriyordu resmen; nedense bundan memnun olmuştu. Etkilenmişti demek.
“Ne içiyorsunuz?” daha çok Meltem’e bakarak konuşmuştu. Çünkü bir tek onun önünde içki yoktu.
“Meltem sizi dinlemekten, gelen garsonu fart etmedi bile.” Eva bunu söylerken gayet masumdu. Ama Mert Ali pek de masum anlamamıştı.
Meltem loş ışığa minnet ederek söze girdi. Adama değil Reyhan’a bakıyordu.
“Gerçekten sesiniz çok güzeldi.”
“Teşekkür ederim. Ama ben konuk oyuncuydum. Asıl şaheser abim,” dedi abisini işaret ederek.
Meltem başını salladı, “Sizin de sesiniz çok güzel.”
“Dinleyenin büyüsü diyelim.” Sonra sorusunu yeniledi “Ne içersin?”
Meltem birden bocaladı ve “Limonlu soda,” diyebildi.
Mert Ali başı ile onayladı ve kardeşine de aynısından söyledi, kendine de bir vişne-votka söylemişti. O sırada telefonu çaldı. Aramaya bakınca bıkkın bir nefes alıp verdi. Reyhan bakışlarını ona çevirince Mert Ali telefonu ona gösterip “Kraliçe arı arıyor,” dedi, Reyhan kahkaha attı ve ‘vay haline’ der gibi baktı abisine.
Meltem ise resmen pür dikkat konuşmasına odaklandı. Kimdi ki bu ‘kraliçe arı’?
“Efendim anne?”
Meltem rahat bir nefes verdi ve bunu öyle bir yaptı ki, Mert Ali ona dönüp gülümsedi. -Rezalet 2.
“Mert Ali neredesin sen oğlum?”
“Arkadaşlarımla dışarıdayım anne.”
“Geç olmadı mı?” arkadan da kocasına ‘gördün mü dışardaymış’ bakışı attı. Ali Efe ise inanamıyormuş gibi başını sağa sola salladı. Ne kıskanç bir kadındı.
“Anne, liseli ergen değilim. Lütfen karışmasana,” diye fısıldadı.
O sırada masadakiler kahkaha atmış, Burcu da bunu duymuştu.
“Kız mı o? Kız mı var yanında?”
“Evet anne, Reyhan ve arkadaşları yanımda. Hadi iyi geceler. Sen git de kocacığını öp, koklaş ve Allah aşkına benden uzak dur.” Telefonu kapatıp, cebine attı. Şimdi annesi babasının başının etini yiyecekti.
‘Gördün mü Ali Efe, ben sana dedim farklı bir şehire göndermeyelim, kaybederiz çocuğu diye. Ama sözümü dinleyen mi var?’ vs. Başını sağa sola salladı.
Sonra Meltem’e baktı, “İlk senen mi?” diye sordu.
“Evet.”
“Hangi bölüm?”
“Mimarlık.”
“Öyle mi? Bende mimarlıktayım. Takıldığın yerlerde seni çalıştırabilirim.”
Kız gülümsedi. “Senin ilk senen değil o zaman.”
“Yok ben üçüncü sınıftayım.”
“Anladım.”
Sonra herkesin ayrı bir muhabbete girdiğini gören Mert Ali buna memnun oldu, derin nefes alıp vererek konuşmaya başladı.
“Aslında ben seni daha önce görmüştüm.” Gerçekten bunu demiş miydi?
“Nerede? Yani okulda mı?” diye sordu Meltem. Onun gördüğü gün mü görmüştü onu?
“Hayır havaalanında. Sabahtı, taksiye bekliyordun.”
Meltem birden gülümsedi. Adam bir kere onu görmüştü ve aklında mı kalmıştı? İnanamıyordu...
“Şey bende bugün seni okuldan çıkarken gördüm."
Adam küfretti içinden, kendi nasıl görmemişti? “Sahi mi? Ben seni görmedim.”
“Evet, telefonla uğraşıyordun.”
“Bilseydim telefonu elime bile almazdım.”
Mert Ali konuşurken kızın gözlerine bakıyordu. Meltem tam konuşacaktı ki, bu sefer onun telefonu çaldı.
Ekranda ‘Hayatımın Erkeği’ yazısını görünce Mert Ali kaşlarını çattı.
“Efendim birtanem?” dedi kız, adamın değişen suratını fark etmişti ve bilerek yapmıştı.
“Neredesin meleğimin meleği.”
“Dışarıdayım-“ adama acımıştı, çünkü gerçekten çok belli etmişti üzüldüğünü “-baba. Sen neredesin diye sormayacağım, çünkü olduğun yeri biliyorum,” dedi yüzünü buruşturarak.
Mert Ali gülümsedi. Az değildi bu cadı. Kesinlikle az değildi ve ben ‘tehlikeliyim’ diye bağırıyordu. Ama Mert Ali, Karadenizliydi. Annesi gibi sosyetik bir cadıyı dize getiren bir babanın oğluydu.
Babası ile konuşmasını dinlerken, sanki dünyanın en güzel şarkısını dinliyor gibi sırıtıyordu. Mert Ali’nin halini görünce Eva ile Reyhan birbirlerini dürtüp kıkırdamalarını tutamadılar. Reyhan onları çaktırmadan fotoğraf çekti. Kuzenleri ile olan gruba attı.
Çatlaklar
R: “Abim aşık mı oluyor ne?”
Gelen mesajları sırıtarak okuyordu. Gülümsedi, abisini yeniden -hatta daha da mutlu- görmek onu da sevindirmişti. O Kader denen kızdan neler çekmişti. Şimdi inşallah bu kız ona iyi gelirdi.
Gece bitince hep birlikte kalktılar masadan. Mert Ali biten geceden nefret ederek, homurdanıyordu. Bir şekilde kızın telefon numarasını almalıydı.
“Araba ile mi geldiniz?” diye sordu ikiliye.
“Hayır, henüz arabamı buraya getirme fırsatım olmadı.”
“Ben bırakayım sizi.”
Meltem başını sağa sola salladı, yorulmasına gerek yoktu “Hiç gerek yok Mert Ali. Gerçekten taksi ile gideriz.”
“Olur mu hiç, ben davet ettim sizi?”
Hep birlikte arabanın oraya geldiklerinde Reyhan Eva’yı çekiştirip, arkaya yöneldi, “Sana anlatacaklarım var, arkaya geçelim biz,” dedi. Abisi ona ‘seni cin seni’ der gibi baktı. Ama mutlu da olmuştu.
Mert Ali, tüm karizması ile Meltem’e kapıyı açtı. Meltem başı ile teşekkür edip, bindi. -o koku adamdan mı geliyordu ya Rabbim?
Mert Ali de kendi tarafına geçti. Arabayı çalıştırmadan müziği açtı. Cd çalar da Karadeniz türkülerinin olduğu bir cd vardı. Kız birden şarkıya eşlik edince, adam gülümsedi.
Arabayı sürerken kıza baktı “Sever misin Karadeniz türkülerini?”
Meltem bakışlarını çevirdi adama “Evet bayılırım. Aslında Karadeniz’e de çok gitmek istemişimdir. Ama bir türlü fırsat olmadı.”
“Ya, birgün götürürüm seni. Çok güzeldir bizim oralar.”
Meltem biranda adama döndü “Sen Karadenizli misin?” sesi hayret içeriyordu.
“Evet, annem İstanbullu, babam Karadenizli.”
“Gerçekten mi?”
“Evet.”
“Nasıl tanışmışlar. Üniversitede mi?” böyle hikayeleri çok merak ederdi. Yani tanışma hikayelerini. Kendi anne ve babası da çok ilginç şekilde tanışmışlardı.
“Yok havaalanında.”
“Ay, çok romantik, aşık mı olmuşlar ilk görüşte?”
“Hayır, kavga etmişler,” dedi eğlenerek.
“Kavga mı?”
“Evet, valizleri karışmış. Babam da annemin valizini açıp iç çamaşırlarını görünce annem yaygarayı koparmış, tabi annemin elinde de babamın atleti varmış.”
Meltem kahkaha attı. “Ay çok komikmiş. Birgün şu hikayeyi dinlemek isterim.”
“Zevkle... Hem istersen direkt kahramanlarından dinletirim sana birgün.” Bunu söylerken yüzünü bir an kıza çevirdi ve gözlerine baktı.
Kız kızarmıştı bu adamın bakışları neden böyle ateş ediyordu Allah aşkına? Hele o gülünce oluşan gamzesi yakıyordu. “Tabi, o ayrı olur.” -Yine kekeledim.
Mert Ali kızın gözlerinin içine bakmaya çalışıyordu ara sıra. Kalbi duracaktı bu kızın karşısında, aleve düşmüş gibiydi ve Mert Ali seve seve yanmaya hazırdı bu kızla.
Sonra tüm büyüyü bozarak “Geldik, burası,” dedi arkadaki ses.
Mert Ali kenara çekti arabayı. “Yarın görüşürüz., deyip, hızla arabadan indi Eva. Reyhan da onunla inmişti.
Mert Ali sıkıntı ile ensesini kaşırken, Meltem çok yavaş hareketlerle emniyet kemerini çözüyordu.
“Çok güzel bir akşamdı, teşekkür ederim. İyi geceler. Görüşürüz.”
“Görüşür müyüz gerçekten?” dedi gülümseyerek.
“Yani... Aynı okuldayız-”
Mert Ali son bir cesaretle kızın sözünü keserek “Telefon- Yani telefon numaranı alabilir miyim? Sakıncası yoksa?” diye sordu.
Meltem bir an durdu, başını sağa sola salladı. “Yok.” dedi cılız bir sesle. “Yani sakıncası yok.”
Mert Ali hemen telefonunu çıkardı ve kızın verdiği numarayı yazıp, çaldırdı.
“Kaydedersin.”
“Tamam.”
“İyi geceler Meltem.”
“İyi geceler Mert Ali.”
Kız gülümseyip, indi arabadan. Eva ona soru dolu gözlerle bakıyordu. Anlaşılan bu iş olmuştu.
Meltem Reyhan’ı öpüp, “İyi geceler Reyhan, tanıştığıma memnun oldum,” dedi.
“Bende çok ama çok memnun oldum Meltem.”
Eva ile apartmana girdiler. Onlar girene kadar beklemişti Mert Ali, sonra keyifle yola koyuldu.
“Abicim?” diye soru dolu gözlerle baktı Reyhan abisine. Sesinde acayip bir duygu vardı.
“Efendim cintonik.”
“Neler oluyor?”
“Ne demek o?” keyfi yerindeydi diye direksiyonda ritim tutuyordu.
“Neşelisin, mutlusun, kıza bakışların farklı... daha sayım mı?”
“Yok bebeğim yeter. Ayrıca abartma. Evet hoş kız ama... Yani sevgilisi vardır kesin.” Bazı özel detayları kendine sakladı. Sevgilisi olmadığını anlamıştı. Olsa telefon numarasını vermezdi. Ama bu cadının eline koz vermemeliydi. Annesine yetiştirebilirdi.
“Yok, sevgilisi falan. Ayrılmışlar.”
“Bak sen hafiyelik mi yaptın yine?” dedi ama kızın söylediği şey aslen canını sıkmıştı. Demek vardı sevgilisi, aman ne hoş! Canının neden sıkıldığını da gayet iyi biliyordu. Kıskanmıştı, Mert Ali çok fazla kıskanç bir adamdı, bu kadar kıskanç olduğunu da yeni fark ediyordu. Acaba çok mu seviyordu? Kaç sene birlikte olmuşlardı? Of!
“Azıcık bilgi toplamış olabilirim. Annesinin adı Beste, babasının adı Rüzgar. Bir tane Çınar diye abisi var, yurt dışında okuyor. Eva ile çocukluk arkadaşılar. Kardeş gibiler. Babasının kıymetlisiymiş. 20 Ağustos’ta doğmuş-“
“Reyhan bu mu azıcık abicim. Kızın özgeçmişini serdin önüme.”
“Ya dur en önemlisini söylemedim. Bugüne kadar bir kişi ile çıkmış ve onunla buraya gelmeden önce ayrılmış. Ama adam hala arıyormuş.”
Aha... Hala arayan bir eski sevgilimiz eksikti!
“Hakikaten de azıcıkmış.” -hala arıyormuş... Kafası orada takılı kaldı. Buna daha çok sinirlendi.
“I-hı” diye başını aşağı yukarı salladı.
Adam gülümsedi. “Neyseki ayrılmış,” dedi içinden. Gece belki kıza güzel bir şiir atabilirdi.
***
Eve girdikleri an Meltem’in telefonu çalmıştı. Eva gülerek “Mert Ali mi?” diye sordu.
“Daha neler, saçma sapan konuşma rica ediyorum,” sonra “Çınar arıyor,” diyerek açtı telefonu, “Efendim abi?”
Eva adamın ismini duyduğu an koltuğa çöktü. Bu adamın ismi bile onu darmaduman ediyordu.
“Meltem, dışarda mıydınız siz?” diye sordu sert çıkan sesi ile.
“Evet bay dedektif,” dedi ayakkabısını çıkarıp, kenara atarken. “Eva’nın arkadaşları ileydik.”
“Eva’nın arkadaşlarını siksinler!” diye mırıldandı kendi kendine. “Abiciğim gece gece tek çıkmanızdan rahatsız oluyorum.”
“Allah Allah, sen orada gez toz, bize gelince yasaklar koy.”
O sırada Eva “Ben yatıyorum!” diye seslendi ve odasına kaçtı.
Çınar kızın sesini duyunca ellerini yumruk yapıp “İyi tamam, hadi görüşürüz,” dedi.
“Görüşürüz.”
Odasına geçip, hızla üstünü değiştirdi ve yatağına uzandı. Eva’nın çenesinden kurtulmuştu Allah’tan. Yoksa sabaha kadar susmazdı. Telefonuna gelen mesajla hemen yerinden kalktı ve ekranda onun ismini gördü.
‘Karadenizli’ diye kaydetmişti onu -geçmişten habersiz-
Hemen açsa mıydı? Yoksa beklese miydi? Deli gibi çarpıyordu kalbi ve kahretsin ki meraktan çatlayacaktı. Keşke son görülme ve okudu bilgisini kapatsaydı. Merakına yenilip açtı ve okuduğu satırlarla kalbi adamın yanına uçtu.
MA: “Gece çöktü,
Gözlerin süsledi gözlerimin önünü...
Sensizlik başladı bu gece,
Varlığınla birlikte tanıştım yokluğunla...
Bu gece seni ver ellerime.
Rüyalarıma gelir misin bahar meltemim?”
Kız kalbini tuttu, ne diyecekti şimdi? Ne demesi gerekiyordu? O bu konularda iyi değildi. Hiç iyi değildi hemde. Güzel şiir yazardı ama, böyle şeylerde saçmalardı. Derin bir nefes alıp verdi ve aklından ilk geçeni yazdı.
M: “Beni yaşamadan, bensizliği avuçlarına bırakan hangi insafsız düşünceydi bilmiyorum ama, çağırdığın her yere gelebilirim.”
Meltem verdiği cevaba inanamadı. Yastığı alıp yüzüne bastırdı ve çığlık attı.
Mert Ali ise sevinçle kapadı gözlerini. Kız da ondan etkilenmişti işte. Yoksa böyle bir cevap neden versindi. Keyifle açtı tekrardan gözlerini. Kızı düşündü. Halini, konuşmasını, kokusunu... Her yere gelebilirim, demişti... Gelirdi de. Aşk bu değil miydi? Annesi aşkı için İstanbul’u bırakıp gelmemiş miydi? O da bu kız için tüm gemileri yakıp, yanına koşardı.
“Aykırı yollarına da, boylarına maşallah.
Bizim evde gelin yoktur, sen olursun inşallah.”
Şarkıyı mırıldanarak uykuya daldı. Son düşündüğü şey, annesinin tepkisiydi. Bakalım buna ne bulacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.65k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |