
veee o gecenin sabahı sizlerle :)
***
Bulut ve Uğur oğullarını eşlerinin ısrarına rağmen dışarıda bırakmış, evin içinde Aslı ile Nefes’in karşısında bir sağa bir sola gidiyorlardı. Bulut birden durdu.
“Ne demek istedi bu adam Nefes? Çok geç kaldın da ne demek?” birden Ela’ya döndü, “Ela!” diye bağırdı.
“Ne var Ela Ela diye bağırıyorsun? Ben ne bileyim?”
“Şey babacım, ben de ona aşığım ya,” dedi sonlara doğru sesini kısarak, “O anlamda dedi yani. Yoksa senden habersiz evlenecek değilim babacığım.”
Uğur da Aslı’ya bakıyordu, “Bu da aşık. Belli. Gitti kızlar yemin ediyorum gittiler.”
Bulut alayla güldü, “Hah, çok bekler o Yunan mitolojisi yalancı Tanrı, çok veririm ben kızımı.”
“Valla senin pastacı oğlun da çok bekler, bende vermem.”
“Verme valla. Herkesin kızı kendine kıymetli.”
Aslı ile Nefes birbirlerine bakıp, babalarına döndüler ve aynı anda konuşmaya başladılar.
“Ya baba ya!”
“Baba ama seviyorum!”
“Ben çok aşığım James’e.”
“Emir’i ben çocukluğumdan beri seviyorum.”
Bulut ile Uğur aynı anda “Yeter!” diye bağırdılar. “Bu konu burada kapandı. Şimdi ikinizde odalarınıza.”
“Vermezsen kaçarım!” dedi Aslı ayağını yere vurarak.
“Asi yapmış kızımı Burçin, bak gördün mü?” diye karısına şikayet eder gibi çıkıştı, “Bu kız hiç öyle değildi.”
Ela hemen araya girdi, “Aşk olsun Uğur, benim oğlum neden asi yapsın senin kızını? Sevmiş belli ki. Hem benim oğlum sevilmeyecek biri mi?”
“Kardeşçe sevsin! Ben damat sevmiyorum!” dedi çocuk gibi omuz silkerek. Sonra karısına döndü, “Burçin ben damat istemiyorum ya!” diyerek mızıldandı.
“Tamam hayatım Allah aşkına ya. Valla bunaldım.”
“Tamam yeter!” dedi Bulut, “Herkes odasına.”
Nefes dudaklarını büzdü, “Baba!”
“Bu sefer değil Nefes!” diye çıkıştı kızına, “O dudak oyuncak ve çikolatalar için işe yarardı. Ama damat almayacağım sana! Damat yok, damat cıs!”
Nefes de ayağını vura vura odasına gidince Bulut yüzünü buruşturdu, “Ayak vurulmaz babaya, ayıp! Hep James’ten öğreniyorsun bu şeyleri değil mi? Bir de öpmüş kızımı!” diye sinirle inledi.
***
Sabah erkenden Uğur ile Bulut adamların başında ellerindekilerle durup şeytanca sırıttılar. “Demek o dudaklarla kızımı öpersin ha Jojo bey! Allah’ını şaşırtırım ben adamın.” Sonra Uğur’a bakarak, “Tamam Emir oğlum ama, bir yere kadar. Sonuçta Aslı da kızım yani,” dedi.
“Teşekkür ederim dostum.”
“Rica ederim, ne demek.”
İkisi de ellerindekilerini adamların dudaklarına sürmeye başladılar. “Samandağ biberi bu, zayıflatır. Çok lezzetli,” dedi Bulut arkadaşına bakarak. “Hele bunu böyle közleyip, yoğurtla yiyeceksin varya, yağları yakmaya bire bir. Antakyalı birinden öğrenmiştim. Bir de Samandağ domatesi var. Muhteşem.” Dudağının çevresine de iyice sürdü.
“Gitmek lazım pirim bu Antakya’ya. Mutfağı harika,” dedi işine devam ederken. “Ellerine de süreceğim ben. O çok fena yanıyor. Sarmıştır kızımı çünkü.”
“Evet benim de kızımı sarmıştır bu Yunan çakıl taşı,” diyerek o da ellerine sürdü biberi.
James’in kıpırdandığını görünce, “Uyandılar uyandılar, kaç.” İkisi birlikte eve girip, pencereden izlemeye başladılar.
James Emir’in ayağını göbeğinden itekledi, “Ne oluyor lan? Neredeyim ben?” diyerek etrafına bakındı. “Lan ne ara geldik biz buraya? Edebimizle oturuyorduk meyhanede.”
Emir de başını kaldırıp bakındı, “Neyse eve gelmeye çalıştık her halde, buraya kadar gelebilmişiz.” Dudağını yaladığı an, gözleri kocaman açıldı, “Bu ne lan?”
James’te de aynısı olmuştu. “Yanıyorum lan!” diye bağırdığında Nefes ile Ela kapıya çıktılar.
Ama ikili onları görecek durumda değildi, “Çekil anne çekil!” diye iki kadına da kapıdan itekleyip, içeri daldılar.
Emir lavabonun çeşmesine ağzını sokup musluğu açarken, James duş başlığını alarak ağzına tutarak soğuk suyu açtı.
Ela ile Nefes kapıya gelip, “Ayıldınız mı Allah’ın rahmetlileri?” dedi Ela elini beline koyarak.
“Anne dur ya!” diye bağırdı ağzına suyu çarparken.
“Yok geçmiyor!” dedi James sonra da “Bütün yüzüm ve ellerim yanıyor!” diye inledi.
Uğur ile Bulut da geldi yanlarına, “Boşuna uğraşmayın. Bugün tüm gün yanacak. Aman ha lavaboya geçtiğinizde bir yerlerinize elinizi sürmeyin, daha beter yanarsınız,” dedi Bulut kahkaha atarak. Sonra da Uğur ile çakıştılar.
Nefes babasına döndü, “Ne yaptın onlara?”
Bulut ellerini havaya kaldırdı, “Karşılıksız bir şey yapmadım. Seni öpen dudaklarına biber sürdüm. Gayet adildim.”
James’in gözleri kocaman oldu ve duş kabininden çıkıp, yanlarına geldi. Hala her yeri yanıyordu, “Ne yapan dudaklarımı?” diye acıyla sordu.
Emir de kapadı musluğu, “Kelimeye şahadet getireyim mi Uğur amca?” dedi.
“İyi olur.”
“Yemin ederim bende konuşmuşum o zaman.”
James Nefes’e baktı, “Neler oluyor?”
“Ne, neler oluyor James. Dün gece içip içip kapıya dayandınız. Demediğiniz halt kalmadı. İkinizin de.”
James yutkunurken kızın gözlerinin içine baktı, Nefes ne demek istediğini anladığında ‘Yok’ der gibi kaşlarını kaldırdı. O an James rahat bir nefes verip, Bulut’a baktı.
“Seviyorum Nefes’i ben!” dedi büyük bir cesaretle. “Evet seviyorum!”
Emir de araya girdi hemen, “Bende Aslı’yı seviyorum ve valla bu neden size sürpriz oldu onu da anlamadım. Ben küçüklüğümden musallat olmuştum kızına. Hediyeler alıp alıp gelmiyor muydum size?”
Uğur Ela’nın üstünden elini uzatıp, adama vurmaya çalıştı, “Bak ayılmamış bu, olmamış! İç çamaşırı aldı daha el kadar bebeğime!” diye tısladı.
Kapı çalınınca Nefes koşup açtı. Burçin Şermin ile Özgür’ü aramıştı. Hepsi birlikte salona geçtiler. Nefes de abisi ile James’e yoğurt ve buz getirmişti.
“Elinizi şuna sokun. Belki geçer.”
Emir sertçe çekti kaseyi Uğur’a ters ters bakarken. “Sağol gelin kardeşim!” derken de babasına bakıyordu. “En yakın, has arkadaşımın sevdiği kız, sağolasın!”
“Lan dayak manyağı yaparım seni! Küçükken hep dövmedik diye bu böyle oldu!” dedi Ela’ya bakarak.
Şermin ise James’in kızaran yüzüne, ellerine buz koyuyordu, “Bulut bu kadar olmaz ama!” diyerek azarladı kardeşini, “Ne hale getirmişsiniz çocuklarımızı ya. Biri oğlun, diğeri de elimizde büyüyen çocuk. Böyle mi yapılır?”
“Kızımı öpmüş kızımı!” diye bağırdı. “O köfte dudakları ile kızımı öpmüş. Bu benim oğlum -gerçi benim demeyeyim, hiç bana çekmemiş- bu da gidip Aslı’yı öpmüş.”
Emir elini kaldırdı, “O da beni öptü. Hani ona biber?”
Aslı elindeki yastığı adama fırlattı, “Seni gebertirim Emir!” diye çemkirdi, “Adama bak ya!”
“Hayır neden aşkın ıstırabını bir benle ‘ENİŞTEM’, ‘CAN ENİŞTEM’ çekiyoruz? İşinize gelince ama ‘eşitlik’ diye tutturursunuz.”
“Konuş be Kayınçom benim!”
Bulut ikisine de hayretle baktı, “Hayır kızlarımızı istediniz, verdik, sıfatlarınız eksik kaldı! Sıfatınıza tüküreyim sizin!” diye bağırdı. “Hayır bu çocuk kime çekti Ela?” diye bağırdı, “Kızı öpmüş.”
Ela da ona inanamıyormuş gibi baktı, “Çünkü sen hiç öpmedin beni?” diyerek fısıldadı adama, “Kime çektiğini sorguluyorsun bir de!”
“Ben nişanlıyken öptüm seni!” diye çıkıştı kadına. Sonra birden ikiliye döndü, “Siz ne ara sevgili oldunuz da kızımı öptün acaba?”
James buz torbasını eline koyarken, “Ankara’da,” dedi sinirle.
“Hii!” diyerek döndü karısına, “Biz seninle düğüne giderken şu bir kilometrede neler yaşadık Ela, bunlar ta Ankara’dan buraya Allah korusun!” diye inledi.
“Ne yaşadık Bulut Allah aşkına? Müzik dinledik.”
“Manidar müzikler açtım ben sana. Yaşadıklarımızı küçümseme Ela. Ben o gün sana aşık olduğumu anladım.”
O sırada araya kızı girdi, “Keşke bizim de aşık olduğumuzu anlasan baba!” dedi sitemkar bir şekilde. “Hayır inadın neye kime anlamadım. Seviyorum ben adamı ya!”
“Bunun dili pabuç olmuş Ela!” diye gürledi adam, sonra James’e bakıp kaşlarını çattı, “Hep senin yüzünden asileşti kızım. Bak dili uzamış babasına görüyor musun?”
James de sinirlenmişti ve ağzındaki bombayı patlattı, “Öperken çok sündüyse demek ki o dil!”
Herkesin ağzı açık kalırken, Bulut şok geçirmiş bir şekilde adama bakıyordu, “Ne dedin sen?”
“Yeter ama Bulut abi. Sende sevdin, aşık oldun. Saçmalamıyor musun azıcık? Ya tamam anladık kızını seviyorsun, koruyorsun. Ama ben de seviyorum. Hayatımda ondan başkasını düşünmedim ben bugüne kadar. Başkasına bakmadım. Senin gibi, Uğur amcam gibi sevdiğim kadını bekledim.”
Emir de döndü Uğur’a ve kendi devam etti, “Uğur amca biliyorum yaptığımızın yanlış olduğunu düşünüyorsunuz. Belki de yanlış. Ailemizdeki kızlara aşık olduk. Ama biz en doğru aşklarız. Kızlarınızı asla ama asla üzmeyiz. Engel olmak istedim, yemin ederim uzak durmak istedim. Senin için, babam için... Ama olmadı işte. Hayat kısa. Ben bunu bizzat yaşadım. Ölümün kıyısından döndüm.” Aslı’yı gösterdi, “Onun sayesinde, onun sesiyle tutundum ben hayata. Bu önemli değil mi? Şimdi sen benden hayat kaynağımı almak istiyorsun. Vermem, Allah şahidim olsun izin vermem.”
James de yerinden kalktı, “Şimdi ya kızlarınızı biz isteriz siz verirsiniz. Ya da biz kızlarınıza sorar ‘evet’ dedikleri an onları alırız. Karar sizin. Herkese iyi günler,” dedi ve Nefes’in saçlarından öperken “Akşam ararım seni,” diye fısıldadı.
“Bak hala öpüyor!” dedi homurdanarak Bulut.
James gülerek adama döndü, “Pas verme atarım o gölü.” Bulut ne dediğini anlamayınca o da devam etti, “Öpmelere doyamıyorsam demek!” dedi ve evden çıkıp gitti.
Emir de onun arkasından kalktı, “Benim de pastaneyi açmam lazım. Hadi Aslı.” Aslı bir babasına bir Emir’e bakıyordu. Büyüklerden hiç birinin sesi çıkmıyordu. “Aslı hadi!” diye bağırınca kız hemen yerinden kalkıp adama takıldı.
Nefes etrafına bakındı, tek kaldığını görünce gülümseyerek, “Bende yardıma gideyim,” deyip hızlıca kaçtı ortamdan.
Bulut sinirle kalktı yerinden, kafasını kaşırken Uğur’a döndü. “Nasıl yapalım?” diye sordu.
Şermin sevinçle ayağa kalktı “Bakın bence annemlerde toplanalım. Zaten isteme formalite olacak. Maksat yüzükleri takmak. Bahçede küçük de bir kutlama yaparız. Yemek falan yeriz. Nasıl olur?”
Özgür de ortamı yumuşatmak için karısını destekledi, “Valla her zaman ki gibi harikasın aşkım. Bence de süper bir fikir.”
“Sen zaten ablama yalakalık olsun, ağzından sana küfür çıksa beğeniyorsun!” dedi homurdanarak. Sonra Ela’ya döndü. “Akşam pilav yap bana!” diye gürleyip, evden çıktı.
Uğur da Burçin’e döndü, “Sen direkt akşama hazırlan hayatım. Malum bizde pilav yok.”
“İğrençsin Uğur gidin lokantanızı açın. Orada pilav mı yiyorsunuz, kadın budu köfte mi ne haliniz varsa görün. İşimiz var bizim.”
Erkekler işlerine gidince, kadınlar hazırlanıp, Emsal hanıma olanları anlatmak için gittiler. O sırada da çocuklarını arayıp haftasonu nişan yapacaklarının haberini vermişlerdi.
***
Emir gülerek pastayı yaparken, Aslı’nın omzuna vurdu. Aslı ona kaşlarını çatıp bakarken o gülüyordu. “Ne?” dedi kız.
“Seni seviyorum.”
“Emir ya...”
“Aslı akşama plan yapma tamam mı?”
Aslı ona döndü, “Hımm, neden?” dedi elindeki kalemi dudaklarına götürerek.
“Yapma şunu Aslı, yapma!”
“Ne yapmayayım sevgilim?”
Emir gözlerini yumdu, “Şu benli kazandibi ne oldu?”
Kız küçük bir kahkaha attı, “Yalan oldu.”
“Bu akşam yesek mi?”
Kız omuzlarını silkti, “Bilmem bakarız.”
“Akşam program yapma. Annenlere de iş olduğunu geç çıkacağını söyle.”
“Peki patron.”
Adam göz kırptı “Aferin böyle söz dinle.”
İkisi de gülüşerek birbirlerine bakarlarken akıllarında tek bir şey vardı, ‘İYİ Kİ SENSİN...’
***
Doruk da tüm gün Oğuz’dan kaçmıştı ta ki şu ana kadar. “Lanet olsun!” deyip tam dönecekken Oğuz onun yakasını tuttu, “Gel buraya kaçak fare!”
“Hocam yemin ederim ben ona aşık olduğumda kızın olduğunu bilmiyordum ya!”
“Ha bir de aşıksın.”
“Yok gönül mü eğlendiriyorum mu deyim, daha mı hoşuna gidecek?”
Oğuz adamı kendine çevirdi, “Ben sana hoşuma gitmeyen şeyi söyleyim mi?”
“Ha ha, söyle.”
“Damat. Hiç hoşlaşmam.”
“Senlik durum yok ki, kızının sorunu o. Seviyor beni,” dedi iki adım uzaklaşarak. “Seninle mi evleneceğim?”
Oğuz ellerini cebine koydu, yoksa hastane ortasında yakasına yapışacaktı, “Bir kere Ayşegül zengin biri ile hayatta evlenmez. Onu nasıl kandırdın?”
Doruk yutkundu, “Çok seviyor demek ki.”
“Ben sevmiyorum.”
“Ya kaç kere diyeceğim, senlik bir durum yok. Ben kızını istiyorum.”
“Lan istemeli mistemeli konuşma, asistan falan dinlemem kovarım seni,” dedi adamın dibine kadar gelerek.
“Hocam şöyle mi yapsak? Özel hayatla işi karıştırmayalım. Ha ne dersiniz?”
“Ha, burada bulaşma bana diyorsun? Ne tatlısın ya!”
“Allah bağışlasın beni kızınıza o zaman,” dedi ve yanından koşarak kaçtı. Sonra da arkasını dönüp, iki eliyle kalp işareti yaptı adama.
Oğuz ise sinirden delirecekti. “Sen elime geçersin velet!” diye bağırdı.
***
Emir akşam saatinde arka tarafı istediği gibi süsledi ve kızın sabahtan beri görmeye çalıştığı pastayı gülümseyerek masanın ortasına koydu. İçi çikolatalı pastanın üstünde elinde falçata ile top patlatan bir kızla, ona bakarken gözleri kalp olan bir erkek figürü vardı. Pastanın alt kısmında da ‘TEK HAYALİM SENDİN’ yazıyordu.
Aslı içerideki işleri bitirdiğinde adamın ona çektiği mesaja baktı.
E: “Arka bahçede seni bekliyorum her şeyim.”
Hemen ellerini bir bezle silip, arka bahçeye gitti. Kapıyı açıp, dışarı çıktığında yerde bir sürü beyaz renkli, sarı ışıklı fenerleri gördü.
Kız gülümseyerek ve daha yavaş adımlarla sevdiği adama doğru yürüdü. “Haber verseydin üstüme daha güzel bir şeyler giyebilirdim.”
“Bundan daha güzel olamazsın.”
“Bu paspal halimle mi?”
“Hayır. Bana aşık halinle.”
Aslı masaya geldiğinde Emir tüm centilmenliği ile kızın sandalyesini çekip, oturmasına yardımcı oldu, ama sorun bu fazla kibar tavırların adamın kalıbına oturmamasıydı ve bu kızın kıkırdamasına sebep olmuştu.
Adam karşısına yerleşip, ona aynı anda hem muzip, hemde ateş eden bakışlarla bakıyor, bu da kızı baştan aşağı titretiyordu. Heyecandan titremiyordu ne yazık ki, hayatında ilk kez tanıdığı bir adam değildi karşısındaki ama aynı zamanda çok ama çok yabancıydı.
Bakışları, gülüşü ve sözleri...
Adamın aklından geçenler ise bambaşka şeylerdi. Yıllarca sessizdi, yıllarca bu kızın karşısında dilsizdi, yüreksizdi, korkaktı ve en önemlisi o çocuktu. Şimdi ise karşısında büyümüş, kararlı, ne istediğini bilen ve istediğini alan, en önemlisi de kalbinin güzelliğini gülüşüne yansıtan bir kadın oturuyordu ve bu kadının yüreğini, aşkını, ömrünü bu gece almaya kararlıydı.
Her şey değişecekti, değiştirecekti. Bu gece kavga yoktu, laf dalaşı, çocuklaşmak, çocukça davranmak hiç yoktu, bu gece iki yetişkin gibi davranacaklardı. Konuşmasına geçmeden önce cebinden kırmızı kadife kutuyu çıkarıp, masanın ortasına pastanın yanına koydu.
Gördüğü şeyle kızın gözleri kocaman olmuştu ve tam ağzını açıp bir şey diyecekken, adam işaret parmağını dudağına bastırıp, onu susturdu. "Senelerdir sen konuşuyorsun, ben susuyorum. Bu gece ben konuşacağım sen susacaksın Güzel Kadın ve gecenin sonunda iki seçeneğin ve tek bir kelimeyle cevap verme hakkın olacak. Ya evet deyip Hayatım olacaksın; ya da hayır deyip hayatımı sonlandıracaksın. Hazır mısın?"
???
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.63k Okunma |
590 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |