
saat sabah 05.36 geçiyodu ve ben buraya geldiğimden beri ağlamamı durduramıyodum kemere gidicektim ama küçükken geldiğimiz denizi toptancıyı görünce gidemedim artık susamıyodum eğer böyle gidersem ya baygınlık yada nöbet geçiricektim üşümeyede başlamıştım hala nikah elbisemleydim halim neydi ne durumdaydım artık bilmiyorum kuma yattım yan döndüm gözümden yaşlar aktı arkamdan endişeyle seslenen biri vardı
ama ben titriyodum hayırlı olsun nöbet geçiriyodum iğnemi vurmam lazımdı ama kitlenmiştim biri beni çevirdi deli gibi titriyodum "eflin eflin naptın böyle kendine" nefes alamıyodum "iğ-iğnem artçı k-ko" nefes alamadım beni bırakınca soğuk işledi artçı koltuğunu söküp iğneyi aldı yanıma gelip çöktü şırıngadaki ilacı bacağıma enjekte etti titremem bir nebze durdu nefes aldım gözümü kapattım zaten net göremiyodum
yerden havalanıp üstümü bişey örtüğünde gözümü araladım aybarstı soğuktu hala birazdaha sokuldum teni sıcaktı üşümem durmuştu "a-ah kızım niye bunu yapıyosun" onun kızı pardon niye bu kadar rahattı daha yeni tanıyoduk ah lanet kafam bugün kına vardı bide bu haldeyim kesin annem biliyo arabanın ön koltuğuna beni koyduğunda tamamen dikleşmeye çalıştım "motorum" kapımı kapattı kendi tarafına dolanıp oturdu "merak etme aldırıcam burdan emin ellerde olucak uyu şimdi" gözümü kapattım yoldaydık.
gözümü açtığımda meydanın ordaydık "aybars" o olduğunu belirten mırıltı çıkarttı "niye benle ilgileniyosun tanımıyoruz birbirmizi ama sen kırk yıllık dostunmuşum aramız iyi gitmiş bu evreye atlamışız gibisin" kırmızı ışıkta durdu "tanıyoruz zaten ama 6 seneye yakın görmüyosun beni" kaşlarım çatıldı ne demekti bu şimdi çocukluk arkadaşım mıydı "liseden senden bir sınıf yüksektim hep 12 kilere bakıyodun bende sana bakardım ne yapmaya çalıştığını sonradan anladım o kadar yaralısın ki hep imkansızı kovaladın" kaşlarım daha fazla çatıldı buda ne demekti ya sessiz kaldım ses etmedim artık konuşsamda laf etsemde kimse kale almıyodu geldiğimiz
kuaförün önünde annemin arabası bir kaç araba daha vardı inip kuaföre girdim. yaklaşık sanırım buraya geleli 5 veya 6 saat olmuş olmalıydı ağdaya girmiş bir sürü maskeler bakım ıvır zıvırlarından geçmiş bindallımı giymiş saçım hazırdı sadece makyajım vardı oda bitti denebilirdi "hazır gelin!" içimden hele şükür demeden edemedim tahminim herkes hazırdı dualar eşliğinde kapalı alana geldik beni ortaya oturttular ışıklar kapandı kına tepsisiyle eylül geri kalan kuzenleri kuzenlerim ellerinde mumlarla dönmeye başladılar şarkıda başladı.
"yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar" nakaratı tekrarladı "aşrı aşrı memlekete kız vermesinler" nakaratı tekrarladı "annesinin bir tanesini hor görmesinler" nakaratı tekrarladı "uçandı kuşlara malum olsun ben annemi özledim" nakarat tekrarladı "hem annemi hem babamı ben köyümü özledim babamın bir tane atı olsa,binse gelse" nefes aldı "babamın bir atı olsa,binse gelse annemin yelkeni olsa açsa gelse"..............
(Yüksek Yüksek Tepelere · Candan Erçetin.)
kına yakılcağında ağlamıştım annem için değil babam için değil ilk defa kendime ağlamıştım oyunlar oynancağında aybarsta gelmişti rakı içmişti sanırım dans ederken nefesinden buramburam rakı kokusu geliyodu testi kırma sırası gelmişti şarkı açıldı şarkının sonuna doğru fırlattım parçalara ayrıldı çocuklar içinden çıkan şekerleri toplamak için tolandı akşama doğru eve hep birlikte gittik gelenliğimi giydim makyajımı çıkardım soft göz makyajı yapıp dudaklarıma vişne çürüğü rengi rujumu sürdüm
düğün mardinde yapılıcaktı bu evden çıkıcaktım herkes uçakla önceden orda olup bizi beklicekler bizde arabayla gidicektik sadece bunu öğrenmiştim bir iç güdü ile bacağıma silah kayışını taktım silahımı taktım duğamı düzelttim tacımı taktım odam bomboştu sadece eşyalar vardı ne bir kat kiyafet ne bir kitap hiçbiri yoktu odadan çıktım
babam kırmızı bir kuşakla beni bekliyodu eylül,annem,annesi,babası,abisi ve aybarta orda beni bekliyodu topuklumun üstünde daha dik durdum babamın yanına gittim gözü doluydu şimdimi aklı başına gelmişti
"kızı-" başımı iki yana salladım "hayır ben kızın kızınız değilim baba bana bak baba iyi bak çünkü ben sana bidaha bakmicam bu eve 8 yaşında hayatımız altüst olduğunu daha bilmeden girdim 9 yaşında doğrularla yüzleştim oyun oynamayı bıraktım ben bıraktım bebekleri oyuncakları nede severdim oysa hep çalıştım durmadım yaz tatilinde kuaförde çıraklık yapıp okul harçlığımı çıkardım yeri geldi anneme verdim okudum savcı oldum herkesi kurtarmak için bir tek kendimi kurtaramadım ben baba kuşağı beni nasıl elin titremeden verdiysen öyle bağla o kuşağı bana" nefes aldım
devam ettim "bu eve gelen her misafire yalan söyledik biz çok mutluyuz çok iyiyiz anlaşıyoruz kavga yok var! hep vardı tehtit dayak hoş annemde hiç şikayet etmedi kocam o seviyorum dedi bizim bisikolejimizle oynadınız." yutkundum gözüm doluydu artık "eğer başıma bişey gelirse mezarımın önünden bile geçmeyin hakkım helal değildir hiçbirinize" artık onlara bakmıyodum yaklaşıp kuşağı bağladı sarılcaktı elimi göğsüne koyup ittim "sakın" anneme baktım ağlıyodu hoş bende çok ağladım etrafa baktım
sonra evden çıktım arkama bakmadım garajdaki bmw ye ilerledim açılma sesi yükseldi gelinliği toparlayıp bindim kapımı kapattım arabaya çoktan binmişti araç evden uzaklaştı kuşağı çözdüm arka koltuğa attım tacım yanında duğamda gitti topukluyu çıkardım dizlerimi karnımda toparladım ikimizdende ses gelmiyodu ilk bozan o oldu "sabahın ilk ışıklarında mardinde oluruz durmam uyu akşam zaten acıkırsan bana söyle eflin aç durma" başımı sallamakla yetindimakıp giden yolu bir süre izledim sonra uykunun beni almasına göz yumdum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |