54. Bölüm

Ateşe Yürümek B.53.

My lore
my_lore

Biz geldik ballarım:)

Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz.

Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız.

Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim?

Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen.

💬💬💬

Elimdeki zarfı katlayıp cebime koydum. Bodrum’un serin gecesinde, dalgaların sahile vuran sesleri kulağımda yankılanırken tek düşündüğüm şey o kâğıtta yazan adresin ne anlama geldiğiydi. İstanbul’un kalabalığında, kuytu bir sokakta, Hande’nin neden saklandığını anlatacak bir sır mı yatıyordu?

 

Tayfun’un bakışları hâlâ üzerimdeydi. Sessizce “Gencer, dikkatli ol,” dedi. “Hande’nin gittiği yol basit bir yol değil çünkü.”

 

O gece Bodrum’da sabaha kadar uyuyamadım. Ertesi sabah ilk uçakla İstanbul’a döndüm. Şehrin uğultusu, korna sesleri, telaşlı kalabalık… Hepsi bana yabancıydı. Tek bildiğim, cebimdeki adresin bana yön vereceğiydi.

 

Elimdeki adres Kadıköy’de eski bir apartmana aitti. Oldukça dar merdivenlerden çıktım, duvarları rutubet kokuyordu. Üçüncü kattaki kapının önünde durdum. Üzerinde soyad yoktu, sadece solgun bir numara: 3B.

 

Kapıyı çaldım. Uzun bir sessizlik oldu. Tekrar çaldığımda ayak sesleri duydum. Kilit döndü. Kapı hafifçe aralandı.

 

Sarı saçlı, ince yapılı bir kadın çıktı karşıma. Yüzündeki çizgiler yılların yorgunluğunu taşıyordu.

 

“Buyurun?” dedi temkinli bir sesle.

 

“Ben Gencer. Hande’yi arıyorum. Bana buranın adresini bırakmış.”

 

Kadın kaşlarını çattı. “Sonunda geldin demek,” dedi.

 

Şaşırdım. “Beni mi bekliyordunuz?”

 

“Evet. Hande, bir gün gelirsen sana anlatmam gereken şeyler var dedi. İçeri gel.”

 

Bedenim kultleşirken adımlarım ağırlaştı. İçeri girdiğimde duvarlarda eski tiyatro afişleri gördüm. Odanın ortasında ahşap bir masa, üzerinde sararmış fotoğraflar, birkaç kitap… Kadın oturdu, bana da otur işareti yaptı.

 

“Ben Hande’nin teyzesi. Onun en zor zamanında yanında olan tek aile bireyiyim. Buraya saklanmaya geldiğinde kalacak başka yeri yoktu.”

 

Yutkundum. “Şimdi nerede?”

 

Kadın gözlerini yere indirdi. “Bunu sana söylemem doğru olmaz.”

 

“Benim için her şeyini feda etmiş bir kadından bahsediyoruz. Onu bulmak istiyorum. Bu benim hakkım.”

 

Kadın derin bir nefes aldı. “Haklısın, ama önce bilmen gerekenler var.”

 

Masanın üstünden bir fotoğraf aldı. Fotoğrafta Hande gençti ve sahnede gülüyordu. “Hande küçüklüğünden beri hep sahneye ait oldu. Müthiş bir oyun yeteneği vardı, ama bu işin arkasında kirli eller var. Seninle tanıştıktan sonra Şehmuz'un çevresini oluşturan bazı kişiler onun kariyerini yönlendirmek için baskı yaptı. Sponsorlar, menajerler, medya patronları… Hepsi onu kontrol etmek istiyordu, lakin Hande, senin tarafını seçince onların planları bozuldu.”

 

“Yani tüm bu kayboluşunun sebebi ben miyim?”

 

Kadın usulca başını salladı. “Sen değilsin. Onun sana duyduğu sadakat yüzünden kendi çıkarları zedelenenler var. Hande o yüzden kaçıyor. Seni korumak için değil, seni hedef yapmak istemediği için.”

 

Sanki kalbime bıçak saplanmıştı. Yaşananlar sadece fedakârlık değil, aynı zamanda koruma içgüdüsüyle gelişmişti.

 

O sırada telefonum titredi. Cebimden çıkarıp baktım. Onur mesaj atmıştı.

 

[13:42]

Onur: Gencer, dostum nerelerdesin? Birkaç gündür ortada yoksun.

 

[13:44]

Siz: Hande’nin izini buldum. İstanbul’dayım.

 

[13:45]

Onur: Hiç pes etmeyeceksin öyle değil mi? Sakın acele etme. Bu iş düşündüğünden daha karışık.

 

[13:46]

Siz: Bu saatten sonra geri dönüş yok.

 

Telefonu kapattım. Kararım kesinleşmişti.

 

Kadın bana bir zarf daha verdi. “Hande bunu sana bırakmamı söyledi, ama ne zaman vereceğimi söylemedi. Ben kalben hazır olduğun zamanı bekledim.”

 

Hemen zarfı açtım. İçinden küçük bir kart çıktı. Üzerinde sadece şu yazıyordu:

 

“Beni bulmak istiyorsan dizi çektiğimiz eski tiyatroyu hatırla.”

 

Eski tiyatro… Hemen aklıma Kadıköy’de yıllar önce kapanan küçük bir sahne geldi. Hande'nin ilk oyununu orada izlemiştim.

 

Hiç düşünmeden oraya gitmeye karar verdim.

 

Tiyatro binası terk edilmişti. Kapıları kilitli, duvarları grafitiyle kaplı. Camları kırık, içerisi toz içindeydi. Yalnız garip bir şekilde sahnenin ortasında yeni konmuş bir sandalye vardı. Üzerinde bir telefon.

 

Ellerim titreyerek telefonu açtım. Ekranda tek bir video dosyası vardı: “Gencer’e.”

 

Oynattım.

 

Hande’nin yüzü ekranda belirdi. Gözleri yorgundu ama hâlâ ışıl ışıldı.

 

“Gencer… Eğer bu videoyu izliyorsan demek ki bana ulaşmaya çalışıyorsun. Bilmeni isterim ki, benim yolum artık seninkiyle kesişmemeli. Senin sağlıklı, huzurlu bir hayatın olmalı. Benim yanımda olursan sadece yük taşırsın. Fakat her nefesimde sen varsın. Bunu sakın unutma.”

 

Video bitti. Telefon elimde titriyordu. Yüreğim yanıyordu.

 

O sırada kulaklarıma bir ses geldi. Kapının dışında ayak sesleri. Hızla telefonu cebime attım, kulisten arka kapıya yöneldim. Çıktığımda iki yabancı adam binanın önünde konuşuyordu. Siyah montlu, sert bakışlı adamlar. Onları tanımıyordum. Şehmuz'un birkaç adamını iyi tanırdım lakin bunlar onlar değildi.

 

Beni fark etmediler, ama içimden bir ses onların Hande’nin peşinde olduğunu söylüyordu.

 

---

 

Eve döndüğümde hemen Barut’a yazdım.

 

[21:10]

Siz: Onu bulmaya çok yaklaştım. Yalnız etrafında karanlık adamlar var.

 

[21:12]

Barut: Sana demiştim. Bu iş sadece bir aşk meselesi değil. Başka çıkarlar dönüyor aga.

 

[21:14]

Siz: Bu benim umurumda değil. Onu bulacağım.

 

[21:15]

Barut: O inadınla ya kahraman olursun ya da kendi sonunu yazarsın. Biraz hızlı gidiyorsun aga, söz dinle. Olaylar sakinleşsin. Göreceksin her şey kendiliğinden yoluna girecek.

 

Telefonu kapattım. Sigaramı yaktım. Pencerenin önünde şehre bakarken içimden geçirdim: Ne olursa olsun, onun yanında olacağım.

 

---

 

Ertesi sabah erken kalktım. Teyzesinin evine geri dönmeye karar verdim. Kapıyı çaldım fakat bu kez kimse açmadı. Kapı aralıktı. İçeri girdim. Ev darmadağın edilmişti. Çekmeceler boşaltılmış, eşyalar yerlere saçılmış.

 

Teyze yoktu.

 

Kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Bir sandalye üzerinde bir not buldum:

 

“Çok ileri gittin. Bu işten vazgeç. Yoksa sadece Hande değil, sen de yanarsın.”

 

Notun altına tek bir sembol çizilmişti: siyah bir gül.

 

Bir an içim ürperdi. Bu, birilerinin peşinde olduğunun kesin işaretiydi. Hande’nin kaybolması sadece kendi tercihi değildi, onu zorla yok etmeye çalışan güçler vardı. Büyük ihtimalle öncelik Şehmuz'a aitti.

 

---

 

O gece Onur’la buluştum. Bir kafede, arka masada oturuyordu. Yorgun görünüyordu.

 

“Onur, kıvırmadan artık bana her şeyi anlatacaksın,” dedim.

 

Onur derin bir nefes aldı. “Gencer, Hande sadece kendi kariyerini değil, çok güçlü insanları da karşısına aldı. Hepsi de kendi çıkarını düşünen bencil insanlar. Seninle bağı açığa çıkınca onu susturmak istediler çünkü çıkarlarına ters düşüyordu. Üstelik çıkarcı dostlarına ait bazı belgeler, bazı gizli ilişkiler onun eline geçti. Senin anlayacağın hem sana hem kendisine zarar gelmesin diye saklanıyor.”

 

Onur'a, şaşkınlıkla baktım. “Ne belgeleri?”

 

“Bir gün kendisi anlatırsa öğrenirsin. Ama bil ki, mesele sadece bir aşk hikâyesi değil. Bu işin içinde para, medya, siyaset var.”

 

Başımı ellerimin arasına aldım, çünkü dünya başıma yıkılıyordu. Yalnız kalbimdeki tek gerçek değişmiyordu: Hande’yi bulmam gerekiyordu.

 

---

 

O gece yatağa girdiğimde telefonuma bir mesaj düştü. Numara gizliydi.

 

[01:03]

Bilinmeyen Numara: Her şeye burnunu sokuyorsun. Sokma. Hande’yi aramaktan vazgeç. Yoksa sen de kaybolursun.

 

Tüylerim diken diken olmuştu, ama korkumun içinde bile bir gülümseme vardı. Çünkü bu mesaj bana doğru yolda olduğumu gösteriyordu.

 

---

 

Artık geri dönüş yoktu.

 

Ne olursa olsun, Hande’ye ulaşacaktım. Çünkü bazı sevgiler sıradan değildi. Bazı sevgiler insanı ateşin ortasına atsa da geri adım attırmazdı.

 

... Ve ben, o ateşe yürümeye hazırdım.

 

 

Bölüm : 28.10.2025 22:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...