57. Bölüm

Bedel Ödersin B.56.

My lore
my_lore

Yine biz geldik ballarım:)

Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz.

Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız.

Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim?

Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen.

💬💬💬💬

Gözlerim açıldığında duvarları nemle kaplı dar bir odadaydım. Kafam zonkluyordu, bileklerim arkamdan bağlanmıştı. Tek bir ampul yanıyordu tavandan sarkan çıplak kablonun ucunda.

 

Üstelik zaman algım kaybolmuştu. Birkaç dakika mı, yoksa saatler mi baygın kaldım bilmiyordum. Ama içimde hâlâ tek bir cümle yankılanıyordu:

 

“Oyun yeni başlıyor.”

 

---

 

Kapı açıldı. İçeri siyah takım elbiseli, maskesiz bir adam girdi. Yüzü donuktu, gözleri buz gibi.

 

“Gencer,” dedi. “Senin adını çok duyduk. Merak etme, seni öldürmeyeceğiz.”

 

Sertçe güldü. “En azından şimdilik.”

 

“Hande nerede?” diye haykırdım.

 

Maskesiz adam başını iki yana salladı. “Yanlış soru. Önce nedenini sor. Neden burada olduğunu, neden onu göremediğini.”

 

“Kes sesini! Onu görmek istiyorum.”

 

Muhatabım yavaşça bana doğru eğildi ve yüzü yüzüme yaklaştı. “Onu zaten gördün. Parmaklıkların ardında. Ama sen hiçbir şey anlamadın.”

 

---

 

Bana arkasını dönüp çıkarken cebime küçük bir kağıt parçası bıraktı. Ellerim bağlıydı, lakin yere düşen kağıdı parmak uçlarımla kavradım. Kağıtta tek bir şey yazıyordu:

 

“Gece yarısı, duvarın sol köşesi. -M”

 

Melis miydi bu?

 

Kalbim hızlandı, demek ki yalnız değilim.

 

---

 

Odaya geri kapatıldım. Saatleri saydım. Nihayet gece yarısı geldiğini hissettiğimde, sol duvara süründüm. Küçük bir taş gevşekti. Biraz zorlayınca arkasında dar bir boşluk buldum. İçinden bir kağıt daha çıktı.

 

“Hande yaşıyor. Sabret. Çıkış için hazırlık yapılıyor. -M”

 

Gözlerim doldu. Nefesimi tuttum, ellerim titredi. Onu gerçekten kurtarma şansım vardı.

 

---

 

Yalnız tam o sırada kapı hızla açıldı. İki adam içeri girdi.

 

“Gencer, sorgu vakti.”

 

Kollarımdan tutup beni dışarı sürüklediler. Uzun bir koridordan geçtik. Kapısı çelikten yapılmış geniş bir odaya soktular.

 

Ortada büyük bir masa vardı. Masanın başında oturan kişi… yüzünü gördüğümde nefesim kesildi.

 

Onur...

 

“Sen…” dedim şokla.

 

Onur sakince bana baktı. “Evet, Gencer. Beklemiyordun değil mi?”

 

“Ne işin var burada?!”

 

“Benim işim seni hayatta tutmak, ama sen anlamıyorsun. Her şeye rağmen hâlâ karşı çıkıyorsun.”

 

“Başından beri işin içindeydin demek…”

 

Onur iç çekti. “Hayır. İşin içindeydim ama seni satmadım. Sadece… bu örgüt çok güçlü. Karşı koyamazsın.”

 

“Bana Hande’yi göster. Nerede olduğunu söyle.”

 

Onur usulca başını eğdi. “Sana tek bir fırsat verecekler. Eğer onlara katılırsan, Hande’yi yaşatacaklar. Yok katılmaz direnirsen… kaybolur.”

 

Masaya sert bir şekilde yumruğumu vurdum. “Ben onların kölesi olmam!”

 

Onur, çok bilmiş bir üslupla yüzünü buruşturdu. “İşte bu yüzden seni seviyorum ama aynı zamanda nefret ediyorum. İnatçısın.”

 

Kapıdan maskeli bir adam girdi. Elinde tablet vardı. Tableti önüme koydu.

 

Ekranda bir video açıldı. Hande, loş bir odada oturuyordu. Gözleri yorgun ama hayattaydı.

 

“Gencer…” dedi video kaydında. “Sakın bana zarar vermesinler diye kendinden vazgeçme. Bütün gücünle dayan. Ben buradayım.”

 

Sonra görüntü kesildi.

 

Kalbim sarsıldı. O anda kararımı verdim: Ne pahasına olursa olsun, Hande’yi kurtaracaktım.

 

---

 

Odaya geri götürüldüğümde telefonumun cebimde olduğunu fark ettim. Şaşkındım. Neden el koymamışlardı? Belki de Onur bilerek bırakmıştı.

 

Ellerim hâlâ bağlıydı ama yan cebimden çıkarmayı başardım. Ekranda bir mesaj yanıp sönüyordu:

 

[02:14] Melis: Kaçış için hazırlık tamam. Yarın gece, kuzey koridoru. Tek şansın bu.

 

---

 

Bana vaadedilen zaman geçmek bilmiyordu. Ertesi gün yemek getiren gardiyan bana soğuk gözlerle baktıktan sonra tabağı bırakırken kulağıma fısıldadı:

 

“Cesur ol. O da seni bekliyor.”

 

Şok oldum, demek içeride başka yardımcılar da vardı.

 

---

 

Gece olduğunda kalbim göğsümden çıkacak gibiydi. Kuzey koridoruna süründüm. Kapının önünde kimse yoktu. Melis bir anda karşımda belirdi, siyah bir kapüşon giymişti.

 

“Çabuk,” dedi. “Bizim fazla vaktimiz yok.”

 

Beni gizli bir tünele götürdü. Nemli taşlardan yapılmış, dar ve karanlık bir yoldu.

 

“Seni buradan çıkarabilirim ama Hande’yi hemen alamayız,” dedi.

 

“Hayır!” dedim. “Onu bırakmam. Onu da çıkaracağız.”

 

Melis duraksadı. Gözleri korkuyla büyüdü. “Bunu yaparsan hepimizi öldürürler.”

 

“Öyle olsun, ama ben onsuz gitmem.”

 

---

 

Tam o anda arkamızda ayak sesleri duyuldu. Fener ışıkları yaklaşırken Melis’in yüzü bembeyaz kesildi.

 

“Bizi buldular!”

 

Koşmaya başladık. Tünelin sonunda ağır bir kapı vardı. Kapıya vurdukça tozlar dökülüyordu.

 

Üstelik arkamızdan gelenlerin sesi yankılanıyordu: “Boşa çabalamayın, durun! Buradan kaçamazsınız!”

 

Melis kapıyı açmayı başarmıştı. Gecenin içine fırladı, fakat kaçışımız fark edilmişti.

 

Şehrin kıyısında, harabe binaların arasında nefes nefese durduk.

 

Melis bana döndü. “Gencer, artık dönüş yok. Onların gözünde ölüm listesine girdin.”

 

“Biliyorum, ama Hande hâlâ içeride. Ve ben geri döneceğim.”

 

---

 

Bu arada telefonum titremeye başladı. Yine bilinmeyen numaraydı:

 

[03:41] Bilinmeyen Numara: Kaçtığını biliyoruz, ama unutma, Hande hâlâ bizim elimizde. Bir dahaki denemede bedelini o öder.

 

Mesajı okurken ellerim titriyor içimde yeni bir alev yanıyordu.

 

Bundan sonra yalnız değildim. Melis yanımdaydı. Ve en önemlisi… Hande’nin sesini duymuştum.

 

Onu bulana kadar durmayacaktım.

 

 

Bölüm : 13.11.2025 22:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...