
Biz geldik ballarım:)
Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz.
Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız.
Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim?
Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen.
💬💬💬
Hande, mekan değişikliğini kabul etmiş bende bunu Barut’a bildirmiştim. Yalnız Hande, hemen bu gece gitmemiz gerektiğini söylediğimde bana belli etmemeye çalışsada bozulmuştu fakat gitmeyi de kabul etmişti.
Benim bunu Barut’a bildirmem gerekiyordu. Mesaj atmak için telefonumu elime aldığımda dişlerimi sıkıyor yine düşünce yumağı içinde boğuluyordum. Hande, muhtemelen benim de onunla gideceğimi düşünüyordu ama gitmeyeceğimi bilmiyordu. Esasında beni tarumar eden de buydu. Onunla gitmeyeceğim. Hepsinden daha kötüsü bunu ona nasıl söyleyecek olmamdı. Sanırım en iyisi son anda söylemekti. Başka çıkar yol yoktu çünkü.
Benim telefon elimde Barut’a mesaj atacağımı gören Hande, yanaklarını şişirinceye kadar derin bir nefes aldı ve oflayarak geri verdi. “Madem yol göründü ben gidip hazırlanayım o zaman."
Telefondan başımı kaldırıp onun mental olarak yorgun olduğunu gördüğümde bütün varlığım bir kez daha yıkıldı. Sesimin ayarını olabildiğince düz bir zemine oturtarak, “İstersen bana gelirken yaptığın gibi yine kılık değiştir. Böylesi daha akıllıca olur. “
“Sen nasıl istersen öyle olsun,” derken yine sesindeki düzlem hüzünlüydü.
“Hande, beni yanlış anlama lütfen. Her şey senin güvenliğin için.” dedim.
Tek kelimelik bir cevaptı verdiği. “Biliyorum!”
“İstersen bu gece gitmeyebiliriz. Halsiz görünüyorsun çünkü. Henüz Barut’a kararımızı bildirmedim.”
“Gencer, ha bugün ha yarın ne farkedecek. Gidelim!”
“Sen bilirsin. Ben Barut'a haber veriyorum o zaman.”
Bana arkasını dönüp giderken, “Tamam, ver,” dedi.
Siz; Müsait misin dostum?
Barut, hemen çevrimiçi olmuştu. Sanırım benden cevap bekliyordu. Benim yegane dostum, diye geçirdim içimden.
Barut; Bende senden haber bekliyordum. Noldu Hande bu gece gitmeyi kabul etti mi?
Siz; Evet, kabul etti ama biraz morali bozuk. Bu konuda ne yapacağımı bilmiyorum. Üstelik benim onunla gelmeyeceğimi bilmiyor.
Barut; Sıkma canını herşey olacağına varır.
Siz; Sıkma canını diyorsun ama bu benim elimde değil. Son anda söylemeye karar verdim fakat Hande, buna nasıl tepki verir bilmiyorum. En çokta bu bilinmezlik yoruyor beni.
Barut; Keşke yalnız gideceğini baştan söyleseydin be aga. Bunun kendi güvenliği için olduğunu söylerdin. Hande'nin seni anlayacağını düşünüyorum. Her neyse ben bir saate orada olurum siz hazır olun.
Siz; Tamam. Hazır oluruz.
Hande, hazırlanmak için önce banyoya sonra da benim yatak odama gitmişti. Beklemeye başladım. Belki yanımdan ayrılalı otuz dakika bile olmamıştı ama bana otuz yıl gibi gelmişti. Tekrar beklemeye başladım. Beklemenin dünyanın en zor işlerinden biri olduğunu biliyor muydunuz? Ben biliyorum, çünkü yıllardır bekliyorum. Peki, kaybetmenin zorluğunu bilen var mı içinizde. Ben onu da biliyorum, çünkü biraz sonra onu yaşayacağım. Yani bir ömür bekleyip tam buldum derken kaybetmeyi.
Oflayarak ayağa kalktığımda telefonuma gelen bildirim sesiyle hopladı kalbim. Sanırım Barut, gelmişti. Sizin anlayacağınız Hande'yi bilinmez bir girdabın içine atma vaktiydi. Heyecanım ikiye katlanırken kalbim duvarları bir kez daha sancıdı.
Barut; Biz geldik dostum. Ne olur ne olmaz diye tedbir amacıyla arabayı yan sokağa bıraktık. Sizin binanın hemen arkasına düşüyor. Eğer binanın arka girişi varsa oradan çıkın.
Siz; Yok, dostum. Binanın arka girişi yok. Mecburen ön kapıdan çıkacağız.
Barut; Tamam. Yalnız sen gelmiyorsun. Yani Hande ile birlikte binadan çıkmıyorsun. Hande, yalnız geliyor. Merak etme adamlarım onu takip edecek. Endişe edecek bir durum yok.
Siz; Bilmiyorum dostum. İçimde acayip hisler yaşıyorum.
Barut; Senin hissettiklerin tamamen duygusal. Korkacak bir şey yok ortada.
Siz; Korkuyorum dostum ona bir şey olacak diye korkuyorum. İçim sıkılıyor. Yüreğim daralıyor. Sanki bir rüyanın içindeyim. Birazdan gözlerimi açacağım ve her şey puf diye uçacak.
Barut; Gencer, zamandan çalıyorsun. Kimsenin dikkatini çekmeden yolla Hande'yi.
Siz; Tamam, dostum birazdan yollarım. Yalnız Hande, kılık değiştirecek. Sarışın bir kadın olarak gelecek ona göre. Her şey için ayrıca teşekkür ederim.
Barut; Teşekküre gerek yok aga. Merak etme hafta sonları ben seni Hande'nin yanına götürürüm. İçin rahat olsun.
Siz; Tamam, o zaman görüşürüz!”
Barut ile bütün detayları konuşup telefonun kapatma düğmesine bastığım sırada Hande’de benim yatak odamdan sarışın bir kadın olarak çıkmıştı. “Ben hazırım. Sen neden hazır değilsin?” diye sordu.
Sessizce ayağa kalktım ve O’nun yüzüne bakmadan konuşmaya başladım. “Ben seninle gelmiyorum. Yanlış anlama senin güvenliğin için. Yani Barut ile öyle karar aldık.”
Benden duyduklardan sonra elindeki küçük boy valizi sert bir şekilde yere bıraktı. “Ben bu işten iyice sıkıldım. Bundan sonra bizim hakkımızdaki kararları hep Barut mu verecek?”
“İnan bana ben de böyle olsun istemezdim. Biliyorsun Şehmuz’un adamları beni tanıyor; ajanstan. Sen kılık değiştirmiş olsan bile beni senin yanında gördüklerinde sen olduğunu anlayabilirler. Bu tehlikeyi göze alamayız zira Şehmuz’un öfkesinin boyutunu bilmiyoruz. Onu benden daha iyi sen tanıyorsun.”
Üfleyerek dudak büktü. “Ben sanmıştım ki sende benimle geliyorsun. Ondan sebep içim rahattı. Gelmeyeceğini öğrendiğimde ciddi anlamda hayal kırıklığına uğradım.”
“Merak etme ben ne yapar eder hafta sonları seni görmeye gelirim.”
Biraz önce yere bıraktığı küçük boy valizi eğilip aldı. Ben valizi Hande'nin elinden almak istediğimde soğuk sıradan düz bir ses tonlamasıyla, “Gerek yok,” dedi ve uzanıp yanağımdan öptü.
Onun sıcaklığını dudağının temasıyla bir kez daha hissettiğimde bütün vücudum buz kesti. Soğuyan bedenim ayakta durmaya çalışıyordu. Gidiyordu işte. Başlamadan bitiyordu.Yine bana uzaktan sevmek düşüyordu.
Ben önde Hande, arkamda salondan çıkıp koridora geçtik. İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu. Ben kendimi biliyordum ama Hande'nin bana karşı olan hislerini bilmemek yıkıyordu umutlarımı. Bilseydim bana karşı duygusal manada ilgisi var. İşte o zaman dünyanın en mutlu insanı olurdum. Bazen illa ki, vuslat gerekmez. Sevildiğini bilmek de bir çeşit vuslattır.
Üç metrelik koridoru yürüyüp nihayet kapı arkasına gelmiştik. Kapıyı açmak için uzandığımda Hande, ani bir hamle yapıp önüme geçti. “Hoşça kal Gencer. Ben öyle uzun uzun vedaları sevmem. Senden istediğim tek şey beni görmeye gel,” dedi ve kapının kulpuna tutundu. Kapı ardına kadar açıldığında başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Karşımızda Şehmuz ve adamları vardı.
Şehmuz, önce birkaç defa cıkcık çekti sonra Hande'nin kolundan tuttuğu gibi kendine yapıştırdı. İri ve kemikli elleriyle yüzünü sert bir şekilde kavrayıp sıkmaya başladı. Ona engel olmak maksatlı hışımla öne atıldığımda korumalardan biri beni geriye doğru itekledi. “Benim olan benimdir. Sen hâlâ benden kaçılmayacağını öğrenemedin mi? Yazık hemde çok yazık!” Hande, tutuk öylece kalakalmıştı.
“Hande, seni istemiyor. Bu kadarı zorbalık!”
“Sen zorbalık görmemişsin. Uslu dur sesini yükseltme!”
“Her şey buraya kadarmış Gencer. Bu benim meselem. Sen kendini üzme.”
Korumalardan birisi Hande'nin valizini aldı diğeri bana yöneldi. “Patronu duydun. Uslu dur. Akıllı ol. Aklını almayayım.” Peşinden belindeki silahı çıkarıp başıma dayadı. Sonrası karanlıktı. Kopkoyu zifiri bir karanılık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.02k Okunma |
490 Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |