
Yine biz geldik ballarım:)
Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz.
Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız.
Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim?
Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen.
💬💬💬💬
Kaçıştan sonraki sabah, şehrin en karanlık köşelerinden birinde, terk edilmiş bir depoda buluştuk. Ben demir kapının paslı gıcırtısıyla içeri girdiğimde Barut çoktan oradaydı. Yüzünde şaşkınlıkla öfkenin karışımı bir ifade vardı.
“Olum, delirdin mi sen?!” diye bağırdı. “Kaçmışsın, peşine bütün örgüt düşmüş. Şimdi hepimiz ölüm listesinde olabiliriz.”
Bu arada Melis sessizce sigarasını yaktı. “Gördüğün gibi kaçtı işte. Hem de tek başına değil. Bu cesaret değilse nedir?”
Barut gözlerini kısarak Melis'e baktığında, “Sen kimsin kızım? Ne kadar güvenebiliriz sana?”
Melis umursamaz bir üslupla omuz silkti. “Güvenmek zorunda değilsiniz. Ben zaten onlardan kaçarken her şeyimi kaybettim. Şimdi tek istediğim, onların yok olması.”
Sessizlik ağırlaştı. Ben öne atıldım.
“Bakın, kavga edecek vaktimiz yok. Önemli olan şu: Hande yaşıyor. Onu kurtarmamız gerekiyor. Ve bunu tek başıma yapamayacağım.”
Barut, öfkeyle dişlerini sıktı. “Beni bu bataklığa sürüklediğin için sana lanet ediyorum, ama sana sırtımı dönmeyeceğim. Ne yapacaksak birlikte yapacağız.”
Melis, tamam anlamında başını salladı. “O zaman önce bilgi toplamamız gerek. Onların ağını, bağlantılarını, hangi köşkte kimi tuttuklarını bilmeden hareket edersek sadece ölmüş oluruz.”
---
O gece üçümüz depoda sabahladık. Çatının arasından sızan ay ışığı karanlık masayı aydınlatıyordu. Önümüze eski haritalar, kroki çizimleri, Melis’in topladığı belgeler serilydi.
“Bakın,” dedi Melis parmağını bir noktaya koyarak. “Burası köşkün altında başka bir geçit. Önemli tutuklular buraya taşınıyor. O yüzden Hande’yi kurtarmak için buraya sızmalıyız.”
“Peki oradaki güvenlik?” dedim.
“Ben daha önce orada çalıştım. En az on kişi nöbet tutar. Sadece vardiya değişiminde boşluk olur.”
Barut alaycı bir kahkaha attı. “Yani bize diyorsun ki on kişiye karşı intihar görevi.”
“Başka çaremiz var mı?” dedim.
Telefonum titredi. Yine bilinmeyen numara. Ekranda tek bir mesaj belirdi:
[02:13] Bilinmeyen Numara: Gencer, dostlarını seçerken dikkat et. İçinizde bir hain var.
Bu kütlesi gibi donakaldım.
“Ne oldu?” dedi Barut.
Mesajı gösterdim. O anda ortam buz kesti. Melis’in gözleri bana dikildi.
“Bana mı bakıyorsun?” dedi sertçe.
“Hayır,” dedim ama içimden geçen buydu. Ya gerçekten Melis bizi tuzağa çekiyorsa?
Barut fütursuzca yumruğunu masaya vurdu. “Bu mesajın amacı belli, aramıza şüphe sokmak. İşte en sevdikleri oyun bu.”
Melis öfkeyle dişlerini sıktı. “İnanmıyorsanız giderim. Tek başına yapın planınızı.”
Elini çantasına attı, çıkacak gibiydi.
“Melis, dur,” dedim. “Bu işte tek bir hata yaparsak Hande’yi kaybederiz. O yüzden birbirimize güvenmek zorundayız. Ne olursa olsun.”
---
Sabahın ilk ışıkları depoya vurduğunda kararımızı vermiştik. Bir hafta boyunca hazırlık yapacaktık. Silah, sahte kimlikler, kaçış güzergahı.
Barut eski tanıdıklarını aradı. Sokaklarda, yeraltı meyhanelerinde, illegal pazarlarda dolaştık. İnsanlar Barut’u görünce ya selam verdi ya da saklandı.
Bir gece eski bir kulübün arka odasında silah tüccarıyla buluştuk; adam tıknazdı, gözünde siyah bant vardı.
“Bunlarla on kişiyi indirirsiniz,” dedi masaya koyduğu tabancaları göstererek. “Yalnız fiyatı ağırdır.”
Barut cebindeki parayı çıkardı. “Gerekirse canımızı veririz. Parayı da al.”
---
Hazırlıkların üçüncü günü Melis bana gizlice bir kâğıt uzattı.
“Bunu dün gece aldım,” dedi.
Kağıtta örgütün iç yazışmalarından kopyalanmış bir not vardı:
“Hande, özel odaya alındı ve dışarıyla bağlantısı tamamen kesildi. Onunla ilgili karar yakında açıklanacak.”
Gözlerim karardı. “Bu karar ne demek?”
Melis’in sesi titrekti. “Büyük ihtimalle ya susturulacak ya da örgüte katılmaya zorlanacak. Bizim zamanımız az.”
---
Gece geç vakit eve dönmüştüm ki telefonum yine titredi. Bu kez mesaj değil, kısa bir ses kaydı geldi.
Kulaklığı taktım. Ses… Hande’nin sesiydi.
“Gencer… beni duyuyorsan… pes etme, ama sakın bana ulaşmak için de kendini yakma. Ben dayanırım. Söz ver, dayanırım.”
Sesi titriyordu, sonra bir pat sesiyle kayıt kesildi.
Bilinmezlik kalbime ok olup saplanırken avuç içlerim terledi, gözlerimden yaşlar aktı.
Hemen bizimkilerle ortak kurduğumuz guruba yazdım.
[01:47] Siz: Melis yeni bir ses kaydı geldi. Bu gerçek bir kayıt.
[01:48] Melis: Onu hâlâ konuşturabiliyorlarsa yaşadığı kesin.
[01:49] Siz: Barut, yarın gece harekete geçiyoruz. Ben daha fazla bekleyemem.
[01:51] Barut: Hazırım. Ölümüne.
---
Operasyon öncesi gece hepimiz depoda toplandık. Sessizlik içinde silahlarımızı hazırladık, krokiyi son kez gözden geçirdik.
Barut, öne düşmüş başını kaldırıp kararlı bir şekilde konuştuğunda, “Bir şey bilmeni istiyorum, Gencer. Eğer içimizden biri düşerse, diğeri devam edecek. Ne olursa olsun Hande’yi çıkaracağız.”
Melis, aynı kararlılıkla bana baktıktan sonra, “Bu yolda belki hepimiz öleceğiz, ama en azından kendi seçimimiz olacak.”
Onları onaylamak adına başımı salladım. “Ölüm pahasına da olsa, bu gece bitireceğiz.”
---
Gece yarısı köşkün çevresindeydik. Gölgelerin arasına gizlendik.
İçeri girmeden önce telefonuma son bir mesaj geldi.
[00:03] Bilinmeyen Numara: Seni son kez uyarıyoruz. Eğer bu kapıdan girersen, geri dönüşün olmayacak.
Ekrana baktım. Sonra sildim.
“Hazır mısınız?” dedim.
Barut tabancasını çekti. “Her zamankinden daha fazla.”
Melis derin bir nefes aldı. “Başlayalım.”
... Ve köşkün karanlık kapısından içeri süzüldük.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.02k Okunma |
490 Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |