
Selâm! Uzun bir aradan sonra yine biz geldik. Umarım bölümü severek okursunuz. Keyifli okumalar. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
💬💬💬
"İnternet'e düşen habere bak. Şehmuz Babaoğlu kendini gözlerden uzak saray yavrusu villasına kapattı. Haberciler kapısında nöbet tutmasına rağmen tahminler hiçbir açıklama yapmayacağı yönünde." dedi Onur.
"Ee, ne var bunda? Belli ki adam üzgün ve ne yapacağını bilmiyor. Onun yerinde ben olsaydım kesinlikle aynı şeyi yapardım. Bir düşünsene, sevgilin yok ortada. Kaçırılmış veya seni terk etmiş olabilir. Kısacası hayatına belirsizlik hâkim. Bu durumda yapacağın tek şey neticeyi beklemek olur." dedim.
Onur, bana katıldığını göstermek ister gibi dudaklarını birbirine bastırıp düz bir çizgi haline getirdi. "Söylediklerinde haklılık payı yüksek ama ben olsam beklemez sıcağı sıcağına bir şeyler yapmak isterdim."
"Onur'cuğum benim saf arkadaşım saksıyı çalıştır biraz. Baksana Şehmuz'da beklememiş ve el altından Hande'nin yokluğunu sızdırmış."
Onur, dudak bükerek beni onaylamak istemişti.
"Olaylara gel. Millet cin olmadan adam çarpıyor. Gencer, benim asıl merak ettiğim konu, bizimle yaptıkları anlaşmaya ne olacak? Oysa Hande ile anlaşma yaptığı için patron pek keyifliydi."
"Olum, anlaşmayı hazırlayan sensin; şartları da pekâlâ biliyorsun. Bizim patrona hiçbir şeycik olmaz hatta bu işten kârlı bile çıkabilir. Eğer karşı taraf cayarsa patron yüklü miktarda tazminat alır."
Kendi hazırladığı anlaşmanın şartlarını unutan Onur'un gözleri fazlasıyla büyümüştü.
"Yani bizim patronun kaybedeceği bir şey yok diyorsun? Patron yine dört ayaküstüne düştü desene, iş yapmadan paraları cebe indire grandi."
"Olum, ne diye sokak jargonuyla konuşup duruyorsun? Paralar indire grandi falan filan?"
"Peh, bana diyene bak sen, sanki kendisi İstanbul beyefendisi. Biz sokaktan geldik olum sokaktan. Ne aslımızı unuturuz ne geldiğimiz yeri," dedi Onur, geçmişiyle gurur duyarak
"Ben senin soyunu sopunu(!)" dedim fakat devamını getirmek istemedim.
"Söyle söyle, ağzının içinde geveleyip durma da ne söyleyeceksen söyle?" diye efelendi Onur. "Seveyim diyecektim olum, seveyim(!)"
"İnanmadım ama hadi öyle olsun," dedi Onur, iki dudağını birleştirip tek yöne kaydırırken.
Baktım işler sarpa sarıyor hemen kıvrıma yoluna seçtim çünkü Onur ile gevezelik yapacak vaktim yoktu ve yapacak işlerim vardı.
Soğumuş kahvemden son yudumu alıp ayaklandım. Bu arada telefonumu da almayı unutmadım.
"Benim biraz işim var. Bir arkadaşla telefon görüşmesi yapmam lazım. Yokluğumu kimseye belli etme Onur," dedim.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Sessiz bir yer bulmaya, neresi olursa," diye cevap verdim.
"Burada konuş olum, yoksa benden saklı gizlin mi var?"
Beni anlamasını umarak, "Özel." dedim.
Biliyorum Onur'u kırıyordum ama yapacak başka seçeneğim de yoktu. Hande'nin benim evimde olduğunu ona bile söyleyemezdim. Ne kadar az kişi bilirse Hande, o kadar güvende olurdu...
Onur' dan ayrılıp kendime sessiz bir alan bulduktan sonra Barut Ömer'in telefon numarasını tuşladım. Onun arkadaş çevresi genişti ve istediği yerden kolay bilgi alabiliyordu. Hande, konusuna zaten hâkimdi.
Telefon üçüncü kez çalıyordu ama hâlâ açan yoktu. Tam ümidimi kesmiştim ki, son çalışta açıldı.
"Evet, aga?" derken Barut'un sesi nefes nefeseydi...
Umarım uygunsuz bir zamanda aramamışımdır, diye sordum ama sonrasında aklımdan geçen muzipliklere yol vererek hiçbir şey yokmuş gibi sakin bir şekilde cevap vermeye çalıştım.
"Haberler sende aga. Şehmuz'dan herhangi bir girişim var mı? Barut dostum, ben burada meraktan çıldıracağım. Bu arada neden nefesin tıkanmış gibi konuşuyorsun sen?"
Muzip çıkan sesimin renginden dolayı olsa gerek Barut, uzun uzun açıklama yapmaya başlamıştı. "Sorma, biraz hava almak için dışarıya çıkmıştım. Telefon içerideydi son anda yetiştim. Sen neredesin?"
Konu anında değişmiş ve esas konuya evrilmişti. Yaşıyor olduğum süreçten kaynaklı iç hesaplaşmalarım vardı. Huzursuz ve tedirgin olmam gayet normaldi.
Bir insan hayatında kaç kere aşık olduğu kızı evinde saklar ki?
Kaç kere platonik aşkı kendi ayaklarıyla kapısına kadar gelir?
Onu yıllarca uzaktan uzağa severken kaç kere aynı geceyi birlikte geçirir?
Konuşmaya karar verdiğimde içimden geçenleri bir süreliğine rafa kaldırdım ve olabildiğince sakin kalmaya çalıştım fakat ne yaparsam yapayım bir türlü duygularımı saklamakta başarılı olamıyordum ve bu ister istemez sesime yansıyordu.
"İş yerindeyim ama huzursuzum çünkü aklım fikrim Şehmuz ve Hande' de."
"Şimdilik endişe edecek bir durum yok gibi. Bizim çocuklardan ikisi zaten sizin sokağı gözlüyor. Bu konuda rahat olabilirsin. Şehmuz, desen kendini eve kapattı lakin boş durduğunu sanmıyorum."
"Barut dostum bence de boş durmayacak."
"Kesinlikle öyle Gencer, zira adamın kolu uzun, oturduğu yerden bile işini halleder. Biz tetikte olalım."
"Olalım olmasına ama nasıl? Şehmuz, ajansı basacak diye ödüm kopuyor. Senin anlayacağın ben zaten her an tetikteyim. Eğer, aklıma gelen başıma gelirse işten kovulmam kaçınılmaz olur. Bizim patron paraya düşkündür."
Sesinin ayarını yükselten Barut, "Hemen felaket tellallığı yapma," diye kükredi.
"Yapma etme diyorsun da benim yüzümden ajansta kargaşa çıkarsa patron anında harcar beni, çünkü ajans prestij kaybeder." Bu kez benim de sesimin ayarı yüksekti.
"İstersen her ihtimale karşı arkadaşlardan bir kişiyi de senin ajansın oraya yönlendireyim. En azından olacaklardan önceden haberin olur ve ona göre önlem alırsın." Barut'un teklifinin pek işe yarayacağını sanmıyordum ama tek dostumu geri çevirmek istemiyordum. Hem Barut, bu tür konularda benden daha mahirdi.
"Olur, olmazsa öyle yapalım ama sence önlem almak bir işe yarayacak mı? Şehmuz yine yapacağını yapar diye düşünüyorum." Bu evrede gerçekçi düşünmek istediğimden içimden geçenleri dilime dökmüştüm .
Tekrardan sesinin ayarını yükselten Barut, "Gencer, bu kadar karamsar olma... Şehmuz'da piyasada prestij sahibi bir adam. Milletin gözünün önünde göstere göstere ajans basar mı? Onun yapacağı aba altından sopa göstermek olur. Bu da karşı tarafta yeterli etkiyi yapar zaten. Bazen hayal dünyanın bu kadar geniş olmasına şaşıyorum."
İçli bir nefesi dudaklarımın arasından havaya üflerken, korkumu gün yüzüne çıkarmak istedim. "Topun ağzında sen olsaydın senin de hayal dünyan genişlerdi aga."
"Her neyse şimdi biz önümüze bakalım ve kendimizce önlemlerimizi alalım. Öncelikle Hande' yi uzun süre senin evde tutmayız. Bu çok riskli olur."
"İyi de Barut, kızı nereye götüreceğiz. Benim bildiğim bir yer yok."
"Yaparız bir şeyler. Orasını düşünme," dedi Barut, gayet rahat bir üslupla.
"Ben senin gibi arkadaşın..." dedim.
"Ne? Benim gibi arkadaşa ne yaparsın?" dedi Barut ama sesindeki ciddiyet buz dağı gibi soğuktu
"Senin gibi arkadaşın alnından öperim, diyecektim."
Kahkahalar atarak gülerken Barut, "Gencer, abartma istersen." dedi.
"Ciddiyim olum, senin gibi biriyle arkadaş olduğum için kendimi şanslı sayıyorum."
"Sen dostluğu hak eden birisin Gencer, senin yüreğin güzel aga ..."
"İyi ki, varsın." derken gözlerim dolmuş sesimin rengi değişmişti; çünkü içinden geçtiğim süreç beni fazlasıyla etkilemiş iyice duygusala bağlamıştım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.02k Okunma |
490 Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |