44. Bölüm

Ürkek Çalı Kuşu B.43.

My lore
my_lore

Selâm can içlerim!

Uzun süredir bölüm yazamadım, farkındayım.

Kurgu fazla olunca buraya sıra gelmiyor.

Keyifli okumalar dilerken, oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

💬💬💬

Barut ile konuştuktan sonra bir nebze olsun rahatlamış kafamı dağıtmak için kendimi işe vermiştim.

 

Nihayet esaretin ilk gününü tamamlamış işten çıktıktan sonra hemen eve gitmeyip hedef şaşırtmak için bir süre sağda solda oyalanarak vakit doldurmuştum.

 

Esasında eve bir an önce gitmek için can atıyordum ama mecburen dışarıda takılıyordum. Hayatımın anlamını riske atamazdım.

 

Üstelik gün boyunca hiçbir şekilde Hande ile iletişime geçmemiştim. Sırf ona bir zarar vermeyeyim diye lakin garip bir şekilde özlemiştim...

 

Kim bilir akşama kadar evde tek başına nasıl sıkılmıştır.

 

İkimiz de risk alarak sonunu bilmediğimiz bir yola girmiştik. Sonuçlarına katlanmak zorundaydık.

 

Belli bir süre geçtikten sonra kafamda milyon tane soruyla ağır aksak evimin yolu tuttum.

 

Hande'yi benim evimde fazla tutamazdık bunu Barut'la da konuşmuştuk. En fazla birkaç gün daha zira çok geçmez Şehmuz'un adamları Hande'yi elleriyle koymuş gibi bulabilirlerdi.

 

Yapmamız gereken belliydi. Sürekli yer değiştirmek. Sürekli yer değiştirme fikri cazip gelse de ben bunu Hande'ye nasıl söyleyecektim?

 

Başımı belaya sokmak istemediğim için Onu göndermeyi düşündüğümü zannedebilirdi. Hatta benim tırsak biri olduğumu bile düşünebilirdi.

 

Bilmiyordu ki, ben canımdan vazgeçer ondan vazgeçemezdim. Ben onun hayatını korumak için kendi hayatımdan ödünler vermeyi kendime çok görmezdim. Ben onunla yanmaya dünden razıydım.

 

Ne yapacağımı düşüne düşüne sonunda evimin kapısı önündeydim. İçli bir nefes alıp verdim sonra da elimde sıkıca tuttuğum anahtarı kapı kilidine sokup bir tur sağa doğru çevirdim. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalırdı çünkü uğruna gençliğimi harcadığım aşkım bu kapının ardındaydı.

 

Sessizce kapıyı açtım ve dışarıda çıkardığım ayakkabılarımı elime alarak iç kısımda bulunan ayakkabılığa yerleştirdim.

 

Ben elimden geldiğince Hande'yi rahatsız etmemek için ses çıkarmamaya çalışıyordum ama sanırım Hande, kapı açılma sesini duymuş ve çoktan beni karşılamıştı.

 

Biçimli dudakları büzük büzük, "Neden bu kadar geç kaldın?" diye sordu.

 

Sessizce yutkundum. Sanki karşımdaki kırk yıllık eşimdi ve bana neden geç kaldığımın hesabını soruyordu. Bu kez kalbim bir başka türlü atmaya başlamıştı.

 

Ne yapsam heyecanımı bastıramıyor kalbimin atışını yavaşlatamıyordum.

 

"Şey, özellikle yani bilerek geç geldim. Hani konuşmuştuk ya dikkat çekmemek için."

 

Kollarını birbirine dolayıp koltuk altlarında birleştirdi ve o muhteşem güzellikteki başını hafifçe yana doğru eğdi. Buğulu gözleri nemli, ağladı ağlayacak gibi bana bakıyordu.

 

Neden öyle bakıyordu bana? Yoksa ben yokken bir şeyler mi olmuştu? Sanki korkmuş gibiydi.

 

"Sıkkın görünüyorsun bir olumsuzluk yoktur umarım?" diye sorduğumda, "Ben," dedi ve koşarak gelip boynuma sarıldı.

 

Kollarım yanlarıma doğru salık duruyordu ve ben ona sarılıp sarılmamakta tereddüt yaşıyordum fakat o bana sımsıkı sarılmıştı.

 

"Gencer, ben çok sıkıldım çok da korktum. Seni de arayamadım. İyi ki geldin. Yoksa sıkıntıdan patlayacaktım." dedi.

 

"Hande, dediğim gibi tedbir amaçlı geciktim."

 

"Olsun, sen yine de erken gel olur mu?" diye tembihledi.

 

"Tamam," dedim "gelirim(!)"

 

Ürkek bir çalı kuşu gibi biraz daha sıkı sarıldı ve başını boyun girintime bıraktı.

 

Şimdiye kadar O'na sarılmamak için ellerimi yumruk yapmış parmak boğumlarım beyazlaşıncaya kadar sıkıyordum ama bu işkenceye daha fazla dayanamayarak yumruk yaptığım ellerim gevşedi ve ince belini kollarım usulca sardı.

Bu an hiç bitmesin bu rüyadan hiç uyanmayalım istiyordum.

 

 

Bölüm : 15.09.2025 16:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...