
Yine biz geldik ballarım:
Kimler platonik takılıyor buraya yazarsanız konuşuruz.
Biraz platonik biraz mafyatik biraz da aşkla takılacağız.
Bizi nereden keşfettiğinizi öğrenebilir miyim?
Oy verip yorumlar bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın lütfen.
💬💬💬💬
Uyanış...
Bir şey beni yukarı çekiyordu... ama aynı anda aşağıya doğru da bastırıyordu.
Karanlığın içinden yavaş yavaş beyaz, yakıcı bir ışık sızdı.
Gözkapaklarımın altına dolan ışık, sanki beynimin içine akıyordu.
Nefesim keskin bir antiseptik kokusuyla doldu; genzimi yaktı.
"Su..." diye geçirdim içimden. "Bir yudum su..."
Yalnız dudaklarımı oynatmayı denediğimde, dilimin kuruluğu ve boğazımdaki metalimsi tat, beni geri itti.
Sanki ciğerlerime buz gibi su doldurulmuştu. Her nefes, göğsümde ince bir bıçak gibi geziniyordu.
Bir süre hiçbir şey yapmadım. Sesler vardı. Uzaktan gelen, yankılı ayak sesleri...
Bir metal tekerlek gıcırtısı. Ve düzenli aralıklarla çalan soğuk, mekanik bir bip sesi.
"Burası neresi?"
Sorunun cevabı beynimin derinliklerinde bir yerlere saklanmıştı.
Gözlerimi araladığımda, tavanda ağır ağır dönen beyaz bir fan gördüm.
Fakat o dönüş... doğal değildi.
Her devirde hafifçe takılıyor, sonra tekrar hızlanıyordu.
Kapı aralandı ve loş ışığın arasından Onur girdi.
Saçları uzamış, sakalları sertleşmişti.
Yalniz gözleri... hâlâ aynıydı.
İçinde tanıdıklık vardı ama bu kez gölgesi de vardı.
"Uyanmışsın be oğlum..." dedi, gülümsemeye çalışarak.
Sesi... gülüşünden farklıydı. Gülüşte sıcaklık, seste titrek bir buz. Yavaşça dudaklarımı araladığımda kelimeler boğazıma takıldı.
"...Ne... zamandır?"
Onur, benden gözlerini kaçırarak konuşmuştu:
"Üç ay. Bildiğin uyudun be oğlum. Komadaydın."
Üç ay...
Sözler zihnime düşer düşmez görüntüler patladı:
Hande'nin gülüşü.
"Bana yardım et" yazılı peçete. Ona yardım ettiğim gece.
Kendi evimde Hande ile birlikte geçirdiğim zaman.
Onun elini sıkı sıkıya tutuşum. Kafama dayalı bir silah. Sonrası kopkoyu bir karanlık...
"Bana bunu yapanlar cezasını çekerler umarım." dedim.
Onur, hantal adımlarla gelip yatağın kenarına oturdu. Yorgun görünüyordu. Sanki omuzlarında ağır bir yük taşıyordu.
"Sen kimden bahsediyorsun dostum? Kimler cezasını çekecek. Sözlerinden hiçbir şey anlamıyorum?"
"Kimden olacak Şehmuz'un adamlarından. Hande, bana kaçmıştı. Yani Şehmuz'dan kaçmıştı. Ben de ona yardım ediyordum. Bizi yakaladılar. Korumalardan biri başıma silah dayamıştı. Sonrasını hatırlamıyorum."
"Hatırlamıyorsun çünkü bütün bunları yaşamadın."
Olumzuz anlamında başımı salladım, ama içeride, derinlerde, başka bir ses konuşuyordu:
"Emin misin Onur, çünkü dün gece Hande ile birlikteydik."
"Bu nasıl olabilir? Sen uyuyordun. Hem Hande'nin ne işi olacak burada? Belli ki, bilinçaltın sana güzel bir oyun oynamış."
"Yapma, Onur. Yalan senin üstünde eğreti duruyor. Onun burada olduğunu biliyorum."
"Üç aydır uyuyordun diyorum sana. Bana inanmıyor musun?"
"İnanıyorum fakat yaşadıklarımı da ben biliyorum."
"Kusura bakma ama senin hiçbir şey bildiğin yok. Kutlama yemeğini hatırlıyorsun sanırım. Biz seni lavabolara giden koridorda baygın bulduk."
"Hande'nin kutlama yemeğinde mi?"
"Evet. Hava almak istediğini söylemiştin. Uzun bir süre gelmedin. Merak edip sana bakmaya gittiğimde gördüm. Hemen hastaneye getirdik. Senin fiziksel bir sorunun yokmuş. Nadir de olsa kişi aşırı baskı yaşadığında beyin savunmaya geçip kendini kapatıyormuş. Oğlum ne yaşadın da beynin kendini kapattı?"
"Onur, saçmalama istersen, fiziksel hiçbir şeyim yok ama üç ay uyudum. Bu gerçekten deli saçması."
"Uyanmışsın. Hiç uyanmayacğını düşünmeye başlamıştım aga. Hem, Onur, doğruyu söylüyor!"
Sesin geldiği yöne baktığımda Barut'u gördüm. "Barut, sen yapma bari. Kabul, Onur bazı şeyleri bilmiyordu ama sen biliyordun."
"Ne gibi aga?"
"Bunu bana mı soruyorsun? Yaşadıklarımızı bilmiyor gibi?"
"Ne yaşamışız aga? Benim bildiğim kutlama yemeğinde seni baygın bulmuşlar. Öncesi yok bende."
"Öncesini sormuyorum zaten kutlama yemeğinden sonrasını soruyorum."
"Oğlum yeni uyandın çok sevindim, ama sevincim boğazımda kaldı. Yapma."
Karmaşa içinde sesimin ayarı iyice yükselmişti. "Hepiniz birlik olup bana yalan söylüyorsunuz! Yoksa Şehmuz Babaoğlu sizi tehdit mi ediyor? Ondan korkuyor konuşmuyor musunuz? Hande bana kaçmıştı. Onunla yaşadığım her detayı hatırlıyorum. Bir rüya bu kadar gerçekçi olamaz."
Barut ve Onur, bana gerçeği kabul ettirmeye çalışırken, hemşire ve doktor girdi odaya.
"Gencer Bey, sonunda. Uykuyu çok sevdiniz sanırım? Üç aydır uyuyorsunuz."
Gerçeği doktorun ağzından duymak beni ikinci kez hüsrana uğratmıştı. Ne yani, Hande ile yaşadıklarım bir yalandan, daha doğrusu bir rüyadan mı ibaretti? Ona dokunmuş, teninin sıcaklığını tenimde hissetmiştim. Hatta Hande beni bilmem kaç kez yanağımdan öpmüştü. Hayır, bu hiç inandırıcı değildi. Bir rüya bu kadar gerçek olamazdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.02k Okunma |
490 Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |