75. Bölüm

Ayrılık Çanları B.74.

My lore
my_lore

Hatırlatma

Asya'yı taklit ederek bende aynı uyku pozisyonuna geçtim. Göz kapaklarım iyice ağırlaştı ve uykunun tatlı uyuşukluğu çöktü üzerime...

🚖🚖🚖

Uykusuzluktan gözlerim biber gibi yanıyordu ama benim aklımda ayrılığın çanları çaldığından kalbim uyanıktı. Benim gibi Asya'nın da uyuduğunu sanmıyordum.

 

Saatin tık takları vurdukça zaman hızla akıp gidiyordu ve ben hızına yetişemediğim zaman aktıkça dipsiz kuyulara doğru çekiliyordum. Bir ara sağ tarafımda hissettiğim kıpırdanmayla uykuya hasret sadece kapalı bir şekilde duran gözlerimi araladım. Uyumadığımı sadece gözlerimi dinlendirdiğimi gören Asya, "Evrim, ben mezarlığa uğrayıp ondan sonra da gideceğim. Sen beni bekleme evine git." dedi.

 

Ne kadarda kolay söylemişti; sen evine git, diye. "Şey!" dedim.

 

Yüzüme bakmaya çalışarak daha doğrusu benden gözlerini kaçırarak, "Evrim, ben vedaları hiç sevmem!" dedi ve siyah deri çantasını kurcalamaya başladı.

 

Ne arıyorsa bulmuş olacak ki "hıh, tamam" diye kendi kendine konuştu. Çantanın fermuarını kapattıktan sonra da omuzuna astı. Elinde bir deste para vardı. "Evrim, al bunu!" dedi.

 

"Hayır, olmaz!" dedim.

 

"Neden?" diye sordu.

 

"Paradan daha değerli bir gece geçirdim. Seni tanıdım. Bu yetmez mi?" dedim.

 

"Bazen görüntü yanıltır Evrim!" dedi.

 

"Nasıl?" diye tutuk bir ses tonuyla sordum.

 

"Her gördüğüne inanma!" dedi.

 

Bu saatten sonra onun söylemleri beni hiç şaşırtmıyordu. Muhakkak bu sözlerin bir gerçek yüzü vardı. Taksinin kapısını açıp dışarıya çıktı, üstüne başına çeki düzen verdi.

 

Üst üste nefesler alıp vererek nefes açma egzersizleri yaptı. Sonra da açık olan taksinin kapısından başını içeri doğru uzattı. "Hadi sen git artık."

 

"Bekleseydim." dedim.

 

Kesin bir dille beni reddederken, "Olmaz, ben mezarlık dönüşü bir taksi çağırıp otogara giderim." dedi.

 

"Asya, ben zaten buradayım. İstediğin yere bırakırım seni. Yani başka taksi çağırmana gerek yok." dedim.

 

Tekrar geçip ön koltuğa oturdu gözlerimin içine öyle bir baktı ki, duygularım boğazımda boğum olup düğümlendi. Yutkundum... "Evrim, yeterince yorgunsun. Beni merak etme. İnan bana ben başımın çaresine bakabilirim," dedi. Sözlerinin bitiminde iyice kıyıma sokulurken aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi. Onu bir nefes kadar yakınımda hissetmek elimin ayağımın titremesine neden olmuştu. Ben nefes almakta zorlanırken Asya, eğildi ve vişneçürüğü dolgun dudaklarını yanağıma dokundurdu. Teni tenime dediğinde başım döndü ve yer küre ayağımın altından çekildi.

 

Yaptığı eylemin ben de yarattığı izdihamı fark etmiş olmalı ki, bedenini usulca geriye çektikten sonra da duygulu bir ses tonlamasıyla, "Evrim, dediğim gibi buradan doğru eve gidiyorsun." dedi.

 

İtaatkar bir köle gibi, "Tamam," derken sesim boğazıma kaçmış dışarıya çıkmamak için direniyordu.

 

Kapıyı kapattı...

 

Asya, mezarlığın giriş kapısına doğru ilerlerken arkasından bakakalmıştım, çünkü ruhum Asya ile birlikte giderken bedenim taksinin içinde kalmıştı.

 

Asya'yı mezarlığın kapısı önünde bıraktıktan sonra eve geldim ve kıyafetlerimi çıkarmadan kendimi yüzükoyun yatağa attım. Neden bir müşteri, bir gecede bu kadar etkilemişti beni? Üstelik anlattığı şeyler bana göre ipe sapa gelmez şeylerdi. Geceyi ve Asya'yı uyursam unutabilir miydim? Peki, yanağıma bıraktığı buseyi? Hâlâ yanağımda hissediyordum o busenin ateş gibi yakan izini...

 

İç sesim dile geldi. Evrim, varlığından bile emin olamadığın bir kız var ortada, bir düşün istersen? Kızı en son nerede bıraktın? Ben cevap vereyim; mezarlıkta! Sen bana göre şu an bir hayali veya bir hayaleti düşünüyor olabilirsin. Neden, çünkü kız geldiği yere geri döndü. Sen her şeyi unut. Bu gece Asya, diye biri binmedi taksiye. Asya, canlı varlık olsaydı eğer Evrim, beni burada bekle derdi. Haksızsam haksızsın de... Asya, bir hayalden ibaret olmasaydı senden bunu isterdi. İstemedi çünkü foyası meydana çıksın istemedi...

 

İç sesim konuşuyordu ama benim algılar tamamen kapalıydı. Onun söylediği şeyler hafiften esen bir rüzgârın uğultusu gibi kulaklarıma çarpıp oradan da havada puf diye kayboluyordu zira ne iç sesimin uyarılarını duymak istiyordum ne de düşünmek istiyordum. Benim yapmak istediğim tek şey, dış dünyadan soyutlanarak gözlerimi tavana dikmek ve boş boş bakmaktı.

 

 

Bölüm : 25.08.2025 13:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
My lore / Gecenin Ucunda / Ayrılık Çanları B.74.
My lore
Gecenin Ucunda

7.91k Okunma

558 Oy

0 Takip
91
Bölümlü Kitap
Hey Taksi! - 1-Kimsin Sen - 2-Üstü Kalsın - 3-Ezber Bozan -4-Müneccim - 5-Çılgınlıkta Zirve - 6-Havaalanı - 7-Yanılgı - 8-Suspus -9-Bu Gece Ölüler -10-Gece Perisi -11-Ölümsüz -12-Kargaşa -13-Ölüm Ve Yaşam -14-Geçmişten İzler -15-Bin Gece Bedeli -16-Olmaz Öyle Şey -17-Sır Perdesi - 18-Masaldan Gerçeğe -19-Her Gördüğüne İnanma -20-Şehrazat - 21-Tanrılar - 22-Agra - 23-Mağrur Bakışlar - 24-Yorgun Düşler - 25-Efsane Aşklar - 26-Anka kuşu - 27-Kaf Dağı - 28-Masal Anlatıcı - 29-Korku Tüneli - 30-Kısır Döngü - 31-Ödül Ve Ceza -32-Nesi Oluyorsunuz - 33-Cecenin Günahı -34-Sessiz Masum -35-Gözlerine Esir Düşmek -36-Aşk Lafta Kalmasın -37-Hera - 38-Keskin Bıçak -39-İhanet - 40-Ölümsüz Aşk -41-Olympos Dağı -42-Hür irade -43-Olumsuzluk -44-Yeterki İste -45-İster İstemez -46-Öpücem Evrim - 47-Gecenin Gazabı -48-Kızıl Peri -49-Hükmen Mağlup B.50.Hiç Kimseye Güvenme B.51.Üç Harfliler -52-Güzel Ve Zeki -53-Mesele Aşk - 54-Tepetaklak B.55.Tükenmişlik B.56.Masal Perisi -57-Egzotik Güzel -58-Taşıyıcı B.59.Suçlu Psikolojisi B.60.Özgürlük B.61.Sırlar B.62.Efsane Gece B.63.Bilgelik B.64.Sonsuz Uyku B.65İmkansız Aşklar B.66.Kıskanç Aşık B.67.Büyük Aşk B.68.Sanrı Ve Yanılgı B.69.Suç Ve Ceza B.70.Müneccim değilim B.71.Hekim Ruhi B.72.Yeniden Doğmak B.73.Ayrılık Çanları B.74.Sanrısal Gerçeklik B.75.Bulanık Yıldızlar B.76.Karmakarışık B.77.Gelmeyin Üstüme B.78.Çattık Belaya B.79.Sade Kahve B.80.Empati (duygudaşlık) B. 81.Asi Mirza B.82Kalp Atışı B.83.Gördüğüne İnanma B.84.İçsel Yolculuk B.85.Köklere Bağlılık B.86.Masal Perisi B.87.Kobay Gibi Hissetmek B.88.Hep İş B.89.İkinci Neden Sensin B.90.🚖Güncel Duyuru 🚖
Hikayeyi Paylaş
Loading...