Herkes iyiyse hemen satırlara geçelim.
Küçücük bir uyarı, oy verip yorumlar yapmayı unutmayın sakın.
"Anladığım kadarıyla devlerin savaşı başlıyor." dedim.
Asya, sıradanlığı bozmayarak gecenin karasına bulanan sesiyle yeni bir soru daha yükledi dağarcığıma. "Biliyor musun Evrim?"
Peki, ne sorduğunu veya soracağını biliyor muydum? Her zamanki gibi hiçbir fikrim yoktu.
"Aynen öyle Evrim, hani bir söz vardır ya filler tepişir çimenler ayaklar altında ezilir, diye. İşte ben Zeus'un Alkmene' den doğan yasak ilişkinin meyvesi olan Hera'nın üvey oğluna âşık olmuşum. Tanrıça Hera, bunu öğrenince beni hizmetlisi olarak yanına aldı ve üvey oğluyla görüşmemi yasakladı."
"Tanrıça Hera, neden böyle bir şeye tenezzül etti ki?" diye sordum.
"Nedeni çok basit Evrim, kıskançlık..."
"Oyuncular en büyük olunca sanırım kıskançlığın boyutu da devleşmiş." dedim.
Asya, alt dudağını dişlemeye başlamış adeta çaresizliğin portresini çiziyordu. "Onların tek çocuğuydum. Beni ebediyen kaybetmekten korktukları için Olympos Dağına göndermek istememişti. Tanrıça Hera'ya çok yalvardılar ama kâr etmedi. Onların elinden koparıp aldı beni...
Tanrıça Hera, beni hizmetinde almış ve üvey oğluyla görüşmemi yasaklamıştı ama biz yine de saklı gizli görüşüyorduk."
Hayretimi gizleyememiş olmam garipsenmeyecek bir eylemdi, çünkü iki aşığın yaptığı gözü karalık yadırganacak düzeyde bir girişimdi. Bir düşünsenize karşınıza aldığınız şahsiyet bir Tanrıça. Onu kızdırmak istemezdim doğrusu. "Asya, benim aklımın alamadığı şey Tanrıça Hera'ya rağmen hangi cesaretle buluşmaya devam ediyordunuz?"
"Evrim, aşk yasak tanır mı?Senin anlayacağın ikimiz de aşkın aldatıcı büyüsüne kapılmıştık."
Kahverengi kısa saçlarımı gelişigüzel karıştırırken, teslimiyet göstermiştim. "Haklısın galiba!"
"Evrim, bazen hak vermek veya haklı olmak yetmiyor."
Bana söyleyecek söz bırakmayan Asya, yine bilgece konuşup doğru kelimeleri kullanmıştı. "Ya, sonra?" diye sordum çünkü
hislerim meraktan da öteye geçiş yapmış kendimi bizzat anlatılan mitolojik hikayenin içinde hissediyordum.
"Biz birbirimizi ölümsüz bir aşkla seviyorduk. Yasaklar bize engel değildi, her fırsatta görüşmeye devam ediyorduk."
Olay bütününü anlatırken Asya, sanki o anlara geri dönüş yapmış gibiydi.
Sonunda kendimi tutamamış bir aslan gibi kükremiştim. Bunu biraz da sahiplenme duygusuyla yapmış olmalıydım. "Tanrıça Hera'nın hışmından korkmadan bunu nasıl yaparsınız Asya?"
Ne yalan söyleyeyim ben Asya'ya sorarken bile Hera, bizi gözetliyormuş hissine kapılmış tüylerim ürpermişti.
Asya, umursamaz bir tavır sergileyerek kollarını birbirine dolayıp koltuk altlarında birleştirdi. Sağ bacağını sol bacağının önüne attı ve iç içe geçmiş sorulara kendince yorum getirdi. "Korkunun ecele faydası yoktur Evrim. Sonunu düşünürsen muvaffak olamazsın."
İçimden bilirim uzak doğunun kızı bilirim de senin kadar değil diye geçirdim. Öyle ya, defalarca ölümü tadan ve asırlarca ölüme tanıklık eden oydu; yalnız bu onun iddiasıydı...
Ben içimden geçenlerin analizini yapmış tekrar kendi kabuğuma çekilmiştim fakat Asya, anlatmaya devam ediyordu zira ondan anlatmaya devam etmesini ben istemiştim.
"Sonunda olan olmuş Tanrıça Hera, bizim gizli buluşmalarımızı öğrenmişti."
Nedensizce sağ elimi enseme attım ve o bölgeyi kaşımaya başladım. "Onun bir Tanrıça olduğunu unutuyorsun Asya, gizli buluşmalarınızı öğrenmesi hiç de zor olmamıştır."
Yine Asya'nın akımına kapılmış gidiyordum ama acilen silkelenip kendime gelmeliydim...
İçimdeki ben Evrim, yol yakınken dön istersen diye ikaz etse de şimdilik aldırmadım.
"Çok haklısın Evrim, zaten bizim de mutluluğumuz kısa sürdü," dedi bunu söylerken de tuhaf bir role girmişti.
Arkadaş bende insanım sonuçta sormadan duramıyorum, şunun şurasında yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.
Üstelik ortada dev bir aşk hikayesi vardı ve ben bu aşk hikayesinin son durağını öğrenmek istiyordum. Tabii bir de işin içinde Asya, vardı kesin kez öğrenmeliydim.
"Tanrıça Hera'nın öfkesi büyük oldu. Bana yasağı çiğnedin ölümlerden ölüm beğen dedi. Onun buyruğuna karşı gelemedim çünkü bu olanaksızdı," dedi ve sustu.
Geceden de kara kömür gözleri nemliydi ve kalbi çok uzak çağlarda atıyordu.
Nefesimi tutarak sormayı başarmıştım. "Peki, sen ne yaptın?"
Sorum biraz klişe olmuştu ama Asya'nın cevabı daha da klişeydi. "Biliyor musun Evrim?" diye soruma soruyla karşılık vermişti.
Senin asırlar önce ne yaşadığını nereden bilebilirim Asya, demek istedim ama nedense bir boş vermişlik çöktü üstüme. Ellerimi ceplerimle buluşturdum ve bekledim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.77k Okunma |
254 Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |