Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen
İnsanoğlu isterse başaramayacağı iş yoktur. Yeter ki istesin. Gerekirse demir bir yumruk olur ve hasmını alaşağı eder.
Asya'da bu saydıklarımın hepsi tamamıyla mevcuttu, çünkü demir gibi güçlü bir irade, çelik gibi bükülmez bir bilek vardı; üstüne üstlük zeki ve akıllıydı. Pardon hep unutuyorum Asya değil Kleopatra' da...
Kadının zekasını kullananını hiç küçümsemeyin zira küçümsediğiniz yerden yıkılırsınız.
Her başlangıcın sonuna geldiğinde 'Biliyor musun Evrim' diyerek Asya, yine o olağan sorusunu dile getirmişti.
"Asya, sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum ama bir cevap vermem gerekirse sanırım kardeşinden intikam alacaktın." dedim.
Yine yüzüne bilmişlik yükledi. "Sanrıların yanlış Evrim, her gördüğüne inanma, çünkü çıplak gözle görülen her şey yanıltıcı olabilir ve insanı yanılgılara düşürebilir." dedi.
Çattık belaya, diye geçirdim içimden eğer gözümle gördüğüm beni yanıltıyorsa gözüme dürbün mü takmam gerekiyordu?
Hah hay! Ben sana söylüyorum Evrim' de sen beni kale almıyorsun. Bu kız üç harflilere karışmış, baksana onlarla işbirliği içinde. Eğer öyle olmasaydı her gördüğüne inanma der miydi? Belli ki üç harfliler ile haberleşiyor, bizim çıplak gözle göremediğimizi ona haber veriyorlar.
Saçmalama istersen akıl küpüm, deyip iç sesimle girdiğim dalaştan gerisin geri çıktım.
Şimdi Asya'nın felsefi açıklamaları ile hiç uğraşasım yoktu ama ilgisiz görünmekte ayıp olurdu. Mecburen üstünkörü bir şeyler söylemem gerekiyordu. Yalnız dikkat etmem gereken şey konudan sapmamaktı.
"Tamam, çoğu zaman insanın gördükleri yanıltıcı olabiliyor. Bu konuda sana katılıyorum. Biz şimdi bunları bir kenara bırakalım. Benim asıl merak ettiğim mevzu; sen tekrardan Kraliçe olmak için nasıl bir yol seçtin?"
Son cümlemi tamamlar tamamlamaz hafiften gaz pedalına bastım, çünkü çok acıkmıştım. İnsan aç olunca sağlıklı düşünemiyor doğrusu.
Sözlerimin bitiminde Asya'nın koyu kırmızı ruja boyalı dolgun dudaklarına, şuh bir kahkaha oturdu. Kahkahası öylesine darmaduman etti ki yitik ruhumu, beynim karıncalanmaya başlamıştı. Kaçamak bir bakış attım ve anında bakışlarımı geri çektim.
"Evrim, kaçırma gözlerini benden. Korkma ben adam yemem." dedi.
Hah hay! Sakın ha Evrim, aldanma ruhu devrik kıza. Baksana seni bir gülüşüyle nasıl da etkisi altına aldı. Bak bak bir de korkma benden diyor. Ben adam yemem diyor. Sende kulaklarınla duydun işte kız resmen yamyam çıktı.
Bir sus dedim, beni her fırsatta kışkırtarak kaçak dövüşen iç sesime.
Asya iki parmağını bir birine hızla vurarak şaklattı. Ardından dudaklarına sinsi bir buselik kondu. Gözleri kısılırken alnı hafiften kırıştı. "Bende plan çok Evrim, kendimi bir halıya sardırıp Sezar'ın sarayına girmeyi başardım!"
Benim devreler yanmak üzereydi, doğrusu bu Asya'dan yani Kleopatra'dan korkulurdu. Ne demek saraya girmek için kendimi halıya sardırdım? Ben ağzım bir karış açık Asya'ya bakıyorum.
"Sen cidden Sezar'ın sarayına mı girdin?" diye sorarken sesimin tonu oldukça kısıktı.
Gerçekten de Asya'dan korkmalı mıydım? Son vukuatından sonra biraz tırstım doğrusu. Ne bileyim Asya, benim taksiye yolcu olarak binerken kadın kılığına girmiş bir cadı olabilir miydi? Bu gece yaşadıklarımdan sonra bana her şey mümkünmüş gibi geliyordu. Nelere şahitlik ediyoruz, olmaz olmaz diye bir şey yoktu; malum kendisi hırsları uğruna halılara sarılıp saraylara kadar girebilen zamanın devrik Kraliçesi idi.
Asya, keyifli bir havaya girerek saçlarını sağ eliyle toparlayıp sol tarafına salık bıraktı, "Evet, doğru duydun Evrim, ünlü Roma Hükümdarı Sezar'ın sarayına girdim."
Benim soruma yanıt verirken o kadar mağrur bakıyordu ki şimdiden Kraliçe havasına girmişti bile.
Esasında bu tavrı geleceğe dair çok şey anlatıyordu.
"Sen bir şekilde saraya girmeyi başarmışsın ama Sezar'ın adamları seni bulduğunda ne yaptın?" diye sordum sorarken de tarihin küf kokan sayfaları birer birer çevrilmeye başladı gözlerimin önünde.
Asya'yı halının arasında buluyorlar. Bak sen burada bir kaçak varmış, diyorlar. Sezar, atın bunu zindana, diyor.
"Yok, senin düşündüğün gibi değil hiçbir şey!"
Sözlerini tamamlarken bakışlarıyla zihnimi taramıştı. Bu kadarı da olmazdı. Benim içimden neler geçirdiğimi nasıl bilebilmişti?
Ben sana demiştim Evrim, üç harflilere karışmış, diye. Bak söylediklerim bir bir çıkıyor işte.
Bütün vücudumu şoför koltuğuna iyice gömdükten sonra, "Sanırım yanlış alarm," diye gülümsedim.
Asya, beni destekler nitelikte başını salladı fakat benim de hayalime farklı bir görüntü düştüğü için muzipçe gülümsedim.
Neden benden bir adım öndeydi?
"Sezar, seni görünce ne yaptı onu merak ettim de."
"Merakını anlıyorum Evrim. Beni halıya sarılı bulan muhafızlar doğruca Sezar'a haber verdiler. Sezar, getirin diye emir verince beni sarılı olduğum halıyla birlikte huzura getirdiler. Muhafızlar büyük bir maharetle halıyı Sezar'ın ayakları altına açtılar."
"Ya, şimdi daha çok merak ettim. Yani muhafızlar Sezar'ın ayakları altına bıraktığında kendini nasıl hissettin?"
Hıh, diye omuz silkip çehresine umarsız bir görüntü çizerken yanaklarına kocaman bir tebessüm oturdum. "Benim istediğim de buydu zaten."
"Nasıl yani, hiç gocunmadın mı?"
"Hayır, Evrim, gocunmadım. Hem planım buyken neden gocunayım?"
"Şimdi esas meseleye gelelim o zaman. Sezar, devrik bir Kraliçeyi sarayına kabul etti mi?"
Hoşça kalın, ruhunuz her daim tek bedende kalsın!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.76k Okunma |
254 Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |