
Gözden kayıp giden sokak lambaları, yol boyunca sürdüğüm arabada ki sessizlik sanki buna alışma mı ister gibi beni daha çok boğuyordu. Arabada tek başıma değildim ama tek başına oturuyor hissi beni kucaklayıp hissettiğim şeye güç vermek adına savaşıyordu. Bu hissettiğim acıya dayanamıyordum..
Yanımda oturan Taehyung'a baktığımda her şeyden habersiz kolunu cama yaşlanmış başını ovuşturduğunu gördüğümde zar zor yutkundum. Kalbim binbir maratonda koşar gibi atarken acısına katlanmaya çalışıyordum. Direksiyonu istemsiz sıkarken soğuk terler döküyordum. İçkili olsam bile dayanıklı olduğum için bana pek bir şey olmuyordu. Ama nedense halisünasyon yaşar gibi bir etki altında hissediyordum. Çiseleyen yağmur arabanın camlarına vurup boğuk ses çıkarırken silecek her dakika çalışıyordu.
Bu halimle iyiymiş gibi hareket etmek istemiyordum. Bunu yapmak geçmişten bu günüme kadar bedenime kendime ceza verir gibi uyuşturucu iğnelerini bedenime kazık çakar gibi yapıştırmaya itiyordu! Sonra duruyordum. Bu halimin kimseye faydası yoktu ama ben sadece sarhoş olduğum zaman iyi oluyordum..
Belki de hayata karşı fazla kötümserdim. Eskiyi unutmak için yeni acıları üstleniyordum.. Ben sadece.. hayata tutunmak için acı çekiyordum.
"Bay Jeon. İyi misiniz?" dediğinde yoldan başımı çekip soluk soluğa Taehyung'a geri baktım. Endişeli bakışları oturduğu yerde kendini diklemesine neden oldu. Anlık bir önsezi bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu. Gitmesine izin vermem gereken bir şeyi sürekli inatla karşıma alıyormuş gibiydim.. Vedalara zamanım yetmez gibi. Gıldızların geçmişte söndürdüğü umutla parlayan ışığını karşımdaki gençte görmem.. Geride söylenecek çok şey bırakmışım gibiydi.. Sanki tüm bunlar kafamda dumanlı sislerin arasında evini bulmak için çırpınır gibi.
"İyiyim. Kendini bu kadar kasma." Dediğimde bu halime anlayış göstermek ister gibi kendini rahatlattı. Bunu nasıl yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi. Bakışlarının rengi sürekli değişip duruyordu.
"Bay Jeon. Sizi sürekli acı içinde kıvranırken görüyorum. Neden bu haldesiniz?" dediğinde arabayı sağa dönderdiğim sırada ay ışığının anlık vuran yüzüne bakıp geri yola dönüp cevap verdim.
"Emin ol ne zamandan beri bu haldeyim bende bilmiyorum.. Eskiyi hatırlamayacak kadar uyuşmuş hissediyorum." dediğim gibi omzumda elini hissettiğimde anlık bir erkilme hissetsem de üstüme konan elini bile hissedemiyordum sanki.
"Uyuşturucu kullanıyorsunuz değil mi? Sizi bir hap içerken gördüm. O hapı biliyorum efendim. Sürekli özlem duyulan acıları gün yüzüne çıkartıp halisünasyonlar görmeye iter. Neden bunun bağımlısı oldunuz?" dediğinde üstüme oturan ağırlık sıkıntıyla yıldızları sönük gözlerimin Taehyung'a değmesine sebep olurken zorlukla yutkunup cevap verdim.
"Bunu asla bilemeyeceksin.. Bu arada bana bay Jeon demene gerek yok. Sadece Jungkook de okulda değiliz nede olsa." Dediğimde gülen yüzünü bana yaklaştırıp neşeyle cevap verdi.
"Sen nasıl istersen Jungkook hyung!"dediğinde ikimizde buna gülerken gözüm sürekli parmaklarının arasında oynamak için çevirdiği yüzüğe gittiğinde kendimi düzeltip ciddi bir soru sordum.
"Parmağındaki alyans.. Zamanında kime aitti?" anlık bir şaşırsa da eli tekrar yüzüğe gittiğinde parmağının arasındaki yüzüğü sevip tekrar bana bakmıştı.
"Bu yüzük babama ait." dediğinde derin bir nefes alıp verdi. dalgın gözleri fazla özlem doluydu. Evinin yollarına kara güller ekilmiş gibiydi. Aklında dönen her anı.. Bırakılmak istenmeyen en güzel ve neşeli günlere imza atmıştı. Verilmeyen vedalar ve bırakılmak zorunda olunan anılar.. Bu şekilde yaşayıp ölmek için çok gençti..
"Nasıl ayrı düştünüz?" dediğimde kolunu cama yaslayıp yolu izlemeye devam ederken başını kovuşturmaya devam etti.
"Aslında bende bilmiyorum. Benim babam ünlü bir şarkıcıydı. Annem çok genç yaşta ölmüştü. Babamdan uzaktaydım ve sevgilimle aynı yetimhanede kalıyordum. Bir gün bir haber geldi. Babam arabanın içinde kurşuna dizilmiş halde bulunduğunu öğrendiğimde çok üzülmüştüm. O zamanlar sevgilim benim için cidden çok çabalamıştı." dediğinde yüzüne anlamadığım için çekinceyle bakıyordum. Yol buradan sonra dümdüz olduğunu bildiğim için rahattım.
"Senin bir sevgilin mi var?" Dediğimde gülüp elini yandan başını yaslayıp bana özlemle bakar gibiydi. Onun havasını yakalamak ister gibi her hareketini takip etmek istiyordum. Nedense olur olmadık şekilde fazla özlem doluydum. Onun ve benim gözlerimize yansıyan bedenler iki silahlı çocuğun iyimser düşünmek için hayata karşı fazla yara almış gibi bir hali vardı.
"Benim sevgilim bir yetimhanede öğretmenlik yapıyor. Uyuşturucu bağımlısı ve ağır depresyon yaşıyor. Sence bu depresyon fazla uzamadı mi sevgilim?" dediğinde bir anda frene bastığım gibi korkuyla Taehyung'a baktığımda bana şaşkınlık içinde bakıyordu.
"Ne dedin sen?!" Dediğimde gözlerinde zorlukla sakladığı göz yaşları belirirken camdan yapılmış kalbi kırık parçaları gözlerinden atıyordu. Üstünde olan emniyet kemerini çıkarıp bir anda kucağıma oturduğunda buzdan heykel gibi uyuşmuş bir şekildeydim. Elimi bile zor hareket ettiriyordum.
"Duydun işte. Vante'yi ne çabuk unuttun. Gençlik aşkın kollarında can vermişti ve ben kollarında son nefesimi verdiğim için hiç pişman değildim.. Dünyaya indiğim gün 14 yaşında bir çocuğun bedenindeydim.. Aklımda sen vardın. Kim olduğumu bile bilmiyordum.. Benim aklım yakışıklı oğlumdaydı!" dediği gibi yanağımı sevmeye başladı. Anlamaya çalışıyordum.
"Ben Vante diye birini tanımıyorum.." dediğimde bana anlayışla baktı. Beni iyi yakalamıştı ama ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Elleri yakut kolyeye gidip parmakları arasında severken anılara dikkat eder gibi seviyordu.
"Bir zamanlar bu kolyeyi ben takardım. Annenin sana gelinim olursa ona bu yakut kolyeyi ver demesiyle senin onu zamanı geldiğinde direkt bana vermen içimde kaç filizi birden yeşertmişti anlatamam sana.." dediği gibi bir eli yanağıma gidip gözlerimin içine bakmaya başladı. "Anılarına sahip çık sevgilim." dediği anda kucağımdan indiği gibi kendi koltuğuna oturdu.
Artmaya başlayan yağmur içeri soğuk bir hava gönderdi. Gözlerim korkuyla şaşkınlık arasında Taehyung'a bakarken o da bana gözlerini değdirip kendinden emin bakışlarıyla emniyet kemerini takıyordu. Dümdüz bakışları çok ciddiydi. Ortam olduğundan daha da gergin bir hal alırken tekrar konuşmaya başladı.
"Kendini yavaştan topla sevgilim! Seni burada yolunu kaybetmiş bir şekilde görmek istemiyorum. Benim yokluğumda ne kadar dibe vurursan vur elimi her zaman sana uzatacağıma emin olabilirsin." dediğinde şefkatle uzattığı eli saçlarımın arasına geçirdi. Mahsur kaldığım düşüncelerimin arasında o hapisanenin kapısını kendisi açmıştı.
Bir mahkumun en güzel ziyetçisi, bir esmer güzeliydi..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |