
İki delikanlı, iki soğuk kanlı o çocuk bilinmeyen bir yola adım atıyordu. Belki ölümüne aşkın göreceli kanununa göre hareket edecekti ikisi yada belki de biri ihaneti iliklerine kadar hissederken diğeri yaptıklarına ölene kadar pişmanlık duyacaktı. Hayır hayır siz yanlış anladınız. Pişmanlık duyana odaklanacaksınız. Bir aşk, karşılık verilemeyecek kadar korkutabilir mi bir insanı? Kasırganın içindeki o soyut durgunluk neyin habercisi bilir miydiniz? sessiz olun! Ben o fırtınanın savaşını ant içmiş gibi her dakika dinliyorum!
İşte bende bunu düşünüyordum.. Benim geleceğim neden bu kadar bulanık görünüyor..? Hiç kimse..
Hiç kimse dıştan içe bakmıyor. Zaman durmuş gibi çığlık çığlığa inlerken neden göremiyor!? Kişilik eksikliği içinde olmak istedikleri kişi olmamı istemeleri bir tek bana mı yanlış geliyor? Bana ne yaptığını bilmiyor.
Şimdiyse dibe vurmuş bu kaderi ceset gibi bir bedene yüklemişlerdi.. Hayallerimin ötesini istiyorum!
Yanımda gecenin karanlığında araba süren Jungkook'a bakarken eskiye dalmamak için sürekli boş bakışlar atmaya çalışıyordum. Gözlerimdeki onun adına olan karanlığı içimdeki hislere varana kadar arındırmak istiyordum. Ona karşı olan güçsüzlüğüm onun erdemli tavırları karşısında yüz yüze gelmek utançtan bakmak çok zor oluyordu.
Onun bana verdiği kıyafetleri ondan uzaklaşırken bile giymek çok tuhaf geliyordu. Arabanın içindeki sessizlik sonunda arabayı durdurmasıyla son bulurken gözlerimi ondan çekip etrafa baktım. Evimin bir sokak arkasında olduğunu gördüğümde şaşırdım. Ne ara buraya geldiğimizi cidden anlamadım.
Gözüm tekrardan Jungkook'u bulduğunda ellerinin arasında direksiyonu tutmuş, ellerinin üstüne alnını koyduğunu gördüm. Yorgun görünüyordu. Bu kararı vermesi adına gerçekten sert vurmuştum. Artık anlaşmaları benim üzerime çevirmiş ve bu sefer ben onu kovalamaya başlamıştım. Bu iyi miydi yoksa kötü müydü bilmiyorum. Zırvalık dolu insan doğası her şeyi yaptırabiliyordu insana. Başını yan çevirdiği gibi gözlerimiz birbirini bulduğu anda konuşmaktan çekinmedi.
"Senin bu sessizliğin hiçbir zaman hayra alamet değil biliyor musun? Şuan güç sende olabilir Taehyung ama ben gücü elimde çevirmeyi çok severim." dediğinde çarpık bakışlarımı alayla onun yüzüne yaklaştırdığımda çelimsiz bakışları karşısında anlamıştım davranışlarım karşısında dilinin tutulduğunu. gözlerimin içine baka baka şehvetli arzuyu diliyordun.
"Ben hiçbir zaman elinde oyuncak olmayacağım!" dediğimde başını kaldırıp dudaklarımın üstünden hafif bir öpücük kondurduğunda anlık bir heyecanla ne yapacağımı bilemez hareketlerim onu güldürürken dudaklarımın üstünden konuşmaya başladı.
"Oyuncağını iyi kullan Taehyung!" dediği gibi dudaklarımı talan ederken tüm kartlarını masaya koymuş da benim gibi bir acıdan sağ çıkacağını gösterir gibi öpüyordu! Ağzımın içine bastırıp bütün nefesimi keserken ellerinden biri başıma gidip sertçe tuttu. diğer eli boynumda oyalanıyordu. Dilim onun bu haylaz hareketleriyle dilini kendime çekerken salyası çenemden yol alıp akıyordu. Arzuladığı şeylerden uzak kalmak istemez gibi bütün çılgınlığına karşılık vermemi istiyordu! savaşmak zorunda olmadan onun oğlu gibi hissetmek istemem normal miydi?
Jungkook çok tehlikeli bir aşk oyunuydu! Bu delilikti biliyorum ama onunla göz göze geldiğim anda asla vazgeçmezdim.. Belki de bu oyunu oynamasına izin vermeliyim..
Beni yükselten hareketlerinden başımı çektiğim gibi tenimin her yerinde hissettiğim hareket halindeki parmakları tenimi huylandırırken kaçacak bir yerimin olmaması içime bir endişe yüklüyordu.
"Dudaklarının üstüne adımı kazımak istiyorum Taehyung." dediğinde dudaklarımı yalayıp öpmeye devam ederken ayak uydurmak isteyen yanımı zorla tutarken kendimi gülmemek için zor durdurdum. Onunla oynamak da acayip zevkliydi.
"Bunu bende yapabilirim." dediğimde gülüp kıkırdayan sesi ve yutkunmasıyla hareket eden adem almasıyla çok çekici görünmüştü. Esmer teninden tut yüzünün her yerinde gözlerimi dinlendirirken diliyle dudaklarını yaladığında gözüm direk dudaklarını hedef almıştı.
""Benimle oynamayı çok seviyorsun, değil mi?" dediğinde yarım ağız gülüp gözlerine en çekici görünen halimle bakarken başımı yan çevirip onu öpecekmiş gibi yapıp tekrar konuştum.
"Ama babacık. Sen bu şekilde heyecan verici hareketler sergilersen seni erekte edip kaçma hissini kim bastıracak?" dediğimde azman bakışları beni yiyip bitirmek için can atar gibi bir heyecanla dolsa da derin bir nefes verip kendini dizginleyip geri çekildi. ipin üstünde yürüme hissini iliklerine kadar yaşamasını istiyordum. aynı bana yaptığı gibi. Beni kolay bir şeymiş gibi elinde tutmasına izin vermeyeceğim! Ben hala onun bebeği değilim..
""Gerçekten çok fenasın. Ama ne yapabilirim ki? Seni çok seviyorum. Aşkını benliğimde istiyorum." bir anda yüzüm düşerken bedenime yayılan sıcaklık anlık bocalamama sebep olmuştu. Yüzümde hissettiğim yangın yüzünden başımı başka yere çevirdim. Vücudumun çağrısı sen diye yanarken kuzey ışıklarının rengine bürünürdü aydınlattığın gözlerim. Bu duygudan kaçıyor olsam bile seni arzulamak elimde değil! Aklım ve kalbimin çağrısı.. Yavaş gel altın çocuk!
"Bir anlaşma daha yapmaya ne dersin?" dediğimde gülüp gözlerini kapatıp başını koltuğa yaslayıp yandan bana alayla baktığında 'bu sefer ne istiyorsun?' der gibiydi bakışları. Ondan bir şey istemem hoşuna gidiyordu biliyorum. Benim karşılıksız bir şey yapmaya utanmam sürekli anlaşma yapmak istememe sebep oluyordu. İçimde uyandırdığın hislerle baş edemiyorum!
"Benden karşılıklı bir şey isteme. Sen söyle bebeğim. Emrine amade olmazsam namerdim!" dediğimde utana sıkıla diyeceğim şeyden vazgeçip yüzümü ona çevirmeden elimin içini gösterip devam ettim.
"Telefonumu artık verebilir misin?" dediğimde anlık aklına yeni gelmiş gibi elini cebine atıp çıkardığı gibi elimin içine koyup tam alacağım sırada telefonun ucunu tutup şaşkınlıkla ona bakmamız sağladı. Ciddi bakışları karşısında duraksarken sert sesiyle devam etti.
"Bizim beraber olduğumuzu kimseye demek istemiyorsun biliyorum. Ben arkadaşlarının bilmesini istiyorum!" dediğinde gözlerim büyüdü.
"Jungkook, hayır!" dediğimde kolumdan sertçe tutup bir anda beni kendine çektiği gibi alınlarımızı çarpıştırdı. Onun kuzgun bakışları karşısında durmasını söyleyemedim. Çekingen korkak hareketlerim onun gülümsemesini sağladı.
"Sana demiştim. Gücü elimde oynatmayı severim Taehyung! Arkadaşlarına söyleyeceksin ve özellikle Jimin bunu bilecek!" kolundaki tutuşuna karşı koymaya çalışıp sızlanarak geri çekmeye çalıştım.
"Aşkına karşılık istemiyorsun sanırım!" diye tehditvari konuşurken Jungkook kendini beğenmiş hareketinden vazgeçmedi. Beni kaybetmek onun için önemsiz miydi?
"Sonunda her zaman biz olacağımızı bile bile bana karşı koyman o kadar hoşuma gidiyor ki Taehyung. Sana dediğim gibi ben seni kaybetmek için her şeye sahibim!" dediği gibi alnıma öpücük kondurup işlerin benim adıma ters gitmesini bile umursamadan devam etti. "Sen, alacakaranlığın ostasında bulduğum yorgun beden.. Kaderin kaderimde hayat bulsun. Beni sebepsiz korkuların içine itme. Mucizeleri severim ama hayatımda senin gibi bir mucizeyle ilk karşılaşmam.." dediği gibi sözlerinin ışıltısıyla elimi bıraktığında dona kalmıştım. "Geçen sefer ki yaptığın gibi yapma." dediğinde anlamadım.
"Neyi yapmamalıyım?" dediğimde gözlerini kaçırıp ne kadar sportif bir bedene sahip olsada ezilip büzülmek hiç onun yapacağı bir hareket değildi. Sebepsizce içime karışan bu korku da neyin nesiydi?
"O gece gibi.. Dolunayın yansımasına kendini saklayıp da ölüme kucak açma.. Sadece.. " dediği gibi derin bir nefes verip sıkıntı içinde dolan gözlerini izlemeden bana baktı. Ellerim kurtuluşa erer gibi onun yanaklarında izimi bırakırken başını benim avucumun içine gömdü. Gözyaşları yakamoz olup sessizce avucuma döküldü.
"Sadece, lütfen hayatta kal!"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.96k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |