*****
Pencerenin önünden çekildim. Baturların evine üç kişi girmişti. Biri adam, biri kadın ve genç bir kız. Kız kumraldı. Uzaktan pek belli olmuyordu ama güzeldi sanki.
Telefondan batura bir mesaj gönderdim.
ben: misafirler gidince buraya gelir misin? Yalnız kalamıyorum
Bir dakika sonra hemen cevap geldi.
Batur: Tamam güzelim. Gitsinler gelirim.
Gülümsedim ve telefonu masaya bıraktım. Bir kaç dakika sonra istediğim siparişler gelirdi. Salonun ortasına bir yer sofrası kurdum ve beklemeye başladım.
Yaklaşık on dakika sonra kapı çalındı. Açıp sipariş getiren garson çocuğun elinden poşeti aldım ve parasını ödeyip gönderdim. Kuruyemişleri tabağa koyup masaya bıraktım. Şarap şişesini de masaya koyup odama geçtim.
Çok bir alternatifim yoktu. Bu yüzden annemin odasına geçtim. Dolabı açtığımda birsürü kıyafet karşıladı beni. Annemin gecelikleri alttaki çekmecede duruyordu. Çekmeceyi açıp karıştırdım ve aradığımı bulup çıkarttım.
Bordo dantelli bir gecelikti. İşimi görürdü. Elime alıp salona geçtim. Diğer odalar soğuk olduğu için burada giyindim ve elbiselerimi katlayıp kenara koydum.
Müstakbel geliniymiş, pehh. Gösterecektim müstakbel gelini sevgili kayınvalidecim sana. Merak etme sen. Ardından bir bardak şarap koydum kendime ve yavaş yavaş içmeye başladım.
Düşünüyordum. Ben batur'u seviyorken beklemenin bir anlamı yoktu. Onu erken kaybetmiş, geç bulmuştum. Artık kaybedemezdim. Ne kadar orda düşünceler içinde oturdum bilmiyorum. Kapı çalınca yerimden doğruldum ve üzerimi düzelttim.
Giydiğim gecelik ince askılı, karın kısmı dantelden olan ve yırtmaçlı bir elbiseydi. Dizimin bir tık üstünde kalıyordu ama yırtmacı derindi.
Işıkları yakmadım. Salonun penceresinden baktığımda batur'u görüp gülümsedim. Kapıya gidip açtım.
Bakışları bir kaç saniye üzerimde dolandı. Şaşırmışa benziyordu. Ardından beni içeri iterek kapıyı arkasından kapattı.
"Napıyorsun kızım! Ne bu hal? Böyle kapı mı açılır? "
"Neden açılmasın? Açılır. Sana her kapı açılır" gülümsedim. Gözlerini kapatıp yutkundu. Yutkunma sesi buradan bile duyulmuştu.
"Ahsen git üstüne bir şey giyin, üşüteceksin hadi yavrum"
Elinden tutup salona geçirdim. Kapıyı kapattım, perdeleri çektim. Batur masaya bakıyordu.
"Diyorum ki madem sevgili olacağız, birbirimizi bırakmamak için bir sebebimiz olsun. Öyle değil mi? "
Yanına yaklaşıp yüzünü okşamaya başladım. Gözlerinde bir kıvılcım belirdi. Dudakları kurumuştu. Ardından gözlerini bana çevirdi.
"Hayır. Gayet iyiyim. Sadece seni bırakmak yada başkalarına kaptırmak istemiyorum"
"Ahsen bu yaptığında emin misin gerçekten? Sonra pişman olursan..."
Kararlıydım. Ne batur benden başkasını sevebilirdi, ne de ben ondan başkasını. Biz birbirimiz içindik. Bir başkası olamazdı.
Kollarımı boynuna dolayıp dudaklarına yaklaştım ve fısıldadım.
Sesim bir tüy kadar hafifti. Yerine ulaştı mı bilmem. Gözlerimi kapatıp biraz daha ilerledim. Batur'un elleri de belime dolandı. Onun da beni istediğine emindim.
Beni geriye doğru iterek sırtımın koltukla buluşmasını sağladı. Ağırlığını üzerime vermeden uzandı. Bir eli yırtmaçlı olan kısımdan bacağıma ulaşırken gerisi tamamen karanlığa gömüldü.
*****
Sabah uyandığımda kahvaltı hazırlanmış, sofra kurulmuş bir şekilde salonun ortasında duruyordu. Batur kenardaki koltuğa oturmuş telefonla ilgileniyordu. Sobayı da yakmış, evi sıcacık etmişti.
Benim doğrulmamla bakışları bana döndü ve telefonu bırakıp gülümsedi.
"Hadi gel önce duş alalım, sonra kahvaltımızı yapalım. "
Ayağa kalkıp banyoya geçtik ve güzelce duşumuzu aldık. Ardından masaya geçip kahvaltımızı yaptık.
Beraber toplayıp yıkadık ve ben, bize bir kahve yaptım.
"Aşkım" diyerek batura döndüm.
"Annenle ne zaman konuşacaksın? "
Elimden tutup beni de kaldırdı ve beraber karşı eve doğru ilerledik. Ben onu durdurmaya çalışsam da durmadı. Şuan konuşmak için erkendi, ben öylesine sormuştum.
Kapıyı çaldığında dün gelen kız açtı kapıyı.
"Hoş geldin batur" ardından bakışları bana döndü. Batur kızı umursamadan kenara itip beni de elimden tutup içeri soktu.
Nermin teyze ellerini silerek mutfaktan çıktı.
"Gel oğlum bizde börek yapıyorduk Büşra kızım... " beni görünce sustu.
"Ahsen benim sevgilim anne, istediği zaman gelir. "
Büşra dediği kız da, Nermin teyze de batura baka kaldı. En sonunda Büşra zor bulduğu sesiyle sordu.
"Evet sevgilim. Hatta yakında evleneceğim kadın desem daha doğru olur."
Nermin teyze hiçbir şey söyleyemdi. Fadime abla da odasından çıkıp önce batura, sonra bana, en son da birleşmiş ellerimize baktı.
"Ahsenle evleniyorum abla hayırlısıyla. Biliyorsunuz sizde hayırlı işleri uzatmak münasip olmaz. Ayrıca anne ahsene söylediğin herşeyden de haberim var, mümkünse bir daha olmasın. Gelininle aran bozulmasın. Öyle değil mi aşkım"
Bana döndü gülümseyerek. Ne diyeceğimi bilemedim. Bunu bende beklemiyordum. Büşra;
"İzninizle" diyerek vestiyerden çantasını aldı ve çıkıp gitti. Fadime abla gülmekle gülmemek arasında gidip gelirken Nermin teyze "ne haliniz varsa görün" diyerek geldiği yere geri girdi.
"Hadi aşkım çıkalım bizde" diyerek çıkarttı beni. Utanmıştım, yüzüm yanıyordu. Çok utanç verici bir duruma düşmüştüm şuan. Ama olsun Nermin teyze artık bize karışmazdı.
Büşra denilen kız da görmüştü göreceğini. Kafam rahat olabilirdi artık. Önce bizim eve ilerledik, sonra montumuzu alarak evden çıktık. Bu gün beraber sinemaya gidecektik. Bu gün İstanbul'daki üçüncü günümüzdü. Kaldı 4 gün.
*****
Önce sinemaya gittik, ardından bir lokantada yemek yedik ve tramvaya bindik. Baturla geçen zamanım çok güzeldi. Yoldan geçen bir çiçekçiden bana mavi papatya buketi almıştı.
Bu papatya nasıl böyle maviydi? Boyuyorlar mıydı aceba? Neyseydi. Akşama kadar gezip eve geldik. Batur Nermin teyzelerin yanında biraz durup geleceğini söyleyerek çıktı. Sonuçta buraya kadar gelmişken oraya hiç gitmemesi olmazdı.
Bende bu sırada fulyayı arayıp ne yaptıklarını sordum. Efe kaan bazen eve geliyor, bir şeye ihtiyaçları var mı diye soruyormuş. Fulyanın anlatımına göre rümeysa da gözü varmış.
Buna çok mutlu oldum. Efe kaan iyi bir çocuğa benziyordu. Rümeysanın onunla mutlu olacağına da emindim. Özge işine gidip geliyormuş ve fulya da bir kez barışla yemeğe çıkmış.
Hayırdır diye sorduğumda zaten senin sayende tanıştık, konuşuyorduk beraber yemek yedik. Daha yeni ama bakalım diye geveleyip geçiştirmişti.
Fulyayla konuşmamı sonlandırdıktan sonra kendime biraz çerez alıp salona geçtim ve telefonumdan bir film açtım. Kapı çalınınca batur gelmiştir diyerek kapıya ilerledim ve açtım.
"Erken gel... " ama karşımdaki kişi batur değildi. Yirmilerinin sonlarında bir adamdı karşımdaki.
"Duydum ki evinize adam alıyormuşsunuz. Bir ziyaret edeyim dedim"
"Yok öyle bir şey derhal gidin"
Kapıyı kapatmaya çalışırken ayağını kapının arasına koyarak buna engel oldu.
"Güzelliğe bak sen. Ben asker değilim, o komutan gibi değilim diye mi beğenmedin beni"
"Git dedim sana! " diye bağırdım kapıyı itmeye çalışarak. Var gücüyle itip düşmemi sağladı ve kapı sonuna kadar açıldı.
"Yalan mı? O komutan her gün evine girip çıkıyor. Ona neden laf yok"
"O benim sevgilim, istediği gibi girer. Hemen defol yoksa polis çağırırım"
Geri geri sürünerek ayağa kalktım. Adam da üzerime geliyordu.
"O adamla birlikte olmadıysan bende bir şey bilmiyorum"
Elini bana doğru uzattığında yanda duran süs eşyası, cam tabağı adamın kafasına fırlattım. Tabak adamın kafasında tuzla buz olurken iniltiyle bağırmaya başladı.
"Ağhhh bittin sen lan o..... "
Kaçmaya çalıştım ama yanından geçerken belimden tutup beni yere savurdu.
"İMDAT! " diye bağırdım. Saat dokuz buçuktu. Bu saatte sokakta kimse yoktu ama belki bir umut biri beni duyardı.
Adam kolumdan tutup beni kaldırdı ve bir tokat vurdu. Dudağımın patladığını hissediyordum çünkü çok sert vurmuştu ve o bölge acıyordu.
Ben bir yandan bağırıyor, bir yandan ağlıyordum. Vuruşları tekmeye dönecekken adam üzerimden çekildi.
Batur imdadıma yetişmiş, adamın üzerine çıkarak sayısız yumruğu yüzünde patlatıyordu.
"Onun saçının teline dokunanın eceli olurum. Kimsin lan sen! "
Ayağa kalkıp batur'u durdurmaya çalıştım. Adama çok sert vuruyordu. Böyle giderse adam ölecek, elinde kalacaktı.
"Konuşsana oğlum! Kimsin sen? " batur beni umursamadan vurmaya devam etti.
"Dur... Dur anlatıcam nolur vurma" dedi adam da sesi zor çıkarken. Batur adamı yakasından tutup kaldırdı ve duvara çarptı.
Adam bir kaç dakika soluklanmak için durdu, konuşamadı.
Batur'un sert sesiyle zorla konuşmaya çalıştı.
"Annen... Annen bana para verdi. Git bu kızın evine gir, içeri adam alıyor dedi. Gaza geldim, zorla girdim içeri. Benim bir suçum yok valla annen yaptı"
Duyduklarımızla ikimiz de donduk kaldık. Gözyaşım bile donmuştu adeta.
"Yalan söyleme lan Şerfsiz" diye bir yumruk daha attı.
"Yalan değil valla yalan değil para da burda hatta" diyerek cebinden bir deste para çıkarttı.
Batur adamın yakasından yakalayıp kapıya doğru sürükledi. Bende koşarak onun peşinden çıktım. Nermin teyzelerin kapısına geldiğimizde yumrukla kapıya üç, beş kez vurdu.
Kapı Fadime abla tarafından açıldı.
"Batur ne oluyor? Bu adam kim? "
Fadime abla korkuyla sıçrayıp salona girdi. Ardından Nermin teyze ile çıktı. Nermin teyzenin gözleri önce batura, adama ve bana döndü. Yüzü, mimikleri anında değişti.
"Bu adamı sen mi tuttun? Ahsenin evine girsin diye sen mi tuttun anne!"
Fadime abla şokla elini ağzına kapattı.
"Anne sana inanamıyorum. Bunu da mı yaptın? "
Nermin teyze başını eğdi ve hiç pişman değilmiş gibi cevap verdi.
Batur gözlerini kapatıp sert bir nefes bıraktı dışarı.
Adamı merdivenlere doğru ittirdi. Adam iki üç basamağı zorla indi.
Adam koşarak uzaklaşırken batur elimden tutup içeri soktu ve salona geçince koltuğa oturttu beni. Arkamızdan da Nermin teyze ve Fadime abla geldi.
"Niye yapıyorsun bunu anne? Niye ya niye? Ne yaptı bu kız sana? Seni affetti, yaptığın şeyi görmezden geldi eskisi gibi olalım dedi sen daha niye bu kızla uğraşıyorsun? "
Bu soruların cevabını bende merak ediyordum. Ben hariç herkes ayaktaydı.
"Affetmesin beni istemiyorum. Ben onu yurda verdim, yetimhaneye bıraktım, bakmadım. Bana merhamet etmesin. Suçluyum ben"
"Haa sende suçumun üstüne suç ekleyim dedin öyle mi? "
Batur sinirle bakıyordu annesine. Çok kızmıştı belli. Gerçi nasıl kızmasındı ki?
"Bak anne bir daha böyle bir şey yaparsan beni de kaybedersin haberin olsun. Ben ahseni seviyorum, ve onunla da evlenicem. Bunu kabullensen iyi olur"
Batur elime uzanıp beni de kendiyle beraber çıkartırken Fadime ablanın Nermin teyzeye "yazıklar olsun" dediğini duydum.
Nermin teyze kendisi de söylemişti. Ben suçluyum, beni affetmesin diye. Suçluluk paikolojisi. Kendisini affetmesini, ona acınmasını istemiyordu. O yüzden yapıyordu bunları. Ama yanlış yapıyordu.
Eve geldiğimizde salona geçtik. Batur bana sıkıca sarıldı. Onun sarılmasına çok ihtiyacım vardı.
"Geçti güzelim. Bir daha seni asla yalnız bırakmayacağım"
Başımın üzerine sayısız öpücük bırakırken sarılışına karşılık verdim. Batur beni ne olursa olsun korurdu. Emindim. Yine korumuştu.
*****
Ahsen gittikten sonra hepimizde kendimizi boşlukta gibi hissediyorduk. Ben çalışmadığım için yemek ve temizliği yapıyordum, fulya da büroya gidip geliyordu. Özge de bazen işi nedeniyle gelmiyordu bile.
Ahsen gittikten sonra fulya bana bir telefon ve kart almıştı. Lazım olduğunda onları arayabilmem için. Daha yeni yeni öğreniyordum kullanmayı çünkü önceki telefonum tuşluydu ve kaçırılmamdan sonra kayboldu.
Bu gün de akşam için sarma sardım. İki gün önce yapmıştım ve çok beğenilmişti. Bu gün de yapıyordum. Sarmayı güzelce sarıp ocağa koyduktan sonra kapı çalındı. Saate baktım. Fulyanın gelme saatiydi.
Kapıya gidip açtığımda karşımda fulyayı değil, amcamla yengemi buldum.
Kimsem yoktu benim aslında. Bir amcam vardı, iki de teyzem. Teyzemler eşleri istemiyor diye beni yanına almamıştı. Amcam da "evde iki yetişkin oğlum var laf olur" diyerek istememişti beni.
O evde tek başıma 1 yıl boyunca kalmıştım. Kapıma dayanmayan mı kaldı, evimi basmayan mı dersiniz. Sonuçta tek başına yaşayan genç bir kızdım. Benim için çok zordu.
Karşımda gülümseyerek bana bakmaları, bir şey isteyecek anlamına geliyordu. Bu zamana kadar beni merak etmeyen amcam neden gelsindi ki?
"Ee kızım almayacak mısın bizi eve?"
Yengemin sorusuyla biraz geri çekilip yol verdim geçmeleri için. Salonu gösterdim ve beraber oturduk.
"Seni askerlerin bulduğunu söyledi köydekiler, bizde askeriyeye gidip sorunca bir asker buranın adresini verdi" dedi amcam gülerek.
En son köye eşyalarımı almaya gitmiştim. Orda bir komşum beni görmüş, nerelere kaybolduğumu sormuştu. Yakın olduğumuz için de herşeyi anlatmıştım. Ahsenle kaldığımı söylememiştim ama. O köye gittiğimi kimse bilmiyordu, evdekiler yani.
"Aman askerlerden biri işte napacan. Biz sana ne demeye geldik? Burda tek yaşama, genç kızsın. Gel bizimle kal, zaten evlilik yaşında geldi. Bir iki seneye de evlenirsin. Ayrı gayrı olmuyor böyle"
Evlilik yaşı mı? Yengeme bakmaya devam ettim. O zamanlar "benim iki oğlum var, aklını çeler " diye bas bas bağıran, beni evine koymak istemeyen yengem şimdi beni evine çağırıyordu.
"Yenge bilmiyorum ki. Hem ben yalnız kalmıyorum, burda arkadaşlarım var. Fulya, ahsen, özge"
"Aaa bir de tanımadığın insanlara yük mü oluyorsun? "
"Ne iş yapıyor onlar? " diye sordu amcam da. Gelecek olanı çok iyi biliyordum.
"Ahsen psikolog, fulya da avukat. Özge polis"
"Kızım onlar memur çalışıyor sen? Sen ne iş yapıyorsun? Hiç bir iş. Onlar kazanıyor sen yiyorsun. Olmaz öyle derhal bizimle geliyorsun itiraz istemiyorum"
Başımı eğdim. Belli bunlar beni almadan gitmeyecek. Usulca başımı salladım.
"Tamam bu gün de kalayım, yarın sizinle gelirim"
Amcamlar başka köyde kalıyordu. Burası merkez olduğu için gelip gitmeleri bir saati bulurdu. Gülümseyerek ayağa kalktılar. Kapıya kadar geçirdim. Fulya ve özge geldiğinde onlara söylemeliydim.
Amcamlar gittikten sonra eşyalarımı toplamak için kaldığımız odaya geçtim. Gitmeye hevesli değildim ama bir yönden haklılardı. Onların hepsi memurdu, çalışıyor kazanıyorlardı. Peki ben?
küçük el bavuluna kıyafetlerimi ve bir kaç parça eşyamı koydum. Telefonu yanıma alıp şarj aletini de çantaya attım. Kapının anahtar ile açılma sesi duyuldu. Gidip baktığımda fulya gelmişti.
"Ohhh mis gibi yaprak sarması kokuyor. Bu lezzete hiçbir zaman hayır diyemem"
gülümsedim usulca. Onları çok özleyecektim. Yanına gidip sıkıca sarıldım. Bir kaç saniye niye sarıldığımı anlayamadı ama hemen o da karşılık verdi sarılışıma.
"Ne oldu kız? Çok mu özledin beni "
Fulyadan yavaşça ayrıldım. Gözlerim sulanıyordu. Ufak bir yutkunmadan sonra bir anda söyleyiverdim.
Bir kaç saniye öylece baktı yüzüme. Anlamaya çalışıyordu sanırım. En sonunda şaşkınca sordu,
*****
sizleri çok seviyorum kendinize iyi bakın. Hoşçakalın
Okur Yorumları | Yorum Ekle |