28. Bölüm

27.

Ay
mylavanta_5

Yeni bölüm alarmı

oy ve yorum bırakmayı unutmayın

keyifli okumalar

*****

"yiğit yapacağın işin içine sıçayım abicim"

Arabaya sıkışarak binmişlerdi. Barış şöför koltuğunda, melike yanında, aras, deniz, yiğit ve efe kaan da arkadaydı. Yiğit, Arasın dizinde oturuyordu.

"Komutanım ben söylemedim valla kendileri geldiler" dedi öne doğru kaymaya çalışarak. Deniz yiğit'in kafasına bir şaplak attı.

"Yalan yere yemin etme lan! Sen demedin mi kız kaçırıcaz gelin diyen"

"Tamam ben dedim de illa gelmek zorunda mıydınız yani? "

"Ya abicim yeter artık çıkıp gidelim de alalım şu kızı yoksa ben tek gidecem ha! " efe kaanın artık canına tak etmişti.

"Ulan herşeyi anladım da melike ne alaka? "

Herkes melikeye döndü.

"Aşk olsun komutanım. Beni adamdan saymıyor musunuz? "

"İnin lan aşağıya! Barış komutanım, melike ben aras gidicez. Defolun çabuk"

Efe kaanın bu isyanıyla bakışlar bu sefer de efe kaana döndü.

"Kırıldım efecim. Böyle zor gününde bizi yanında istememen... "

"İN LAN! "

Yiğit panikle kapıyı açıp aşağıya atladı, peşinden de deniz inip kapıyı kapattı. Barış arabayı çalıştırıp gaza basarken, denizle yiğit arabanın arkasından bakmaya devam etti.

"Kaçırdık olayı" dedi yiğit.

"Ben kırıldım abicim efe kaana. Bir daha da konuşmam" diyerek arkasını dönüp içeri adımladı deniz de.

*****

Bahar yanıma gelip akşam için bir elbise bıraktı. Mavi düz bir elbiseydi. Ben giysem bir beden dar gelirdi emindim o yüzden giymedim. Telefonumun olduğunu bilmiyorlardı, o yüzden iyice sakladım onu.

Hava kararmaya yüz tutmuşken yengem kapıyı açıp yanıma geldi.

"Kız hazırlansana hadi ne duruyorsun? "

Yan gözle bakıp önüme döndüm. Saçıma dolanan el ile acıyla inledim.

"Ahh yenge ne yapıyorsun"

"Kalk giy şu elbiseyi yukarıya çık benim asabımı bozma! "

Arkasını dönüp giderken sinirle bağırdım ardından. Elbiseyi istemesem de giymek zorunda kaldım. Yukarı çıkıp salona oturdum.

Bir kaç dakika sonra Mirza ve ailesi geldi. Ben mutfağa girdim ve bir daha da çıkmadım. Ne konuşuluyordu bilmiyorum. Karnım ağrıyordu stresten. Efe kaan gelecek miydi aceba? Korkuyordum. Beni o adama vermelerinden çok korkuyordum.

"Hadi kahve yapacaksın" dedi bahar kapının önünden bakıp. Yapmayacaktım. Zıkkım içsinler. Sandalyede oturmaya devam ettim. Beş dakika sonra yengem girdi içeri.

"Hani kahveler nerde kal... Kız yapmadın mı kahveyi daha! "

Ayağa kalktım. Elbise dardı üzerime yapışmış gibi duruyordu. Dar elbiseler olur da uzun boylu zayıf kızlar giyer ya öyle olmuştu bana da. Rahatsız etmiyordu ama vücut hatlarımı belli ediyordu biraz.

"Yapmadım! Yapmıycam da. Evlenmeyeceğim o adamla"

"Bana bak yine sinirlendirme beni içeride misafirler bekliyor yap gel çabuk şu kahveyi"

Derin bir nefes aldım. Madem çok istiyorlar yapayım bari. Fincanı ocağa koyup suyunu doldurdum. Kahveyi de koyduktan sonra tuzluğu alıp kapağını biraz gevşettim. Eğdiğimde ise tuz kapağı ile beraber cezveye boşaldı.

"Aaaa görüyor musun talihsizliği tühh. Neyse artık böyle içsinler" diyerek sırıttım. Kahve kaynayınca altını kapatıp fincanlara doldurdum. Önce büyüklere en son da Mirza ya tuttum.

"Eline sağlık"

"Zıkkım olsun" yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Bu sözüm onu rahatsız etmemişti. Yengem içtiği kahveyi dışarı püskürdü.

"Kız bu ne? "

"Aahh kusura bakma yengecim elimin ayarı yok da şekeri biraz fazla kaçmış"

Bana ters gözlerle bakmaya devam etti.

"Neyse efendim sebebi ziyaretimiz belli. Çocuklar birbirini görmüş beğenmiş... "

Şaşalı bir kahkaha attım. Bu kahkaha tamamen sinirdendi.

"Afedersin bey amca. Güldüm kusura bakmayın ama ben oğlunuzu daha bu gün gördüm nasıl sevebilirim? "

Kendimi tanıyamıyordum şuan. Normalde olsa korkardım sesim çıkmazdı ama şuan içimde deli cesareti vardı galiba. Korkum yoktu kimseden.

"Neyse allahın emri peygamberin kavliyle kızınız rümeysayı, oğlumuz Mirza ya istiyoruz"

Kapı çalındı. Bahar çıkıp kapıya bakmaya gitti. Önüme döndüm. Veriyorum dediği an biterdim ben. Cesaretim uçup gitti sanki. O an pat diye içeri biri girdi.

Tüm bakışlar ona dönerken bende başımı kaldırıp karşıya baktım. O an efe kaan ile göz göze geldik. Arkasında barış abi, bir kız ve bir adam daha vardı.

"Noluyor? Siz kimsiniz? Nasıl girersiniz evime böyle? "

Amcam soruladını sorarak ayağa kalktı.

"Sen misin lan rümeysayı zorla evlendirmeye çalışan? "

Efe kaan iki adımda amcama yaklaşıp yakasından kavradı. Amcam korkulu gözlerle ona bakarken, herkes ayağa kalktı. Ben uzanıp ayırmaya çalışsam da bırakmadı.

"Efe kaan bırak yapma"

"Sen kimsin lan? " dedi amcam da. Efe kaanın üzerine gelen yunusla emir abiyi barış ve diğer adam tuttu.

"Rümeysanın sevgilisiyim"

Ben de dahil olmak üzere herkes öylece baka kaldı. Amcam bile duyduğu şeyle şok olmuş, gözleri büyümüştü.

"Ne? "

"Şimdi rümeysayı alıp gidiyorum. Bir daha ona yaklaşmaya çalışan olursa yakarım"

Elimden tutup çekti ve arkasında aldı beni.

"Dur lan dur! Nereye alıyorsun evlenicem ben rümeysayla. Bu adamın bana borcu vardı, söz verdi onu bana vericeğine"

"Mal pazarlığı mı yapıyorsunuz oğlum" dedi barış abi de sinirli bir ses tonuyla.

"Polis çağırıyorum " dedi arkadan bahar.

"Dur bacım dur polise gerek yok, askeriz biz" dedi yunus'u tutan abi de araya girerek.

"Yürü rümeysa"

Efe kaan beni tutup çıkartırken diğerleri de silahını çıkartmış, peşimizden kimsenin gelmemesini sağlıyordu. Aşağı indiğimizde odadan çantamı aldım ve arabaya bindik.

Amcamlar balkondan öylece bakarken biz bahçeden çoktan çıkmıştık.

"Te.. Teşekkür ederim. Hepinize çok teşekkür ederim" dedim titrek sesimle.

"Sorun değil. Haber vermen iyi oldu" dedi barış abi de dikiz aynasından bana bakarak. Elbise dizimin ordaydı, oturuşumdan dolayı yukarı kaymıştı. Elimle düzeltmeye çalıştım ama dar olduğu için düzelmedi.

Efe kaan üzerindeki ceketi çıkartarak dizlerime bıraktı. Gülümseyerek önüne bakıyordu. Benim ona bakmamla dudağı hafif kıvrılır gibi oldu ama bana dönmedi.

*****

Eve geldiğimizde kapıyı açan fulya beni görünce şaşırdı. Kapıyı açık bırakıp salona geçti. Bizde peşinden gidip salona oturduk barış abi herşeyi anlattı fulyaya. Fulya ilk başlarda kızsa da sonradan affetti beni.

Bir daha onları bırakmayacağıma dair söz de verdim. Özge de geldiğinde durumu ona da özet geçtik.

"Öyle işte. Şuan daha iyiyim. Tekrar teşekkür ederim. Bu arada abi seninle tanışmadık, bir de ablayla. İsminiz neydi? " diye sordum. Denizi görmüştüm hastanede ama onları bilmiyordum.

"Abla demene gerek yok. Melike ben, bu da aras" yandaki adama döndü.

"Memnun oldum"

"Özge bende. Bende memnun oldum, polisim, burda yaşıyorum, ahsen sayesinde geldim" dedi o da kendini tanıtarak.

"Özge mi?" dedi melike.

"Haa sen şu denizin söylediği... " sonradan bir aydınlanma yaşamış gibi sustu.

"Deniz kim? " dedi özge de melikeye bakıp.

"Hiç bizim bir arkadaş" dedi. Aras ayağa kalktı.

"Neyse biz kalkalım artık geç oldu"

Bizde ayaklandık onları geçirmek için. Herkes gitmiş, geriye efe kaan kalmıştı. Fulyayla özge de içeri geçince yalnız kaldık.

"Rümeysa ben orda sevgilisiyim dedim ama peşine düşerler mi bu durumun? Ben seni evlendirmesinler diye öyle söylemek zorunda kaldım"

"Önemli değil. Düşmezler merak etme. Teşekkür ederim ayrıca yardım ettiğiniz için" dedim gülümseyerek. Elleri yanaklarımı kavradı ve başımı kaldırdı. Gözlerini rahatça görebiliyordum. Benim istediğim buydu işte. Ne yapacaktım gözünü bile göremediğim, deve gibi adamı.

"Bir daha gitme bir yere olur mu? "

Gülümsedim yine ve usulca başımı salladım.

"Olur"

O da gülümseyişime karşılık verip geri çekilde ve hoşçakal diyerek gitti. Kapıyı kapatınca kızları kapının arkasında görmemle irkildim.

"Hihh"

"Şuna bak. Biz deyince dinlemiyor gidiyor, efe kaan söyleyince " olur" diyor" dedi fulya benim taklidimi yaparak.

"Ya fulya! " dedim bende isyan eder gibi.

"Rahat bırak kızı fulya. Belli aşık olmuş bunlar. Sıra sende"

"Aa ne bende? "

"Barışla görmedim mi bakışmanızı anlat hadi anlat. "

"Yok bir şey rahat bırak beni" onlar salona geçerken arkalarından güldüm. Doğru söylüyorlardı, galiba ben efe kaana aşık olmuştum.

*****

Melike içeri girdiğinde gözleri denizi aradı ve buldu. Gülümseyerek yanına yaklaşıyordu ki efe kaan tuttu onu.

"Dur ben söyliycem" melike onaylayıp geri çekildi.

"Denizcim"

Deniz yan gözle efe kaana bakıp önünde oturan yiğite döndü.

"Yapma ama böyle. Arkadaşız biz"

"Ulan arkadaş, arkadaşına bunu yapar mı? Resmen sattın bizi" dedi sinirle efe kaana dönerek.

"Yapma ama bak sana harika bir haberim var"

"Söyleme istemiyorum" dedi tekrar önüne dönüp.

"İyi madem. Bende özgeyle ilgili bilgi toplamıştım, istemiyorsan kalsın" dedi çektiği sandalyeye oturarak. Denizin kafasında bir ampul yandı. Ahsenin o kıza seslendiği isim özgeydi.

"Özge mi? "

"Hee ya özge. Sen beni affetmiyorsun nasıl olsa benim de söylememe gerek yok"

Deniz oturduğu yerden kalkıp efe kaanın yanına koştu. Melike ve aras bu haline gülümsediler.

"Affettim kardeşim o nasıl laftır. Kardeşiz Biz, bizim aramızda küslük olur mu heç. Söyle bakayım ne öğrendin"

Efe kaan yüzünü buruşturdu.

"Imm yok söylemiycem"

"Yapma kurban, söyle hadi. Ben o kızı bulmak için kaç gündür düşünüyorum, telef oldum yav"

Efe kaan denize dönüp şöyle bir baktı.

"Adı özge, polismiş. Ahsenin evinde kalıyormuş"

Duyduklarıyla gözleri parladı denizin.

"Ne? Allah! Yav efe kaan senin allahına kurban"

Efe kaana sarılarak yanaklarından öptü.

"Zaten aşağısı kurtarmazdı denizi" dedi aras da bir kahkaha atarak.

"Bana ne getirdin efe kaan? Benim gönlümü nasıl alacaksın? " diye sordu yiğit de. Denizi mutlu eden yiğiti de ederdi, öyle değil mi?

*****

Zır zır zır çalan telefonla uyanmak zorunda kaldım. Yanımda uyuyan baturu rahatsız etmeden telefonu alıp koridora çıktım. Fulya arıyordu. Telefonu açıp kulağıma dayadım.

Fulya rümeysanın amcası ile gittiğini, amcasının onu zorla evlendirmeye çalıştığını, efe kaanın onu kurtarıp getirdiğini anlattı. Duyduklarıma inanamamıştım. Ben yokken ne çok şey yaşamışlardı.

Ne zaman geleceğimizi de sormuştu. Üç gün sonra döneceğimi söyleyip kapattım. Salona geçtiğimde batur uyanmış, telefonla konuşuyordu.

"Emredersiniz komutanım"

Telefonu kapatıp geri yattı. Yanına yaklaşıp alnından öptüm.

"Günaydın"

Gülümseyerek cevap vermiş oldu.

"Bir sorun mu var? "

"Albay çağırıyor, görev çıkmış. Erken dönüş yapıcaz"

Hımm diye bir mırıltı çıktı benden. Zaten alacağımı almıştım, daha fazla kalmanın bize bir faydası yoktu. Başımı sallayıp onayladım.

"Tamam gidelim. Alacaklarımı alayım"

"Tamam sen al, bende Annemlerle vedalaşayım. Kahvaltıyı havaalanının orda bir yerde yaparız" başımı sallayıp onayladım.

Batur kendi evlerine giderken, bende alacaklarımı aldım. Fotoğraf albümleri, pamuk şeker ayıcığım, beğendiğim tokalar, annemin aksesuarları ve bir kaç eşya daha. Annemin kar taneli kolyesini de unutmadım tabiki. Ha birde pamuk Prenses elbisemi.

Batur geri geldiğinde çantamı alıp kapıyı kilitledim ama bu sefer anahtarı yanımda götürüyordum. Arabaya geçip havaalanına geldik. Bir saat beklememiz gerekiyordu, bu süre zarfında kahvaltımızı yaptık.

Uçağa bindiğimiz de kulaklığı taktım, başımı Batur'un omzuna yasladım ve müzik dinlemeye başladım. Uçak kalktıktan sonra mayışmaya başladım.

Gözlerim yavaş yavaş kapandı ve kendimi uykunun ellerine bıraktım.

*****

3 hafta sonra

Koca bir üç hafta geçti İstanbul'dan gelişimizin üzerine. Gelir gelmez batur göreve gitti, bende işimin başına döndüm. Hastalarımla ilgilendiğim zaman kafam dağılıyordu ama eve geldiğimde sürekli baturu düşünüyordum.

Önce geceleri arar sadece iki dakika konuşur kapatırdı ama son üç gündür aramıyordu, merak ediyordum. Eve doğru ilerlerken birden gözüm karardı. Bir yere tutunmaya çalışsam da başarılı olamadım ve karanlığın kollarına kendimi bıraktım.

*****

Soğuk beni etkilemiyordu. İçeriye rüzgar dolsa bile umrumda değildi o anlarda. Şehit olacağımı düşündüm, burada öleceğimi düşündüm, ahseni düşündüm. Ne diyeceklerdi ona? Batur gittiği bir görevde esir düştü, şehit oldu mu?

Üç hafta önce albay aramış, görev için çağırmıştı. Üç haftadır gece gündüz uğraştık havar denilen adamı yakalamak için. Topal'la iş birliği yaptığı öğrenilmişti. Sınırda olduğu haberi gelince de bizi göndermişlerdi.

Kaç tane kamp gezmiş, bulamamıştık. Cephanemiz az olduğu için ve havar denilen iti bulamadığımız için geri dönecektik ama karşılaştığımız havar ve köpekleri bizi sıkıştırmıştı.

Cephanemiz bittiği için ayrılma kararı aldık. Herkes dört bir yana ayrılacak, etraflarını sarıp kalan mermilerle dayanabildiğimiz kadar dayanacaktık.

Ben yanıma arası almış, bir köşeye giderken yaralanmıştım. Omzumdan aldığım yarayla yerde öylece yatarken artık geri dönüşüm de yoktu. Arası barışa destek olması için gönderdim. Gitmek istemedi ama emir demiri keserdi.

Beni oradan çıkaramazdı bunu hepimiz biliyorduk. Çıkaramamıştı da zaten. Havarın adamları beni almış, sonrada geri geçkilmişti. Bir mağarada gözlerim bağlı şekilde oturuyordum bir sandalyede. Elimi sıkan ipler artık canımı yakıyordu.

Ahsen beni merak etmiş miydi? Ederdi tabiki. Üç gündür konuşmuyorduk, üç gündür burdaydım.

Bir adım sesi duyuldu. Ardından havar itinin sesi.

"Bak şivan, ben bir adamı alırım dedim mi alırım gördün mü? "

Şivan denen adamın sesi çıkmadı. Bit eniği gibilerdi. Biri bitiyor, diğeri çıkıyordu.

"Korkma topalı alacağız ellerinden. O albay askerini almak için eninde sonunda arayacak bizi" dedi.

Şivan galiba sesini bana duyurmayı istemiyordu. Ama bizim için zor değildi onu bulmak.

"Biraz daha dövün şunu, sonra videosunu çekip atın albaya. Bakalım o zaman da anlaşmayı reddedecek mi? " dedi ve adım sesleri bir kez daha duyuldu.

Yanıma yaklaşan diğer bir adım sesleri bana vurulan ilk darbe ile başladı. Vurulan bir yumrukla sandalyeyle beraber yan devrildim. Karnıma yediğim sayısız tekme ve yumrukla gözlerim yavaş yavaş kapandı.

*****

Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Çevrede beni görenler hemen ambulansı aramış, hastaneye getirmişti. Doktor bir şeyim olmadığını, sadece açlıktan bayıldığımı söyledi.

Batur gittikten sonra hiçbir şey yemiyordum gayet normaldi bence. Kalkıp toparlandım ve hastaneden çıktım. Yavaş bir şekilde eve doğru ilerlerken telefonum çalmaya başladı. Ecem arıyordu, sekreterim.

"Efendim ecem? "

"Ahsen hanım hemen kliniğe gelmeniz lazım. Leman, hastanız olan kız geldi. Elinde bıçak var, bağırıp duruyor, sizi istiyor"

"Tamam siz polise haber verin geliyorum ben"

Telefonu kapatıp bir taksi durdurdum ve kliniğin adresini verdim. Bu gün yaşadıklarım beni kalpten götürecekti galiba.

*****

Bölüm sonu, bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

oy ve yorum bırakmayı unutmayın.

 

 

Bölüm : 11.12.2024 13:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...