29. Bölüm

28.

Ay
mylavanta_5

Yeni bölüm alarmı

oy ve yorum bırakmayı unutmayın

keyifli okumalar

*****

Kliniğe geldiğimde yoğun bir kalabalık karşıladı beni. İnsanların arasından geçerek içeri girdim. Polis ekipleri de gelmişti, aralarında özge de vardı.

"Leman! "

Leman bana döndü. Gözleri çok sinirli bakıyordu. Bir adım bana yaklaştı. Teslim olur gibi ellerimi kaldırdım.

"Sakin ol leman, bıçağı yere bırak, konuşalım"

Rümeysa ve ecem masanın arkasına geçmiş korku dolu gözlerle bakıyordu. Hatta ecem ağlıyordu korkudan. Lemanın annesi dışarıdan bağırıyordu ama polisler onu içeri almıyordu.

"Bana, ilaç, ver"

Söylediği sözleri bekleyerek söylemişti. İlaçtan kastı yasaklı madde miydi aceba? Bu kız bırakmamış mıydı bu ilacı? Annesi bıraktı demişti ama.

"Tamam vericem sen önce sakin ol, elindekini bırak ve yanıma gel"

Leman gözünün önüne gelen saçları geri savurdu. Ona doğru attığım bir adımı bağırarak durdurdu.

"Yaklaşma! Bana ilaç getir yoksa öldürürüm sizi! "

Anlamaz gözlerle bakmaya devam ettim. Ona karşı gelmek içerideki herkesi tehlikeye atardı. Rümeysa ile gözlerimiz kesişti. Burda neden duruyordu hâlâ? Benden önce çıkmış olması lazımdı.

"Ahsen dikkat et! " diye bağırınca önüme döndüm. Lemanın bana doğru uzattığı bıçaklı elinden son anda kaçtım. Bana saplamaya çalışmıştı.

"Bak önce elindeki bıçağı bırak, sana istediğin ilacı getiricem" dedim. Ama başını olumsuz anlamda salladı. Eceme başımla arka tarafı işaret ettim. Hemen olduğu yerden ayrılıp arka tarafa geçti ve bir dakika sonra elinde bir kutu ilaçla geri geldi. Bu çok güçlü bir ilaçtı.

Hastaların uyuşmasını ve sakinleşmesini sağlıyordu. Galiba lemanın istediği de buydu. Gözleri parladı sanki o an için.

Ecemden aldığım ilacı yavaşça lemana uzattım ve diğer elimi de açtım ileri doğru uzatırken.

"Şimdi elindekini bana ver, ilacı al" alsa bile o ilaçla buradan çıkamazdı. Kapıda birsürü polis vardı. O da iki elini bana doğru uzatarak yaklaştı. Benim gözüm bıçaktaydı.

Tam bıçağı yakalamışken leman elimdeki ilacı alıp bıçağı da geri çekti. Kesilen elimle olayın şokuna karşılık veremezken karnımda bir sızı hissettim.

"Ağhhh, ahsen" diye kulağıma gelen bağırma seslerini algılayamadım. Dudağımdan sadece acı bir inilti kaçtı.

Fısıltı şeklindeydi. Kimse eminim ki duymamıştı. Önce dizlerimin üzerine düştüm. Leman bana doğru yaklaşıyordu ki özge önüme geçerek buna engel oldu ve çevik bir hareketle lemanı etkisiz hale getirdi. O sırada başım yerle buluştu.

*****

Susuzluktan dudaklarım kurumuştu artık. Yediğim tekmelerle, yumruklarla gözlerim açılmıyordu. Dışarıdan bağırış sesleri gelirken algılayabildiğim tek şey havarın "hadi çabuk çıkalım, koşun ateş edin" sesleriydi.

Dışarıdan silah sesleri geliyordu. Galiba bizimkiler gelmişti beni almaya. Direnmeye, dayanmaya çalışıyordum. Yattığım soğuk taşlar üzerinde titrek bir nefes verdim. Ölmeden çıksam iyi olacaktı. Yoksa ahsen beni çok merak ederdi.

Omzum uyuşmaya başladı. Son bir, iki saattir karıncalanıyordu. Bu zamana kadar dayanmış olmam mucizeydi. Kurşun hâlâ içindeydi. Silah sesleri yavaş yavaş kesildi ve bir süre sonra tamamen kayboldu.

Gözlerim kapanmak üzereydi. Nefes seslerim kulaklarımda yankılanıyordu. Birden içeriye biri girdi koşarak.

"Komutanım"

Kimdi seçemedim. Ne sesini, ne yüzünü.

"Anka üç, anka bir. Komutanım burda yaralı"

Telsizden bir cızırtılı ses geldi, onu da anlamadım. Sonrasını hatırlamıyordum. Ellerimdeki ipler çözüldü, ben kaldırıldım, sonrası koca bir karanlık.

*****

Verdiğim bir nefes daha soğukla karışıp kayboldu. Ciğerlerim bir kez daha kabardı nefes almak için sabırsızlanırken.

"Komutanım neyi bekliyoruz! " dedi deniz sabırsız bir sesle. Gözlerimi kapattım. Bu sorduğu üçüncü seferdi.

"Lan oğlum kes artık sorup durmayı. Bir bildiği var ki bekliyoruz işte" diye cevap verdi yiğit. İçeriye sürekli adamlar girip çıkıyordu. Mağaranın üç giriş yeri vardı. Batur'un nerde olduğunu bilmiyordum ama adam sayısını hesaplamaya çalışırken deniz sürekli bölüyordu beni.

"Tamam. Atış serbest dediğim an hedef aldığınız herkesi indiriyorsunuz. Baturu sağ alıyoruz anlaşıldı mı? "

"Emredersiniz komutanım"

Batur olmadığında komuta bana geçiyordu. Bana göre bir timi yönetmek zordu. Allah batura sabır versindi. Elimle işaret verip, atış serbest diye bağırdığım an silah sesleri, buz gibi sessizliği yarıp her yerde yankılanmaya başladı.

Mağaradakiler sağa sola kaçışmaya başladı. İndirdiklerimiz yere serilirken bazıları da kaçmaya yelteniyordu. Üç adam kamyonete kaylaştı. Aras roketi çıkartıp kamyoneti hedef aldı ve sıktı. Yüksek bir patlamayla kamyonet yanmaya başlarken içindeki adamlar son anda roketi fark edip inmişti.

Önce mağaranın arkasına, sonrada başka yöne doğru kaçmaya başladılar. Kaçamayanlar mefta olmuştu bile. Ateş sesleri kesilince dikkatli bir şekilde aşağı indik. Önümüze çıkan iki, üç kişiyi de indirip içeri daldık.

İçerisi soğuktu ve çok kötü kokuyordu. Taşlar soğuğu içine hapsetmişti resmen. Kulaklıktan yiğit'in sesi yankılandı.

"Anka üç, anka bir. Komutanım burda yaralı"

Hepimiz geri dönüp yiğit'in girdiği mağaraya girdik. Eli yüzü kanlar içinde sandalyeyle beraber yerde yatan bir adet batur vardı karşımızda.

Omzundan hâlâ kan sızıyordu. Batur esir düştükten sonra albaya haber vermiştik. Baturu almadan gelmeyin deyip kapatmış, helikopterle bize mermi, silah ve yiyecek göndermişti.

Üç gündür baturu arıyorduk. Arkadaşlardan bazıları "yaralı o, kurşun çıkarılmazsa dayanmaz" demişti. Ama batur dayanmıştı, dayanırdı o. Güçlüydü. Hemen albaya haber verdik. O bir helikopter gönderirken bizde baturu alıp açık alana geçtik.

Helikopter geldiğinde ilk müdahale helikopterde yapıldı. Sağlık görevlileri zorlansalar da kurşunu çıkarttılar. Derinde değildi ama yine de çok kan kaybetmişti.

Hastaneye geldiğimizde fulyayı bir kapının önünde görüp yanına ilerledim. Yanında özge ve rümeysa da vardı. Yiğit, melike ve aras Batur'un peşinden giderken, efe kaan ve deniz de benim peşimden geldi.

"Fulya neden burdasınız bir sorun mu var? "

Dolmuş gözlerle bana döndü.

"Ahsen bıçaklandı" dedi sesi titreyerek. Bir adım atıp bana sarıldı. Duyduğum şeyin ağırlığıyla diğerlerine döndüm. Fulyanın sarılışına karşılık verirken hepsinin gözlerinin içine tek tek baktım. Hepsi de ağlıyordu.

Hayat böyleydi işte. Acımasızdı. Biri bıçaklanmıştı, biri esir düşmüş yaralanmıştı. Bizim hayatımız küçük hesaplar yapmak için çok kısaydı. Bu gün vardık belki ama yarın yoktuk.

Umut buydu işte. Sabaha uyanmanın umudu ile alarm kurmaya benzerdi. Kimseye küskünlüğüm, dargınlığım yoktu. Herkes bu dünyanın tadına aldanmıştı sadece o kadar.

*****

Uyanmamın üzerinden üç saat geçmişti. Doktor'la konuştuğumda bıçağın karın boşluğuma geldiğini neyse ki bir şey olmadığını söyledi.

Fulya Batur'un burada ve yaralı olduğunu söyledi. Yarama dikkat ederek ayağa kalktım.

"Ahsen dur! Yaran açılacak"

Fulya arkamdan gelse de umursamadım. Batur'un olduğu odaya doğru ilerledim. Onu çok özlemiştim. Bir üst kata çıkıp, efe kaanın ve barışın beklediği kapının önüne geldim.

"Uyuyor mu? "

"Evet. Sende uyusan iyi olur. "

Barışın söylediğini de aldırmadım ve kapıyı açıp yavaşça içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapatıp batura yaklaştım. Sol omzu sarılmış, yüzünün bazı yerlerinde yer yer yaralar vardı. Çok solgun duruyordu. Çok kan kaybetmiş olmalıydı. Ben burda dört saattir duruyordum, batur kaç saattir burdaydı bilmiyordum.

Yanına oturup elimi yüzüne koyup yavaşça okşadım. Benim dokunmam ile hafifçe titredi kirpikleri.

Hareket eden kirpikleri usulca açıldı. Bir kaç saniye bana baktı, doğrulmaya çalıştı.

"Kalkma "

Aldırmadı lakin. Yavaşça kalktı.

"Ahsen"

"Burdayım, yanındayım"

Gözleri üzerimdeki hastane önlüğüne takıldı.

"Sana ne oldu? "

Sesi zor çıkıyordu. Yeni uyandığı için biraz da uykulu gibiydi. Gözlerim dolmaya başladı. Başımı tavana kaldırıp gözyaşlarımı geri gönderdim.

"İyiyim ben bir şey yok. Sen kendine bak. Sen iyi ol, bende iyi olurum"

"Ahsen ne oldu? " dedi tekrar ederek. Saklamanın bir anlamı yoktu.

"Hastam, leman kriz geçirmiş. İlaç almak için kliniğe gelmişti. Bıçağı elinden almaya çalışırken bir kaza oldu ama iyiyim"

Özgeye sormuştum sonrasında ne olduğunu. Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine kapatılacağını, tedavi olacağını söylemişti. Bir daha böyle hastaları da kabul etmememi tembih etti.

Aslında lemanın saldırdığını öğrendiğim an hastaneye yönlendirseydim bu olanlar yaşanmazdı. Onu tedavi edeceğime inanmıştım, ama olmamıştı.

Batur tek avucu ile yüzümü kavrayıp kendine yaklaştırdı ve alnımdan derin bir öpücük aldı. Gülümsedim bu haline. Onu çok özlemiştim.

Hem benim yarama, hem Batur'un yarasına dikkat ederek sarıldım. Geldiğimden beri hastaneden çıkamaz olmuştum. İnşallah bu son olurdu. Batur yatağa uzanıp biraz kenara kaydı.

"Gel, beraber dinlenelim. "

Açtığı boşluğa dikkatli bir şekilde oturdum. Yarama dikiş atmışlardı, patlatmamam gerekiyordu. Sağ kolunu başımın altından geçirip bana sarıldı. Bende omzuna yatarak gözlerimi kapattım.

Haftalar sonra ilk kez yüzüm gülüyordu. Bu benim için pahabiçilmez bir şeydi. Geç olsundu ama sağlıkla gelsindi benim yanıma, başka dileğim yoktu.

*****

Hastaneden çıkıp otobüs durağına doğru ilerledim. Ahsen için giyecek bir şeyler almam gerekiyordu. Özge karakola gitmesi gerektiği için gitti, fulya gidecekti kıyafet almaya ama hava almak için ben gitmek istedim.

Bu gün yaşadığım korku ve olay sonrası kendime zor gelirdim biraz. Efe kaan da hastanedeydi ama batur abinin başında oldukları için benim çıkışımı görmedi. Yoksa o da benimle gelmek isterdi emindim.

Üç haftadır yoklardı. Göreve gitmişlerdi ve kimse haber alamamıştı. Ahseni, batur abi bazen geceleri arıyor, iyi olduğunu söylüyor ,bir kaç dakika konuşuyor ve kapatıyorlardı.

Ben efe kaandan hiç haber alamamıştım oysa. Kaldırımda ilerlerken yanımda duran araba ile oraya döndüm. Arabadan amcam ve yunus indi. Ben olayın şokuyla ne yapacağımı bilemezken yunus kolumdan tutup zorla arabaya çekti.

"Ne oluyor ya? Bırakın beni imdat! "

Ağzımı da eli ile kapattı ve beni zorla arabaya bindirdi. Ben çırpınsamda fayda etmedi. Çalışan ve ilerleyen arabayla elini ağzımdan çekti.

"Ne istiyorsunuz benden! "

Amcam arkasına dönüp sert bakışlarla baktı bana.

"Mirzayla evleneceksin! İtiraz edemezsin baban yüzünden borca girdim, bu borcu ödemek senin hakkın duydun mu? "

Gözyaşları birikmeye başlamıştı bile.

"Ne borcu? "

"Baban zamanında benden para istedi, bende mirzadan borç aldım. Ağadır yardım eder dedim. Karşılığında kızımı istedi. Üç yıl içinde ödemezsen kızını alırım dedi. Baban da iki yıl önce öldü işte borç bana kaldı"

Önüne döndü.

"Seninle tamamen bitecek"

Ağlamaya devam ederken zor çıkan sesimle kekeledim.

"Babam... Babam öldü paraya.. Ne oldu peki? "

Kimse cevap vermedi. O kadar para nerdeydi? Babam almış olsaydı mutlaka haberimiz olurdu. Yalan söylüyordu sanki. Ağlayarak köye geldim. Telefonum cebimdeydi, yine efe kaanı arardım ama görürlerse elimden alırlardı. O yüzden sonraya sakladım.

Eve geldiğimizde beni kolumdan tutup kilere doğru fırlattılar ve kapıyı kapatıp kilitlediler. Heryer karanlıktı. Küçük pencereden sızan ışık zor aydınlatıyordu odayı. Bacağım acımıştı düşmenin etkisi ile. Biraz acısı dinsin diye bekledim.

Efe kaanı aramam lazımdı, ondan başka arayacak kimsem de yoktu zaten. Kızları arasam ellerinden birşey gelmezdi. Yavaşça doğrulup yatağa oturdum ve telefonu çıkartıp efe kaanın numarasını tuşladım.

Bir kez çaldı, iki kez çaldı, üç kez çaldı ve açıldı.

"Alo rümeysa"

"Alo efe kaan ben... "

Yunus yemek getirdiği tepsiyi kenara bırakıp koşarak üzerime geldi ve elimden telefonu aldı. O kadar odaklanmıştım ki telefona, sesini duymamıştım yunusun.

"Napıyosun lan sen? Kimi aradın? "

"Ver telefonumu" diye uzansam da vermedi.

"Al sana telefon"

Elini havaya kaldırıp duvara doğru fırlattı. Duvara çarpan telefon parçalanıp yere düşerken artık hiç umudum kalmamıştı. Efe kaan artık beni bulamazdı. Yunus odadan çıkıp kapıyı tekrar kapatırken sinirle sağa sola baktım. Yere savuracak bir şey aradım ama yoktu.

Yatağıma oturup ağlamaya başladım. Evlenmek istemiyordum. Ben o adamla evlenmek istemiyordum. Ben efe kaanı istiyordum.

*****

Kapanan telefonla öylece kaldı efe kaan. Sesleri duymuştu.

"Napıyorsun lan sen? Kimi aradın?, ver telefonumu"

Sonra telefon kapanmıştı zaten. Kaçırılmış olma ihtimali beyninde yankılanırken, onu zorla evlendirmek isteyen amcası geldi aklına.

"Efe hadi sen askeriyeye git, ben beklerim Batur'un yanında. Git dinlen" diye sırtına dostça vurdu barış.

Barışa dönüp endişeli gözlerle cevap verdi.

"Komutanım galiba rümeysayı kaçırmışlar"

Barış efe kaanın yüzüne bakıp derin bir nefes verdi. Elini saçlarından geçirip bir iki adım dolandı.

"Amcası mı? "

"Bilmiyorum" dedi sadece.

Barış cebinden telefonu çıkartıp arası aradı ve Batur'un yanına gelmesini söyledi. Onları askeriyeye göndermişti ama şimdi geri gelmesi lazımdı.

"Hadi gidelim, yoldan yiğitle denizi de alırız. Şimdi hiç çekemem onların tribini"

Aşağı kata indiler. Fulya kantinden geliyordu.

"Gidiyor musunuz? "

"Fulya abla rümeysa nerde? " diye sordu efe kaan. Fulya da anlamaz gözlerle bakıp cevap verdi sorusuna.

"Ahsene kıyafet almaya gidecekti, neden ki? "

Bir kaç saniye baktıktan sonra o da panikledi

"Başına bir şey mi gelmiş yoksa! "

"Sakin ol henüz bir şey bilmiyoruz, efe ne konuştu seninle? "

İkisi de efe kaana döndü.

"Alo dedi sonra biri telefonu elinden aldı galiba. Napıyorsun sen, kimi aradın dedi. Sonra rümeysa ver telefonumu dedi, telefon kapandı. " diye özetledi.

"İnanmıyorum! Ahh salak kafam keşke göndermeseydim, keşke ben gitseydim" diye kızdı kendine fulya. Başına vurmaya başladı. Barış elinden tutup durdurdu.

"Sakin ol, onu bulucaz. Önce amcasının evine gidip bakalım, sonra arama için albaya danışırız"

"Off ahseni de bırakıp gelemem ki şimdi" dedi fulya da üzgünce.

"Senin gelmene gerek yok, ben haber veririm sana"

Gülümseyip yanından ayrıldılar. Önce hastaneden, sonra bahçeden çıktılar. Yolda yiğite ve denize de haber verdiler çünkü geçen sefer trip atmışlardı, bu sefer de aynısı olurdu. Hem kalabalık gitmek daha iyiydi. Orada neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı.

Yiğit;

"Ben size hâlâ kırgınım komutanım, götürmediniz beni" diyerek kollarını göğsünde topladı. Barış bir ya sabır çekti. Tim tim değildi de ömür törpüsüydü sanki. Bir saat sonra köye geldiler. Hepsi de arabadan inip eve ilerledi. Kapıyı bir kaç kez çaldıklarında bahar açtı.

"Buyurun"

"Çekil şurdan! " kızı iterek önce efe kaan girdi içeri. Normalde hiçbir kıza kaba davranmazdı ama şuan kimseye yumuşak davranacak halde değildi. Salonda oturan amca bey ayağa kalktı hemen.

"Ula noluyor? "

Hepsi de içeri girince bir tık korkmuştu. Sesleri duyan yenge ve yunus da salona geldi.

"Bana bak, rümeysayı veriyorsun, alıp sessizce çıkıp gidiyoruz hadi"

Adam önce yunusa, ardından barışa ve diğerlerine baktı. En son da konuşan efe kaana.

"Rümeysa burda yoktur"

Efe kaan bir adım atıp adamın yakasından kavrayınca, yunus hemen beline elini atıp silahını çekti.

"Şşş sakin " dedi barış da elini yunusun elindeki silahın üzerine koyarak.

"Olay çıkarmaya gelmedik. Rümeysayı verin, zorluk çıkmasın"

Kimseden ses çıkmazken bahar arkadan bağırmaya başladı.

"Ne rümeysaymış bee! Yok burda rümeysa falan dedik duymadınız mı? Hemen çıkın gidin yoksa polis çağırırım"

Herkesin bakışları ona döndü. Ona bakmayan tek kişi efe kaandı. Sinirli bir şekilde tuttuğu adamdaydı gözleri.

"Yiğit odaları gez" dedi barış eliyle yiğite işaret vererek. Yiğit başını sallayıp odalara girerken, peşinden girmek isteyen yunus'u tuttu deniz de.

"Adım atma sakın, yakarım"

Herkes yiğit'in çıkmasını bekledi. Yiğit odadan çıkıp başını salladı.

"Yok"

Efe kaan gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. Bezginlikten verilmiş bir nefes gibiydi. Nerdeydi bu kız?

Adamı geriye doğru iterek bıraktı.

"Eğer yalan söylüyorsanız, eğer rümeysa buradaysa ve başına bir şey gelirse öldürürüm seni duydun mu? "

"Sen beni tehdit mi ediyorsun? "

"Efe hadi" barışın kolundan tutmasıyla geriye döndü ve kapıya ilerledi. Tam çıkacağı zaman önünde Mirza belirdi. İkisi de şaşkın bakışlarını birbirinin üzerinde gezdirdi. Efe kaan, mirzanın omzuna vurarak aşağı indi, diğerleri de peşinden.

Eve tekrar şöyle bir göz attı. İki katlı bir evdi. Rümeysa evde değilse nerdeydi? Onu kim kaçırmış olabilirdi?

"yiğit pusuda kal. Sabahtan akşama kadar gözetleyeceksin evi. Kimseye de görünme. Bir haber aldığın an ara beni"

barış yiğiti az ileride bıraktı. Yiğit evin görüneceği ama onun gayet güzel gizleneceği alana geçip beklemeye başladı.

*****

Bölüm sonu

oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Harflerde yazım hatası olduysa kusura bakmayın bu bölümü düzenleyemedim.

bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

​​​​​

 

 

 

Bölüm : 12.12.2024 10:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...