30. Bölüm

29.

Ay
mylavanta_5

Yeni bölüm alarmı

oy ve yorumlarınızı bekliyorum

keyifli okumalar

*****

gözlerimi açtığımda Batur'un yanında yatıyordum. Ben uyanmıştım ama batur hâlâ uyuyordu. Eli saçlarımın arasına karışmış, bir kaç tutam saç parmağında asılı kalmıştı. Tebessüm ettim bu haline.

Yüzü çok yorgun duruyordu. Çok yorulmuş, çok yıpranmış olmalıydı. Usulca yanından kalktım. Kendi odama geçmeliydim. Hem benim de pansuman saatim gelmişti. Dışarı çıktığımda kapıda aras ve fulya vardı. Fulyanın göz altları ağladığını belli edecek şekilde kızarıktı.

Beni görünce ayağa kalkmış yanıma gelmişti. Anlamaz gözlerle bakmayı sürdürdüm. Bana mı üzülmüştü ki bu kadar?

"Fulya niye ağlıyorsun? "

Bir gözyaşı daha düşerken hemen silip başını salladı.

"Bir şey yok. Hadi odana geçelim"

Başımı salladım. Yavaş adımlarla ilerlerken yine sordum.

"Rümeysa nerde? "

Görememiştim onu. Özge işe gitmiş olabilirdi Ama rümeysa nerdeydi?

"Rümeysa... Immm ben onu eve yolladım, sana kıyafet alsın diye de... " sonrası gelmedi. Dönüp fulyaya baktım. Benim bakmamla başını eğdi.

"Fulya ne oluyor? "

Arkamdaki duvara yaslanarak dinlemeye devam ettim. Bakışlarını önce tavana, sonra sağa ve en sonunda bana çevirdi.

"Ahsen ben onu kıyafet getirmesi için eve gönderdim ama şimdi hiçbir yerde yok"

Duyduğum şeyle kurşun yemişe döndüm.

"Ne demek yok"

"Yok... Barışlar arıyor ama bilmiyorum. Çok özür dilerim, bilseydim asla göndermezdim çok özür dilerim"

Kollarımı açıp fulyaya sarıldım. O ağlarken ona teselli vermeye çalıştım. Daha fazla ayakta duramadığım için odaya geçtik. Barışa güvenmekten başka çaremiz yoktu, inşallah başına bir şey gelmezdi.

*****

Saat akşam 10 olmuştu. Mirza ve ailesi gelmiş, beni istemişti, amcam da vermişti. Yarın evrakları halledecekler, benden imza alacaklardı ve evlenmiş olacaktık. Amcamın 'babanın borcunun karşılığı' diyerek diretmesine artık dayanamayacaktım.

Çok üzgündüm. Hayalimde belki de efe kaan olabilirdi. Tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlenmek isteyeceğim son şey olabilirdi. Ömrünü geçireceğin insanı iyi seçmeliydin. Gözüme uyku girmiyordu.

Saat kaçta uyudum bilmiyordum. Buna uyumak bile denmezdi. Bir ara sızmıştım oturduğum için belim ve boynum tutulmuştu. Sabah amcam yanıma gelmiş, çantamdan kimliğimi alıp gitmişti.

Karşı çıkmaya çalıştığımda sert bir tokat yüzüme indi. Patlayan dudağımla beni geride bırakıp çıktı. Artık ümidimi kesmeliydim. Buradan çıkışım yoktu. İki saat sonra kapı açıldı, içeri bahar girdi ve arkasından kapıyı kilitleyip kilidi boynundaki kolyeye takarak içine koydu.

"Naber ablacım? "

Ters gözlerle bakarak karşılık verdim.

"Üzülme evlenip gideceksin, ondan sonra bol bol görürsün kocanı"

"Çık dışarı bahar"

Duvarın kenarındaki tabureye oturdu. Arkasına yaslanıp gülümsedi.

"Aslında senden bir şey istemeye geldim ablacım yaa, şu asker neydi adı? "

Bir kaç saniye düşündü.

"Efe miydi neydi? Öyle demişti diğer asker. Neyse işte, o efenin telefon numarasını versene. Sana yâr olmadı, belki bana olur"

Sinirle ayağa kalktım. Benim kalkmamla gülen yüzü soldu ve o da ayağa kalktı. Çenesinden tutup duvara yasladım ve sıkmaya başladım.

"1 onun adını ağzına alma, 2 biran önce burdan defol yoksa elimde kalırsın" iterek bıraktım çenesini. Arkamı dönüp bir adım atmıştım ki saçımdan yakaladı.

"Niye zoruna mı gitti? Teröristler kaçırmış seni, bir yıldır ortada yokmuşsun. Kim bilir ne yaptılar sana? Seni o halde kabul edecek mi sanıyorsun? Asker o asker"

"Kimse bana bir şey yapmadı" diyerek saçımı kurtarıp bir tokat attım yüzüne. Bana dokunmaya çalışan çok kişi olmuştu ama rojin beni bulmuş, dokunmalarına müsade etmemişti. Onun getir götürlerini yapardım ama hakkında bildiğim bir şey yoktu, benim yanımda konuşmazdı hiç.

Bu sefer de ben onun saçından tutup çekmeye başladım ve boynundaki kolyeye uzandım. Eliyle kolyenin ucundan tutup çıkartmamı engelledi.

"Ver şunu" diye bağırdım ama bırakmadı. Kapıdan duyulan yumruk sesi ile saçını da kolyeyi de bırakıp doğruldum.

"Ne oluyor orda? Bahar aç kapıyı"

Bahar yerinden doğrulup ürkek adımlarla geri çekildi. Kolyenin ucundaki anahtarı çıkartıp kapıyı açtı. İçeri giren yengem önce saçı başı dağılmış kızına, ardından bana döndü.

Sinirli ifadesi ile baharın kolundan tutup çıktı ve kapıyı tekrar kilitledi. Dizlerimin üzerine, yere çöktüm. Gözyaşlarım tekrar yüzümü esir alırken sinirle bağırmaya başladım. Aklımdan çok şey geçiyordu ama benim yapabileceğim şeyler değildi bunlar. Ben kendime kıyamazdım.

*****

Telefonunu çıkartıp barışı aradı yiğit. Saklandığı duvara yaslanıp çöktü. İkinci çalışta açılan telefonla konuşmaya başladı.

"Komutanım kızı galiba evin alt katında tutuyorlar. Sabah amcası olacak o şerefsiz girdi, sonra onun kızı en son da karısı girdi. Orda bir şeyler dönüyor"

"Tamam yiğit. Sen takibi bırakma. Şuanda albayın yanındayım bir, iki saate gelmeye çalışırız. Dikkatli ol"

"Emredersiniz komutanım" telefon kapandı. Saat neredeyse öğleden sonra iki buçuk olmak üzereydi. Acıkmıştı ama bırakıp gidemezdi de. Bıkkın bir nefesi dışarı bıraktı. Görev görevdi elbette.

*****

​​​​​Sarsak adımlarla ilerlemeye devam etti. Gündüz vakti içmezdi normalde ama sevdiği kız onu istememişti, yine reddetmişti. Çünkü yunusun niyeti farklıydı. Kızda bunu bildiğinden kaçıyor, kuytu köşelerde buluşmuyordu.

Babası evde değildi, annesi ve kardeşi de duymazdı zaten. Adımları aşağıya, kilere ilerledi. Pencerenin önündeki kutuyu açıp anahtarı aldı.

Annesi anahtarı hep kaybederdi, bu yüzden buraya koyardı hep. Kapıyı açıp içeri girdi. Rümeysa yatağın yanına oturmuş ağlıyordu. Kapıyı aralık bırakıp ona doğru ilerlemeye devam etti. Rümeysa, ona doğru gelen yunus'u görüp korkuyla ayağa kalktı.

"Yunus"

Sesi ondan korktuğunu bariz bir şekilde belli ediyordu. Geri gitmeye çalıştı ama küçücük odada kaçacak yeri yoktu. Yunus sarhoştu ve niyeti de hiç iyi durmuyordu.

"Biraz canım sıkkın küçük kız, eğlendir beni" söylediği sözler bile sarhoş olduğu için anlamsız çıktı.

Rümeysayı bir korkudur esir aldı. Kocaman olmuş gözlerle ne yapacağını şaşırmıştı. Ona doğru yaklaşan yunusla daha çok gerildi.

"Git burdan yoksa bağırırım"

"Bağır, kim duyacaksa" dedi gülerek.

"İMDATT! " diye bağırdı ama nafileydi. Evdekiler duymazdı. Onu duymak için bahçede olman gerekiyordu.

"Bağırma lan! " diyerek kolundan tutup yatağa savurdu yunus. Ve kemerini çözmeye başladı.

"Korkmana gerek yok, nasıl olsa evleneceksin. Kimse anlamaz."

Sarhoş sesi ve iğrenç cümleleri ile yüzünü buruşturdu rümeysa. Geri geri kaçıyordu ama kaçacak yeri hiç yoktu. Ağlamaya başladı. Yunus üzerine eğildiğinde bir çığlık daha kaçtı dudaklarından. Onu itmeye, vurmaya çalışıyordu.

"Bırak beni! Yardım edin kimse yok mu! "

Yunus eliyle ağzını kapattı, boynuna yaklaşıyordu ki biri tarafından geri çekilerek savruldu. Rümeysa korku dolu bakışlarla karşısına bakmaya başladı. Emir sinir harbi gözleriyle kardeşine bakıyordu. Yetmedi yakalarından tutup duvara çarptı. Bir yumruk hem yüzüne hem karnına geçirdikten sonra kapıdan çıkarıp savurdu.

Zaten sarhoş olan yunus savrulmanın etkisi ile düştüğü yerden kalkamadı. Emir içeri girerek rümeysanın yanına geldi ve yüzünü elleri arasına aldı.

"İyi misin? "

Rümeysa korkmuş şekilde başını salladı zorla. Elleri titriyordu.

"Emir abi yardım et yalvarırım. Kurtar beni burdan, bak kaçmama izin ver ne istersen yaparım"

Emir elini kaldırarak durdurdu onu.

"Sakin ol önce. Kaçsan bile buradan çıkamazsın, Mirza köyün giriş çıkışlarına adam dikmiş, yakalarlar seni ama telefonu verebilirim. Ara o askeri, yanında polislerle gelsin, alsın seni"

Cebinden çıkarttığı telefonu rümeysa ya verip kapının önüne gidip beklemeye başladı gelen giden var mı diye? Annesinin yunus'u göreceğini düşünerek oraya ilerledi ve evin altına çekti.

Rümeysa da ezberlediği numarayı tuşladı. Fulya tembih etmişti. Numaraların bazılarını ezberle telefon olmazsa lazım olur demişti. Çalan telefonla derin bir nefes verdi. Telefon efe kaanın sert sesiyle açıldı.

"Alo"

"Alo efe kaan benim rümeysa"

"Rümeysa nerdesin sen? İyi misin? "

Sert çıkan sesi birden panik çıkmaya başlamıştı. Rümeysa önce bir yutkundu.

"İyiyim. Amcam kaçırdı beni, evlendirecekler nolur yardım et"

"Tamam bir saate geliyorum korkma"

"Efe dur! Yanında polislerle gel. Mirza köyün giriş çıkışlarına adam koymuş"

Efe kaan bu sıra ona efe denmesine takılmıyordu, buna da takılmamıştı. Şuanda daha önemli meseleleri vardı.

"Sen merak etme"

Telefon kapandı. İçeri giren emire telefonunu verip teşekkür etti. Yunus'u alıp eve çıkarttı onu gören annesine hiçbir şey söylemeden yunus'u salona bırakıp odasına geçti.

*****

Aramamın üzerinden neredeyse bir saat geçmişti. Hâlâ bir haber yoktu. Ellerim titriyor, korkuyordum. Biran önce buradan gitmek istiyordum. Kapı açılınca hevesle kapıya döndüm ama gelen amcamdı. Bana yaklaşıp kolumdan tuttu ve dışarı çıkarttı.

"Amca dur yavaş ne oluyor? "

"Yürü çok konuşma, dini nikahınız kıyılacak. Bana bak sorun çıkarma yoksa kırarım bacaklarını"

Şokla amcama döndüm. Nikah diyordu. Onunla evlenemezdim. Efe kaan kurtaracaktı beni, gelecekti almaya. Gözlerim dolsa da ağlamamak için direndim. İçeri girdiğimizde Mirza ve tanımadığım cübbeli bir adam vardı.

Zorla beni banyoya sokmuştu yengem, ağlaya ağlaya abdest alıp çıktım. Başıma bir baş örtü verdiler ve yere oturduk.

Adam bana bakıyordu. Bir sorun olduğunu o da anlamış olmalıydı. Ben bu nikahı kıyamam deyip kalksaydı da kurtulsaydım keşke.

"Ağam kızın gönlü var mı? Biliyorsunuz kızın gönlü yoksa zorla nikah kıydırmak... "

"VAR" mirzanın baskın çıkan sesiyle sustu adam. Dualar etmeye başladı. En son bana sordu.

"Kızım zeliha oğlu mirzayı kocalığa kabul ettin mi? "

Sessiz kaldım. Etmeyecektim. Direndiğim yere kadar direnmem gerekiyordu. Başımı kaldırdığımda amcamla göz göze geldim. Eli belindeki silaha gitti. Gözlerimi sıkıca kapattım.

Kapı çalınca bahar kapıya doğru gitti. Hoca tekrar sordu.

"Cevap versene kızım kocalığa kabul ettin mi? "

"Etmedi"

Ben dudaklarımı aralamışken arkadan gelen sesle herkes oraya döndü. Bir el bileğimi tutup kavraladı ve beni ayağa kaldırdı. Arkamı döndüğümde herkes sıraya girmiş, karşımızda duruyordu.

Efe kaan beni arkasına alıp babama hitaben konuştu

"Ben sana ne dedim? Rümeysa buradaysa ve vermiyorsan seni gebertirim demedim mi? "

Amcam silahına uzandı.

"Sakın! Sakın diyeyim! Çıkarırsan hapisi boylarsın" dedi yiğit de. Amcamın eli belinde kalırken araya Mirza girdi.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Dağ başı mı burası? Rümeysa buraya gel"

Elini uzatıp kolumdan tutacaktı ki efe kaan buna engel oldu.

"Çek lan elini kolunu"

Mirza beline uzanıp silahını çıkardı. Onun çıkarması ile barış abi, yiğit, ve deniz de çıkardı.

"Rümeysayı bana ver" dedi efe kaana bakarak. Efe kaanın başı dik, bakışları sertti.

"Sıkıyorsa gelde al, ne duruyorsun? "

Mirza bakmaya devam etti. İçeri giren polisler ile daha da şoka girdi.

"İndir silahları indir! "

Barış abinin ekip indirirken, Mirza ve amcamın elinden silah alındı ve sırt üstü yere yatırılıp kelepçelendi.

İçeri giren özge elindeki silahla önce sağa sola baktı, ardından beni gördüğünde silahı beline takıp bana ilerledi ve sıkıca sarıldı. Hemen sarılışına karşılık verdim.

"Ahh ödümüzü kopardın" başıma bir öpücük bıraktı.

"İyiyim"

Amcam çıkarılacağı an efe kaana döndüm.

"Kimliğim"

Efe kaan giden polisi durdurup önüne geçti. Amcama hitaben seslendi.

"Kimlik nerde? " amcam cevap vermedi.

"Kimlik nerde lan! "

"Cebimde"

Elini cebine atıp kimliğimi çıkardı ve kendi cebine koydu. Bakışlarım etrafa döndü. Emir abi gayet sakindi. Babasının yaptıklarını o da onaylamıyor olacak ki müdahale etmedi. Yengem ve bahar korkudan donmuş, ses çıkaramaz olmuşlardı.

Özge benim belimden çekerek çıkışa ilerletti. Polis arabasına binip arkama yaslandım. Yanımda oturan özge başımı omzuna yaslamamı sağladı. Uykum vardı ama uyuyamamıştım. Bir kaç dakika sonra arabanın sıcaklığı ile mayıştım ve gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

*****

Kaç saattir bekliyorduk. Bir ara yukarı çıkıp batura bakmıştım. Yeni serum takılmış, ona da pansuman yapmışlardı. Beraber hastane yemeklerini zorla yedikten sonra onu uyuması için bırakıp aşağı indim. Yaram sızlayınca yatağa uzandım.

Ayakta çok geziyordum. Gezmemem gerekiyordu. Barış fulyayı aramış, rümeysayı bulduklarını, getireceklerini söylemişti. Bu haber beni de fulyayı da çok sevindirdi. Ben hastaneden yarın çıkacaktım bu yüzden fulya yanımda kalırken, özge de rümeysa ile evde kalacaktı. Yarın gittiğimizde rümeysa evde olacaktı yani.

Dünden beri uyuyamamıştık. Gözlerim acıyordu artık. Göz kapaklarımda tonlarca ağırlık var gibi sızlamaya devam ederken, rümeysanın bulunmasıyla rahatça uyuyabilirdim.

Fulya da benim yanımdaki boş yatağa uzandı. Biran önce sabah olmasını dileyerek gözlerimi kapattım ve uykunun kollarına bıraktım kendimi.

Sabah uyanıp güzelce hastane kahvaltımızı yaptık. Batur bu gün de kalacak, yarın çıkacaktı. Bizi barış alıp eve bıraktı. Kapıyı açan rümeysaya sıkıca sarıldık ikimizde fulyayla. Çok korkmuş, çok özlemiştik.

Fulya kısa bir duş alıp işine gitti. Özge de bu gün izinli olduğu için öğleye kadar uyudu. Bende salona uzandım ve rümeysayla sohbet ettim biraz. Başına gelen herşeyi en başından anlattı.

Amcasının buraya geldiğini, bize yük olduğunu söylediğini, kısacası herşeyi. Rümeysa ya bu konuda kızmıştım. Yük olduğu yoktu. Burda kalıyorsa bize yardım da ediyordu. Bir daha bu konuyu açmamak üzere kapattık. Yarama pansuman yaptıktan sonra biraz daha uyumak için gözlerimi kapattım.

*****

Sabah uyanır uyanmaz kahvaltıyı hazırladım. Ahsen uyuyordu, özge çıkmıştı, fulya da birazdan kalkardı. Sofrayı kurduktan sonra tek tek çağırdım. Fulya hızlı bir kahvaltı yapıp çıktı, ahsen de canının istemediğini söyleyerek azıcık yeyip dinlenmek için odasına çekildi.

Bende sofrayı toplayıp bulaşıkları hallettim ve evi güzelce düzenledim. Çalan kapıyla, kapıya ilerledim. Gelen efe kaandı.

"Selam. Müsait misin? "

"Evet müsaitim. İçerde ahsen var gelsene. "

"Yok hiç gelmeyim. Seninle biraz konuşmak istiyordum aslında, biraz dışarıda yürüsek sorun olur mu senin için? "

Düşündüm bir kaç saniye. Ahsen evde yalnızdı, onu bırakmam doğru olmazdı.

"Bilmiyorum ki? Ahsen yalnız kalır o zaman" dedim olumsuzca. Koridordan ahsenin sesi duyuldu.

"Git sen git. İyiyim ben"

Elinde su bardağı ile mutfağa girdi. Bende peşinden girdim hemen.

"Seslenseydin ben getirirdim neden kalktın ki? "

"Rümeysa iyiyim ben. Sen çık hadi zaten ben biraz daha uyuyacağım. Çok halsizim"

"İyi peki madem. Çok geç kalmam"

Başını salladı. Vestiyerden montumu alıp çıktım. Kar erimiş yerini güneşli bir havaya bırakmıştı. Bir kez yağmış, bir daha yağmamıştı zaten. Hava da ılıktı, çok soğuk değildi bu gün.

"Ee ne konuşacaksın? "

Bir nefes alıp verdi.

"Biraz daha yürüyelim, aklımdakileri toparlayım"

Başımı salladım ve sessizce yürümeye devam ettik. Çarşıya yaklaştığımızda bir çay bahçesine oturduk. Efe kaan çay alırken bende kahve aldım. Çayla aram pek yoktu.

"Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Öncelikle beni yanlış anlamanı asla istemem. Ben sadece sana yardım etmeye çalışıyorum. Bak rümeysa bu ikinci kaçırılman, onlar, yani amcanlar seni evlendirmeden peşini bırakmayacak"

Başımı önüme eğip ellerimle oynamaya başladım. Amcam borcunun karşılığı olarak beni vermekte kararlıydı.

"Biliyorum" diyebildim sadece.

"O yüzden lafı uzatmak istemiyorum. Evlen benimle"

Duyduğum şeye inanamadım. Şokla başımı kaldırıp efe kaan ile göz göze geldim.

"Ne? "

*****

Bölüm sonu

bir sonraki bölümde görüşürüz

hoşçakalın.

oy ve yorum lütfen 🙏

Bölüm : 13.12.2024 12:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...