32. Bölüm

31.

Ay
mylavanta_5

Yeni bölüm alarmı

Hazırlıklar başladı hadi bakalım neler olacak

keyifli okumalar

oy ve yorumlarınızı bekliyorum

bu bölümde herkesi ayrı ayrı okuyacağız, sığmazsa da diğer bölümde devam edeceğiz

*****

Efe kaan ile önce belediyeye gidip başvuru yaptık, ardından evraklar için gerekli olan fotoğraf, sağlık raporu, kimlik fotokopisi gibi işleri hallettik. Sağlık ocağında kan almışlardı ve üç gün içinde hallolacağını söylemişlerdi.

Evrak işi tamamdı. Şimdi gidip bir kaç ev bakacaktık. Önce buradan bir kaç ev gezdik. Kızlar şuan kaldığım eve yakın olsun istemişlerdi. Onlardan ayrılmak zaten istemiyordum.

İlk gittiğimiz ev 1+1 evdi. Odaları çok küçüktü, mutfağa iki kişi girse sığmazdı bu yüzden beğenmedik ve çıktık.

İkinci ev çok güzeldi. 2+1 evdi o da. Odaları gayet geniş ve ferahtı. Kirasını sorduğumuzda 20 bin lira demesiyle koşarak uzaklaştık diyebilirim. Tahminlerim üzerine efe kaan aylık 25 bin lira alıyordu zaten.

Bizim bütçemize uygun değildi. Üçüncü ev de 2+1 evdi. Diğer evden daha güzeldi ama bu evin fiyatı da bize uymadı. Artık umudumuzu kesmiştik.

"Off bulamıycaz galiba biz bu evi" efe kaan olduğu yerde durup bana döndü.

"Sıkma canını buluruz. Hem daha çok günümüz var el birliği ile hallederiz"

Başımı sallayıp ilerlemeye devam ettim. İleride bir evin bahçesindeki "kiralık ev" tabelası ile efe kaana orayı işaret ettim.

"Şuraya da bakalım mı? "

Başını sallayıp onayladı. Oraya doğru ilerledik ve yazının altındaki numarayı arayıp adamı çağırdık.

20 dakika sonra gelen adamla evi gezmeye başladık.

"Bak kardeşim sen de askermişsin zaten. Bu evi daha önce birine kiraya verdim. Eve kadın mı atmadı, eve zarar mı vermedi. O günden sonra bir daha kimseye güvenemez oldum. Sen de hazır evlenecekmişsin sana uygun bir fiyata bırakırım ama eve bakım yapmanız lazım"

Pencereler eskimişti, kapılar gıcırdıyordu, prizler sökülmüştü, mutfak ve tuvaletler çok pisti, bazı yerlerdeki sıvalar dökülmüştü ve ciddi bir temizlik gerekiyordu.

Ev müstakil bir evdi. Bahçesi de vardı. Yazın bahçeye masa, sandalye konulur yemek yenirdi. Tadilat yapılırsa harika olurdu.

"Ne kadar kirası peki? "

Adam eve bir göz attı.

"Valla ablacım ev yeni değil sizi de zora sokmak istemiyorum. 10 bin liraya kiraya veririm"

Efe kaana döndüm kararı için. 10 bin iyiyidi şu zamana göre. O da bana bakıp gülümsedi.

"Tamam tutuyoruz"

Sevinçle gülümsedim. Artık benim de bir evim olacaktı. Adamla gidip gerekli evrakları da hallettikten sonra bizim iş bitmişti.

*****

"Hayır ben bunu beğenmedim"

Ya sabır temalı bakışıyla gözlerini devirdi.

"Allahım sabır ver bana ya Rabbim. Ahsen bunun, bununla ne farkı var? Ayrıca bu daha büyük sadece rengi farklı"

Yerde duran ses sistemine baktım. İkisi de siyahtı, biri diğerinden bir tık daha büyüktü ve üzerinde renkli çizgiler vardı. Kaç dükkan gezdik ama ben hiçbirini beğenmediğim için alamıyorduk.

"Hayır beğenmedim dedim işte. Şu olsun" elimle küçük olanı gösterdim. Parlak bir siyaha sahipti. Ses sistemi, hoparlörü de beğenmemek garipti tabi. İşimizi görsün yeterdi ama ben işimi o kadar ciddiye almıştım ki bunu bile beğenmiyordum.

"Off tamam ahsen, bunu alalım ahsen, oldu mu AHSEN! "

Zafer kazanmış gibi gülümsedim.

"Oldu"

Adamın yanına gidip ses sistemini iki günlüğüne kiraladık. Kapora verdikten sonra oradan ayrıldık. Sıra gelmişti süslere.

Balonlar, asılacak dekoratif lambalar, çiçekli süsler ve daha bir çok şey aldık. Bizim işimiz de bitmişti. Çeyiz alışverişi için kızlarla beraber ayrı gidecektik ona. Zaten saat akşam olmuştu.

Aklıma kar spreyi, konfeti gibi şeyler gelince baturu durdurup başka bir dükkana soktum. Onları da alınca işimiz gerçekten bitmişti.

*****

Girdiğimiz dükkana şöyle bir göz attım. Çok güzel süslenmiş bir sürü şey vardı.

"Buyurun nasıl yardımcı olabilirim" yanımıza gelen kızla başımı ona çevirdim.

"İyi günler bizim kına ve düğün işimiz var da yardımcı olursanız "

"Tabi. Düğününüz ne zaman?"

"Daha günü belli değil ama iki haftaya sığdırıcaz inşallah "

Kız gülümseyip masasına geçti ve bizi de karşısına oturttu.

"Tabi öncelikle sizin için hazır paketler verebilirim. İçinde kına sepeti, mumları, kınası, duvağı ve daha bir çok şeyi var testi falan. Sizin alacağınız şeyler isterseniz geçit" diyerek eliyle arkayı gösterdi.

Çiçeklerle süslenmiş bir geçit vardı. Bunu kapının önüne kurarsak kafeye bu geçitten girerler ve çok güzel kareleri olurdu. Kare demişken bir de kameraman ayarlamamız lazımdı.

Yanımdaki barış hiçbir şeye karışmazken, ben konuşuyordum kadınla da.

"Evet çok güzel olur"

"Yelpaze ve davul isterseniz onu da verebilirim"

"Evet lütfen" dedim onaylayarak.

"Tamamdır, kartımı vereyim. Günü belli olunca ararsınız. İsim soyisim"

"Ful.. " durdum, Barışa döndüm.

"Kadın evlenecek çiftin biz olduğumuzu sandı" söylediği şeyle önüme döndüm. Haklıydı.

"Şey ııı bizim bir arkadaşımız evleniyor da ismi rümeysa. Rümeysa ve efe kaan "

"Peki. Buraya not ettim. Tarih belli olduğu an bana haber verin renklerini ve malzemeleri ona göre ayarlayalım"

"Olur teşekkür ederiz" diyerek ayağa kalktık. Çıktığımızda barış sırıtıyordu.

"Neye gülüyorsun? "

"Bence fena fikir değilmiş. Bizim içinde mi baksaydık aceba? "

Utançla koluna bir tokat atıp hızlı hızlı ilerledim ve arabaya bindim. Barışla flört aşamasındaydık, sevgili değildik henüz ama barışın birden evlilik aşamasına atlaması beni utandırmıştı.

O da koltuğuna geçtiğinde hâlâ gülüyordu. Başımı camdan tarafa çevirip bende gülümsedim.

*****

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Yok olmaz bu mekan, fazla kapalı. Nefes alınmaz burda. Başka mekana bakalım"

"Niye yaa? Bence çok güzel"

"Yok melike yok. Özge hanım herşeyi beğenmiyor, ona orkideli neli bir mekan lazım"

Kaşlarımı çattım. Deniz sabahtan beri bana laf sokup duruyordu. Artık sinirimi bozmaya başlamıştı. Özür dileyecektim ama vazgeçmiştim.

"Sanane ya! Beğenmedim işte. Hem seni niye taktılar peşimize? Biz kendimiz hallederdik."

"Bende meraklı değilim size özge hanım. Batur komutanım emir verdi geldik" dedi diğer tarafa dönerken.

"Neyse bence de başka yere bakalım" diyerek araya girdi melike de. O mekandan çıkıp iki mekan daha gezmiştik. Kimisi çok istemişti üstelik "beğenmiyorsanız düğün salonu tutun" diyerek. Kimisi de güzel değildi.

En son bir mekan gördü melike ve oraya geldik. Giriş kısmı açıktı. Ama camekanlı. Siyah camlarla kaplıydı. Dışarıdaki içeriyi göremiyo, ama içerideki dışarıdakini görüyordu.

Kafenin bir duvarı boydan boya camdı. Ve içerisi gayet güzel aydınlanıyordu. Çok beğenmiştim. Emindim rümeysa da beğenecekti. Adamla anlaşıp iki günlüğünü 10 bin liraya kiraladık.

Bizim işimiz sadece mekan bakmaktı. Rümeysanın çeyizi için küçük sandıklardan alalım diye konuştuk melikeyle. Eşyalarını ona koyardık.

Bir dükkana girip çalışan kıza seslendim.

"Pardon, bakar mısınız? "

Kız yirmilerinin ortasında gibi duruyordu. Yanımıza gelip gülümsedi.

"Hoş geldiniz nasıl yardımcı olabilirim? "

"Biz üçlü sandık ve bavul alıcaz. Düğünümüz varda çeyiz koymak için"

Kızın gözleri denize döndü. Arkamı dönüp baktığımda denizin sağa sola baktığını gördüm. Bir adım sola kayarak kızın denizle olan göz temasını kestim"

"Düğün diyoruz, acil"

Kız başını sallayıp bizi yan tarafa doğru ilerletti. Kren rengi,üzeri incilerle süslenmiş üç tane sandık aldık büyük, orta boy ve küçük.

İki tane de bavul alıp ayırttık. Şuanda bizde araba olmadığı için sonra gelip alacaktık. Deniz parasını ödedi ve oradan da çıktık. Kızın bakışlarını hiç sevmemiştim.

Neyseydi. Saat akşam yediye geliyordu. Bir dükkana girip 11 kişilik lahmacun ve ayran aldım. Bizim eve geçtiğimizde herkes burada toplanmış, salonda oturuyordu.

Bu gün herkes yorulduğu için yemek yapacak güç yoktu kimsede. Aferindi bana. Yere bir yer sofrası kurup hepimiz daire şeklinde oturduk. İştahla yerken kimse konuşmuyordu.

"Kesene bereket özge valla çok acıkmışım" dedi yiğit. Aras sırtını pat patlayarak güldü.

"Oğlum sen zaten hep açsın"

"Aşk olsun. Bu gün o kadar koşturduk yorulduk tabiki acıkırız. Öyle değil mi komutanım"

"Öyle öyle" dedi batur da.

"Ben bir su alayım" deniz yerinden kalkıp mutfağa geçtiğinde stresle karnıma bir ağrı girdi. İçimden bir dürtü sende git diyordu. Elimdeki lahmacunu yavaşça yere bırakıp ayaklandım ve mutfağa ilerledim.

Sürahiden bardağa doldurduğu suyu dudaklarına yaklaştırıyordu ki benim geldiğimi duyunca bakışları bana döndü.

"Bir şey mi istemiştin? "

Başımı biraz havaya diktim. Benim başım hep dikti

"Burası benim evim, istediğimi isterim"

Bu ne saçma bir cümleydi böyle.

"İyi" diyerek önüne döndü ve suyunu yudumlamaya devam etti.

"Derdin ne senin? Niye bana sürekli laf sokup duruyorsun? Ergen misin sen? "

Suyunu bitirip bardağı tezgaha bıraktı ve yanıma ilerledi. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu.

"Ben ergen değilim, ayrıca sana laf soktuğum da yok. Olanı söylüyorum"

"Söyleme o zaman"

Bir kaç saniye gözlerime baktı.

"Sen ne anlarsın aşktan, sevgiden"

Duyduğum cümleyle kısa bir sarsıntı geçirdim. Ne demekti bu?

Gideceği an kolundan yakaladım. Gözleri bir kaç saniye kolundaki elime indi.

"Ne demek istiyorsun? "

"Körsün diyorum"

Yine anlamamıştım.

"Bir öpüşseniz anlaşırsınız bence"2

Kapıdan gelen sesle ikimizin de bakışları oraya döndü. Aras yanımızdan geçip denizin su içtiği bardağa suyu doldurarak tepesine dikti.

"Büyük saçmaladın şuan! Ben niye öpücem bunu be" elimi çekip sinirle salona geçtim. Bakışlar bir kaç saniye bana dönse de geri sohbetlerine döndüler. Benim arkamdan deniz, denizin arkasından aras geldi.

*****

Yemek yedikten sonra çöpleri toplayıp bir poşete doldurduk ve yiğit aşağıdaki konteynıra atıp geldi. Hepimiz tıka basa doymuş bir şekilde sağa sola devrildik.

Bir koltukta rümeysa, ben ve batur otururken, bir koltukta deniz, barış ve fulya oturuyordu. Özge ve melike tekli koltuklara geçmiş, yiğitle aras da mutfaktan aldıkları sandalyeye geçmişti.

"Hazır hep beraberken oyun oynayalım mı? "

Herkes bana döndü.

"Bu kadar stresin içinde mi? "

Batura döndüm kaşlarımı çatıp.

"Evet ne var? "

"Ne oynıycaz? " dedi fulya da heyecanla. En sevdiğim oyunu tabiki üzümlü kekim.

"Tabu"

"Olur bana uyar " dedi barış. Aras ve yiğit de eliyle artı işareti yaptı. Herkes onaylayınca odadan kartları getirdim.

Birinci grup: A

Takımdakiler: Batur, Ahsen, Melike deniz, Yiğit

İkinci grup:B

Takımdakiler: Barış, Fulya, Rümeysa, Efe kaan, aras, Özge

B takımında bir kişi fazla olmuştu, olsundu.

"İlk biz başlıyoruz" diyerek ayağa kalktım. Süremiz bir dakikaydı.

Kelime: Okçu

Yasaklı kelimeler: ok, yay, atmak, spor, hedef

Tüm kelimeler yasaklıydı nasıl anlatacağımı düşündüm bir süre. Yanımda gözetmen olarak fulya duruyordu.

"Hazır olduğunda başla" başımı salladım.

"Şimdi birine trip atarken tamam yerine ne dersin? "

Cevap yiğit'ten geldi.

"Ok"

"Ok evet. Şimdi oka bir şey takarsın, çekersin ve bırakırsın"

"Yay" dedi melike de.

"Süper. Bu spora... "

"TABU! " diye bağırdı fulya. Spor yasaklı kelimeydi. Oflayıp diğer kelimeye geçtim.

Kelime: Ajanda

Yasaklı kelimeler: yıl, tutmak, defter, not, okul

"Tamam. Şimdi sizin meslekte birisi, bir bilgiyi başka birine sızdırıyorsa kimdir bu? "

"Volkan" dedi deniz . Yiğit'ten bir kahkaha yükseldi. Evet volkan ajanlık yapmıştı.

"Ajan" dedi batur da sakin bir şekilde. Melike "ajan... Ajanda" dedi ayağa kalkarak.

"Evet" diğer kelimeye geçmiştim ki süre bitti. Sıra diğer takıma geçti.

Fulya anlatıyordu bu sefer, ben gözetliyordum.

Kelime: Hakim

Yasaklı kelime: avukat, savcı, dava, duruşma, meslek

"Bakın iyi dinleyin beni. Ben neyim?"

Barıştan "prenses" geldi. Herkes ooo diye bağırıken fulya utanmıştı.

"Yaa off saçmalama. İşim ne benim? "

"Avukat" dedi özge.

"Güzel. Benim üstlerim kim? "

"Imm savcı, hakim" dedi efe kaan da ve bir kelime bildiler.

Diğer kelime Kütüphane

Yasaklı kelimeler: kitap, görevli, sessizlik, okumak, okul

Biraz düşündü fulya.

"Hahh şimdi ben evime bir dolap alıyorum içine ne koymam lazım? "

"Biz nerden bilelim" dedi aras da. Bu hali bana çok komik gelmişti.

"Ya düşünün işte. Kapağı olan, içinde yazı olan bir şey. "

"Kitap" dedi rümeysa da.

"Güzel kitap, nerde satılır"

"Kitapçıda" barışın söylediği şey bir çoğumuzu güldürdü. Doğru söylüyordu, kitap kitapçıda satılırdı. Fulya gözlerini devirdi.

"Allahım yarabbim. Kitabı ne yaparız? "

"Valla biz okuyoruz ama sen ne yapıyorsun bilmem" dedi aras. Bu da bizi güldürdü

"Kitabı nerde okuruz? "

"Süre bitti"

İki takımda birer kelime bilmişti. Oyun böyle dönerek devam etti. B takımı toplam 50 kelime yaparak bizi geçti. Biz 32 kelime ile kaybetmiştik. Birer kahve içtikten sonra kalkan timi kalkıp gitti.

Herkes odasına gidip yattı. Bu gün hepimiz çok yorulmuştuk ama hiç şikayetçi değildik bu durumdan. Yüzümde tatlı bir gülümseme ile uykunun kollarına girdim.

Rümeysa da bu kadar heyecanlıysam kendimde nasıl olurdum kim bilir. Hem daha iki kız daha vardı. Fulya, üzümlü kekim ve özge bademim.

*****

Ertesi sabah uyandığımızda rümeysa ev işini hallettiklerini, fakat evin bakıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Erkekler evin tamir işlerini halledecekti, bizde bu sırada alışverişe çıkacaktık.

Güzel bir kahvaltıdan sonra Batur'un ricaları üzerine (!) barışı yanımıza aldık. Sevgili baturcum "size araba lazım olur, o kadar poşeti taşıyamazsınız, sizi koruyup kollayacak adam lazım" derken barışı göndermişti.

Çünkü tim içerisinde yalnızca barışın ve Batur'un arabası vardı. Normalde batur gelecekti ama ev işlerine yardım etmek için gelemedi.

Ahh sevgili müstakbel kocacım inşallah kolunu fazla zorlamazdı. Bu düşünceme yüzümü buruşturdum. Benim söyleyeceğim sözler arasında bunlara yer yoktu.

Neyse. Alışverişe geldiğimizde öncelikle neye baktık? Tabiki giyime. Kızımız yeni kıyafetler giymesin miydi yani?

Bir elbise, bir takım, bir tulum derken iç çamaşırı ve geceliğe geldi sıra. Allah'tan barış bizi dışarıda bekliyordu. O dışarıda beklese bile rümeysa sanki hiç normal bir şey değilmiş gibi utanıyor, kızarıyordu ve göz teması kuramıyordu.

Tamam böyle şeyleri hiç görmediği için utanması normaldi ama neyseydi bu da. Tabi biz İstanbul'da bir gece vakti karanlıkta işi pişirdiğimizden utanma duygusu kalmamıştı bende. İyice arsız olmuş çıkmıştım.

Sonracıma kıyafet işi bitince ne aldık? Makyaj malzemesi ve gerekli ihtiyaçlar.

Rimeliydi, fondöteniydi, allığıydı, yıllığıydı derken sepeti doldurduk. Duş jeli, sabunu, tarağı. Hiçbir eksik kalmadı. Fulya bize öğleden sonra katıldı. Özge de işteydi yine bademim benim.

En son gelinlik ve Kınalık bakmaya gittik. Bir çok seçenek olması kafa karıştırıcıydı. Ben evleneceğim zaman ne yapacaktım artık hayret.

"Buyurun hoş geldiniz" dedi sevimli bir kadın.

"Hoş bulduk. Biz bu kızımıza gelinlik ve kınalık arayışındayız" dedi fulya rümeysayı göstererek. Kadın rümeysaya döndü.

"Tabi nasıl bir şey olsun? "

"Şey fazla abartılı istemiyorum. Elbise gibi ama hafif kabarık"

"Tabi. Önce size bir kaç model göstereyim, sonra deneyelim. Buyurun"

Biz kadının peşinden giderken, barışda bizi arabada bekliyordu. Benim gelinliğim kesinlikle abartılı olacaktı çünkü hepsi çok güzeldi.

Önce dört tane Kınalık denedi. En sonunda birine karar verdi. Hiçbiri de içine sinmemişti galiba.

Şöyle bir bakınca, bence de harikaydı ve rümeysa ya da çok yakışmıştı. Kıvırcık, siyah saçlarını da güzelce yaptık mı okeydi.

Sıra gelinliğe geldi. Bunda da üç tane gelinlik giydi. İlki çok sıkmıştı ve başka bedeni de yoktu, ikincisi çok sade ve düşük omuzluydu. En son giydiği ona tam olmuş, çok yakışmıştı ve o gelinlik seçildi.

Gelinliğin önü

Arkası

Abartılı bir şey istemiyorum demişti kızımız ama bundan başka abartısız bir şeyde yoktu. Uzun kuyruğu ile kuğu gibi olmuştu.

Taç ve çiçekleri de halledip oradan da ayrıldık. Düğün alışverişimiz şimdilik bitmişti. Terlik ayakkabı gibi son dokunuşları da halledip eve geçtik.

*****

Bölüm sonu

şimdilik bu kadar, bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın

oy ve yorum bırakmayı da unutmayın.

 

Bölüm : 15.12.2024 12:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...