*****
Heyecanla beklediğimiz gün geldi çattı. Bu beş günü telaş ve heyecan içinde geçirdik. Rümeysa ve efe kaanın nikah günü belli oldu. Yarın kına, ertesi gün de düğün olacaktı.
Bu beş gün içinde rümeysalar eşya bakmaya giderken, bizde evi temizleyip tadilat yaptık. Parkeler, prizler, pencereler ve kapılar değişti.
Güzel bir boya badanadan sonra yeni mutfak dolapları takıldı. Ev lüks bir eve dönüştü. Tabi bu aşamada ben çok bir yardım yapamadım. Yaramın dikişleri alındıktan sonra tüm iş bendeydi ama.
Batur albaydan izin almıştı tim adına. Düğün zamanı göreve gitmeleri kötü olabilirdi. Albayda sağolsun bir hafta müsade etmişti.
Ev yerleştirildikten sonra gözüme aşırı tatlı geldi. Aceba benim evim nasıl olacaktı.
Böyleydi işte. Uygun fiyatlı ne buldularsa aldılar. Evin gereçlerini ben ve özge hallettik. Tabak, çanak, tencere, mumluk, vazo, çatal, kaşık seti aklınıza ne geliyorsa.
Sanki ben evleniyorum gibi heyecanlıydım. Benim düğünümü düşünemiyordum. Gelin kızımızda o kadar heyecanlıydı ki stresten üç kilo vermişti bile.
Herşey bir yana bu gün bakım yaptırmaya gidecektik. Barış sağolsun arabasını bize emanet etmişti. Fulyanın ehliyeti vardı ama arabası yoktu, o kullanacaktı. Tabi barışı ikna etmek de zor olmamıştı. Fulya sayesinde.
Arabanın bagajına yedek kıyafet ve gerekli eşyaları koyduktan sonra arabaya binip kemerlerimizi taktık. Buranın en çok gidilen yeri olan hamama gidiyorduk. Herşey vardı üstelik. Bitlis deyip geçmemek lazımdı.
Spasıydı, buhar odasıydı, kuaförüydü derken ohooo yani.
"Ne açayım? " fulya uzanıp radyoyu açtı.
"Hareketli bir şeyler aç da havamız yerine gelsin" özge arkadan uzanıp fulyaya seslendi. Fulya, hay hay ifadesi ile kanalları karıştırmaya başladı.
Off yine bir akşam üstü geldin aklıma. Güneşin batışıyla ne alaka? Sanırım içimde birikmişler var, baksana. Salmışsın gururunu sokaklara.
İdo tatlıses: sen şarkısı ile ritme ayak uydurarak arabanın içinde oynamaya başladık.
Sen, hatalarını hep örtpas eden sen, kendine bile güvenemeyen sen, herkesi kendi gibi gören, haklı herkes haklı.
hava bu gün güneşli olduğu için ön camlar açıktı ve yanından geçtiğimiz herkes dönüp bize bakıyordu. Dışarıdan deli gibi görüne bilirdik. Özge bile oynuyordu, İnana biliyor musunuz? Şahsen ben çok şaşırdım. Özge ciddi kız, kendinden geçmişti.
Yolumuz yarım saatlik bir yoldu bu yüzden eğlenerek, yavaş gidiyorduk. Telefonu çıkarıp kamerayı açtım ve video çekmeye başladım. Değişik hareketlerle oynamaya devam ettik.
Müzik bitip başka bir müziğe geçince videoyu kapattım ve başka bir video çekmek için bekledim.
Nefessin, almazsam biterim. nefessin, almazsam biterim. nefessin, almazsam, nefessin, almazsam.
Videoyu tekrar başlattım, o şurada Fulya pencereleri kapatıyordu.
"Kanka ne yapıyorsun video çekiyorum"
"Video çekiyim sonra geri kapat"
Video hâlâ kayıttaydı bu arada.
"Kanka mal mısın? Video çekicem ya. Ne saf kız bu ya"
Benden beklenmedik hareketler. Özge arkadan bir kahkaha bıraktı. Fulya aldırmadan önüne bakmaya devam etti. Video hâlâ kayıtta.
Pencerenin kapanmasına üzülmüştüm çünkü hızımızdan dolayı saçlarım savruluyordu. Şimdi bir boşluk hissi oluştu.
"Kanka aç da üzülmesin kız, temizletiriz geri içini" dedi özge de tekrar öne uzanarak.
Fulya göz devirip camları indirdi. Müzik bitmişti zaten zahmet olmasaydı keşke. Neyseydi.
Yol boyunca fulyaya trip attım. Normalde de birbirimize şaka yapar, birbirimizi ciddiye almazdık. O da benim mal dememi ciddiye almamıştı zaten. Gerçek arkadaş böyle olurdu.
Hamama geldiğimizde girişimizi yapıp içeri geçtik. Bir oda tutmuştuk. Eşyalarımızı bırakıp bikinilerimizi giyip içeri geçtik. Buhar ve aşırı sıcaklık bizi karşıladı. İçerisi buhardan görünmüyordu. Terliklerimizi de giydik düşmemek için ve bir yere oturduk.
Güzelce yıkandıktan sonra orada çalışan abla bizi bir güzel keseledi ve lifledi. Ardından oyun oynamaya başladık. Bizim haricimizde bir sürü kadın vardı. Bir kadın eline tef almış, kenara oturmuştu, diğeride şarkı söylüyordu.
Oynamak isteyenler ortadaki büyük taşın üzerine çıkıp oynuyordu. Hep birlikte taşın üzerine çıkıp oynamaya, şarkı söylemeye başladık. Rümeysa çıkmak istememişti ama fulyayla kolundan tutup kaldırdık. Özge bu ara beni çok şaşırtıyordu.
Gör bak neler oldu yüreğime, tutmam elin olmuş ellerin. Kır pas zehir ettin düzenimi hey hat bana senden gayrı olmaz.
Şarkı devam ederken diğer ablalar gibi göbek atmaya başladık. Ama tabiki onlar kadar profesyonel değildik.
Özge değişik hareketler yaparken ayağı taşın kenarına geldi ve kaydı. Düşüşü çok komik olduğu için hepimiz kahkaha atmaya başladık. Arka üstü düştüğü için neyse ki bir şey olmamıştı.
Öyle bir güldüm ki bir an ağzım yırtılacak sandım. Fulyaya baktığımda yere çömelmiş gülüyordu.
"Kanka iyi misin? " bir yandan gülüyor, bir yandan durum kontrolü yapıyordum.
"Galiba altıma işiycem " gülmeye devam etti. Özge de yanımıza tekrar çıkıp fulyanın kolundan tutup çekti.
Fulya bacaklarının serbest kalması ile biran ciddileşti.
Ben fulyaya bakarken fulya ayaklarına bakıyırdu.
"Neğğğ? " bir kahkaha daha koptu benden ve olduğum yerde zıplayarak gülmeye devam ettim. Özge de gülerken rümeysa artık kendinden kopmuştu.
Fulya üzgün bir yüz ifadesi ile bize bakıyordu. Gözümden yaş geliyordu artık. Gülmekten ölecektim. Kadınlar hiçbir şey farketmedi Allah'tan.
"Kalk Allah cezanı vermesin. Yıkan şurda da kimse çakmadan gidelim" dedi özge kalkmasına yardım ederek.
Fulya hiçbir şey olmamış gibi kenardan sıvışıp duş alınan yere gitti. Ben taşın üstüne yatmış hâlâ gülerken rümeysa da yanıma yığıldı. En sonunda fulyayı da alıp çıktık. Buhar odasına geçtik.
"Ahh öldüm valla ya. Sen bizi güldürdün, Allah da seni güldürsün fulya" dedim oturarak.
"Gülün siz gülün. Sizi de görücem ben. Hem özge beni çekmeseydi altıma yapmazdım"
"Ben ne yaptım ya? Ben nerden bileyim senin sıkıştığını kaldırmak istedim" dedi o da kendini bir köşeye atarak
"Allah seni de bildiği gibi yapsın rümeysa. Bunlar beni zorbaladı, sen hiçbir şey yapmadın, yardım etmedin bana" dedi küskünce.
"İyide ben ne yapacaktım ki fulyacım" dedi rümeysa da ellerini kaldırarak.
"Öyle deme kıza. Düğünü olacak, Allah korusun bir aksilik olur falan" dedim yüzümü elimle yellerken. Çok sıcaktı. Terleyecektik burada.
Bir saat de burada oturduktan sonra spa bölümüne geçtik. Önce köpük dolu jakuziye girdik. Birbirimize köpükler atıp oynadık. Özge ak sakallı dede gibi çenesine köpük bıraktı.
Biraz da orada durduktan sonra duş alıp masaj bölümüne geçtik. Görevli kadınlar bize çeşitli yağlar sürüp, sırtımıza masaj yaparken uyumak üzereydim.
"Ayy ben uyuyacağım galiba" dedim gözlerimi kapatıp.
"Valla iyi yaptık kızlar. En son ne zaman bakım yaptım hatırlamıyorum" dedi fulya da. Haklıydı, bende hatırlamıyordum. Yüzümdeki maske düşmesin diye elimle ittirdim biraz.
"Ben daha önce hiç yaptırmadım" dedi rümeysa. O da haklıydı. Köyde büyümüş biri ne kadar bakımlı olabilirdi ki? Bakımlı olanlarda vardı elbette ama imkan olmayınca oluyordu.
Masaj bittikten sonra kalkıp kuaför bölümüne geçtik. Maskeler çıkartıldı ağdalar yapıldı, saçlar yıkandığı için kurutulup fönlendi. Rümeysanın kıvırcık saçları düzelince çok daha güzel olmuştu.
Benim kahverengi saçlarım pırıl pırıl parlıyordu. Manikür, pedikür derken akşam etmiştik. Hepimize de hafif bir makyaj yapıp gönderdiler. Paramızı ödeyip arabaya bindik.
"Kızlar ben acıktım yaa. Yemek mi yesek? "
Hepimiz başımızı salladık. Hamama saat 12 de geldiğimiz için öğle yemeği yememiştik. Ve üzerinden 4 saat geçmişti. Şuanda saat öğleden sonra beş buçuktu.
"Olur valla bende acıktım" dedi fulya da. Arabaya binip bir restoranta geldik. Tüm masalar neredeyse doluydu. Bir masa boştu o da erkek grubunun yanındaydı.
"Ne yapsak? " derken yanında durduğumuz masadaki erkekler ayağa kalktı.
"İsterseniz buraya geçin hanımlar"
Dönüp adamlara baktık. Üç kişilerdi. Gözüm tutmamıştı ama başımızı sallayıp teşekkür ettik ve masaya oturduk. Gelen garsona sipariş verdik.
"Hadi fotoğraf çekilelim" dedim fulyaya iyice yaklaşarak. Diğerleri de kadraja girerek bekledi. Bir kaç fotoğraf çekinip telefonu bıraktım.
Ben tavuk sote sipariş vermiştim, yanında da patates. Fulya ve özge iskender sipariş verirken rümeysa da köfte sipariş etti.
Siparişlerimiz gelince sessizce yemeye başladık. Herkes çok acıkmıştı. Başımı kaldırdığımda, bize yerlerini veren erkeklerden biriyle göz göze geldim. Gülümsedi ona baktığımda. Hemen gözlerimi çektim ve yemeğime döndüm.
"Barış mesaj atmış, nerdesiniz diyor"
Fulya elinde telefonla bize baktı.
"Söylesene o zaman nerede olduğumuzu" özgeden gelen mantıklı cevapla göz devirdi ve yazmaya başladı. İçeceğimden bir yudum aldım.
Adam hâlâ bakıyor mu diye baktığımda hâlâ baktığını gördüm. Ya sabır der gibi başımı yan yatırdım.
"Atlas'a gidip eğlenicez, siz de gelin diyor"
Atlas burada tek eğlence kulübüydü diye biliyordum. Başımı salladım. Herkesten onay alınca yazıp telefonu bıraktı. Ödeme yapmak için hesabı istedik. Garson masaya defteri bırakınca elimi uzattım ama elimin üzerine konulan el ile kala kaldım.
"Müsade edin biz ödeyelim" dedi sürekli bana bakan adam. Hemen elimi çektim.
"Ne münasebet ya? Sen kimsin ki bizim hesabımızı ödüyorsun? "
"Efendim ben onur, izin verirseniz sizi tanımak isterim" dedi pişmiş kelle gibi gülerek.
"Vermem" dedim ayağa kalkıp. Parayı defterin arasına koyup kabanımı aldım ve ilerledim. Peşimden kızlar da kalkıp geldi. Arabaya binince sertçe kapıyı çekip kapattım.
Kusura bakma barış ama şuan çok sinirlenmiştim, senin arabana üzülemeyecektim.
"Aman boşver. Bizi kendine yakıştırdı demek ki salak" dedi fulya da kemerini takıp arabayı çalıştırırken.
Biraz ilerledikten sonra yanımızda bir araba belirdi. Restorantdaki adamlar şimdi yan taraftaydı.
"Yarışalım mı? " dedi yan koltuktaki.
Fulya önüne dönüp kendi tarafındaki pencereyi kapattı. Adam durmadı bu sefer de benden tarafa geçti. Fulya sinirle o camı da kapattı.
"Manyak mı ya bunlar? Çek sağa kız, polis olduğumu gösteriyim de görsünler" dedi özge de.
"Aman boşver bulaşmayalım salaklara" dedi fulya da. Ama adam bizim önümüze doğru arabayı kıracak gibi olunca fulya bir an kontrolü kaybedip yolun kenarında duran çöp konteynırına çarptı.
"Allah kahretsin! " dedi sinirle ve kemerini çözüp aşağı indi. Peşinden bizde indik hemen. Önümüze geçip inen adamlar bize yaklaştı.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz oğlum! " dedim elimi öne doğru uzatarak.
"Güzellikten anlamadınız ne yapalım? " dedi adam da. Fulya arabaya bakıyordu.
"Allah kahretsin çarptığımız yer yamulmuş" dedi elini başına atarak. Saçlarını geriye itip sinirle adama ilerledi ve bir tokat patlattı.
Adam geri sendelese de dengede kaldı.
"Ne yaptın lan sen? " diye fulyaya yaklaşıyordu ki özge fulyanın önüne geçip cüzganını çıkarttı ve rozetini gözterdi.
Aklımda şu şarkı çalmaya başladı;
Off düştüm aşka tadın dilimde zehir de olsa. Hadi yaa gel kalbime yatıya. Hadi yaa gel kalbime yatıya. Sen mecnun ol bende leyla destan yazalım kara sevdaya. İbret olsun aşkımız tüm dünyaya.
Yüzümde bilmiş bir gülümseme oluştu. Adam özgenin polis olduğunu görünce geri geri çekildi. Korkmuştu tabi.
"Şimdi beyler, polis çağırıyor ve sizden şikayetçi oluyorum. Bu arabanın parasını PAŞA, PAŞA ödüyorsunuz" dedi paşa kısmını bastırarak. İçimden bir çığlık attım. Yiyecektim bu kızı.
Hamamda deli danalar gibi eğlenen gülen kız bir anda ciddiyete bürünmüştü.
"Polis çağırmaya gerek yok abla. Borcumuz neyse öderiz biz" dedi diğeri de elini dur der gibi kaldırarak.
"Kes lan! Şerefsiz" dedi fulya tükürür gibi. Rümeysa hiç ses çıkarmıyordu çünkü onun elinden gelen bir şey yoktu.
Özge polis çağırdıktan sonra polislerle beraber karakola gittik. Yolda batura bir mesaj attım. Onlar da geliyordu, inşallah sorun çıkarmazdı.
Özge gayet rahat bir şekilde kendi üssünün odasına girdi, bir kaç dakika sonra bizi de çağırdı. Adamlarla karşı karşıya geçtik.
"Anlatın bakalım olayı" dedi memur abi.
"Şimdi amirim bu adamlar gittiğimiz restorantda bizi rahatsız etti... " diyordu fulya ama adam böldü sözünü.
"Hayır amirim sadece hesaplarını ödemek istedik"
"Allahım ya sabır. Biz istedik mi bunu" dedim bende.
"Kesin tartışmayı. Devam et kızım" fulya devam etti.
"Sonra neyse çıktık, bunlar peşimize takıldı, yarışalım mı dedi tabi ben kabul etmedim. Sonra arabayı önümüze kırıp kaza yapmamıza sebep oldu. Şikayetçiyiz" dedi ve sustu. Adam tekrar araya girdi.
"Amirim valla şaka yapacaktım. Ben nerden bileyim kaza yapacaklarını" dedi amire yaklaşarak. Amirin yanındaki polis tuttu onu yaklaşmasın diye.
Özge amirin masasının önündeki sandalyeye oturmuş kollarını da göğsünde toplamış sanki olayı o yaşamamış gibi dinliyordu.
"Doğru mu özge? " kapı çalındı ve bizimkiler içeri girdi.
"Batur, barış, yiğit, deniz, melike"
Selam verip yanımıza geçtiler.
"Değil amirim, eksik anlattı arkadaşım"
Hepimiz özgeye neyi unuttu bakışları atarken yerinden kalktı.
"Bu şahsiyet" dedi fulyanın tokat attığı adamı göstererek.
"Bu şerefsiz, afedersiniz ağzımı bozuyorum ama arkadaşım fulyaya tokat attı"
Herkes şok olmuştu. Barış şokla fulyaya döndü. Biz özgeye bakıyorduk. Adam bile şok olmuştu
"Ne! Amirim asıl bu kadın bana tokat attı" dedi eliyle fulyayı gösterip.
"İndir lan elini kolunu" dedi özge de eline vurarak. Barış fulyanın yanına geldi.
"İyi misin? Vurdu mu bu şerefsiz sana? " fulya barışa ne diyeceğiniz bilmezken adam barışa hitaben konuştu.
"Abi valla bak vurmadım. O bana vurdu bak" dedi yüzünü göstererek. Gerçekten de fulyanın beş parmağı adamın yüzünde iz bırakmıştı. Amir de derin bir nefes alıp önüne döndü.
"Salim atın şu adamları nezarete, bu günlük misafirlerimiz olacak" yanındaki polis başını sallayıp adamları da alıp gitti.
"Sağolun amirim" dedi özge başını sallayarak.
"Hiç boşa sevinme. Anlamadım mı yalan söylediğini? "
"Ama hak ettiler" dedi ellerini kaldırıp.
"Hakedene hep böyle ceza verecek misin? " dedi amir de.
"Sizde şu kağıdı imzalayıp çıkın, zararınızı da karşılayacaklar merak etmeyin" dedi.
"Ne zararı? " barış yaa kıyamam çok masum bakıyordu. Şimdi nasıl söyleyecektik ona arabanı vurduk diye?
"Şey barış abi, arabana çöp konteynırı çarptı da" dedi rümeysa. Aynen kızım çöp konteynırı geldi bize çarptı, biz ona çarpmadık da.
Barış fulyaya bakarken, fulya eğilip kağıdı imzaladı. Bizde imzalayıp çıktık ve arabanın yanına geldik. Yiğit arabanın yamulan tarafına baktı.
"Yalnız konteynır iyi çarpmış" dalga geçiyordu.
"Neyse. Size bir şey olmasın da " dedi barış da. Gülümseyip yanımdaki batura döndüm ama o gülmüyordu. Bu yüzden gülüşüm yüzümde soldu.
"Ne işiniz var ahsen sizin öyle tiplerle? " dedi sert bir ses tonu ile.
"Biz sadece yemek yeyip kalktık, onlar bize bulaştı" dedim yönümü ona dönerek.
"Ne fark eder, bulaşmayacaktınız"
"Bağırma kıza! Onun ne suçu var? Tüm suç Fulya'da" dedi özge de beni savunarak. Konuyu değiştirmek için fulyanın ismini vermişti elbette yoksa o da biliyordu suçun bizde olmadığını.
"Ne? Bende mi? Ben ne yaptım ya? Adam kendi demedi mi yarışalım diye"
"Ne? Sizde yarıştınız mı? " dedi barışda fulyaya bakıp.
"Hayır tabiki " dedi fulya cevap olarak.
"Neyse olan olmuş arkadaşlar hadi gidelim artık" dedi deniz de. Herkes arabalara binip kemerlerini taktı. Gün bitmişti artık. Normalde atlasa gidecektik ama modumuz kalmamıştı. Yarın kına vardı, o zaman eğlenirdik artık.
*****
taslağımda bölüm kalmadı o yüzden her gün yazıp atıcam, atamazsam merak etmeyin.
oy vermeyi unutmayın hoşçakalın bir sonraki bölümde görüşürüz.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |