Biraz olaylı, heyecanlı ve üzücü bir bölümle geldim. 1
Evet, Tehlike İçinde Aşk okurları kitabımızın sonuna geliyoruz yaklaşık iki bölüm daha çıkar ve sonra Tehlike İçinde Aşka veda ederiz... Aklımda özel bölümler var başka bir evrende en güzel hâlinle dedirtecek özel bölümler. 1
instagram hesabımız: Kitaplaraşkt1rr
whatsapp topluluğumuz: T. İ. Aşk
~En çok sevdiğin kırar kanatlarını~
Eve girdiğimizde ayağıyla kapıyı kapattı ve koltuğa ilerledi ikimizde sırılsıklamdık fakat ben bu durumdan şikayetçi değildim yağmuru seven bir insandım bence yağmurda beni seviyordu düşüncelerimden beni çekip koparan Çınar'ın sesiydi, "Abla!" Diye bağırıyordu neden bağırdığını tahmin etmek pekte zor değildi.
"Ben bakıp gelirim," Demişti Göktuğ hızlı adımlarıyla yukarıya çıkarken ben de bu sırada ellerimdeki ve dizlerimdeki çamura bakıyordum ayağa kalkıp ayağımdaki terlikleri çıkardım ve bir kenara koydum çamurlu terliklerle evin içinde dolaşmak istemiyordum ama zaten her yer çamur olmuştu daha fazla düşünmeyip odamıza çıktım Çınar'ın odasından Göktuğ'un sesi geliyordu.
Odaya girdikten hemen sonra banyoya girip ellerimi yıkadım ardından çamur olan pijamamı çıkartıp çamaşır makinesine attım banyodan çıktıktan sonra yeni bir pijama giydim bu sırada Göktuğ odaya girdi. Dağılmış gözüküyordu onun açısından baktığımda ben suçluydum fakat benim açımdan bakıldığında da yine ben suçluydum her anlamda büyük bir suçum vardı.
Onu anlamaya çalışarak yanına ilerledim, "Ben," Ne diyeceğimi bilemez bir hâlde yüzüne baktım, "Üzgünüm," Bir şey demeden elini saçlarım ile belime koydu ve kendine çekti sıkıca sarıldı.
Kollarımı mutlulukla büyük bedenine sardım. Bana mutluluğun tanımını sorsalardı Göktuğ ile geçirdiğim vakitleri anlatırdım.
Yine Bartu ben ve Eylül toplanmıştık Göktuğ'a bir şey çaktırmamak adına bana gelmişlerdi.
Biz konuşurken Naz Çınar ile ilgilenecekti Naz'a bu yüzden her şeyi anlatmıştık duyunca çok şaşırmıştı çünkü yıllardır tanıdığı kadın hain çıkmıştı.
Tabaklarımıza yaptığım kekten koyup sandalyelerden birine oturdum Bartu ise telefonunu masanın üzerine koyup Derya ve katilin konuşmalarını açmıştı.
Derya şöyle diyordu, "Bu yalanı daha fazla sürdürmeyeceğim sıkıcı bir hâl alıyor."
Katil ise, "Saçmalamayın çok az kaldı Asel'i tek yakaladığım an öldüreceğim bu sırada siz kendinizi acındırmaya devam edin."
"Aptalsın! Yapabildiğin birşey yok, hâlâ öldüremedin şu kızı."
"Benim ile böyle konuşmaya hakkın yok," Dedi katil gururla, "Benim kadar iyisini bulamazsın çünkü ben onun babasıyım ve ben bu işi bırakırsam senin için herşey zorlaşır."1
Bedenime bir ürperti yayıldı söylenen her birşey beynimin içinde yankılanmaya başladı. Bunun üzerine Bartu hemen sesi durdurdu.
"Ne dedi o?" Diye sordu Eylül şaşkınca.
Bu kadarını yapmış olamazdı benden bu kadar nefret ediyor olamazdı. Gözlerime akın eden her bir yaşın akmaması için kendimi zorladım, "Devam et," Dedim titrek çıkan sesim ile bunun üzerine Bartu sesi başlattı.
"Kahretsin ki biliyorum," Dedi Derya.
"Herşeyin sonuna geldiğimizin ikimizde farkındayız fakat garip bir şekilde Murat ile barışmışlar Göktuğ hariç. Buyüzden Göktuğ ve Asel büyük kavga etmişler."
"Yani ilişkilerine zarar vermeye başlamışlar," Güldü acımasızca güldü, "Keşke elimde bir koz olsada Göktuğ'un Asel'i öldürmesini sağlayabilsem bu benim için daha güzel bir son olur."1
"Şuan bu bizim için zor biz belirli planımızı uygulamaya devam edelim."
"Bu iş artık son bulmalı, Cem sıkıyor artık bu işi bitirip onun yanına gitmeliyim."
"En kısa zamanda halledeceğim."
Ses bitmişti ve ben de bitmiştim şaşırmamam gerekiyordu çünkü babam benden gerçekten nefret ediyordu ama bu kadarını beklemiyordum sonuçta o da bir babaydı onunda içinde kızına karşı bir sevgisi olmalıydı.
Eylül ve Bartu'nun bakışları benim üzerimdeydi dik durdum çünkü dik durmalıydım pes ettiğim an bu işin sonucu ölümüm ile sonlanırdı, "Hiçbirşey bilmiyormuşuz gibi davranacağız önce katili öldüreceğiz sonra ise Derya ile yüzleşeceğiz Derya'nın sonunu daha yazmadım ama Cem ile de görüşmeliyiz."
Eylül, "Yeter artık Asel Göktuğ'a herşeyi anlat."
Hiç beklemeden cevap verdim, "Anlatmam."
"Kızım sen aptal mısın? Siler atar seni bak Murat'ı sildi! Seni de siler!"
"Silsin," Dedim sakin bir ses ile, "Onun üzülmesine tercih ederim, o üzülmeyecekse beni silebilir."
Eylül sakinleşmek ister gibi saçlarını geriye attı, "Senin yalnız kalmaman gerek yalnız kaldığın an gebertir seni bu herif."
"Yapamaz izin vermem, önce ben öldüreceğim onu."
Donuk bir şekilde konuşuyordum babamı öldüreceğimden bahsederken hissizdim.
Bartu, "Göktuğ gelene kadar biz burada duralım Göktuğ geldikten sonra gideriz."
Eylül histerik bir kahkaha attı, "Bacağını ne hâle getirdi. Sana birşey olmayacak ha? Gözünün yaşına bakmaz bu herif kızım."
Bartu'nun telefonuna bir bildirim geldi hiç birşey demeden telefonunu eline aldı ve birşeyler yaptı ardından tanıdık sesler odayı kapladı Derya ve katil konuşuyordu.
"Kahretsin!" Diye bağırdı Derya, "Öldürmüşler! Sorun o ihtiyarın ölmesi değil! Sorun Hasan'ın ölmemiş olması," Sesi sinirli ve şaşkın çıkıyordu bilmediği bir şey vardı ki Hasan ölmüştü.
Katil yani babam olacak o adam konuştuğunda sesindeki endişeyi ve şaşkınlığı hissettim, "Ölmemiş mi?"
"Ölmemiş," Dedi Derya soğuk bir ses ile.
"En kısa zamanda Asel ve Göktuğ'un sonunu getireceğiz."
"Güvenimi her zaman boşa çıkarıyorsun."
Tam bu sırada telefonum çaldı arayan Rahime ablaydı sandalyeden kalkıp biraz uzağa gittim ve aramayı açtım.
"Kız asel!" Diye bağırdı, "Evlenince beni unuttun."
"Yok abla," Ne unutacağım be abla ben neler ile ugraşıyorum.
"Kız vallahi çok sıcak piştim."
Bu aylarda galaksi evreni sıcak olurdu.
"Burasıda çok soğuk abla," Deyiverdim.
"Neredesin de sen?" Dedi sorgulayıcı bir ses ile.
"Şey," Bocalamak bu olmalıydı, "Şaka, şaka yaptım çok sıcak."
"Ne işler karıştırıyorsun sen?"
Annem bu kadar sorgulamamıştı beni, "Abla Çınar çağırıyor ben seni arayacağım," Telefonu nasıl kapattığımı bilmiyordum yalan söylemek bana çok uzak bir kavramdı fakat yalanlardan peşimi kurtaramıyordum.
Telefonu cebime koyup Eylül ve Bartu'nun yanına ilerledim Eylül yüzüme garip bir şekilde baktı ve ardından boynuma baktı sonra Bartu ile bakıştı neler olduğunu anlamaya çalışıyordum
"İlk taktığın günden dikkatimi çekmişti kolyen," Dedi Eylül gözlerim boynuma kaydı ve kendime engel olamadan gözlerim büyüdü kolyem yoktu, "Fark ettim de biz Derya'nın hain olduğunu öğrendiğimiz gün kolyen boynunda yoktu."
Bartu, "Ve o kolye de kamera ve ses kayıt cihazı vardı."
"Hayır yok, Göktuğ verdi bana o kolyeyi."
Bartu gülümsedi, "Demek ki seni takip edebilmek için sana o kolyeyi verdi."
Kafamı her iki yana salladım, "Bilmiyorum."
Bartu, "Göktuğ da mı fark etmedi?"
Tekrardan başımı hayır şeklinde salladım madem o kolyenin içinde kamera ve ses kayıt cihazı vardı Göktuğ kolyemin olmadığını neden fark etmemişti?
Kolyeyi iyiki kaybetmişiz yoksa herşeyi öğrenecekmiş.
Eylül, "O zaman kolye nerede?"
"Bilmiyorum düşürmüş olmalıyım."
"Eğer kolye hâlâ boynunda olmuş olsaydı Göktuğ herşeyi öğrenmişti."
"Demek ki evrende Göktuğ'un bir şeyleri öğrenmesini istemiyor."
Eylül kaşlarını çattı, "Kendini haklı çıkarmaya çalışma haklı hiçbir tarafın yok."
"Göktuğ'umun üzülmesini istemiyorum."
Bartu, "Ben gideceğim Naz'ımı bir yere götüreceğim," Dedi. Sanki beni yalnız bırakmamak konusunda ısrarcı olan o değilmiş gibi.2
"Benide Murat'a bırakın," Demişti Eylül'de sanırım sadece laf arasında beni yalnız bırakmayacaklardı.
Herkes sevgilisiyleydi! Benim kocamda ortalıklarda yok! Ayağa kalkıp misafirlerimi ağırladım Çınar ile yalnız kalmıştık.2
Elinde tuttuğu kolye ile geldi, "Bak Naz ile sevdiğim kıza kolye yaptık."
Şaşkınca, "Sevdiğin kız mı?" Dedim.
"Evet, sevdiğim kıza yaptık. Aynı senin gibi mavi gözleri, küçük burnu ve koyu kahve saçları var senin gibi çok güzel."2
Çınar'ı kucağıma çektim, "Öncelikle teşekkürler aşkım ama sen daha çok küçüksün bu yüzden aşk işlerine girme."
Bu yaşta sevgili yapsa büyüdüğünde aşkın tadını hissedemeyecekti doyumsuz olacaktı ya da kendini birşey sanıp kızları üzecekti ve ben böyle bir çocuğun ablası olmak istemezdim.
Kolyeyi uzattı, "O zaman sen tak kolyeyi sana da yakışır."
"Ben takabilirim," Kolyeyi alıp boynumdan geçirdim.
"Şimdi ne yapacağız?" Diye sorduğunda camdan atlamayı planlıyordum yine başlıyorduk. Çınar çocuklara olan sevgimi sömürmüştü!
Bu güzel bir fikirdi Göktuğ'a ilk yaptığım tatlıyı yapabilirdim ikimiz için de bir anlam taşıyan o tatlıyı yapmak zevkli olacaktı. Ve ben genellikle bu tatlıyı yaptığımda canım sıkkın olurdu ve bugünde o günlerden biriydi. Babamın beni öldürme kararı aldığını öğrendiğim bu günde tatlı yapmak bana yaşadıklarımı bir nebzede olsa unutturacaktı.
Önce tatlının muhallebisini yaptık sonra ise altına etimek döşeyip şerbet döktük muhallebi soğuduktan sonra eimeğin üzerine muhallebiyi döktük tatlıyı küçük dilimlelere ayırıp her dilimin üzerine minik küçük çikolata topları koyduk tatlıyı bitirdiğimde gülümseyerek bakıyordum. Buraya ilk geldiğim sıralarda onun evine gidip tatlı yaptığım zamanlar gelmişti aklıma bir o kadar garip ama bir o kadar da güzel zamanlardı Çınar boyama yapacağım deyip yanımdan ayrıldığında ben de camın önünde salıncağa ilerledim dışarıda yine yağmur yağıyordu yağmuru izleyip Göktuğ ile yaşadığım anlar canlanıyordu gözümün önünde.
Bir gün sandalyeme oturup karşı balkonda kahve içen adamı izlemeye başlamıştım ve gözlerimiz birleştiği an bana gülümseyip göz kırpmıştı.
Bana sürekli göz kırpan bir adam vardı ve bu adam göz kırparak benim kalbimi çelmişti.1
Bir gün ilk saldırıma uğradığımda ona şöyle demiştim;
"Boyun kaç?" Demiştim ama saçmaladığımı düşünüp söylememişti fakat o adamın bilmediği birşey vardı ki ben olay anlarında çok saçmalar ve kafamı dağıtmaya çalışırdım.
"Boyunu hâlâ söylemedin," Deyip onu darlamıştım ama o an ne yaşadığımızı sorgulamıştı ve ben de ona kafasından kötü düşünceleri silmesini söylemiştim ve bana;
"Sen akıllanmazsın," Demişti ve boyunu söylemişti.
Ben bir erkeğin boyuna bakardım ve Göktuğ'da o da vardı.
Bir gün en yakınım olan kişiyi vurduğumda ona şöyle demiştim;
"Ö-özür dilerim," Aslında özür dilemem gereken kişi başka biriydi fakat ondan özür dilemiştim.
"Sana sarılırsam herşey geçer mi?" Deyip ona sarılmak istemiştim ve buna izin vermişti ve sorduğum soruya karşılık.
"Geçer," Demişti, o gün belkide ilk defa yalan söylemişti çünkü kendisi yalandan nefret ederdi ve yalan söylemezdi ama o gün içimin biraz da olsun rahatlayabilmesi için yalan söylemişti.1
Ama geçerdi geçmez dediğimiz herşey geçerdi asla geçmeyecek gibi duran şeylerde geçerdi.
Göktuğ beni gerçekten sevmişti bir insan birini sevip sevmediğini belli ederdi ve Göktuğ beni sevdiğini belli ediyordu. Yağmur dahada hızlanmaya başladığında cama sert vuruşlar yapıyordu en sevdiğim havalar bu havalar olabilirdi arkadaşım gibi gördüğüm yağmur bana herzaman eşlik ediyordu ve sanırım onu bu yüzden seviyordum.
Bir an bomba patlama sesi gibi bir ses duyduğumda yerimde sıçradım gök gürlememişti bu farklı birşeydi farklı ve garipti çünkü ses evin bodrum tarafından gelmişti Çınar koşarak yanıma geldiğinde onunda sesten korktuğunu anlamıştım. Telefonumu Çınar'a verip ayağa kalktım.
"Sen burada beni bekle hemen geleceğim birşey olacak olursa da Göktuğ abini ara."
"Sesin nereden geldiğine bakacağım tatlım hemen gelirim," Yanağına küçük bir öpücük bıraktığımda evden çıktım.
Yağmur saçlarımı ıslatırken ayaklarım çamur oluyordu belimden çıkardığım silahı elimde korku içinde tutuyordum bodrumdan tıkırtılar geliyordu bir hayvan olup olmadığını düşünmüştüm ama diğer seçenek yani katilin gelmiş olma seçeneği maalesef ki aklıma daha çok yatıyordu.
Bodrumun kapısını açtığımda içerisi karanlıktı ışığı açıp etrafa baktığımda ise kimsenin olmadığını fark etmiştim rüzgarın bir şeyleri düşürdüğü düşüncesiyle içeriye girip bakınmaya başladım fakat arkadan kafama aldığım darbe ile kendimi yerde buldum dizlerimin üzerine düştüğüm yerden kalkıp katile yani babama bakıyordum yüzünde yine maske vardı bilmiyordu ki ben onun kim olduğunu öğrenmiştim.
Güldüm, "Artık yüzünü saklamana gerek yok maskeli katil."
Yanıma gelip body'min yakalarından tuttu ve beni silkeledi, "O ne demek?"
"Babam olduğunu biliyorum," O fark etmiyordu ama silahım bacağına dayalıydı tetiğe bastığımda acıyla yanıma düştü düşünmeden diğer bacağına da sıktım, "Nasıl yaptın?"
Gülmeye başladı, "Aynen böyle güle oynaya yaptım."2
Dışarıdan Göktuğ'un sesini duyduğumda elindeki silahını, ışınlanma cihazını ve telefonunu aldım bodrumdan hızlıca çıkıp kapıyı kapattım. Göktuğ endişeli bir şekilde yanıma geldiğinde koluna yapıştım.
Güldüm, "Korkak çocuk ona birşey olursa aramasını söylemiştim."
"Hayır ben yeni geldim ve hiç birşey olmadığını tespit ettikten sonra çıktım."
"Birde ben bakayım," Deyip kolunu kurtardığın da tekrardan koluna yapıştım, "Gerek yok kocacığım," Dedim harfleri uzatarak, "Ben kontrol ettim rüzgardan birkaç birşey düşmüş hem hava çok soğuk bak üşütmeden girelim eve haydi," Saçlarım sırılsıklam olmuştu ve tek saçlarımla yetinmeyip bütün vücudum sırılsıklam olmuştu yağmurun şiddetti her saat artıyordu. Göktuğ üşüdüğümü hissettiği için eve doğru yürümeye başladı.
Eve girdiğimizde hiç vakit kaybetmeden üstündekileri çıkardım ve hızlıca Bartu'ya mesaj attım.
Asel: Babam evimizin bodrumunda yaralı, onu gelip al. Ses çıkarmamaya özen göster Göktuğ evde.
Göktuğ olmamış olsaydı onu orada hallederdim ama Göktuğ gelmişti Bartu vakit kaybetmeden mesajımı okumuştu.
Asel:Evet, ayrıca yaralı oralar hep onun pis kanı olmuştur Göktuğ'un bunları görmemesi gerek.
Bartu:Ben hallederim bana güven.
Telefonu kapatıp yatağın üzerine koydum ve aşağıya indim Göktuğ Çınar'ı kucağına almış koltukta oturuyordu Çınar'a yandan bir bakış atıp yanlarına oturdum, bu çocuk herşeyi mahvediyordu, "Çınarcığım neden Göktuğ abini aradın tatlım?"
Dudaklarını büzdü, "Gittin gelmedin ben de sana birşey oldu sandım Göktuğ abimi aradım."
Sesim biraz yükselmişti, "Lan gideli bir dakika olmadı!" Olmazdı böyle ama ben işimi halledemiyordum.
Göktuğ anlam veremez bakışlar attı, "Çocuğa neden kızıyorsun?"
"Ben ona birşey olursa aramasını söylemiştim."
Göktuğ sabır çekercesine derin bir nefes aldı, "Demek ki çocuk birşey olduğunu hissetti ve aradı."
Ben de derin bir nefes aldım, "Peki," Camlara değen yağmurun sesi daha da yükseldiğinde bakışlarımı cama çevirdim, "Çok hızlı yağıyor. Sanki ben senin yanındayım dermiş gibi."
"Anlamadım?" Göktuğ'a bakıp gülümsedim, "Boşver," Yukarıya çıkıp telefonuma mesaj gelmişmi diye bakmıştım ve düşündüğüm gibide olmuştu Bartu mesaj atmıştı.
Bartu:Bodrumdayım bodrumun kapısı üzerime kapandı!
Asel:Işınlanma cihazın yanında yok mu?
Asel:Nasıl çıkacağım ben? Göktuğ şüphelenir!
Bartu:Ne yap ne et kapıyı aç. Zaten bu adamda bayılmış.
Nasıl halledeceğim? Üzerime ceket giydim ve ayaklarıma botlarımı giydim hızlıca aşağıya indim Göktuğ beni gördüğünde kaşlarını hafifçe çatmıştı o birşey söylemeden ben konuştum.
"Çınarcığım sen evde kal ben de ablanla gideyim."
Bir an istemsizce bağırdım, "Olmaz!" Göktuğ'un anlamsız bakışlarına maruz kalmıştım, "Olmaz çünkü yalnız yürümek istiyorum yağmurlu havalarda yalnız yürümek bana iyi geliyor."
"Garip davranıyorsun," Bir an hiç beklenmediğim birşeyi söylemişti, "Ayrıca günlerce sana aldığım kolyeyi takmıyorsun belki takarsın diye bekledim fakat takmıyorsun."
Hiç beklemeden cevap verdim, "Ben onu kaybettim boynumda sanıyordum ama bugün olmadığını fark ettim."
Öyledir der gibi gülümsedi yanına hızlıca gittim, "Cidden böyle oldu nerede olduğunu bilmiyorum."
"Tamam," Bana sadece tamam demeyin! En sinir olduğum şeylerden biride buydu.1
Tek kaşını kaldırıp sorgulayan bir bakış attı, "Ne diyeyim."
"Tamam güzelim de, tamam fındık burun de, tamam karıcığım de ama sadece tamam deme."2
"Tamam karıcığım," Yüzümde mutlu olduğumu belli eden bir gülümseme oluştu, "Şimdi çıkabilir miyim?"
"Çık fakat fazla dışarıda durma üşütmeni istemiyorum."
"Tamam kocacığım," Kafasını her iki yana sallayarak güldü hiç beklemeden dışarıya çıktım bodruma hızlı adımlarla yürüyordum. Botlarım çamura batıp çıkıyor bu da yürümemi zorlaştırıyordu. Babamdan aldığım ışınlanma cihazını ceketimin cebine koymuştum sessizce bodrumun kapısını açıp içeriye girdim Bartu yere oturmuş bir dizini karnına çekmiş diğer dizini uzatmıştı kapının açılmasıyla sesin geldiği yöne döndü cebimden ışınlanma cihazını çıkartıp Bartu'nun yanına ilerledim.
"Lan sen bu akılla nasıl ajan oldun?" Diye sordum sessizce.
"Bir insan adam kaçırırken yanına ışınlanma cihazını almaz mı?!"
"Bodruma geldin diye bir sürü olay çıkardın be, tembel!"
Işınlanma cihazını uzattım, "Al şunu haydi gidin hemen. Benim kocam akıllı biri herşeyi anlamadan uzaklaşın haydi haydi,"
"Senin kocana da sanada başlarım ama akşam akşam uğraştığım şeye bak."1
"Katili yakaladım daha ne istiyorsunuz? !"
"Bu arada tebrikler ve teşekkürler sonunda şu soysuzu yakaladık."
"Benim sayemde," Diye saçlarımı savurdum. Elimden ışınlanma cihazını alıp baygın yatan katilin yanına ilerledi kollarından tutup hiç zorlanmadan ayağa kaldırdı, "İnşaAllah kansızlıktan ölmez," Diye söyleniyordu Bartu.
"Kan," Dedim sessizce, "Burayı temizlemedik."
"Bir zahmet onuda sen yap," Deyip gitti Bartu. İyide ben burayı nasıl temizleyecektim?
Çok kolay Asel temizlemeyeceğiz.
Hayvanlar arasında kavga çıktı falan deriz. 3
Çok mantıklı öyle deriz. İç ses ile konuşurken bodrumdan çıkıyordum. Dışarıdan köpek sesleri duyduğum için adımlarımı hızlandırdım her insan gibi ben de köpeklerden korkuyordum büyük cüsseleri insanın gözünü korkutuyordu.
Yanıma anahtarı almadığım için kapıyı birkaç kez tıklattım hiç beklemeden kapı açıldı Göktuğ hâlimi gördüğünde yüzünü buruşturdu, "Sende hiç akıl yok, bu havada dışarıya mı çıkılır?"
"Ben bu havaları çok seviyorum," Üzerimdeki ceketimi çıkartıyordum.
"Bir zahmet. Bilmesen ayıp etmiş olurdun sonuçta beni bir yıldır takip ediyormuşsun," Çamura bulanmış botlarımı çıkarmak biraz zor olmuştu.
"Zorundaydım," Bir an başımı kaldırıp Göktuğ'a baktım, "Zorunda olmasaydın takip etmez miydin yani?"
"Zorunda olmasaydım seni tanımış bile olmazdım karıcığım. Bu yüzünden iyiki zorunda kalmışım."
Göktuğ'a aferin böyle ol temalı bir bakış yolladım. Çınar'ı etrafta göremediğim için bakışlarımı evin içinde gezdirdim Göktuğ Çınar'ı aradığımı anlamış olmalı ki nerede olduğunu söyledi, "Bilgisayardan Batman'a bakıyor."
"Ben onu bir Winx hastası yapayımda görsün."
"Erkek adam Batman izler Winx değil."1
Sonuç şuydu ki yaklaşık yarım saattir Göktuğ ile Winx izliyorduk bana erkekler Winx izlemeyez dedikten sonra ona çokta güzel izlenebileceğini kanıtlamıştım.1
Yüzünü buruşturup Stella'nın sahnesini izliyordu, "Bu Stella ne kadar süslü."
"En güzelleri Miusa değil mi?" Hele bir evet de ben sana o zaman gösteririm Hanya'yı Konya'yı.
"En güzelleri sensin karıcığım," Göktuğ'dan olur, herkes Göktuğ gibi birini bulsun.3
Boynuna sarılıp üstüne atladığım için ikimizde koltuğa düştük, gülerek dudağına bir öpücük bıraktım. Gülmeye başladı, "Ne o evet diyeceğimi mi sandın?" Başımı her iki yana hayır şeklinde salladım, "Evet deseydin galaksi evrenine kadar yolun vardı," Yüzünde muzır bir gülüş oluştu, "Evet demeyecek kadar düşünceli biriyim," Kafamı boynuna gömdüm.
Televizyondan Stella'nın bağırış seslerini duyduğumda kafamı kaldırıp televizyona baktım, "Sende kalsın ben ikinci el elbise giymem!" Diye bağıran Stella gülmeme sebep olmuştu Göktuğ'un üzerinden kalkıp konuşmaya başladım, "Stella ile Eylül çok benziyor," Göktuğ bu durumdan şikayetçiymiş gibi, "Maalesef," Dedi.
Bartu'nun evinin deposundaydık evin aşağısında kocaman bir depo vardı sanki düşmanları buraya bağlamak için yapılmıştı.
Karşımda sandalyede bağlı olan babam oturuyordu ve bende onun karşısında oturuyordum, "Derya herşeyi öğrendi üzerimde bir çip var," Yüzümü buruşturdum, "Ne kadar ucuz bir insan olduğun üstüne çip taktırmandan anlaşılıyor."
"Derya seni yaşatmayacak artık benim seni öldürmemi beklemeyecek."
Ayağa kalkıp gömleğinin yakalarından tuttum, "Senin gelmeni beklemesin zaten."
"Şu demek oluyor. Buraya ilk geldiğim zamanlarda yapamadığım şeyi yapacağım demek oluyor."
"Maalesef artık karşında masum bir kız yok," Sandalyeye tekrardan oturdum, "Şimdi herşeyi anlat."
"Beni öldüreceksen sana hiçbirşey anlatmama gerek yok."
"Cem'in buraya gelmesi gerek onu nasıl getirebiliriz?" Cem'in buraya gelmesi gerekiyordu çünkü birde olanları ondan dinlememiz gerekiyordu.
"Sana günahımı bile vermem. Benden yardım bekleme," Tüm vücuduna bağlı olan elektrik telleri devreye geçti karşımızda tir tir titreyen adama acımasızca bakıyorduk teller elektrik vermeyi bıraktığında konuştum, "Seni öldüreceğimi söylemiştim evet ama, bana istediğim şeyleri vermezsen acı çekerek öleceğini söylememiştim sanırım," Bana istediğim şeyleri vermeliydi şayet vermezse onu burada sürüm sürüm süründürürdüm.
Bugün herkesin sonu gelecekti. Cem'i buraya getirip herşeyi öğrenecektim ardından Merve'yi getirtecektim ve onunda sonu olacaktım geriye tek Derya kalacaktı. Artık mutlu bir hayatımızın olabilmesi için bize zarar veren herkesi ortadan kaldıracaktım, "Konuş! Cem'i buraya nasıl getirebiliriz?" Babam canı pahasına herkesi yarı yolda bırakabilecek biriydi ve öylede yapacaktı, "Seni rehin alırsam Cem'i arayacaktım," Üçümüzünde yüzünde zafer gülümsemesi oluştu, "Kimsenin olmadığı bir yer bulun."
Bartu, "Bulmamıza gerek yok ben bir yer biliyorum."
"Ne bekliyoruz gidelim o zaman."
Eylül, "Murat buraya geliyordu ama."
"Bartu Murat'a konum at oraya gelsin," Ayağa kalkıp karşımdaki adamın karşısında durdum, "Senin buradaki görevin ne biliyor musun? Cem'i arayıp beni rehin aldığını söyleyeceksin ve onu gittiğimiz yere çağıracaksın," Başını olumlu bir şekilde salladı, "Sonra ne olacak?" Diye sordu sonrasında hâlinin ne olacağını merak ediyordu, "Bakarız," Ya öleceksin ya da öleceksin baba senden kurtulmam gerekiyor.
Yıkık dökük evlerin olduğu hayvanların bile buraya uğramadığı bir yere gelmiştik Bartu babamı sandalyeye bağlarken Murat gelmişti, "Adam kaçırma da var, sizin liste biraz kabarık," Konuşarak içeriye giren Murat'a yandan bir bakış attım, "Sende burada olduğuna göre senin de liste kabarık Murat."
"Maalesef öyle cüce Benimkide kabarık."
Babamı bağlayan Bartu yanımıza geldi, "Bu tamam şimdi Cem'i arayın," Çantamdan babamın telefonunu çıkardım ve rehbere girdim Cem'in numarasını bulduktan sonra aradım, belimden çıkardığım silahı babamın kafasına dayarken hoparlörü açtım, "Sakın yanlış bir şey söyleme."
Arama açıldığında Cem'in sesini duydum, "Eğer işime yarayacak birşey için aramadıysan beni, soyunu," Babam devamını getirmesine izin vermeden konuştu, "Asel elimde, sana atacağım konuma gel," Cem konuştuğunda sesindeki mutluluğu ve heyecanı seziyordum, "Bana bunlarla gel işte," Telefonu kapattığında hemen Cem'e konumu yolladık herşey sandığımdan daha kolay ilerliyordu Cem buraya geldiğinde herşeyi birde ondan dinleyecektin ardından Merve buraya gelecekti.
Bugün hepsi burada ölecekti ve ben artık Göktuğ ile mutlu bir hayata sahip olacaktım.1
Cem'in arabasını gördüğümüzde hepimiz yerlerimizi aldık adımını attığı an elimize geçecekti.
Olduğumuz alana giriş yaptığında planladığımız gibi Bartu kafasına sert bir cisimle vurdu ardından Murat yanına gidip onun için ayırdığımız sandalyeye götürdü. İçimdeki sevinç artmaya başlamıştı mutlu bir aile tablosu için elimden gelen herşeyi yapıyordum.
Cem bayılalı yaklaşık on dakika oluyordu elimde tuttuğum kovada ki suyu üzerine döktüm. Sıçradığında geriye birkaç adım attım karşısında beni gördüğünde korkuyla gözlerini büyütmüştü, "Küçük balık oltaya takıldı," Dedim muzır bir gülüşle, "Sen," Diye kekelemeye başlamıştı hep böyle olurdu zaten elleri kolları bağlı değilken abilik taslarlar ellerinden hiçbirşey gelmediği zamanda süt dökmüş kediye dönerlerdi, "Uzatmadan konuya gireceğim çocukların nasıl öldü? Ve Göktuğ'a bu tuzağı nasıl kurdunuz?" Kaşlarını çatmıştı. Yaşlı biri olduğu için yüzünü buruşturduğunda yüzündeki çizgiler dahada belirginleşmişti, "Sana hiç birşey anlatmam!"
Alaycı bir tavırla güldüm yanında oturan babamı gözlerimle gösterdim, "O da öyle diyordu sonra elektiriği yeyince bülbül gibi şakıdı."
"Ben o muyum? Hain o," Dedi tükürürcesine.
"Sen nesin?" O neydi? Evrenin en güvenilir insanı falan mıydı? "Konuş, uğraşmayı pek sevmem."
"Biz seni uyarmıştık," Vücuduna yayılan elektirik akımıyla vücudu titremeye başladı. Birkaç saniye sonra durduğunda ne kadar acı çektiği yüzünden belli oluyordu, "Şimdi konuşacak mısın?"
"Hayır!" Diye direttiğinde git gide canım sıkılıyordu. Murat Cem'in yanına ilerlediğinde son umudum oydu kendisi ajan olduğu için böyle durumlarla sık sık karşılaştığını biliyordum.
"Senin en değer verdiğin kişi kimdi?" Dedi düşünceli bir tavırla. Murat bunu dediğinde Cem'in yüzünün nasıl renkten renge girdiğini izliyordum, "Derya idi değil mi?" Murat bir insanın nasıl manüpüle edileceğini çok iyi biliyor olmalıydı, "Ve Derya nerede biliyor musun? Tahmin ettiğin gibi elimizde eğer karına bir zarar gelmesini istemiyorsan konuş Cem Çevik!"
"Derya sizin elinizde olamaz! O akıllı bir kadın sizin tuzağınıza düşmez."
"Hatırlatırım Cem sende kendine akıllı diyordun ama sende bizim tuzağımıza düştün," Murat'ın dedikleri ile Cem bir bir yeniliyordu.
"Ona sakın birşey yapayım demeyin!"
Derya elimizde miydi? Hayır, sadece Cem'i konuşturmak için bu yalanı söylüyorduk ve işe de yarıyordu.
Murat, "Eğer konuşursan Derya'ya dokunmayız ama eğer konuşmazsan seni Derya ile sınarız."
"Tamam konuşacağım," Böylesine sahiplenici bir adam nasıl olurda intikam için karısının başka bir adam ile evlenmesine izin verirdi? Murat bana bakıp konuştu, "Buyurun Asel hanım sorularınızı sorabilirsiniz," Olurda bir gün işimize yarar diye telefonumdan ses kayıt cihazını açtım. Cem ve babamın karşısında duran sandalyeye oturdum. Aklıma takılan tüm soruları soracaktım çünkü kimsenin bilmediği ama sadece Cem'in bildiği şeylerin olduğunu biliyordum. Bu sezimin doğru olduğunuda biliyordum çünkü özel güçlerim beni yanıltmazdı.
"Bu konu hakkında yalan konuşmam."
"Özel güçlerimde yalan konuşmaz. Senin bu konuda doğru konuşmadığını biliyorum doğruları konuş Cem Çevik."
"Doğruları konuşuyorum Asel Kılıç."
"Kılıç değil Sezgin," Babam araya girdiğinde şartellerim attı, "Sen her zaman Asel Kılıç olarak kalacaksın."
Tehlikeli bir şekilde babama baktığımda ona tek yapmak istediğim yüzünü betona sürtmekti o esmer tenine tırnaklarımı geçirip kanayana kadar tırmalamaktı ama bunlarla da yetinemiyordum çünkü onun ölmesini istiyordum bir insanın babasının ölmesini istemesi doğru bir şey değildi ve olmamalıydı ama benim babam baba değildi çünkü o da benim ölmemi istiyordu ayrıca bu normal bir ölüm değildi süründürmek istiyordu. Doğduğumdan beri bana hayatımı yaşamama izin vermeyen bu adam şimdide evliliğime engel oluyordu ve ben bu sefer buna izin vermeyecektim.
Tekrardan Cem'e döndüm, "Doğruları söyle söylemezsen neler olacağını biliyorsun."
Derin bir nefes aldı doğruları söyleyip söylememek arasında gidip geliyor gibiydi, "Bunu ben ve Hasan'dan başka kimse bilmiyor," Sustu hemde uzun bir süre sustu çünkü konuşmak istemiyordu ama işin sonunda en değer verdiği insanın zarar görmesi vardı, "O gün Hasan beni öldürmeye gelmişti yanımda çocuğum vardı silahı bana doğrultup tetiğe bastığında refleks olarak çocuğumu kendime siper etmiştim."3
Duyduklarım ile mideme ağrılar girdi işte çocuğunu sevmeyen bir baba daha karşımdaydı, "Hasan neden seni öldürecekti? Onunla aranızda ne gibi bir sorun vardı?"
"Önceden kadın ticareti yapıyordum Hasan ile oradan husumetliyiz."
"Baştan sona kadar iğrenç bir adamsın yani."
Yenilgiyle, "Öyleyim," Demişti pişmanlıkları var gibiydi ama son pişmanlık çare değildi.
"Aslında diğer çocuğunu da Hasan öldürmemişti değil mi?"
"Evet, Merve'yi ona düşman etmek için öyle demiştik," Yüzüne bir karanlık çöktü, "Hasan ölmemiş doğru mu?" Bu yalanı sürdürmeye devam edecektim çünkü hepsine o korkuyu yaymak istiyordum. Hafifçe gülümsedim, "Doğru."
Cem'e soracak başka bir şeyim yoktu içimde sadece bu konu hakkında bir şüphe vardı ve bu şüphede doğru çıkmıştı sırada Merve'yi buraya getirmek vardı ve bu da çok zor olmayacaktı. Cem'in yanına gidip montunun cebinde gözüken telefonu aldım, "Şimdi Merve'yi arayacaksın ve onu buraya çağıracaksın ne yap ne et onu buraya getirmeye ikna et," Telefonu açıp rehberden Merve'yi buldum arama ilk çalışta açıldığında Merve'nin Cem'e ne kadar önem verdiğini hissettim, "Efendim babacığım?" Diyerek açmıştı telefonu.
Cem yorgun bir şekilde konuştu, "Merve," Duraksadı ve ardından tekrardan konuştu, "Zor bir durumdayım kızım yanında kimse olmadan sana atacağım konuma gel."
"Her zamanki gibi yine bana güven ve beni dinle. Yanında kimse olmadan atacağım konuma gel beni duydun mu?"
"Duydum,duydum bana konumu at hemen geliyorum," Telefonu kapattıktan sonra Merve'ye konumu attım. O gelene kadar yine sandalyeye oturdum ve kafamda senaryo kurmaya başladım Merve buraya geldiğinde onuda sandalyeye bağlayacaktık ve ben sonra hepsini tek tek öldürmeye başlayacaktım içlerinden ilk öldüreceğim kişi babam olacaktı ardından Cem'i öldürüp Merve'ye inanılmaz bir acı çektirecektim bana acı çektiren herkese misliyle karşılık verecektim.
Yaklaşık yarım saat sonra gelen Merve'yi kırık pencereden izliyorduk yanında kimse yoktu ama elinde silahla geliyordu bu işi Murat'a vermiştik aşağı katta Merve'yi bekliyordu. Merve içeriye girdiğinde bir inilti sesi duyduk, hiç beklemeden olduğumuz yere Murat ve Merve girmişti Murat'ın kucağında Merve vardı vücuduna elektirik akımı yayıldığı için baygınlık geçirmişti. Merve'yi sandalyeye bağlayıp ayılmasını bekleyecektik.
Merve yavaş yavaş gözlerini aralarken Cem endişeyle Merve'ye bakıyordu onun için endişeleniyordu ama onu ateşe atıyordu aslında biz ona karısı ve kızı arasında bir seçim sunmuştuk ve o karısını seçmişti. Merve vakit kaybetmeden bakışlarını Cem'e çevirdiğinde Cem asık bir suratla, "Özür dilerim," Dedi. Merve gözlerini kısıp babasına bakıyordu çünkü daha tam olarak kendisine gelmemişti, "Neden?"
"Anneni seçtiğim için özür dilerim."
Bu söz o kadar kalbime dokunmuştuki neredeyse düşmanım için ağlayacaktım. Ayağa kalkıp ellerimi birbirine çarptım, "Bu kadar dram yeter arkadaşlar asıl dramı ben yapacağım," Merve kendine geldiğinde bana şaşkınca bakıyordu, "Sana bir gerçeği söyleyeceğim Merveciğim," Cem yapma dercesine suratıma bakıyordu ama yapacaktım, "Senin bu yufka yürekli baban varya aslında o öldürmüş abini, Hasan babanı vuracakken o abini önüne siper etmiş. Birde şu canından çok sevdiğin kardeşin varya onuda Hasan öldürmemiş sana yalan söylemişler peki neden biliyor musun? Kendi çıkarları için Hasan'a düşman ol ve onun sonu ol diye yapmışlar ve son bir şey daha, aslında babana annen ve senin aranda bir seçim yapmasını istedik ve o seni seçti, yazık sen babanı o kadar düşünürken o seni hiç düşünmüyormuş,"Merve'nin yüzündeki o hayâl kırıklığını izlemek bana mutluluk verdi babasına dönüp bağırdı, "Yaptınız mı bunları?!"
Konuşmasına izin vermeden ben konuştum, "Ve Cem, Derya elimizde falan değil seni yine oyuna getirdik," Büyük bir kahkaha patlatmıştım arkadaşlarım zevkle bu sahneyi izliyordu. Cem ve Merve arasında konuşurken ben babamın yanına ilerledim ve belimden silahımı çıkardım.
"Sana ayrılan sürenin sonuna geldik baba."
"Ben de öyle diyordum babam bana bunu yapamaz diyordum. Babam bana vuramaz, babam benim ölümümü isteyemez, babam bana karşı kötü duygular besleyemez ben de hep bunları diyordum baba ama sen hepsini yaptın."
"Hakkettin!" Diye bağırdığında tek suçumun kadın olmak olduğunu fark ettim.1
"Ben seni istemiyordum! Seni istemiyor olmama rağmen birde kız oldun! Kendime bile bakamazken sana bakmak zorunda kaldım."2
"Sen bana hiç bakmadın ki baba ben kendi kendime baktım," Gözlerimin dolmasına izin vermeden silahı şakağına dayadım. İçimde öyle bir öfke vardı ki hiç beklemeden sonunun gelmesini istedim, "Bu bana yapmadığın babalık için," Tetiğe bastığımda konuşmasına bile izin vermemiştim üzerime fışkıran kanları beni tekrardan katil yapmıştı. Silahı alnına dayadığım da zaten çoktan ölmüştü, "Bu anneme iyi bir koca olmadığın için," Tetiğe bastığımda bu sefer yüzümünde kan olduğunu hissetmiştim. Namluyu kalbine dayadığım da gözümden bir damla yaş süzüldü ve babamın kanına karışıp yere damladı, "Bu da kalbinde bana bir yer açmadığın için," Her baba kızı için kalbinde bir yer açardı ama benim babam açmamıştı.
Dalgın bir şekilde Cem'in yanına ilerledim bu andan sonra psikolojim sağlıklı değildi gözlerimden damlayan yaşlar kanlı üzerime damlıyordu, "İzle Merve," Cem'in şakağına dayadığım silahın tetiğini çektiğimde Merve'nin, "Artık hiçbir şeyin bir anlamı yok," Dediğini duymuştum. Yavaş adımlarımla Merve'nin önünde durdum, "Bencede artık hiçbir şeyin anlamı yok," Namluyu kalbine bastırdım, "Seni kalbinden vuruyorum çünkü Göktuğ'a ayırdığın yeri yok etmek istiyorum," Tetiği çektiğimde o da listeden silinmişti. Telefonum çalmaya başladığında elimdeki silahı yere attım bugün burada herşey bitmişti ve ben de bitmiştim.3
Derya'nın aradığını gördüğümde onunda herşeyden haberinin olduğunu biliyordum telefonu açtığında sesi iyi geliyordu, "Babanı mı öldüreceksin Asel Kılıç? Ancak babanı öldürmeyi başarırsın zaten," Karşımda ölü duran Cem ve Merve'ye bakıyordum, "Seni evime bekliyorum," Telefonu yüzüme kapattığında yerde duran silahımı aldım Eylül koşarak yanıma geldi, "Bu hâlde hiçbir yere gitmene izin vermem."
"Burayı hâlledin bu leşleri gömmeye bile tenezzül etmeyin," Silahı belime yerleştirdim fakat bu seferde karşıma Bartu çıktı, "Asla bir yere gidemezsin."
"Çekilin Derya ile kesilecek bir hesabım var."
Hiçbirini dinlemeden inşaatlık alandan çıkıp arabama ilerledim Eylül koşarak peşimden gelmişti ama ben çoktan arabaya binip kapıları kilitlemiştim o cama vururken ben arabayı çalıştırıp onu gerimde bıraktım dikiz aynasından kendime baktığımda yüzümdeki kanları gördüm bir kez daha acımasız bir kadına dönüştüğümü görüyordum. Aynadaki görüntüden rahatsızlık çektiğim için önüme döndüm. Bugün herşeyi bitirmeye ant içmiştim.
Olacaklardan habersiz Derya'nın evine gidiyordum.
Ani frenle evin önünde durduğumda hiç beklemeden silahı belimden çıkartıp hızla arabadan indim. Öğrendiğim gerçekler ile kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü Göktuğ'a çektirecekleri bu acıya engel olmalıydım.
Onun ve Hasan'ın hiçbir suçu yokken bu kadar acı onlara çoktu.
Kapının önüne geldiğimde kapıyı hem tekmeliyor hemde yumrukluyordum, "Aç kapıyı Derya!" Burnundan ateş çıkartan boğalar kadar sinirliydim, "Aç Derya! Sonun olmaya geldim."
Kapıyı hizmetçi kız açtığında yüzünden ne kadar korkutuğunu anlıyordum fakat şuan onu düşünecek durumda değildim. Salonda olduğuna emin olduğumdan büyük ve hızlı adımlarımla salona ilerledim tamda tahmin ettiğim gibi buradaydı bacak bacak üstüne atmış gülümseyerek bana bakıyordu, "Ne oldu canım gelinim? Neden bağırıyorsun?"
"Sen nasıl bir kadınsın? Bir kadın hemcinsine bunu nasıl yapabilir? Söylesene nasıl yapabilir?!"
"Annen çocuğuna neler yaptı, onlara şahit oldunda buna şahit olmak mı garibine gitti?"
"Annemi karıştırma," Derin bir nefes aldım, "Gerçekleri biliyor muydun? Gerçi Cem hiç kimsenin bilmediğini söylemişti," Benim yalan söylemeyeceğimden emin olduğu için yüzündeki gülümseme silindi gerçekleri merak ediyordu, "Çocuğunu öldüren Hasan değil Cem!" Gerçekler yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı, "Hasan Cem'i öldürmek için gitmişti oraya, silahı Cem'e doğrultup tetiğe basacağı sırada senin o kocan olacak herif çocuğunu önüne siper etmiş! Hiçbirşey bilmiyorsun, sen herkesin kanına girdin küçücük bir çocuğun hayatını mahvettin," Göktuğ daha küçücükken onun hayatını mahvetmeye başlamıştı.
Yavaş ve tehlikeli bir şekilde ayağa kalktı, "Ne dedin?"
"Ne dediğimi çok iyi duydun çocuğunu Hasan değil Cem öldürdü."
"Yalan söylemediğimi sende biliyorsun."
"Benim kocam senin baban gibi değil çocuğuna zarar vermez," Bir gerçek vardı ki benim babamda senin kocanda çocuklarına zarar vermişti.
Gülmeye başlamıştım histerik kahkahalarım her saniye daha da artıyordu, "Bir gerçek var ki senin kocanda çocuğuna zarar verdi."
Koltukta duran telefonunu aldı, "Cem ile konuşmam gerek," Telaşı heryere yayılmıştı gülmem bir anda kesildiğinde bana döndü, "Konuşamazsın," Sanki herşeyi anlamış gibi kaşlarını çatmıştı, "Ne-neden?" Tekrardan gülmeye başladım eminim ki delirmeye başladığımı düşünmüştü. Gözlerimi büyütüp konuştum, "Öldüler! Kızınıda kocanıda öldürdüm sıra sende," Büyük adımlarımla Derya'nın yanına ilerledim, "Sıra sende! Hepinizden kurtulacağız kocamla rahatça yaşayacağım artık mutlu olacağım."
"Sen ne yaptın?" Demişti karşımda yıkılmış biri duruyordu. Omuzlarından tutup ittirdiğimde özel güçlerim devreye girmişti ilerimizdeki duvara sırtı çarptığında duvardaki çatlak izlerini fark ettim o zaman anlamıştımki sinirliyken özel güçlerim dahada güçleniyordu, "Hepiniz aynı yere gideceksiniz orada sohbet edersiniz," Gülmeye başladığım sırada elimdeki silahı kalbine nişan alıp tetiğe bastım.
Zar zor bir şekilde konuştu, "Oğlum senin nasıl biri olduğunu görmüş oldu," Dediğinde gülmem kesildi, "Göktuğ herşeyden çok sevdiğin karın canıma kast etti," Yere yığıldığında yanımdan biri koşarak Derya'nın önüne diz çöktü bu kişinin Göktuğ olduğunu anlamamak aptallık olurdu. Elimdeki silah hâlâ öylece havada duruyordu.
"Anne," Dedi Göktuğ sesindeki o acıyı hissediyordum. Benim yapmak istediğim bu değildi Derya'yı öldürüp başka bir şekilde ölmüş süsü verecektim. Fakat Derya herşeyi planlamıştı benide Göktuğ'u da aynı anda çağırmıştı çünkü benim ona zarar vereceğimi biliyordu ben Derya'ya zarar verirken Göktuğ'da olanları görecekti ve beni hayatından tamamen silecekti. Şuan söyledikleri ile Göktuğ'a beni hain gibi göstermişti. Fakat Göktuğ beni hayatından değil bu evrenden tamamen silecekti.
Yapmak istediğim asla bu değildi asla Göktuğ'u kendimden uzaklaştırmak istemiyordum ben bunu yapmak istemiyordum.
Göktuğ yakamdan tutup vücudumu sarsmaya başladığında buğulu gözlerimle yüzüne bakıyordum fakat yüzünde gördüğüm tek şey nefret, sinir, tiksintiydi bu böyle olmamalıydı bu asla böyle olmamalıydı.3
"Ne yaptın?!" Öyle bir bağırmıştı ki kulaklarımda sesi yankılanmıştı, "Neden yaptın?!" Sırtımı duvara sertçe çarptığında herşeyin bittiğini hissediyordum, "Sana sormuştum birşey var mı diye sormuştum neden anlatmadın?" Hiçbirşey söylemeden yüzüne bakıyordum çünkü ona gerçekleri anlatamazdım, "Sana söylemiştim bana hainlik yapanları hayatımdan çıkarırım demiştim ama seni hayatımdan çıkarmakla kalmayacağım seni bu yeryüzünden sileceğim."3
Herşey geçerdi ve bu da geçecekti.1
"Lan sen manyak mısın?" Sırtımı bu sefer daha sert bir şekilde duvara vurduğunda bu sefer canım acımıştı fakat canımı acıtan sırtımın duvara çarpması değil Göktuğ'un sözleriydi, "Söyle neden yaptın?" Sustum, "Konuş Asel neden yaptın?" Tekrardan sustum söyleyemezdim çünkü o yıkılırdı. Yakamı bıraktı ve yıkılmış bir şekilde karşımda durdu, "Git buradan asla ama asla gözüme gözükme boşanma davasını en kısa zamanda açacağım."5
Yapma Göktuğ... Hiçbirşey söylemedim çünkü şuanda ihtiyacım olan tek şey belkide uyumaktı. Karşısından çekildim ve kapıya doğru yavaş adımlarla ilerledim son kez söylediği o şey beni derinden etkilemişti, "Doğum gününü bekle Asel çünkü sana unutamayacağın bir hediye vereceğim."5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.81k Okunma |
1.71k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |