
İyi geceler! Yarın sabah atacaktım fakat sizde, bende sabredemedik.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Teşekkürler.
Keyifli okumalar.
Canından çok sevdiğin birine bir şey olma düşüncesi, insana sanki boğazına yapışmış bir çift el varmış gibi hissettirir.
O eller o bağazı öyle yavaş sıkar ki, zaman bir anda yavaşlar; her saniye, o kişinin yokluğuna dair bir prova gibi gelir.
Kalbinin her atışı, o sevginin ağırlığıyla kavrulur.
Düşüncesi bile seni öyle ürpertir, korkutur ki sadece beyninde değil bedenine de işler.
Gözlerimi dakikalar önce bir odada açmıştım. Kolumda bir serum, başımda gözleri yaşlı annem.
Daha gözlerimi açar açmaz onu sormuştum. "Ameliyata alındı, herkes ameliyathanenin önünde. Herkes çok perişan Bahar..." demişti annem sıkıntıyla.
O an zihnimde, "ya bir şey olursa?" İhtimali yankılanmıştı. Hızlıca kolumdaki serumu sökmüş, ayaklarımın ucundaki çizmelerimi ayağıma geçirmiştim.
Annemin yakınmalarını ve başımın zonklamasını umursamadan odadan hışımla çıkmıştım.
Tam olarak karşı koridordaki ameliyathanenin önündeki kalabağı görmüştüm.
Adımlarım yavaşlamış, nefesim düzensizleşmişti. Yavaş yavaş duvara yaklaşırken, titreyen elimi kaldırıp buz gibi hastane duvarına yasladım.
Ela teyze, Begüm, Serter amca, Emir abim, Ömer abim, Ferda abla, Enes...
Ela teyze ve Serter amca koltuklarda otururken, Ela teyze elindeki peçeteyle gözyaşlarını sürekli siliyordu.
Begüm duvarın kenarına çökmüş, Enes'te onun yanına çökmüştü.
Ömer abim, Ferda abla ve Emir abimde öylece koltuklarda suspuslardı.
Gözlerim dolu dolu birçok hastayı ameliyat ettiğim, o ortamı doktorların içindeki endişeyi en derinlerimde hissederek baktım o kapıya.
Ayaklarımı sürüye sürüye vardım onların yanına. Ela teyze bakışlarını kaldırırken göz göze geldik.
Acı kahve gözleri kan çanağı olmuştu. Beni görünce yüzü buruştu, yaşlar tekrardan yanaklarına hücum ederken ayaklandı.
Zar zor geldi yanıma, ben ağlamamak için avucumu ağzıma kaparken o bir anda bedenime kollarını sardı.
Ne yapacağımı bilemedim.
Öylece kalakaldım. Bir anda bedeni titremeye, hıçkırıklarla ağlamaya başlayınca bende kendimi saldım.
Kollarımı onun bedenine sararken, ikimizin sesi koridorda yankılandı.
"Kızım," dedi kulağıma doğru. Burnunu çekerken, "benim içim ne kadar yanıyorsa seninki de o kadar yanıyordur eminim. Ama ben inanıyorum, sende inan iyi olacak benim oğlum..." dedi titreyen sesiyle.
Şaşıramadım. Bizi biliyordu. Bilsindi. Artık herkes bilecekti.
Kolları bedenimden ayrılırken, elindeki buruşmuş peçeteyle tekrar sildi burnunu. Yüzü gözü, burnu kıpkırmızıydı.
Boştaki eli omzuma kayarken, "oğlum seneler sonra buldu seni, inatçıdır o öyle kolay kolay bırakmaz." Dedi ve zorla gülümsedi.
Ayakta duramazken, Serter amca ayaklandı ve onu tutup koltuğa oturtturdu.
Ben Ela teyzenin söylediklerinden sonra daha da ağlarken, ameliyathanenin kapısına döndüm.
Gözüm kimseyi görmüyordu.
Bir perde inmişti sanki gözlerimin önüne, o perdede sadece Arhan vardı.
Arhan'ın yüzü, gülüşü.
Birdaha göremeyecek olma düşüncesi beni kahrediyordu.
Onun sevgisini kaybetme korkusu değildi bu.
Onun acı çekmesini istemiyordum. Şu an bana deselerdi sen yatacaksın o ameliyathanede anında kabul ederdim.
Benim canım neydi ki... Onu canımdan çok seviyordum.
***
Bana bir ömür gelebilecek saatler sonrasında, iki yana açılan ameliyathane kapısıyla herkes hızla ayaklanmıştı.
Ben yaslandığım duvardan hızlıca ayrılırken, meslektaşım fakat benden yaşça büyük olan Soner Hocayla hızla atıldım.
"Durum nedir hocam?"
Soner hoca ağzındaki maskeyi indirirken, yaşını gösteren kırışıklıklarıyla dudaklarını birleştirdi.
Ellerini önünde kavuştururken, "buraya getirildiğinde kanama çok fazlaydı. Dört ünite kan verildi. Güçte olsa kanamayı durdurmayı başardık," derken herkesten bir "şükürler olsun." Yükseldi.
Fakat ben kaşlarım çatık bir şekilde cümlenin devamını bekliyordum.
"Zor bir ameliyattı. Akciğerde ciddi bir laserasyon söz konusu, fonksiyonlarınu yerine getirebilmesi için göğsüne tüp takıldı. Kanama tehlikesi devam ediyor, önümüzdeki 48 saat oldukça önemli. Geçmiş olsun."
Herkes suspus olurken, Soner hoca koridorda ilerlemeye başladı. Ben ise arkamı döndüm.
Herkesin meraklı ve endişeli bakışları altında, dolan gözlerimi saklamaya çalıştım.
"İyileşecek." Dedim. Fakat sözler ağzımdan çıkarken o kadar emin değildim ki.
"Ben hava alacağım..." diyerek arkamdan seslenenleri umursamadan hızla ilerlemeye başladım.
Arkamı döndüğüm akmaya başlayan gözyaşlarım, beni öyle güçsüz gösteriyor ve hissettiriyordu ki.
Elimden gelen tek şey ağlamaktı. Başka hiçbir şey gelmemesi beni kahrediyordu.
Asansöre binmedim. Öyle içim daralıyordu ki elim boğazıma gitti. Hızlı adımlarla merdivenleri inerken, kadın doğum bölümünün başında adımlarım yavaşladı.
Kapının önünden geçip giden bir çift gördüğümde, bakışlarım acıyla kısıldı.
Kadın karnı burnundaydı. Üzerinde pembe bir önlük vardı. Eşi yanında koluna girmiş, büyük ihtimalle saatler sonra bebeklerini kollarına alacaklardı.
O an orada Arhan ve kendimi hayal ettim.
"Çok mu ağrıyor?" Dedi, kalın fakat nazik sesi.
Dişlerimi sıkarak, "sormuyorsun heralde!?" Diyorum sinirle.
Eli koca karnıma gidiyor, yavaşça okşuyor.
"Benim akıllı oğlum, annene yardımcı ol hadi..." diyor.
Zar zor gülümsüyorum. "İkinciyi düşünmeyelim hiç Arhan!" Diyorum ağzımdan nefes verirken.
O sırada Begüm ve Enes ellerindeki makineyle videolarımızı ve fotoğraflarımızı çekiyorlar.
"Bak kötü çıktığım hiçbirini atmam! Güzel çekin, oğluma anı bunlar..."
Herkes gülüyor.
Yanaklarımdan akan yaşları silerken, yavaş adımlarla tekrar merdivene yöneliyorum.
Hastanenin kapısından dışarı adımımı attığım an, soğuk rüzgar hızla bir tokat gibi çarpıyor yüzüme.
Beni kendime getirmeye yetmezken, kollarımı sıkıca sarıyorum bedenime. İçimdeki yangını biraz olsun söndürmesini bekliyorum bu soğuğun.
Kurduğum hayallerin yüküyle çöküyor omuzlarım. Bakışlarımı koyu lacivert gökyüzündeki birkaç yıldıza dikiyorum.
Bu duygu insana çok şey öğretiyor.
Zamanın değerini, küçük anların kıymetini, bir sözün, bir gülüşün ne kadar eşsiz olduğunu fark ettiriyor.
Belki de bu korku, sevginin büyüklüğünü gösteren bir ayna. Çünkü sevgi, sadece varlıkta değil; yokluk ihtimalinde de kendini gösteriyor.
İşte bu yüzden, sevdiğin kişinin gözlerine bakmak ve onun orada olduğunu bilmek... dünyada sahip olabileceğin en büyük nimettir.
BÖLÜM SONU.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 40.51k Okunma |
2.15k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |