15. Bölüm

Bölüm:14 “Varlığının Gölgesindeki Yokluk”

naz
nazaydin

Tünaydın! İyi öğlenler, iyi pazarlar efendim. Nasılsınız? Umarım herkes iyi ve keyiflidir.

Desteklerinizi bekliyor, keyifli okumalar diliyorum. Seviliyorsunuz!❤️

 

 

 

 

5 YIL SONRA,

 

"Anneciğim!" Üzerinde bembeyaz fırfırlı bir elbise, minik çıplak ayakları attığı her adımda zemine bıraktığı seslerle yatağa koşturdu küçük kız.

Bağırışı, yatakta yüz üstü bir şekilde uyuyan Bahar'ın gözlerini aralamasına sebep oldu. Gördüğü yüzle kocaman gülümsedi.

"Günaydın bebeğim," diyerek henüz 2,5 yaşındaki kızını yatağa çekti.

Kolundaki akıllı saate çevirdi bakışlarını. 11.15.

"Okul!? Abin uyanmadı mı!?" Diyerek bir anda yataktan fırladı. Minik kızda peşinden inerken, Bahar hızla odadan çıktı ve karşı odanın kapısını açtı.

Oğlu yoktu.

"Oğlum!" Diye şiddetle bağırdı. Kızı korkuyla annesine baktı.

Bahar eğilip minik kızını kucakladı. Merdivenleri inerlerken, "abini görmedin mi?! Nerede bu çocuk!?" Aşağı indiklerinde, kızını yere indirdi.

Küçük kız korkuyla dudaklarını büzerken, bahar açık kapıyı görmesiyle duraksadı.

Kapının önünde gördüğü karmaşayla kaşları çatıldı. Çıplak ayaklarını umursamadan kapıdan dışarı koşturdu. Bahçe tanıdık, tanımadık bir sürü insanla doluydu.

Bahar hiçbirini umursamadan, onlara çarpa çarpa bahçe kapısına geldi. Ayağına batan taşlar yüzünü buruşturmasına sebep olurken, gördüğü görüntüyle eli ağzına kapandı.

Hemen evlerinin önünde bir cenaze arabası vardı. Biri büyük, biri küçük iki tabut.

"Oğlum! Arhan!" Diye çığlık attı. Küçük kızı o sırada annesinin bacaklarına sarıldı.

"Anne!" Diye içli içli ağlarken, Bahar onu umursamadı.

"Arhan!"

 

 

***

Günümüz,

 

"Arhan!" Gözlerimi açtığımda, sırt üstü bir şekilde yatıyordum. Yine bir hastane odasındaydım.

Kabusun etkisiyle bir süre gözlerimi yumdum.

Dün gece kolumda damar bulamadıkları için elimin üzerine taktıkları seruma baktım.

Saatler önce şeffaf boru çıkarılmıştı. Sadece bandaj ve mavi intraket vardı.

Ne yemek yiyebiliyordum, ne kendi kendime uyuyabiliyordum. Bu sebeple Serum taktırmıştık.

Hastane yatağında doğrulduğumda, ayaklarımı sedyeden sarkıttım.

Komidinin üzerindeki telefonumu avucuma aldığımda, gördüğüm rüyanın etkisiyle hâlâ sersemdim.

Saat, 11.18.

Arhan'ın 24 saatinin dolmasına az bir aüre kalmıştı. Çizmelerimi ayağıma geçirirken, terden enseme yapışmış saçlarımı kaldırıp omuzlarıma bıraktım.

Ayaklandığımda, başımın dönmesiyle birkaç saniye gözlerimi kapattım.

O sırada odanın kapısı açıldı.

Begüm, elinde bir tepsiyle beni gördüğünde kaşlarını çattı.

"Neden kalktın!? Sana yiyecek bir şeyler getirdim,"

Elim mideme gitti. Yüzüm buruşurken, "hiçbir şey yiyesim yok Begüm, sağ ol." Dedim ruhsuz bir sesle.

"Az önce abimi kontrole girdi doktorlar, belki de uyanacak? Seni böyle görmesini ister misin?"

Elindeki tepsiyi komidine bırakırken, bileğimi tuttu ve beni refakatçi koltuğuna oturttu.

Kendisi komidinin bir köşesine kalçasını yaslarken, tepsiyi dizleri üzerine koydu.

"Ama sana da aşk olsun yani, bu aşkın mimarisi biz değil miyiz? İnsan bize sevgili olduk diye haber vermez mi? Annemden öğrendik, maaile şok olduk!" Derken çorba kaşığını ağzıma uzattı.

"Ben kendim yiye--"

"Bu zamana kadar yeseydin canım! Aç bakayım ağzını!" Diyerek yalancı bir öfkeyle, kaşığı ağzıma itti.

Sıcak çorba boğazımdan geçtiğinde, "tamam yeter bu kadar, bakalım doktorlar ne diyecek..." diyerek ayaklandığımda beni zorlamadı.

 

 

***

 

 

"Şu an durum stabil, yani kötüye gitmiyor kontrol altında, içinizi ferah tutabilirsiniz. Bu arada sormuşsunuz, iki kişiyi, beş dakika aralıklarla alabilirim. Hemşire arkadaş size yardımcı olsun,"

Yüzüm gülerken, içeriye girme konusunda kendimi ortaya atmadım. Tedirginlikle parmaklarımı sıkarken, Serter amca "Ela'yla, Bahar girsin." Dedi.

Ona minnetle gülümserken, kendinin önüne beni koyması burnumun sızlamasına sebep oldu.

Begüm, "benim yerime öp abimi!" Diye bağırdı arkamızdan. Ben üzerime alınmazken, Ela teyze sıkıca elimi kavradı.

"Sanki onu kucağıma alacağım ilk ana döndüm! Öyle heyecanlıyım Bahar, oğlum sanki yeniden doğdu!" Derken sözleri gözlerimin dolmasına sebep oldu.

Hemşire, "Bahar hocam siz biliyorsunuz nerede ne var. Ben kalabalık yapmayayım..." diyerek içeri girmezken, ona başımı sallayıp tebessüm ettim.

Ela teyzeyle yeşil önlüklerimizi giymiş, maske ve tüm ekipmanlarımızı bürünmüştük.

Ameliyathane kapısında şifreyi tuşladığımda otomatik açıldı. "İlk sen gir Ela teyze," diyerek elimi uzattım.

Yaşlı gözlerle içeriye girdiğinde, kapı ardından kapandı.

Bedenimi duvara yaslarken, ameliyathane ilk defa bu kadar soğuktu.

Henüz gerçekleşmemiş bir kaybın düşüncesinin bile hayatımda bu kadar boşluk yaratacağını düşünmezdim. Bu iki günde, sevgime, aşkıma... daha da sarılmayı istemiştim.

Ânların kıymetini daha iyi anlamıştım. Zamanın nasıl geçtiği ve hiçbir zaman geri getirilemeyeceği öyle işlemişti ki beynime...

Düşüncelerimin arasında dakikalarca boğulmuştum.
Ela teyze açılan kapıdan içli içli ağlayarak çıktığında, endişeyle ona döndüm.

Yüzü bembeyazdı. Gözyaşlarının ardı kesilmezken, titreyen ellerini yüzüne yelpaze yapıyordu.

Hızla koluna girdim. "O iyi değil mi?" Dediğimde, başını iki yana salladı. O an dizlerim titremeye başladı. Otomatik kapıdan da çıktığımızda, herkes koşar adım bize yöneldi.

Ben Ela teyzeyi bizimkilere emanet eder etmez tekrar girdim o buz gibi ameliyathaneye.

Diğer kapının önünde durduğumda, gözümdeki yaşları sildim. Dudaklarıma zoraki bir tebessüm kondurdum.

Açılan kapıyla adımımı attığım an sedyede yatan bedenle düşecek gibi oldum.

Elim hızla yanıbaşımdaki duvara tutundu.

Arhan, yeşil bir örtü göğsüne kadar örtülmüştü. Nebulizatör maskesi ağzında, kolunda serum...

Göğsünden altından vurulmuştu. Oraya asla bakmayacaktım.

Kapalı gözlerini saran gür kirpiklerini göremiyordum. Yavaş adımlarla ilerledim yanına.

Sedyenin ayak ucuna geldiğimde nefesim kendime yetmedi. Ağzımdan sesli bir nefes verirken, gömleğimin düğmelerini zorladım.

Onu bu halde görmek, ölüm gibiydi.

Çizikler olan iri eline uzattım titreyen ellerimi. Dokunup dokunmamak arasında gidip geldim.

En sonunda elini avucumun içerisine aldım. Fazla yaklaşmadım Arhan'a. Elleri buz gibiydi. Sıcak ellerimin arasında ısıtma ümidiyle sarıp sarmaladım iri ellerini.

"Sevgilim..." maskenin altındaki dudaklarımdan acıyla çıktı bu hitap.

"İyileşince hatırlat krem sürelim ellerine," yaşlar gözlerimden akıp giderken, "çok kurumuş..."

"Dudaklarına sürdürmüyorsun, seninkiler yeter diyorsun. Ellerine izin vermek zorundasın." Derken sesim deli gibi titriyordu.

"Arhan..." bakışlarım yüzünden ellerine kaydı. "Seni çok seviyorum..." başımı eğdim, maskenin üzerinden öptüm elinin üzerini.

Ardından yanağımı yasladım eline. Elleri ısınmaya başlamıştı. Gözyaşlarım eline akarken, "seni çok seviyorum aşkım." diye fısıldadım.

 

BÖLÜM SONU.

 



 

Bölüm : 15.12.2024 14:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...