18. Bölüm
naz / LAHZA / Bölüm:17 “Doğa’nın İzi”

Bölüm:17 “Doğa’nın İzi”

naz
nazaydin

 


İyi akşamlar! Yeni bölümümüzle merhabalar, yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyorum. Keyifli okumalar.🎀

 

 

 

Küçük bir bebeğin o neşeli kahkahalarıyla dolan bir odayı hayal etmek, bir an için hayatın en saf ve en masum halini deneyimlemek demek.

Bizde Arhan’la bu mucize ortak olacaktık. Bu küçük görev belki de içimizde veya birbirimizde yeni şeyleri keşfetmemize vesile olacaktı.

Eylül ablalara gelmiş uzun ve hafif ağlaşmalı bir vedalaşmadan sonra, Eylül ablanın verdiği küçük valizden bile minik kızı Doğa, bu ayrılığı anlamış gibi dakikalardır susmuyordu.

Eylül abla kendi arabasındaki bebek koltuğunu Arhan’ın arabasının arkasına yerleştirmişti. Ve bana birçok ricada bulunmuştu.

Arhan’a pekte güvenemediğini bariz belli ederek Doğa’yı bana emanet etmişti.

Ve dakikalar süren yolculukta, sürekli olarak benek koltuğunda mızmızlanan Doğa’ya emziğini tutturmaya çalışıyor, parmağımı şıklatarak, ismini söyleyerek dikkatini çekmeye çalışıyordum.

Fakat bu küçük hanım henüz yeni 40’ı çıktığından, fazlasıyla bebek olduğundan yaptıklarımdan hiçbir şey anlamıyordu.

Arhan’ın açtığı şarkıların her birinde çığlıklarını sürdürürken, telefonumu bağlayıp Mira’nın bayıldığı o sakin ingilizce şarkıyı açtım.

Christina Perri - You Are My Sunshine

Bende şarkıya eşlik etmeye başladım. “You are my sunshine, my only sunshine…”

Doğa bir anda mızmızlanmayı bıraktı. Yemyeşil gözlerini kocaman açarak etrafa bakınmaya başladı.

Bende fırsattan istifade emziğini minik dudakları arasına bıraktım. Hızla kavradı ve emmeye başladı.

”Sustu,” dedi Arhan sesli bir nefes vererek.

Bir şey demedim. İlk defa Arhan’ın arabasında arkada oturmuyordum ama sevgili olduğumuzdan beri de hiç oturmamıştım.

Bir an hayal ettim. Bizimde bir bebeğimiz olsa aynı bu şekilde yolculuk yapacaktık bir süre, sağ koltuk prensesliğim sona erecekti…

Avucum Doğa’nın göğsüne hafif yaslıyken, bakışlarımda simsiyah ve hafif dalgalı kısa saçlarındaydı.

Bir anda minik ve hafif terli eli parmağımı yakaladı. Baş parmağımı sıkıca sararken, kocaman gülümsedim.

Bir bebeğin o yumuşacık ellerini tutarken hissettiğim o sıcaklık… kadın olmak çok güzeldi. En başta, çocuğun olmasa da henüz erken yaşlardan itibaren içinde beliren o annelik içgüdüsü mucizevi bir şeydi.

Şu sıralarda anne olma isteği, yüreğimde ince bir çiçek gibi filizleniyordu sanki.

Araba yavaşça durduğunda, daldığım pencereden bakışlarımı ilk olarak Doğa’ya çevirdim. Parmağımı sıkı sıkıya tutarken, gözleri kapalıydı.

Uyuyakalmıştı.

Üzerinde peluş bir tulum vardı. Kafasına dikkat ederek tulumun şapkasını yavaşça alnına doğru kapattım.

“Ben eşyaları alayım sevgilim, sende Doğa’yı al.” Arhan arabadan indiğinde, bende sağ taraftan indim ve arabanın arkasından dolanırken, bagajdan valizi çıkaran Arhan’nın eğildiği sırada yanağından makas alıp sol tarafa geçtim.

Arabanın kapısını açtığımda, avucuma aldığım evin anahtarını sıkı sıkıya tutarken bebek koltuğundaki Doğa’yı dikkatlice kucakladım.

Uyanmamasını ümid ederken, ayağımla arabanın kapısını yavaşça kapatmaya çalışırken “sen bırak hayatım eve geçin hemen ben kapatırım.” Diyen Arhan’la yavaşça merdivenleri çıkmaya başladım.

“Kız! Bahar!”

Kaşlarımı çatarak kafamı sesin geldiği yöne, hemen karşıya bizim evin yanındaki Nazife ablanın evinin balkonuna çevirdim.

“Ne ara evlendin de çocuk yaptınız kız!?” Derken şok içerisinde hırkasının önünü tutuyordu.

Elimde olmadan gözümü devirdiğimde, kucağımdaki Doğa’yla kendimi telkin ederek hiçbir şey demeden önüme döndüm ve anahtarı kapının deliğine taktım.

O sırada Arhan, “ablamın kızı Nazife abla!” Dedi Arhan.

“He! Seninki tenezzül etmedi cevap vermeye evladım sağ ol!”

Derin bir nefes vererek eve girdiğimde, evden çıkmadan yükselttiğimiz doğalgaz sebebiyle evin içerisi sıcacıktı.

Eylül abla Doğa’nın ana kucağını göndermişti uyuması için, koltuğa yavaşça oturup Arhan’ın getirmesini beklerken Doğa’nın kapalı kirpiklerinden başlayarak küçük ve masum yüzünü incelemeye başladım.

 

 

***
 

 

 

”Bahar!”

İrkilerek gözlerimi açtığımda, yanıbaşımda ayakta dikilen ve bana seslenen Arhan’la kaşlarım çatıldı.

“Doğa!?” Diyerek hızla doğrulurken, Arhan’ın kollarında ağlayan Doğa’yı hızla kucakladım.

“Uyuya mı kaldım ben? Neden uyandırmadın? Kaç saat oldu, acıkmıştır çocuk!”

“Sakin ol güzelim, yarım saat olmamıştır belki de uyuduğun… O da şimdi uyandı,”

Esnemeye başladığımda, hemen karşımdaki Arhan’nın göğsüne başımı yasladım.

Doğa susarken, başımı eğerek yüzüne baktım. Ellerini ağzını sokmaya çalışıyordu, acıkmıştı.

Arhan saçlarıma öpücük kondururken, ondan ayrılıp “Eylül ablanın sağdığı sütlerden bir paketi biberonuna döküp getirir misin sevgilim?” Dedim halsizce.

Arhan onaylarken, “ha Arhan!” Diyip onu durdurdum. “Biberonun üzerinde ölçümler var bak, 90 miligrama kadar koyacaksın daha fazla koyma tamam mı?”

Arhan kaşlarını çattı. “Tamam da? Sen bunları nereden biliyorsun? Ablam böyle bir şey söylemedi hatırlıyorsam…”

Gülümserken, “ben doktorum ya Arhan? Kadın doğum uzmanı ve aynı zamanda anne olan yakın bir arkadaşım var, bir kere söylenileni de unutmuyorum ben! Hadi çocuk yine ağlayacak bak acıktı dayısı!” Derken Doğa’yı hafif pışpışlıyordum.

“Doğa,” derken bakışlarımı yüzüne indirdim. Ellerini emerken çıkardığı sesler eşliğinde meraklı gözlerini o da bana dikti.

“Çok güzelsin sen ama…”

Dakikalar sonra Arhan salona girdi. Cam biberonu avucunda sıkı sıkıya tutarken yanıma oturdu.

Kolumun altına yasladığım yastıktan destek alarak Doğa’yı yan bir şekilde koluma yatırdım.

Mızmızlanmaya başladığında uzattığım elime konan sıcak biberonla, biberonun memesini hafifçe sıkıp bileğime damlamasını sağladım.

Normal sıcaklıktaydı.

”Bismillah,” diyerek Doğa’nın minik dudaklarına değdirdiğim an Doğa memeyi hızla kavradı.

Emmeye başlarken, yan tarafıma döndüm. Arhan bizi çekiyordu.

Telefonun kamerasına bakarken, “ne çekiyorsun?” Dedim.

”Video bebeğim, iki bebeğimi de çekiyorum.”

Dişlerimi göstererek gülümsedim.

Arhan bir anda, “senden çok güzel anne olacak…” dedi. Gülüşüm tebessüme dönüşürken, gözlerimin parladığına emindim.

Arhan videoyu kapatmadan, telefonun yanından eğildi ve dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı.

Doğa neredeyse 10 dakikada biberonu bitirmişti. Gaz çıkarma görevini Arhan’a devrederken video çekme görevini bu sefer ben üstlendim.

Tabii öncesinde Doğa’yı Arhan'ın omzuna güzelce yerleştirdim. Arhan bey daha önce Doğa dışında hiç bebek tutmamışta.

Arhan öğrettiğim şekilde hafif vuruşlarla ve ovalamalarla Doğa’nın sırtını destekleyerek gazını çıkarmaya çalışıyordu.

Telefonun kamerasından ona bakarken, acaba benim gibi onun içinde bu deneyim baba olmanın ne demek olduğunu hayal ettirmiş miydi?

Eğer ettirmediyse bile, bir çok duyguyu harekete geçirdiğine emindim.

Vuruşları fazlasıyla nazikken, tutuşu bir o kadar korumacıydı. Kulakları mütemadiyen çıkaracağı sesleri bekliyordu.

Bakışları… işte bakışları en önemlisiydi.

Sürekli omzunun gerisinden düzenli olarak yeğeninin yüzünü gözlemliyordu. Şefkati, saflığı ve sevgiyi ilk defa bir arada onun gözlerinde görüyordum.

Bu anlar, bir bebekle paylaşılan zamanın sadece bir anı değil; geleceğimizin küçük bir fragmanı gibiydi. Ve ben gördüğüm bu fragmanla asıl hikayeyi görmek için sabırsızlanıyordum…

 

 

BÖLÜM SONU.

Bölüm : 25.12.2024 18:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...